Şebnem dergisinin Muhterem Osman Nûri Topbaş Hocaefendi ile sevilen bir eğitimcinin vasıfları uzerine gercekleştirdiği mulakat...Sevilen bir eğitimci nasıl olmalıdır? İnternet ortamının sıkıntılarına karşı gencleri nasıl muhafaza edebiliriz? Şebnem dergisi sordu, Osman Nuri Topbaş Hocaefendi yanıtlıyor...
Muhterem Osman Nûri Topbaş Hocaefendi ile Sevilen Bir Eğitimcinin Vasıfları Uzerine Mulakat Efendim, genclerimiz son yıllarda ozellikle internet cağı ile birlikte her turlu mecrĂ‚ya dağılmaya başladılar. Genclerimize yeterince ulaşamadığımız icin cok kaygılıyız. Bu hususta neler yapmalıyız? Milletlerin istikbĂ‚li hakkında onceden fikir sahibi olmak, kerĂ‚met veya kehĂ‚net değildir. Bunun icin o milletin genclerinin enerjilerini nerelerde tukettiğine bakmak kĂ‚fîdir.
Her devrin gencliği, aldığı terbiye istikĂ‚metinde enerjisini harcayacak bir hayat tarzını tercih eder. Gencliğin hayat tarzı ise, o milletin istikbĂ‚lini gosteren bir ayna gibidir.
Eğer bir millette gencler guclerini hayır, mĂ‚neviyat ve fazîlet yolunda hizmet ve gayrete sarf ediyorsa, o millet, istikbĂ‚l vaad ediyor demektir.
Bunun aksine, bir milletin gencleri, guc ve kĂ‚biliyetlerini nefsĂ‚niyetin hoyratlığı icinde zĂ‚yî ediyorsa, onların mensup oldukları milletin Ă‚kıbeti, husrandan başka bir şey olamaz.
Biz topluma gore kac kişiyiz? “Topluma gore cok azız!” diye umitsizlik olmayacak. Bir eğitimci, zayıflık ve imkĂ‚nsızlıklara bakarak aslĂ‚ umitsizliğe, gaflet ve rehĂ‚vete kapılmamalıdır. Gonullere ebedî saĂ‚det iksiri olacak Ă‚b-ı hayĂ‚tın, coğu zaman zor zamanlarda ve cile diyarlarında saklı olduğunu hatırdan cıkarmamak îcĂ‚b eder. Zira hayatı kıymetli ve bereketli kılan şey, ulvî bir gĂ‚ye uğrunda gosterilen gayret ve fedakĂ‚rlıklardır.
CenĂ‚b-ı Hak, ihlĂ‚sa gore bereket ve muvaffakıyet verecektir. Aynı Bedir Savaşı ’nda sahĂ‚benin ihlĂ‚sı neticesinde once bin melek, sonra uc bin, sonra beş bin melek indirildiği gibi…
Rasûlullah Efendimiz r, hicretin yedinci yılına kadar sahĂ‚bînin gonul Ă‚lemini ikmĂ‚l etti, fazîletlerle donattı. Ondan sonra irşĂ‚d icin dunyanın dort bir tarafına gonderdi.
Dolayısıyla bugun yapılacak en muhim şey; gonullerimizi Allah ve Rasûlu ’nun muhabbetiyle tezyin etmektir. Cunku gonullerimiz bu muhabbetle tezyin olursa, bitmek tukenmek bilmeyen bir aşkla, ashĂ‚b-ı kirĂ‚m gibi gonullere ulaşmanın derdinde oluruz.
Asr-ı saĂ‚dete baktığımız zaman mu ’minlerin gucleri azdı. LĂ‚kin savaşlara, dĂ‚imĂ‚ CenĂ‚b-ı Hakk ’a sığınarak girdiler, muzaffer oldular. Huneyn ’de; “Biz artık coğaldık, nasılsa galip geliriz!” dediler. Kendi guclerine guvendiler. Bir anda allak bullak oldular. Kul, dĂ‚imĂ‚ CenĂ‚b-ı Hakk ’ın yardımına muhtac. Bir mu ’min gucunu CenĂ‚b-ı Hak ’tan alacak…
Gunumuzde insanların rahatsızlıkları, bedenî olmaktan ziyĂ‚de rûhîdir. Bu rahatsızlıklarının tedĂ‚visinde, yalnızca satırları goz onunde bulundurarak, şifĂ‚ pınarları olan Allah dostlarının sadırlarından uzak kaldığında, doğru durust bir tedavi de gercekleşmiyor. Ayrıca coğu zaman, tedavi eden kişinin kendisi de tedaviye muhtac...
