
Cennetin ayakları altına serildiği annelerden olmak icin gayret gosteren fedakĂ‚r bir annenin kızı icin verdiği mucadeleyi konu alan, Halime Demireşik ’in kaleminden soluksuz okuyacağınız roportaj.Roportaj: Halime Demireşik
Bugun siz değerli okuyucularımızı, fedakĂ‚r bir anne ile tanıştıracağım. Onun evlĂ‚dına merhamet ve fedakĂ‚rlığı, dunyevî ihtiyaclarına dair bir fedakĂ‚rlık değil! O, gozunu ve gonlunu ukbĂ‚daki mertebelere dikmiş, cennetin ayakları altına serildiği annelerden olmak icin gayret gosteren bir hanım...
Malezyalı Nur Esmah Emma Hanım, 12 yaşındaki kızını, sırf AllĂ‚h ’ın dinini hakkıyla oğrensin ve Kur ’Ă‚n hĂ‚fızı ve hĂ‚dimi olsun diye Turkiye ’ye, yani ulkesinden binlerce kilometre uzaklara, dilini ve kulturunu bilmediği bircok oğrencinin bir arada yaşadığı bir Kur ’Ă‚n kursuna gonderiyor. O gunlerce Arafat ’ta, KĂ‚be ’de ve Ravza ’da AllĂ‚h ’a yalvarıyor. Sırf evlĂ‚t sermayesini hakkıyla yetiştirebilmek icin ve duĂ‚larının bereketi ile onları mĂ‚nevî bir el Turkiye ’ye, Fasl-ı Bahar Kız Kur ’Ă‚n Kursu ’na yonlendiriyor Ă‚deta…
Bugun maddî-mĂ‚nevî refahın hepimizi kuşattığı ulkemizde, ezan sesleri altında yaşadığı ve aynı şehirde bulunduğu hĂ‚lde evlĂ‚tlarını AllĂ‚h ’ın dînini oğrenebileceği bir Kur ’Ă‚n kursuna, bir İmam-Hatip okuluna veya medreseye gonderemeyen, “evlĂ‚dına sozde duşkun” ebeveynlerin ozellikle dikkat kesilmeleri gereken bir roportaj.
Buyrun, hep beraber nasibimizi devşirmeye….
Kıymetli Nur Esmah Emma Hanım, sizi tanıyabilir miyiz?
BismillĂ‚hirrahmĂ‚nirrahîm. Malezyalıyım. Elli iki yaşındayım ve iki cocuğum var. Oğlum 21, kızım ise 12 yaşında. Eşimin işi sebebiyle once bir Arap ulkesi olan Urdun ’de birkac yıl kaldık. Oğlumu kucukluğunden beri Urdun ’deki Ă‚limlerle ve Malezyalı İslĂ‚m ilimleri okuyan, Arapca konuşan oğrencilerle buluşturdum. Onlarla oturup kalkmasını ve arkadaşlık kurmalarını sağladık. Cunku cocuklar, ebeveyninden sonra, en cok arkadaşlarının tesirinde kalırlar ve onların ahlĂ‚kını fark etmeden ornek alırlar. Bunu, kucuk yaşlarından itibaren yapmamızın sebebi, evlĂ‚dımızın karakter temelini sağlam atmak icindi. Eğer curuk olursa, en kucuk imtihanda yıkılır giderlerdi, Allah korusun!
Urdun ’e gitmeden once, orası hakkında araştırma yaptım. Oradaki insanların İslĂ‚m ’ı yaşayışları ve hayatlarındaki Ă‚dĂ‚b cok hoşuma gitti. Ben yirmi beş yaşındayken başımı kapattım. O zamana kadar bircok şeyi bilmiyordum. Cunku anne tarafım biraz karışık… Aralarında musluman olmayanlar da var. Bu sebeple benim de o zamana kadar îmĂ‚nım ve dînî yaşantım pek kuvvetli değildi. Ama Allah kime hidĂ‚yet vermeyi dilerse, muhakkak verir. Onemli olan zerre miktarı inancın olsun ve sen bu inancı buyutmeyi iste…
Nur Esmah Hanım, on iki yaşındaki kızınızı, İslĂ‚m ’ı oğrenmesi icin Turkiye ’ye getirdiniz. Malezya ’da da İslĂ‚m ’ı oğreneceği imkĂ‚nlar vardır herhĂ‚lde… Niye Turkiye ’yi tercih ettiniz?
