
Genc dergisi yazarı Sinan Ozgenc ’in Hudayi Vakfı gonullulerinden Anar Mallim ile yaptığı Azerbaycan ’dan başlayıp Moskova ’ya, oradan da dunyanın en doğu ucuna: Kamcatka ’ya yapılan yolculuğun oykusunun anlatıldığı roportaj.Anar Mallim ile Azerbaycan ’dan başlayıp Moskova ’ya, oradan da dunyanın en doğu ucuna: Kamcatka ’ya yapılan yolculuğun oykusu. Dunya uzerinde sabahın ilk acıldığı, ezanın ilk okunduğu, teheccudlerin ilk kılındığı yerden Turkiye ’ye uzanan seruvende bir hizmet adamı…
Anar Bey, yakın gecmişte cok guzel bir Kamcatka seruveni yaşamış, oralarda onemli hizmetlerde bulunmuşsunuz. Ancak, bizlere Kamcatka yıllarınızdan soz etmeden once kendinizi biraz tanıtır mısınız? Kamcatkaya gitmeden once hayatınız nasıldı? Nerede doğdunuz? Oraya gidinceye kadar neler yaptınız?
1973 doğumluyum. Azeriyim. Azerbaycan ’ın Baku şehrinden. Evliyim. 2 cocuğum var. Liseyi Azerbaycan ’da bitirdikten sonra, Rusya ’ya din talimi almaya gittim. Zaten Sovyetler Birliği dağıldığından beri dinimizi oğrenme kapıları daha geniş acılmıştı. Araştırmalarda bulunduk. Sonucta Rusya ’ya gittik. Rusya ’daki medreselerden birinde eğitim aldım. Temel dini bilgileri orada oğrendim.
Rusya ’da dini medreseler var oyle mi?
Yeni acıldı. Azerbaycanda yok idi o zamanlar. Zor idi. Zor olduğu icin Rusya ’ya bir mektup yazdım. Rusya derken Başkırdistan ’ı kast ediyorum. O da Rusya ’nın bir bolgesi. Başkırdistan ’a bir mektup yazdım. Başvurumu kabul ettikleri cevabını verdiler. Bir bucuk sene orada eğitim aldım. Oraya gittiğimde sıfır idim. Dini konularda hicbir şey bilmiyordum. Sadece Arapca okuyordum o kadar. Allah ’a cok şukurler olsun; orada biraz eğitim aldım. Sonra ceşitli başka yollarla; mesela kitaplarla eğitim aldım. Zaten şimdi Azerbaycan da Latin alfabesine gectikten sonra işler daha da kolaylaştı. Turkce dergileri, kitapları elde etmek daha kolay oldu. 1995 ’lerde Moskova ’ya gittim. Orada calışıyordum ama Cumartesi-Pazar gunleri tatildi. O gunlerde, gunde 3-4 saat hizmette bulunuyorduk. Orada arkadaşlarlarla beraber ders verdim. Kendimiz de ders aldık.
Peki Kamcatka ’ya gidiş amacınız neydi?
Oncelikli amacım calışmaktı. Ama oraya vardığımda hizmete daha cok ihtiyac olduğunu gordum. Ramazan ayında gittim oraya. Ramazan ’ın son gunleriydi. Bayram namazını kıldıracak adam yoktu. İlk olarak Cuma namazını kıldırdım. Ondan sonra da devamı geldi. Her Cuma ’yı Allah ’a cok şukur eksiltmeden kıldırdım. Amacımız ticaret idi ama sonucu; elhamdulillah hizmet oldu.
Kamcatka ’dan once nasıl bir hayatınız vardı?
Kamcatka ’dan once Rusya ’daydım. Yaklaşık 6-7 senedir Moskova ’da calışıyordum. Ticaretle uğraşıyordum. Aynı zamanda haftanın iki gunu; Cumartesi – Pazarları evlerde ders yapardık. Kur ’an- Kerim ’den, temel dini bilgilerden dersler yapardık. Hizmete oradan başladık elhamdulillah.
Turkiye ile olan ilişkiniz nedir?