Yine iş, sağlam bir mĂ‚nevî terbiyeye geliyor. Zira cocukların ve genclerin şahsiyet, karakter ve mĂ‚nevî kimliklerinin teşekkulunde; başta Ă‚ile yapısının, anne-baba ve yakın cevreden aldığı terbiyenin cok muhim bir tesiri vardır.
Bunun icin ise; gerek Ă‚ile yapısının, yani anne-babaların, gerekse eğitim cevresinin cok guclu olması gerek… Anne-babalar, eğitimciler, kendilerini buna gore yetiştirmeli.
Aslında; cocuklara ulaşamamak diye bir durum olamaz. Onlar gonlunu kendilerine acanlara koşan, sıcak yapılı, guzel emanetlerdir.
Burada problem; bu hakikati gormeyip onları eğitimcilerden, anne-babalardan gitgide ve sinsice uzaklaştıran tuzakları bertaraf etmemekten kaynaklanmaktadır.
Eğitimcinin, kuru nasihatlerle onları kendine yaklaştıramayacağını bilmesi şart. Bu, ancak mĂ‚nevî bir mıknatıs hĂ‚line gelmiş gonullerle ve bu gonullerin de butun kapılarını cocuklara acmalarıyla gercekleşir.
Bir de; hayatın akışına yerleştirilen koridorları, ustaca tanzim ederek yavrularımızı gonul kapılarımıza cıkartmalıdır. Masum evlĂ‚tlar, daldıkları koridorlarda yon levhalarını takip ettiklerinde bizim gonullerimize gelmeliler.
Yani; onların karakterlerini esir alan internet medyası, modalar, populer kultur ve tuketim kulturune karşı guclu tedbirler almalı, kotuluklerle mucadeleyi oğretmeli, durduğu îman safının farkına vardırmalıyız. EvlĂ‚tlarımızı işte bu hususlarda guclu bir şuur icerisinde yetiştirmeliyiz.
Cocuklarımıza, yaşadıkları devirdeki hayatın musbet ve menfî butun gerceklerine gore îman ve ahlĂ‚k uzere ayakta kalmayı sağlayacak sağlam bir idrĂ‚k ve şuur kazandırmak, zarûrî.
Hayatın mevcut akışına gore, sırĂ‚t-ı mustakîm uzere nasıl yaşayabileceklerini bilemeyen kimselerin ayakları zamanla kayıp gider. Cunku bulunduğu devrin şartlarına gore luzumlu tedbiri bilmeyen ve bilhassa menfiliklere karşı guclu bir mukĂ‚vemet oluşturamayan her bir varlık, bir muddet sonra silinip yok olmaya mahkûmdur. Yani dışarıdaki –10 derece soğuğa aldırmadan yazlık kıyafetle sokağa cıkan kimsenin vaziyeti ne olursa, bu da oyledir. Bu bakımdan Hazret-i Ali t şu nasihatte bulunur:
“Cocuklarınızı kendi yaşadığınız zamana gore değil, onların yaşayacakları zamana gore (mukĂ‚vemetli) yetiştirin.”
Bu mukĂ‚vemet; başta doğru inancta, sonra sırĂ‚t-ı mustakîm uzere yaşamakta, bilhassa takvĂ‚da, ahlĂ‚kta, ozellikle de lĂ‚yıkına muhabbet ve mustahakkına nefret hususunda mutlaka gercekleştirilmelidir.
Aksi hĂ‚lde; kendi yuce faziletlerine, Ă‚bide şahsiyetlerine ve mukaddesatına muhabbet edeceği yerde nefret eden tipler ortaya cıkar. KezĂ‚ kendisini îtikaden, ahlĂ‚ken ve tarihen yok etmek isteyen duşmanlarına, tuzak kuran hĂ‚inlere karşı nefret yerine muhabbet besleyen hasta tipler ortaya cıkar.
Maalesef; gunumuzde teknolojinin yanlış kullanımının yaygınlaşmasıyla; internet, televizyon, modalar, reklĂ‚mlar vs. cocukları ve gencleri yetiştirme vazifesini anne-babalardan Ă‚deta devralmış durumda. Bu vaziyet, -ne yazık ki- nesillerimize mĂ‚nevî değerlerini unutturuyor:
–Âhiretsiz bir dunya telkin ediyor. Âdeta hayvanat gibi sorgu-sualsiz, hesap-kitapsız bir nefsĂ‚nî yaşayışı ozendiriyor.
–Bencilliği, egoistliği, enĂ‚niyeti palazlandırıyor.
–Buna mukĂ‚bil, vicdĂ‚nî duyguları, şefkat-merhamet ve fedakĂ‚rlık gibi yuksek fazîletleri dumûra uğratıyor.