Kızım Khalila ’yı buraya getirmemin en buyuk sebebi, onun kız cocuğu olması… Cunku o ileride bir anne olacak. İslĂ‚m icin evlĂ‚t yetiştirmesi lĂ‚zım. İşte o evlatları, yani gelecek nesillerimizi hakkıyla yetiştirebilmesi icin onun İslĂ‚m ’ı cok iyi bilmesi ve hayatına yerleştirmesi lĂ‚zım.
Dunyada alacağı diplomalar, beni bu dunyada cok gururlandırır. Bir doktor veya avukat olması da… Ama Ă‚hir zamandayız ve ben cok korkuyorum. Ben onların dunyası icin değil, Ă‚hireti icin endişeleniyorum. Diploma sahibi olmak kolay, ama Cennet ’e girmek o kadar kolay değil!.. Ben evlĂ‚tlarımla, torunlarımla beraber Cennet ’e girmeyi istiyorum. Bu yuzden onu kucuk yaşında İslĂ‚m ’ı oğrensin ve yaşasın diye bilmediğim bu diyara bıraktım.
O erkek cocuğu olsaydı, Malezya ’da da kalıp oğrenebilirdi. Erkekler icin imkĂ‚nlar daha fazla orada…
Malezya ’daki butun medrese ve Kur ’Ă‚n kurslarını gezdim. Endonezya ve Tayland ’da da pek cok araştırma yaptım. Surekli engeller cıktı. Bu da bize kaderimizin orada yazılmadığını gosteriyordu.
“-Bunda da bir hayır vardır!” dedik.
Kızımı Malezya ’da bir medreseye verdik. İcime sinmemişti, ama o an başka care de bulamadığımız icin vermiştik. Ama ben duĂ‚ya sarılmıştım. Kızımın İslĂ‚m ’ı en iyi oğreneceği yere ulaşması icin surekli duĂ‚ ediyordum. Gecen sene Hac icin cağrıldık. Hac yaparken Mekke ’de, Medîne ’de, Arafat ’ta, her yerde, her vesîleyle, teheccudlerde hĂ‚cet namazları kılıp kızım icin duĂ‚daydım. Sadece Allah ’tan istedim.
“-Rabbim, kızım icin en guzel eğitim verecek yere bizi yonlendir!” diyordum.
Rabbim niyetimi biliyordu ve sabrımın karşılığı olarak en guzelini verecekti. Belki imtihanlı olacaktı, ama sonu hayırlı olacaktı.
Mekke ’de Arafat vakfesinden donunce bir ruya gordum. Ruyamda birisi bana bir şeyler soyluyordu, ama ben dilini bilmediğim icin dediklerini anlayamıyordum. Ruyamda beyime bu sesin ne dediğini soruyordum. Bana anlamadığını, dilin Turkce olduğunu:
“-İşte Khalila ’nın okulu bu!..” dendiğini soyledi.
Eşim eski bir buyukelcidir. Turkiye ’ye cok gidip geldi. O, benim ilk ruyamdı ve ben bu ruyayı unutmuştum. Medîne ’ye gittik. Ravza ’da her gun duĂ‚lar ediyordum. Bir gun Peygamber Efendimiz ’i ziyaret ettiğim esnĂ‚da Allah Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- ’in “Cennet bahcesidir!” diye buyurduğu yeşil halılarda; hacıların Peygamber Efendimiz ’i selĂ‚mlamak ve iki rekatcık namaz kılabilmek icin yarıştıkları, hattĂ‚ neredeyse birbirini ezdikleri o mubĂ‚rek yerde, ben YĂ‚sin-i Şerîf ’i okuyacak kadar vakit buldum.