1998 senesinde Aziz Mahmud Hudayi Vakfı ile tanıştık. İşte o zamandan bu yana Aziz Mahmud Hudayı Vakfı ile beraber calışıyoruz
Aziz Mahmud Hudayi Vakfı ile tanışmanız nasıl oldu peki?
Bizim bir Enver abimiz var.Rusya ’ya gelmişti.O sebepkar oldu tanıştık.
Kamcatka ’ya hangi yıl gittiniz?
2003.
ALLAH ’IN TAKDİRİNDEN KACILMAZ Kamcatka nasıl bir yer? Gittiğinizde dikkatinizi ceken ilk şey ne oldu?
İlk… Gariplik… Kamcatka ’ya ilk vardığımda kendimi garip hissettim. Cunku orada insanın parası olmazsa, orada kalıp cıkamayabilir. Yarımada olmasına rağmen buyuk toprakla alakası yok. O taraflar (yarımadanın ana karayabağlandığı nokta) bataklıklardan oluşuyor. Karayolu yok. Sadece deniz ve havayolları var. Sonra deniz yollarını da kaldırdılar. Şimdi sadece ticari gemiler gidip geliyor. Ama Kamcatka ’nın manzarası cok guzel. Gercekten cok guzel… Tabi bu da kalbimize biraz kuvvet verdi. Gariplik olduğuna rağmen… Benim orada akrabam calışıyordu. Kaynım oluyor. Uc dort senedir soyluyordu bana “Gel gidelim. Gel gidelim.”. “Yaa…” diyordum, “Benim orada ne işim var? Cok uzak orası.” Ama Allah ’ın takdirinden kacılmaz. Allah ’ın takdir-i ilahisi varsa…
Mesela nasıl guzellikler vardı orada?
Kamcatka Rusya ’nın en doğu tarafı. En doğu tarafı olduğu icin de Moskova ’dan 9 saat ucakla gidiliyor. Aktarma yok. İnmeden. Bir kalkıyor, 9 saat sonra oradasınız. Orada 5 tane aktif volkan var. Şu anda puskuruyorlar yani. Ondan başka; gayzerler var. Hem sıcak su hem camur kaynıyor. Hatta gayzerler memleketi de diyorlar Kamcatka ’ya. Yılın sekiz ayı kış. Kış ama cok da soğuk değil Sibirya gibi.
Karla kaplı bir ulke yani?
Kardan ziyade; Buyuk Okyanus ’a yakın olduğu icin orada ruzgarlar sert eser. Hatta ruzgardan okullar bile kapanır. Her sabah cocukları okula gondermeden once radyo dinlerdik. Radyoda derlerdi ki mesela “Bugun dersler iptal olundu.” O zaman biz de cocukları kaldırmazdık. Şiddetli ruzgarlar olduğu zaman dersleri iptal ediyorlardı. Cok şiddetli ruzgarlar oluyordu. Goz gozu gormuyordu. Karşıyı goremezsin. Kar gozluğu olmadan bakamazsın hatta.
Kamcatka ’da sosyal yaşam nasıldı? Ne kadar nufusu var? Halkı kimlerden oluşuyor mesela?
Kamcatka ’nın tahminen 750 bin civarında nufusu var toplam olarak. Bir kac tane ilcesi var. Aşağı yukarı 20 bine yakın da Musluman nufusu var. Ceşitli millletlerden: Azeri var, Tatar var, Ozbek, Tacik, Kırgız, Cecen var, Dağıstanlılar var. Boyle muhtelif Musluman uyruklardan ibaret bir Musluman topluluk var.
Yerli halkı kim peki?
Orada şimdi coğunluk Ruslar. Yerli ahali olarak Karyaki diye bir millet var. Bir de Cukcalar var. Onlar da oranın yerlisi sayılıyor.
Yerli ahali de Hıristiyan mı?
Yerli ahali Şamanistmiş eskiden. Hıristiyanlık oraya 300 sene kadar once girmiş. Ama iclerinde hala eski dinlerini surdurenler var.
Bu kadar farklı kokenden insanın Kamcatka ’ya gelmesinin sebebi nedir?