–İnsanı, insĂ‚nî meziyetlerinden uzaklaştırıp, global kulturun ve materyalist zihniyetin Ă‚deta uzaktan kumandalı bir robotu hĂ‚line getiriyor.
–Anne-babaların biyolojik yakınlığının da artık cok bir ehemmiyeti kalmıyor. Cocuklar internetin, televizyonun, hĂ‚kim kulturun, sokakların cocukları olup cıkıyorlar maalesef.
Bunun icin alınacak tedbirler:
Bir atasozunde denildiği gibi; “Ağac yaşken eğilir.” MĂ‚nevî değerleri daha kucuk yaşlardan itibaren, sevdirerek, teşvik ederek, ornek olarak kazandırmak gerekir.
İmĂ‚m GazĂ‚lî Hazretleri şoyle buyurur:
“İnsan bal mumu gibidir. Terbiye ile ona -musbet veya menfî- istenilen şekil verilebilir.”
Muhterem Efendim, cocukların ve genclerin hem gercek hayatta, hem de sanal Ă‚lemde şerlilerin insafına bırakılmaması icin sizin tavsiyeleriniz nelerdir? Bir anne-babanın en buyuk vazifesi, evlĂ‚tlarına İslĂ‚m karakter ve şahsiyetini mîras bırakmaktır. Bunun yolu da keyfiyetli bir eğitimden gecer.
Keyfiyetli nesil, ancak keyfiyetli eğitimcilerin, yani ilim ve ahlĂ‚k bakımından terbiye eden olgun şahsiyetlerin eseridir. Keyfiyetsiz ve vasıfsız kimselerin yetiştirdikleri ise, tabiî olarak kendileri gibi yetersiz ve cılız kimselerden ibĂ‚ret olur. Kusursuz bir talebe arzu ediyorsak, kusursuz bir eğitimci olmaya mecburuz.
Zamanımızda Ă‚hireti unutturmaya calışan modern bir cĂ‚hiliye dunyaya yayılmakta. Globalleşme yuzunden bu modern cĂ‚hiliye, butun imkĂ‚nlarıyla evlĂ‚tlarımıza saldırıyor. NefsĂ‚nî ve şeytĂ‚nî vitrinler, internetin iğrenc sokakları, insanı robotlaştıran kandırıcı modalar ve carpıtıcı reklĂ‚mlar, cep telefonlarına kadar girerek her yere yayıldı.
Efendimiz r, Semud Kavmi ’nin asırlar once azĂ‚ba uğramış ve harĂ‚beye donmuş beldesinden gecerken, ashĂ‚bını îkaz buyurdu:
“Buradan hızlı ve huzunlu gecin; su almayın, aldığınızı da dokun!”[1]
Bugun sabah-akşam ekranlardan, telefonlardan, televizyonlardan ve kirli sokaklardan ehl-i kufrun neşriyĂ‚tını seyreden, menfî propagandalarına mĂ‚ruz kalan insanımızın hĂ‚lini bir duşunelim.
ZĂ‚hirî beraberlik zihnî beraberliğe, o da zamanla kalbî beraberliğe donuşuyor. Eğer eğitim, tĂ‚lim ve tedrisat gayretlerimizi bırakırsak, emr-i bi ’l-mĂ‚rûf ve nehy-i ani ’l-munker calışmalarımızı hakkıyla gercekleştirmezsek, bizim evlĂ‚tlarımız -Allah korusun- başkalarının nesilleri olur. Âyette şeytanın evlĂ‚tlara ortak olacağı ifade ediliyor. (Bkz. el-İsrĂ‚, 64)
Biyolojik anne-babası olmak bir şey ifade etmiyor. Onu şeytan emziriyorsa, ehl-i kufur besliyorsa, onların evlĂ‚dı oluyor. Bunlara cok dikkat etmemiz lĂ‚zım.
Dunya nefsĂ‚nî arzular ile her gecen gun daha da cirkinleşmektedir. Televizyon ve internetin menfî kanalları, aldatıcı moda ve reklĂ‚mlar, insan rûhuna zehir sacmaktadır. Bilhassa modanın bir îzĂ‚hı yoktur. Bu sene moda diyerek goklere cıkarılan eşya ve giysiler, bir sonraki sene pacavra kadar bile bir değer gormemektedir. Dînî hayatın icinde olanlar dahî kendilerini gosterme meyline kapılarak modaya tĂ‚bî oluyorlar. Gunumuz global dunyasında, gucluler gucsuzleri kultur olarak esir almaktadır. Materyalist bir cevre insanı bencilleştiriyor, menfaatlerin kolesi yapıp mĂ‚nevî hayatı zedeliyor. Sokaklar vahim… Carşılar dĂ‚imĂ‚ guc gosterisi pazarlıyor. Kalpler derbeder hĂ‚le geliyor. KĂ‚inatta seyredilmesi gereken sonsuz ilĂ‚hî vitrinler varken, ham nefse mağlup olarak ici boş nefsĂ‚nî vitrinlere hevesleniyor. Eğitim kifĂ‚yetsiz. MĂ‚nevî hayat zaafa uğramış durumda.