Bu, AllĂ‚h ’ın duĂ‚mı kabul edeceği icin ikram ettiği bir lutuftu. YĂ‚sin-i Şerif ’i okuyup bitirince hĂ‚limi Peygamber Efendimiz -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- ’e arz ettim.
“-YĂ‚ Rasûlallah, hĂ‚lime bak! YĂ‚ Rabbi, Peygamber Efendimiz hurmetine bana merhamet et! EvlĂ‚dımı ummete faydalı eyle! Kızıma en iyi ilim alacağı bir kapıyı ac!” diye yalvardım.
Peygamber Efendimizin kabrinin yanında duĂ‚ ettim. Ama istediğimi Allah ’tan istedim… Peygamber Efendimiz -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- hurmetine... (Okuyucularım buna dikkat etsin; bizzat duĂ‚yı Peygamber Efendimize yapmak, dilek ve isteklerimizi O ’ndan istemek şirk olur.)
O gunlerde tekrar ruya gordum. Ruyamda buyuk kubbeli bir mescit gordum. Ve sonrasında, “Bu mescit nerede olabilir?” diye duşundum. Orayı hatırlar gibiydim. Duşundum, sonunda buldum. Gordum yer, Turkiye ’deki Sultanahmed CĂ‚mii ’nin kubbesiydi. Daha once de Turkiye ’ye gelmiştim. Beyime Turkiye ’ye gitmek istediğimi soyledim.
“-Neden gitmek istiyorsun?” dediğinde ona ruyalarımı anlattım.
Buradaki din eğitimi ile ilgili araştırma yaptık. Yurt dışından gelen oğrencilerin en az 16 yaşında olması şartı vardı. Sonra biz Diyanet vĂ‚sıtası ile kızımızın eğitim goreceği yerleri var mı diye soruşturduk. Bize araştırıp uygun bir yeri haber vereceklerini soylediler. Nihayet bize İstanbul ’daki Fasl-ı Bahar kursunun bizim aradığımız şartlarda olduğunu haber verdiler.
Gittik; kursu gorduk. İdarecisi Zehra Hoca ’yla tanıştım. Bize kursun derslerinden ve eğitim hedeflerinden bahsetti. Kalbim hemen ısındı. Bu kursta benim kızım gibi dunyanın bircok ulkesinden gelen oğrenciler olduğunu gorunce de cok mutlu oldum. Ve huzurla evlĂ‚dımı onlara teslim ettim. İcimde anlayamadığım bir rahatlık vardı ve uzerimden buyuk bir yuk kalkmıştı. İşte buydu! Rabbimin takdir ettiği, bizim istediğimizden daha iyisi… SubhĂ‚nallah! Allah ’tan ne istesek geri cevirmez, ama her şeyin bir zamanı vardır. Biz yeter ki uzerimize duşenleri yapalım ve duĂ‚ ile bu zamanı bekleyelim.
Nur Esmah Emma Hanım, sizce musluman hanımlar evlĂ‚tlarını yetiştirirken hangi hususlara daha cok dikkat etmeliler ?
Artık bilim ve teknoloji devrinde yaşıyoruz. Teknoloji hızla gelişmeye devam ediyor. Tek tuşla her şeyi oğrenebiliyoruz. Yani dunya parmaklarımızın ucunda diyebiliriz. Dolayısıyla cocuklarımızın iyiye de kotuye de ulaşması cok kolay ve boyle bir zamanda, îmĂ‚nımızı da, kalbimizi de korumamız cok zorlaştı.