Coğu calışmak icin gelmiş. Eskiden, donanma orada olduğu icin 90 ’lı senelere kadar Kamcatka kapalı bir bolgeydi. Sovyetler Birliği ’nde yaşayanlar dahi giremezdi. Sadece cok gerektiği zaman vizeyle girilebilirdi. Şimdi o sınırlamalar kaldırıldı. İsteyen girebilir. Hatta yabancılar bile. Yalnız; Blipşitz diye bir şehir var. Kucuk bir şehir. Oraya yine de kolayca girilemez. Sadece oranın sakinleri girebilir. Kamcatka ’nın her tarafı deniz olduğu icin orada balıkcılık cok inkişaf etmiş. Eskiden iyi paralar kazanıyorlarmış. Bir gidişte 4-5 ay denizde calışırlar, 10-15 bin dolar para kazanır, geri donerlermiş. İnsanları oraya biraz da bu sevk etmiş.
Yolculuk hazırlı nasıl oldu? Oraya gitmeden once kalacağınız yer, irtibata gececeğiniz insanlar belli miydi?
Yok. Orada sadece bir kaynım vardı o kadar. Bir muddet ailemle beraber onun yanında kaldık. Sonra bir ev kiraladık. İki ay ev aradık. Bulamadık. Ama sonra oturduğumuz binada bir ev bulduk. Orada yanlız yaşayan Tatar bir hanım vardı. Hacca gitmiş gelmiş. Evini bize kiraladı. Sonraları benim hanımla cok guzel irtibatları oldu.
Kamcatka ’da hangi şehirde kalmıştınız?
Petropavlovsk Kamchatski diye bir şehir var. Oranın başşehirlerinden biri. Orada kalıyordum.
Kamcatka direkt olarak Rusya ’ya mı bağlı yoksa bir ozerk cumhuriyet mi?
Rusyanın bir bolgesi. Tamamiyle Rusya ’ya bağlı bir bolge.
Ticaret yaptığınızı soylemiştiniz. Ne ticareti? Orada yerleşik bir ticaret mi, yoksa başka yerlere mal alım satımı tarzında bir şey mi?
Turkiye ’den mal alıyorduk. Erkek giyimi daha cok. Alıp, orada sıtıyorduk. Daha doğrusu kaynım uğraşıyordu bunlarla. Ben sadece eleman olarak bir dukkanında gorevliydim. Orada insanlar genellikle denizcilikle uğraşıyorlar. İnsanlar balık, ozellikle karides alış satışıyla uğraşıyorlar.
Peki oraya yerleştikten sonra hizmete nasıl başladınız? Neler yaptınız?
Kamcatka ’ya gitme kararında ticaretten başka hizmet amacı amacı da vardı. Cunku bildiğim kadarıyla orada bir cami yapmak istiyorlardı…
CUMA NAMAZI KILINMIYORDU Orada hic cami yok mu?
Hic yok. Muslumanlar kendi aralarında toplanmış, boyle bir hizmette bulunmak istemişler ama iclerinde işi becerebilecek insan olmadığı icin daha doğrusu bilmedikleri bir alan olduğu icin bu işte başarıya ulaşamamışlar. Hatta bir suru problemler cıkmış. Moskova ’dayken duymuştum o hali. Oraya gittiğimde de inşallah nasibimizde ne varsa veririz ihtiyacı olanlara diye niyet ettim. İlim saklanacak bir şey değil. Vermek lazım ihtiyacı olanlara.
Ramazan ’ın son gunleriydi oraya geldiğimizde. Ramazan ayından sonraki ilk Cuma ’sını ben kıldırdım. Kucuk bir ev vardı orada. 14-15 sene once Musluman bir işadamı orayı hediye olarak vermiş. Kendi mulku ama kullansınlar diye vermiş.
Hangi milletten bu işadamı?
Tatar kendisi. Tatar işadamı. Şimdi kendisi galiba Kazan ’da. İlk Cuma ’ya geldim. Sordum: “Cuma ’yı kılacak kiminiz var?” Kimseyi de tanımıyorum.
Yani o gune kadar orada Cuma Namazı kılınamıyor muydu?
