
Osman Nuri Topbaş Hocaefendi ile İmam Rabbani Hazretleri uzerine konuştuk.
Efendim; Gectiğimiz kasım ayında, HudÂyi Vakfı ’nın onculuğunde, uluslararası bir katılımla, İmÂm-ı RabbÂnî Sempozyumu icr edildi. Sizlerin de burada bir konuşması oldu. Acaba sizlerin nazarında, İmÂm-ı RabbÂnî Hazretleri ’nin mu ’minlere vermek istediği en muhim mesaj ne idi? Bu konuda bizlere neler soylemek istersiniz?
Buyuk bir murşid-i kÂmil olan İmÂm-ı RabbÂnî Hazretleri, 17. yuzyılda yaşamıştır. Fakat, muʼmin gonullerde kıyÂmete kadar yaşamaya devam edecek eşsiz bir mÂn sultanıdır. Hayatı, baştan sona tevhîdi koruma mucadelesiyle gecmiş olan o buyuk Hak Dostu ’nun muʼminlere en muhim mesajı; şerʼî hukumlere riÂyettir. Yani ilÂhî emir ve nehiylerden asl tÂviz vermemektir.
Nitekim Muslumanların hayatına pek cok bidʼat ve hurÂfenin girdiğini buyuk bir ıztırapla muşÃ‚hede eden İmÂm-ı RabbÂnî Hazretleri, sohbetlerinde, mektuplarında ve eserlerinde sık sık bu hususa temas edip şoyle buyurmuştur:
“Şerîatin uc kısmı vardır: İlim, amel ve ihlÂs. Bu ucu gercekleşmeden şerîat tahakkuk etmez. Şerîat ne zaman yaşanırsa, işte o zaman butun dunyevî ve uhrevî saÂdetlerin uzerinde olan CenÂb-ı Hakk ’ın rızÂsı kazanılmış olur…
Şerîat, butun dunyevî ve uhrevî saÂdetleri temin etmektedir. Şerîatin otesinde, ihtiyac duyacağımız başka bir gÂye yoktur. Sûfîlerin teksîf olduğu tarîkat ve hakîkat ise, şerîatin hizmetkÂrlarıdır. Bunlar, şerîatin ucuncu kısmı olan ihlÂsı tamamlarlar. O hÂlde bunları elde etmekten maksat, şerîati tamamlamaktır, yoksa şerîatin otesinde başka bir şey değildir.” (İmÂm-ı RabbÂnî, MektûbÂt, I, 206, no: 36.)
Yine İmÂm-ı RabbÂnî Hazretleri ’nin uzerinde buyuk bir hassÂsiyetle durduğu diğer bir husus; bir golgenin, sahibinin ayrılmaz bir parcası olarak onu takip etmesi gibi, Sunnet-i Seniyye ’ye harfiyen ittibÂdır. Nitekim bu hususta da şoyle buyurmuştur:
“(AllÂh ’ın rÂzı olacağı guzel bir kulluğa) muvaffak olmamızda gayretlerimizin payı ne ki! Ne varsa hepsi AllÂh ’ın lûtfudur. Ama buna mutlak bir sebep gosterilmesi gerekirse derim ki, butun lûtufların sebebi; gelmiş ve gelecek butun insanlığın efendisi olan Rasûlullah Efendimiz ’e bağlanıp Oʼnun mubÂrek izinden git­mektir...
İnsana bir şeyin azı veya tamamı nasîb olmamışsa bunun tek sebebi, Rasûlullah Efendimiz ’e tam olarak uyma hususunda bir kusurunun olmasıdır.
Bir defasında gaflete duşerek abdesthÂneye sağ ayağımla girdim. Sunnet ’e uymayan bu davranışım sebebiyle) o gun bircok mÂnevî hÂlden mahrum kaldım.” (Kişmî, BerekÂt, s. 197)
Diğer husus; İmÂm-ı RabbÂnî Hazretleriʼnin cemaati, Ekber Şah zamanında ufak bir gruptu. İmÂm-ı RabbÂnî, bu gruba Ekber Şahʼla mucÂdeleyi değil, kÂmil insan yetiştirmeyi tavsiye etti. Bir tarafta Ekber Şahʼın devlet kademelerini tutan bir grubu vardı. Diğer tarafta da halk nezdinde muessir olan İmÂm-ı RabbÂnî Hazretleriʼnin talebeleri vardı. Zamanla İmÂm-ı RabbÂnî Hazretleriʼnin tesir halkası genişledi. Ekber Şahʼın grubunun gucu azaldı, tesiri dağıldı. NihÂyet Ekber ŞÃ‚hʼın torunu ve zamanının sultÂnı olan Âlemgîr Sultan, İmam RabbÂnîʼnin oğlu Muhammed MÂsûm Hazretleriʼne intisÂb etti. Onun maddî-mÂnevî evlÂdı olan Şeyh Seyfuddîn Hazretleriʼnin terbiyesi altında kemÂle erdi. Şeyh Seyfuddîn Hazretleri bu şehzÂdeyi Hindistan ’ın musluman hukumdarı olarak yetiştirip Ekber ŞÃ‚h ’ın cıkardığı bid ’at ve sapıklıkların tesirini tamamen sildirmek icin hazırladı.
Dolayısıyla sizler de enerjinizi sokaklarda slogan atmaya, duvarlara yazı yazmaya değil, kÂmil bir genclik yetiştirmeye sarf etmelisiniz!..
Yine İmÂm-ı RabbÂnî Hazretleri, CenÂb-ı Hakk ’ın insanların yuzlerine ve dış gorunuşlerine değil, gonullerine değer verdiğini, bu sebeple de kalp husûsunda cok hassas davranmak gerektiğini îzah sadedinde mu ’minleri şoyle îkaz buyurmuştur:
“Şunu iyi biliniz ki kalp, CenÂb-ı Hakk ’ın komşusudur. O ’nun mukaddes ZÂtʼına kalpten daha yakın bir şey yoktur. O hÂlde ister mu ’min olsun ister Âsî, kalbe eziyet etmekten sakınınız! Cunku komşu Âsî de olsa himÂye edilir. Aman bundan uzak du­run! Zira kufurden sonra, kalbe eziyet etmek kadar Allah TeÂl ’nın incinmesine sebep olan başka bir gunah yoktur. Zira kalp, CenÂb-ı Hakk ’a yaklaşabilen varlıkların en yakınıdır.” (İmÂm-ı RabbÂnî, MektûbÂt, III, 326, no: 45.)
CenÂb-ı Hak bizleri, Sunnet-i Seniyye istikÂmetinden ayırmasın. Sevdiği ve rÂzı olduğu amel-i sÂlihleri işlemeyi bizlere kolaylaştırsın. Huzûruna kalb-i selîm ile cıkabilmeyi, lûtf u keremiyle ihsan buyursun… Âmîn!..
Kaynak: Genc Dergisi, 88. Sayı
İslam ve İhsan