Şahsen dışarıdan cok modern bir Ă‚ile gibi gorunsek de cocuklarımızı hĂ‚lĂ‚ gelenek ve goreneklerimize gore yetiştiriyoruz. MeselĂ‚ oğlum, on sekiz yaşına gelene kadar kendine ait cep telefonu olmadı. Arkadaşları:
“-Senin Ă‚ilenin maddî durumu cok iyi olduğu hĂ‚lde senin hĂ‚lĂ‚ telefonun yok mu?!” diye ona takılıyorlardı. Biz de:
“-EvlĂ‚dım, sen onların dediğine takılma! Vakti geldiğinde senin de telefonun olacak. Annen-baban seni cok seviyor ve senin iyiliğin icin bunu yapıyor!” diyorduk.
Burada kucuklukten beri evlĂ‚tlarımızla kuracağımız iletişim cok onemli oluyor. Her şeyi onların isteğine bırakamayız, bizim onları yonlendirmemiz gerekiyor.
Evimizde iki tane televizyon olmasına rağmen televizyon izleyecek vaktimiz hic olmadı. Bu yuzden cocuklarım da evde oturup televizyon izlemezler. Kucukken bizim sectiğimiz cizgi filmleri, yine bizim koyduğumuz sınırlar dĂ‚hilinde izlemişlerdi.
Bu gibi basit gorunen şeylerde anneler cok dikkat etmeli; cocuklar ne izliyor, izledikleri onların şuuraltlarına nasıl mesajlar veriyor diye... Annelerin vazifesi oğretmektir. Evlerimiz, cocuklarımızın ilk okuludur. Ve bu okulda eğitim hic bitmez. Anne-babaların ilk mucadeleleri evde verecekleri mucadeleleridir. Bu, bir nevî cihaddır. Anne-babalar, AllĂ‚h ’a itaati oğretmeden evvel, kendileri AllĂ‚h ’a itaat etmeli ve evlĂ‚tlarına ornek olmalıdırlar. HĂ‚limizle cocuklarımıza tebliğ yapmalıyız. MeselĂ‚ kızım henuz dort yaşındayken butun Ramazan orucunu tuttu. Namaza beş yaşında başladı ve beş vakti de benimle birlikte kılıyordu. Buraya gelmeden evvel etrafımdaki bircok kimse:
“-On iki yaşındaki cocuğu, oralara nasıl bırakacaksın?” dediler. Ben de:
“-AllĂ‚h ’ın dîni icin fedakĂ‚r olmak lĂ‚zım! Ben onlara gereken terbiyeyi verdim, onları îman uzere yetiştirmeye gayret ettim. O yuzden AllĂ‚h ’ın izni ile onlara guveniyorum. Allah onları muhafaza etsin ve dînini oğrenip yaşamayı kolaylaştırsın!” dedim.
Siz de calışan bir annesiniz. Calışan hanımlar evlĂ‚tlarını ihmal etmeden hizmetlerini nasıl îfĂ‚ edebilir?
Kalbim bu hususta cok rahat… 25 yaşında memurluğa başladım. Şu an emekli oldum. Zamanında ben de bu hususta cok zorlandım. Cunku ev işleri, cocuklar ve beylerimize hizmet vazifemiz var. Evde disiplin cok onemli… Her zaman pozitif olmak ve pozitif duşunmek, stres yapmamak gerekiyor.
Ozellikle calışan hanımlara, beylerinin de yardımcı olması gerekiyor. Evlerimiz cĂ‚hiliye evleri gibi değil, Peygamber Efendimizin evleri gibi olmalı... CĂ‚hiliyede erkekler, butun ev işleri ve cocuk bakmanın sadece kadının vazifesi olduğunu duşunurlerdi. Ama unutmamalı, kadın da insandır ve yorulur. Peygamber Efendimizin bircok hanımı olmasına rağmen hanımlarına yardım edermiş. Yani eşler, hanımına yardım edince Allah Rasûlu ’nun bir sunnetini yapmış olurlar. MeselĂ‚ ben yemek yaparım; evlĂ‚tlarım ve beyim, sofrayı kurup kaldırmamda yardımcı olurlar. Kadınların en onemli vazifesi, eşlerine hizmette kusur etmemektir. Beyi icin suslenmek ve ona guler yuzle muĂ‚mele etmektir. Evde her şeyi kadın yaparsa yorulur ve stresli olduğu icin eşine karşı vazifelerini de cocuklarına karşı vazifelerini de tam yapamaz; boylece evin duzen ve disiplini bozulur.