Yoo… Kılıyorlardı da… Orada imamlık vazifesi yapan bir Dağıstanlı varmış. Ama maddi durumu iyi olmadığı icin tam anlamıyla bu gorevi yerine getiremiyormuş. Adamın ailesi de varmış memleketinde. Bırakmış gitmiş. İşte o Dağıstanlı, bir arkadaşa sadece “Cuma ’nın farzları şunlardır. Hutbeyi okursun, imamlık yaparsın, iki rekat farzı kıldırırsın.” şeklinde anlatmış. Adam geliyor, aynı hutbeyi tekrarlıyor, Cuma namazlarını oyle idare ediyorlardı. Ama oraya gittiğimde Allah ’a cok şukur, değişikler oldu. Mesela Turkiye ’de hutbeden once vaazlar oluyor. Bu yuzden Hutbe ’yi kısa cekerler. Ama ben oradayken Hutbe ’yi biraz uzun cekerdim. İnsanlara dinlerini anlatmak icin. Zaten haftada bir imkan vardı toplanmaya. Orada anlatmaya calışırdım. Allah ’ın izniyle her hafta da yeni bir mevzu anlatırdım. Dini eğitimim de olduğu icin dediler ki; “Sen bundan sonra imamlık yapar mısın bize.?” O gunden itibaren orada kaldığım iki sene icerisinde, Allah ’ın izniyle bu vazifemizi yaptık.
Başladığınızda cemaat ne kadardı, bitirdiğinizde ne kadardı? Bir artış oldu mu?
Tabi oldu. Geldiğimde 4 veya 5 kişi vardı. Hatta bazen 3 kişi bile olmuyordu. O zamanlarda oğle namazının farzını kılıyorduk cemaatle. Cuma ’nın şartları yerine gelmediği icin mecbur oyle maalesef. Ama Allah ’a cok şukur dinini biraz bilen bir insanın oraya gitmesi tabi biraz hareket getirdi. Artık orada iki sıra saf, cemaat toplamaya başladık. Cemaat Cuma namazlarında 20-25 ’e ulaştı. Bayram namazlarında da 100 ’den fazlaydı. Oradaki Muslumanların sayısına gore 200 kişi bile az. Ama yine de hamd olsun Allah ’a.
Bu 20 bin Musluman nufus dağınık mı yoksa belirli merkezlerde toplanmış durumda mı?
Dağınık. 5 bin orda, 3 bin orda, 2 bin orda ama genellikle coğunluk buyuk şehirlerde, Petrapavlosk ’da. Merkez olduğu icin. Ama uzak şehirler de vardı orada. Hic gitmediğim yerler. Oralara yol bile yok. Sadece tırlarla yolculuk edilebiliyor. Tekerleklerin altısının birden calışması gerekiyor. Yoksa imkansız. Cunku sadece suyun, camurun icinden yol alınabiliyor. Buralarda gelgitler cok etkili.Yolculuk yapanlar okyanusun cekilişini bekliyorlar. İşte o cekilişler cok tehlikeli. Okyanusun cekişi cok kuvvetli oluyor. Arabayı bile alıyor. Benim orada ilk cenazesini kıldığım insan bir bucuk aydır kaldırılamamış. Baba oğul balığa gitmişler. Deniz bir kamyonu cekmiş. Bunlar da yardıma koşmuşlar. Sular onları da almış goturmuş. Cok korkunc bir olum… Onları arıyorladı aylardır. Sonunda buldular. Daha doğrusu cocuğu bulmuşlar, babasını bulamamışlar… Oyle hale gelmiş ki… Gusul yapmaya imkan yok. Curumuş. İlk cenaze torenimdi. Cok uzulmuştum.
Kamcatka ’da genel olarak Muslumanların durumu, yaşayışları nasıl?
Orada 1940 ’lı senelerden beri bir Tatar aile yaşıyordu. Kıtlık zamaları olduğu icin adam ailesini, coluğunu cocuğunu Kamcatka ’ya getirmiş. Orada calışırız diye. Kamcatkaya varır varmaz, kendisini, hayatını, evini sigorta yapmış. Eskiden orada otobus yokmuş. Millet, kopek arabaları var ya; onları kullanırmış. Bu adam fırtınalı gunlerin birinde işe gitmiş. Bir daha donmemiş. Bildiğim kadarıyla hala da bulamamışlardı. Oraya bir hayat kurayım diye gelmiş ama Allah ’ın bir takdiri; vefat etmiş. Ama ailesi cok mukemmel. Cocukları şimdi ihtiyarlamışlar. Anneleri 113 yaşında vefat etmiş. Benden 1 sene once yani. Cok takva sahibi bir insanmış. Hatta bazıları bir sorunları olduğunda giderlermiş, duasını isterlermiş. Allah ’ın makbul kuluymuş. Allah nasip etti, kızlarıyla tanıştık. Cok guzel huylu insanlar. Orada en aktif Muslumanlar işte o neneler. Cok aktifler kendi aralarında. Maalesef buralarda garip kaldıkları icin kendileri gibi birer Muslumanla evlenememişler. Mecburen gayri Muslum erkeklerle evlenmek zorunda kalmışlar. Cocukları da bu silsileyi boyle devam ettirmişler. Yani Muslumanlarla evlilik kesilmişti. Buna cok uzuluyorlardı. Garip oldukları icin… Moskova ’da olsa; gider, yakın koylerden birinden; Tatarlardan ya da başka Muslumanlardan birini bulur, alır evlenirsin. Kolay. Ama orada yok.
HIRİSTİYAN GİBİ DEFNEDİLDİ Peki cocukları Musluman mı yoksa babaları gibi Hıristiyan mı ?
Maalesef onlar Musluman olamamışlar. Boyle uzucu bir hal var orada. Coğunun cocukları bu anlamda perişan durumda. O ilk cenazeden sonra bir kac tane daha cenaze namazı kıldırdım. Bir kacı da maalesef Hıristiyan gibi defnedildi. Gusulsuz, kefensiz… Yetişemedim. Beni son dakikalarda cağırdılar.
Hristiyan gibi defnedilmelerinin ozel bir sebebi var mı?
Bilmedikleri icin. Bir keresinde bir kadın geldi.”Burası Musluman Birliği ’mi?” dedi. “Evet” dedim “Buyrun. Ne istiyorsunuz?”. “Annemin olum yıldonumu. Onun icin Hıristiyanlar şoyle şoyle bir şeyler yapıyor. Acaba Muslumanlarda da var mı oyle bir şeyler?” dedi. “Tabi vardır. Muslumanlar olenlerine, babalarına, dedelerine, ecdadlarına, Kur ’an okur, dua eder. Bizim elimizden gelen de budur.” dedim. Kadın da dedi ki “Peki ozaman benim annem icin de bir şeyler okur musunuz?”. “Okuruz inşallah.”dedim. Kadın kendisini Hıristiyan biliyor. Bunlar cok uzucu haller. Anneleri olmuş, Hıristiyan mezarlığına defnetmişler. Ama kızı hatırlamış: Musluman kanı vardır annnelerinde. Bir şeyler okunmasını istemiş. Anneleri Musluman ama maalesef coluk cocukları Hıristiyan. Coğunluk boyle orada.
4-5 tane Musluman cenaze defnettik. Memleketlerine gondedik. Maalesef Muslumanlardan bir kısmını Musluman gibi defnedemedik. Mesela bir Kırgız ’ın cenazesi vardı. Kızı geldi :“Babam vefat etti. Bir şeyler okur musun?” dedi. Evlerine gittik cıkmışlardı. Gec kaldık. Gasil yapamadık. Geldik mezarlığa. Mezarlık Hıristiyan mezarlığı. “N ’oldu? “ dedim. “Neden beklemediniz? 20 dakikalık bir şey. Benim de gonlum rahatlardı. Siz de rahatlardınız.” Kendisi eskiden zabitmiş. Baktım, komutan formasıyla, asker elbiseleriyle gomuyorlar. Cok kalbime dokundu. Yanımda Ozbek arkadaşım da vardı. Ağlamaya başladı. Neden ağladığını sordum. Dedi ki: “Bu adam bizim koyden. Ama şimdi bildim. Ben şimdi memlekete donduğumde benden soracaklar: ‘Şu dede vardı. Vefat etti. Tanıyor muydun onu? Nasıl defnettiler? ’… Ne diyeceğim?” Takva sahibi bir arkadaşımızdı. Dedim “Ukbet! (adı Ukbet ’ti.) Biz elimizden geleni yaptık. Cenaze onların. Bizim değil.” Boyle kor pişman geri donduk. Bir şey yapamadık. Cok uzulduk.