Ben cok yoğun olup yorulduğum zamanlarda Peygamber Efendimiz -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- ’in, kızı FĂ‚tıma ’ya verdiği nasihati hatırlarım. Hazret-i FĂ‚tıma Annemiz, Peygamber Efendimize gelip yorulduğunu soylemiş, kendisinden bir hizmetci istemişti. Peygamber Efendimiz de ona zikir oğretmişti.
İnsanız, yoruluyoruz. Beyim mesleği itibariyle yurt dışına cok cıkıyor, butun her şeyle tek başıma ilgilenmek zorunda kalıyorum ve tabiatıyla cok yoruluyorum. İşte o zaman kendime diyorum ki:
“-İşte bu, Cennet ’e giden yol!”
Yorulmadan, fedakĂ‚rlık yapmadan Cennet ’e nasıl lĂ‚yık olacağız? AllĂ‚h ’a ve Rasûlu ’ne itaat edeceğiz, iffetimizi koruyacağız, evlĂ‚tlarımızı yetiştireceğiz ve eşimizin rızĂ‚sını kazanacağız. İşte o zaman Cennet ’in hangi kapısından istersek girebileceğiz, inşĂ‚allah!
Bu yuzden oncelikle biz Musluman hanımlar olarak işe kendimizden başlamalıyız, once kendimizi tedavi etmeliyiz ve guzel yetişmeliyiz. Her hanım guzel Kur ’Ă‚n okumayı ve anlamayı bilmeli… Bilmiyorsak oğrenmeliyiz. Sonra evlatlarımızı iyi yetiştirme derdine duşmeliyiz. Cunku teknolojinin yaygın kullanıldığı, sosyal medyanın menfî tesirleri, LGBT ’nin serbest olduğu, hattĂ‚ teşvik edildiği, dinsizliğin yayıldığı, dindar insanların dışlandığı bir dunyada yaşıyoruz.
Bu sebeple bu dunyaya kendimizi ve evlĂ‚tlarımızı hazırlamalıyız. Bu cetin savaş icin guclenmeliyiz. Muslumanlar olarak hepimizin tebliğ vazifesi var. Bu vazife, sadece hocalara duşen bir vazife değil… Hepimizin tebliğ vazifesi var; bir taraftan oğrenip diğer taraftan da oğreteceğiz. Belki birilerinin hidĂ‚yetine vesîle olacağız. Sadece evlĂ‚tlarımızı, kardeşlerimizi, akrabalarımızı değil; her kimi gorduysek, kiminle muhabbet ediyorsak muhabbetin arasına hemen dĂ‚vĂ‚mızı da dĂ‚hil edeceğiz; hatırlayıp hatırlatacağız. Herkesi, İslĂ‚m fıtratlarına geri dondurmek icin gayret edeceğiz. Hem de hicbir karşılık beklemeden…
Anlatmakla, kitaplardan okumak sûretiyle… Hele şimdi bilgiye ulaşmak cok kolay... Her şey internetten oğreniliyor. İlim ise, başka bir şey… O internetten oğrenilmez. Mutlaka bir hocanın, bir Ă‚limin veya bir velînin onune diz cokmek gerekiyor. Anlatılan, yaşandığı zaman tesir ediyor; işte Ă‚lim ve velî kullar, anlattıklarını yaşadıkları icin soyledikleri insanlara tesir ediyor. Biz muslumanlar da yaşayarak oğrenmenin ve oğretmenin onemini unutmamalıyız.