Bir kez de bir genc kıza otobus vurdu, vefat etti. Rusların adetlerine gore; eğer genc kız vefat ederse gelinlik kıyafetler icinde defnedilir. Cenaze sahiplerine “Size de bir ibret dersi olsun. Kendiniz nasıl defnedilmek istiyorsanız cocuklarıızı da ona gore hazırlayın.” dedim.
Tepkileri ne oldu siz o sozu soyleyince?
Bunu zaman gosterir belki…
MUSLUMAN AİLELERİN COCUKLARI HIRİSTİYAN OLUYOR Musluman ailelerin cocukları neden Hıristiyan oluyor? Hıristiyan misyonerlerin faaliyetleri var mı oralarda?
Son senelerde, 90 ’lardan sonra başladı. Katolik kilisesinin misyonerleri var burada. Başka misyoner gruplar da var. Hatta onların parasal gucu olduğu icin de daha rahatlar. Mesela orada 2 tane hapishane var. Biri ağır ceza, diğeri normal. Oralara bir iki kez gittim. Oranın bir yoneticisi vardı. Telefon actı bana. Dedi ki “Bir Musluman mahpusumuz var. Kendini idare edemiyor. Cıldırmış gibi. Goruşup konuşabilir misiniz acaba onunla?”. “Tamam. Elimden ne gelirse anlatırım ona.” dedim. Cezaevine gittim. Goruştuk. Sonra bir bayram arefesiydi. İzin istedim oradan. “Bir kac gun sonra bayramımız başlıyor. Musaade etseniz: 15-20 dakika Musluman mahkumları toplasak. Onlara bir sohbet etsek.” Tamam dediler. İzin verdiler. Orada bir kutuphaneleri var. Musluman mahpuslar oraya toplandılar. Konuştum; dinimizi anlattım. Ama cıktığım zaman dediler ki “Eğer bir kez daha gelmek istiyorsanız, buranın bazı masrafları var. Bir kısmını da siz kapatsanız…”
Hırıstiyanlar cok rahat girebiliyorlar. Cunku onların maddi imkanları daha cok. Mesela camını yaptırıyor, başka bir eksiğini karşılıyor. Ama orada Muslumanların durumu her zaman olduğu gibi maalesef. Peygamber efendimizin ilk doneminde de ona ilk destek verenler sadece fakir fukaralar oldu. Hz. Ebu Bekir (R.A.) gibi sayılı bir kac zengin vardı o zamanlar sadece. Aynen bizim durum da oyleydi
Resmi bir organizasyonunuz var mıydı oradaki Muslumanlar olarak?
Resmi bir kurum vardı: “Musluman Toplum Kurumu” diye. Ve Moskova ’daki muftuluğe bağlı olan bir kurum daha vardı. “Musluman Kurumu” diye.1993 senesinde kurulmuş. Ama dini bilen cok olmadığı icin eksikleri coktu. Hatta yapamayacakları bazı işlere bulaştılar. Mesela buyuk bir cami projeleri vardı. 1000 metrekare. Soğuk memleket olduğu icin orayı ısıtamazsın. Cok masraflı. Cami icin en fazla 200 metrekare yeter. Fiyat listesi cıkarmışlar. 1 milyon kusur dolar. Hadi 1 milyon dolar bulunur. Ama başka masrafları da olacak buranın. Duşunemişler. Ama gene de devlet Muslumanlara bir arazi vermiş. Hatta caminin temelinin bir kısmını atmışlar Arsa cok guzel bir yerde. Şehre hakim tepelerden birinde. Hatta bu şehirdeki bazı Hıristiyanlar icin sorun olmuş. Sizin caminiz yapılırsa bizim kiliseler alcakta kalır diye. Bazı gazeteler biz bu camiyi istemiyoruz diye haberler yapmışlardı. Orası zaten İstanbul gibi tepeli bir yer. Ama Muslumanların bir kısmı destek olmuş. Mali durum olmadığı icin o inşaat kapanmış. Hatta borca bile girmişler. Becerememişler.
Sonunda cami yaptırılabildi mi?
Yok yapılmadı daha. Ama İnşallah… Oranın bir ozelliği daha var. Onu soylemeyi unuttum size. Dunya uzerinde sabahın ilk acıldığı, ezanın ilk okunduğu, teheccudlerin ilk kılındığı yer Kamcatka. Ezanın ilk okunduğu yerde namaz kıldığını bilmek insanı etkiliyor.
Cami yaptırmak icin calışan uğraşan birleri var mı hala?
Kaynım da gitti gordu oraları. Orada cami yaptırmak icin elimden ne geliyorsa yapacağım diyor. Ama bir kişinin işi değil bu. Bir cemaatin tepkisi olsa daha iyi olur.
Oradaki insanları dini konularda eğitmek icin bir yapı oluşturdunuz mu? Yani sizden sonra orada işler nasıl devam ediyor?
Oradan donmeden once Cuma namazının nasıl kıldırılacağı ve bazı temel dini bilgileri bazılarına oğrettim. Şimdi onlar surduruyorlar.
HELAL ET DİYE BİR ŞEY YOKTU Bunların dışında ozellikle de hizmet anlamında başka neler yaptınız?
Mesela oraya gittiğimizde helal et diye bir şey yoktu. Millet gidiyor pazarda ne varsa alıyor yiyordu. Bunun coğunu engelledik elhamdulillah.
Nasıl engellediniz?
Hutbelerde anlatıyorduk: Hangi gıdalarla gıdalanmamız yasaktır. Nerede olursak olalım. Kamcatka ’da veya başka bir yerde hic farketmez diye.
Dağlarda koyun yetiştirenler vardı. Sonra Azeri bir hemşehrimize dedim ki: “Biz kendimiz alıp keselim. Etini de Muslumalara satalım. Hem sana destek olur hem de millet haram etten uzak olur. Bir iki defa denedik, guzel oldu. Sonra surekli hale geldi.
Sonra… Orada cok ihtiyacı olan neneler var. Hatta biri cok gonlume dokundu: Orada gaz yok. Sadece elektrik var. Sabah kalkıyor. Elektrik ocağında cayını bir kez demliyor. Sonra hemen termosa koyuyor ki tasarruf etsin. O gun bir daha cay yapmak icin elektrik harcamasın… Orada Erzurumlu bir Turk arkadaşımız da vardı. Dedi ki “Ben sana 1.000 ruble vereyim. Sen bir ihtiyara bir şeyler al.” Tamam dedim. Bin ruble 30- 40 dolar yapar. Onunla 5 aileye bir şeyler aldık. Yanına gittik parayı veren o arkadaşın. “Hakkını helal et. Sen bir kişiye demiştin Senin verdiğin parayla biz 5 kişiye yardım ettik.“ dedik. Erzurumlu arkadaş da “Bundan sonra 2.000 ruble vereceğim” dedi. 2 bin ruble yaklaşık 70 dolar kadar ediyor. “Ona gore kendin gereken harcamaları yaparsın” dedi. Biz de 10 aileye cıkardık sayıyı. Bunun gibi faaliyetlerimiz oldu. Ama maalesef biraz gitmeme yakın oldu bunların bir kısmı.
Bu calışmalar sizden sonra devam ediyor mu?
Ediyor elhamdulillah.
Dernek veya vakıf gibi bir yapılanma oluşturdunuz mu orada hic?
Orada herkes calışmak zorunda olduğu icin biraz zor. Bir kac kere denedim. İhtiyacı olanlara yardım edelim diye işadamlarıyla konuştum.Tamam dediler ama devamı gelmedi.
Kamcatka ’da yaşadığınız ve sizi en cok etkileyen olay neydi?