Peygamber Efendimiz -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- şoyle buyuruyor:
“İlim, Cin ’de de olsa gidip oğreniniz.”
İlim bu kadar kıymetliyken biz duramayız artık…
Yuzden fazla ulkeyi gezip gorme imkĂ‚nım oldu. Gittiğim İslĂ‚m ulkelerinde once cĂ‚mileri gezerim. Bence bir ulkenin mĂ‚nen gelişmişliği mescitlerinden belli olur. MeselĂ‚ Hindistan Keşmir bolgesinde gorduklerime cok şaşırdım ve uzuldum. Musluman halk, velilerin kabirlerini ziyaret ediyorlar. İsteklerini Allah ’tan değil de kabirlerde yatan zĂ‚tlardan istiyorlar. Yani bilmeden şirke duşuyorlar. Dilimin donduğunce anlatmaya calıştım, ama cok zor… Kalplerine Allah ’tan başkaları girmiş, sınırlar aşılmış! Oysa ki Keşmir ’de cok fazla sûfî var, Ă‚lim var. Onlar ne yapıyor, bu halkı neden uyarmıyorlar? Kabirlerin tapınaklar gibi şaşalı yapılmasına, şirke giden tĂ‚zimlere neden izin veriyorlar?
“Emr-i bi ’l-mĂ‚ruf” vazifesi, tam yapılmayınca cĂ‚hillik artıyor. Şirk artıyor. Bazen duşunuyorum; İslĂ‚m Ă‚leminin başına gelen bunca felaket, dunyaya cokca dalıp AllĂ‚h ’ı unuttuğumuz icin ve vazifelerimizi hakkıyla yerine getirmediğimiz icin geliyor olmasın?
Belki Malezya ’da da boyle insanlar olabilir, ama Malezya ’daki Ă‚limler, bunların yanlışlığından surekli bahsediyorlar. Elhamdulillah, sosyal medyadan, televizyonlardan halkı Hakk ’a dĂ‚vet edip uyarıyorlar. Ama benim kucukluğumde bu kadar Ă‚lim de yoktu, imkĂ‚n da yoktu.
Malezya ’dan bahsetmişken Malezya ’da İslĂ‚m nasıl yaşanır?
Malezya ’da cok farklı dinlere mensup insanlar ic ice yaşıyor. Budist, Hindu, Hıristiyan ve Muslumanlar birlik icinde yaşarlar, birbirlerine hoşgoru gosterirler. Ozellikle bizim oturduğumuz muhitte, her dinden her milletten insan var. Benim baba tarafım İslĂ‚m ’ı cok guzel yaşar. O yuzden kucukluğumuzde hemen Kur ’Ă‚n oğrendik. Aslında bu Malezya ’nın bir geleneği; îmĂ‚nı zayıf olan da, dindar olmayan da mutlaka cocuğunu kucukken dînini oğrensin diye medreselere gonderir.
Hayatımda bir kere hacca gittim, sayısını hatırlayamadığım kadar cok defa umre nasip oldu, elhamdulillah! Oradaki hacılara Malezyalı olduğumu soyleyince cok mutlu oluyorlar. Bunların başında Turkler geliyor. Cunku kutsal topraklarda en disiplinli, tartışma cıkarmayan ve saygılı olarak bu milletleri gorduklerini soyluyorlar. Endonezya, Patani, Brunei, Malezya, Singapur hepsi aynı soydan geliyorlar. Bizler ŞĂ‚fiî mezhebine mensubuz. Malezya ’da İslĂ‚m meclisleri var; olup bitenleri ciddî şekilde İslĂ‚m ’a gore ele alıyorlar. MeselĂ‚ Malezya ’daki Ă‚limler sigaraya “haram” fetvĂ‚sı verdiler. Bu yuzden Malezya ’da hic sigara icen goremezsiniz. Sağlık Bakanlığı da bunun cok sıkı tĂ‚kibini yapıyor.