Orada bir cenazede bulunduk. Cemaate “Kimin abdesti yoksa alsın. Beraberce cenaze namazını kılalım. Abdestsiz olmaz.” dedim. “Tamam de nerede abdest alacağız? Suyu nerede bulacağız? dediler. Zeten her zaman bir bahane cıkıyor. Ben hemen su bulup getirdim Allah ’ın izniyle. Abdestlerimizi aldık. Biri geldi: “Ben de abdest almak istiyorum.” dedi. Nasıl alınacağını tarif ettim. Azeriydi kendisi. Dedi ki “Anar! Ben 45 yaşındayım. İlk defa abdest aldım.” (Tam burada Anar Bey ’in gozleri dolu dolu oldu.) Cok etkilendim. Abdest aslında buyuk bir iş. Daha şehadeti bile bilmeyen var.
Orada yaşadığınız en buyuk zorluk ne oldu?
Benim hanımım orada, o koskocaman şehirde bir tane kapalı kadındı. Başkası yoktu. Bu yuzden cok dışarı cıkmıyordu. Cunku; mesela markete filan girdiğinde herkes ona bakıyordu. Moskova ’da patlamaların olduğu bir doneme denk gelmiştik biz. İnsanlar kapalı giyinenlerden korkuyorlardı.
Ama orası soğuk bir iklim sonucta. Genel olarak insanlar kapalı giyiniyor zaten değil mi?
Ruslar soğukta bile neredeyse cıplak geziyorlar. Allah ’ın bir lutfu, bir rahmeti ki Allah onlara sıcaklık vermemiş. Buyuk gunahlardan korumuş kısmen. (Guluşuyoruz…) Oralar İstanbul gibi olsa kim bilir neler olur? Allah ’tan ki kış var, soğuk var. Ama ilk fırsat bulduklarında soyunmaya başlıyorlar.
Donuş nasıl oldu? Neden karar verdiniz? Nasıl dondunuz?
Oradayken, kucuk oğlumun ayağında bir sakatlık vardı. Onu ameliyat ettirdik. Belki de gelmemizin sebeplerinden biri de cocuğun bu ameliyatıydı. Diğer yerlerden cok daha ucuza mal olmuştu. Tabii her şeyde bir hikmet vardır. Geldiğimizin ilk senesi biraz ticaretle uğraştık ama hizmet de onemliydi. O yuzden ilk seneden sonra sadece camideydik.
Peki geciminizi nasıl sağladınız?
Gerci biraz zor oldu. Allah razı olsun bir kısmını Hudayi Vakfı karşıladı.
Donuş kararını anlatıyordunuz…
Bir gun bir telefon geldi Moskova ’dan. Ya Moskova ’da ya da Turkiye ’de calışma teklifinde bulundular. Osman Hocaefendi ’nin kitaplarının Rusca ’ya cevrilmesi işi ile ilgili olarak. Moskova olacaksa Kamcatka ’da calışmayı tercih ederim dedim. Ama Turkiye olursa tamam dedim. 2006 yeni başlamıştı. Hemen toparlan gel dediler.
Burada ne yapıyorsunuz?
Hocamızın kitapları bir cok dile tercume ediliyor. Hocamızın da soylediği gibi Rusya ’da da 180 milyon insanın ihtiyacı vardır. Ben de burada Hocamızın kitaplarını Rusca ’ya ceviriyorum. Şimdi elimde Hocamızın son kitabı var: “Vakıf, İnfak, Hizmet”. Tercumesi bitti. Şimdi onun mizanpajını yapıyorum. Aynı zamanda tashihatını yapıyorum.
İleride tekrar Kamcatka ’ya gitmek gibi bir isteğiniz, bir durumunuz var mı?
Belki gezi icin. Ama yolculuk cok masraflı ve zor…
Peki efendim! Cok teşekkur ediyorum değerli vaktinizi bizlere ayırıp anılarınızı bizimle paylaştığınız icin?
Ben teşekkur ediyorum Allah razı olsun.
Kaynak: Sinan Ozgenc, Genc Dergi, 1 Eylul 2006
İslam ve İhsan