Turkiye ulkenizde nasıl tanınıyor?
Ben cok eskiden de gelmiştim Turkiye ’ye… Cuma namazında cĂ‚milerin boş olmasına şaşırmıştım. Bizler Turkiye ’yi namaz kılmanın, başortusu takmanın yasak olduğu liberal bir ulke olarak biliyorduk. Ama şu an Turkiye oyle değil.
Turkiye ’yi ve Cumhurbaşkanını, yaptıkları yardımlarla mazlum Muslumanlara sahip cıkması sebebi ile butun Dunya tanıyor. Turkiye cok guzel bir ulke… İnsanları cok yardım sever ve iyi niyetli insanlar… Malezyalılar, Turkleri cok seviyor. Ama şu an ulkenizde dîni yaşamak serbest olsa da dinden cok taviz veriliyor; eksikler de cok… Bu, bizim ulkemizde de var. Muslumanlarla uğraşanlar, dini bozarak, tĂ‚viz verdirerek bunu yaptırıyorlar. Buyuk bir îman imtihanı icindeyiz. Allah hepimize yardım etsin.
Biz Turkiye ’yi cok sevdiğimiz icin FĂ‚tih semtinden ev tuttuk. Cok mutevĂ‚zı bir semt… Biz bircok ulkede ticaret yapıyoruz. Nerede ticaret yaparsak kazancımızı oranın fakirlerine infĂ‚k ediyoruz. İnşĂ‚allĂ‚h Turkiye ’de de bir ticaret niyetimiz var; sonra kazancımızı buranın fakirleri ile paylaşacağız! Turkiye ’nin mĂ‚nevî havası da cok guzel, bu yuzden Ramazan ayımızı burada gecireceğiz inşĂ‚allah!
Buraya yerleşince Turkce oğrenmeye başlayacağım. Nasıl ki evlĂ‚dımın eğitimi icin bana Turkiye gosterildiyse, benim de Turklere vefĂ‚ borcumu odemem lĂ‚zım. Bircok plĂ‚nım var, inşĂ‚allah maddî-mĂ‚nevî elimden ne geliyorsa yapmaya calışacağım.
Ben elli iki yaşındayım, bu vakitten sonra dunya icin biriktirmek bana lĂ‚zım değil! Âhiretimi kurtarmaya odaklanmam lĂ‚zım. Bu yuzden ticarete devam edip hayır ve hasenĂ‚tımı artırmak istiyorum. Ozellikle buradaki Suriyelilere yardım etmek istiyorum. Onceden Suriye ’ye gitmiştim. Calışkan insanlardır. El becerileri kuvvetlidir. Ulkelerinde acımasız bir savaş var; canlarını, nĂ‚muslarını kurtarmak icin kacmışlar. Onlara dunyada sadece Turkiye kucak actı. HĂ‚lbuki hepimiz Muslumanız ve hepimiz mes ’uluz. KıyĂ‚met gunu Rabbim bana:
“-Kulum sana mal verdim, imkĂ‚n verdim; sen onları nerede harcadın?” diye sorunca kolayca ve huzurla cevap verebilmek istiyorum.
Buradan butun Turk kardeşlerime selĂ‚mlarımı iletiyorum.
Biz de bu guzel sohbet icin size cok teşekkur ederiz. Allah TeĂ‚lĂ‚, butun hayırlı niyetlerinizi gercekleştirme fırsatı versin. Size de, buyuk emeklerle yetiştirdiğiniz kızınıza da Cennet yollarını kolaylaştırsın.
Âmin. Bu roportaj icin cok teşekkur ederim ben de… İnşĂ‚allah soylediğimiz sozler, kardeşlerimizin kalbinde uyanışlara vesîle olur.
Roportaj: Halime Demireşik, Şebnem Dergisi, Sayı: 170
İslam ve İhsan