Bu modern dunya icinde değişik bir cĂ‚hiliye devri yaşanıyor. Vicdanlar hassĂ‚siyetlerini yitirmiş durumda. Guclu gucsuzu eziyor. Faiz toplumdaki bereketi mahvediyor. Kredi kartları buna zemin hazırlıyor. Kadın, vakarsız ve haysiyetsiz olarak bir eğlence aleti hĂ‚linde. Bugunun fonksiyonu; vitrin malzemesi.
Guclunun gucsuze bakışı: “Gucun yoksa tĂ‚lihine kus!” Merhamet sanki mĂ‚zîde kalmış. VefĂ‚ ise lugatte bir kelime. NefsĂ‚nî hayat oburlaştı. Onu elde etmek icin insan vakar, haysiyet ve iffetine vedĂ‚ ediyor. Mahzun bir devir yaşanıyor.
Kitleler israf ediliyor. Dışta ve icte, bilinen ve bilinmeyen pek cok duşmanın tesiriyle iffetsizlik, ahlĂ‚ksızlık, haksız yoldan koşe donmecilik yaygınlaştırılıyor. Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’de, azgınlıkları sebebiyle ilĂ‚hî azap kamcısına dûcĂ‚r olan kavimlerden misaller veriliyor: Âd, Semud ve Lut kavimleri vb. Maalesef gunumuzde o insanlar, Ă‚deta yeniden dirildi ve faĂ‚liyete gecti. Toplum mĂ‚neviyattan uzaklaştırılıyor, insĂ‚nî vasıf ve haysiyet kayboluyor, geriye insan surusu kalıyor. Gectiği topraklara hayat veren guzel bir akarsuyun mecrĂ‚sını kaybederek bir lağıma akması ne hazindir.
Bu sebeple; zamanımızda evlĂ‚t terbiyesi cok zorlaştı ve cok buyuk bir ehemmiyet taşır hĂ‚le geldi.
Eskiden geniş ve buyuk aileler vardı. Bugun denildiği gibi “cekirdek aile” yoktu. Bu sebeple de cocuğun guzel ahlĂ‚k ile terbiyesinde annenin ve babanın yanı sıra, dedenin, ninenin ve akrabaların cok muhim rolleri olurdu. Mahallenin bir rolu olurdu. Oyle ki bir yaramazlık yapmak isteyen kişi, kendi mahallesinde bunu yapmaya curet edemez, başka yerlere giderdi. Bugun bu koruyucu ictimĂ‚î muhit de kayboldu.
Yani eskiden bir cocuk, her taraftan guzel ahlĂ‚k numûnesi insanların nezĂ‚retinde yetişerek tabiî şekilde terbiye edilmiş olurdu. Gungormuş, ağzı duĂ‚lı dedelerden ilim ve irfan; İslĂ‚m nezĂ‚ket, zarĂ‚fet ve edebiyle kemĂ‚l bulmuş ninelerden Ă‚dĂ‚b ve erkĂ‚n oğrenirdi. Boylece evlĂ‚tlar, her yonden gelen musbet telkinlerin bereketiyle sağlam bir şahsiyet ve karakter kazanırdı.
Maalesef modern(!) hayatın dayattığı yapı, bugun evlĂ‚tları o guzel terbiyeden mahrum bıraktı. Dede ve nineler ayrı bir evde. Anne-baba da maîşet temini icin iş hayatının koşturmacasında.
Dolayısıyla yalnız kalan cocuklarımızın şahsiyet ve karakterini, okulda sekuler eğitim sistemi ve arkadaş cevresi, evde ve sokakta ise televizyon ve internet şekillendiriyor. Bu sebeple evlĂ‚tlarımız arasında gafil insanlara ozenme ve taklit başladı. Selde suruklenen kutukler gibi…
Bugun, aileler ve evler İslĂ‚m ’ın kalesi hĂ‚line gelmeli. Nasıl mikroplar ve virusler yayılmasın diye karantinalar yapılıyorsa, mĂ‚nevî viruslerden de evlerimizi arındırmalıyız.
MĂ‚nevî viruslerden arındırılmış Kur ’Ă‚n Kursları, İmam Hatipler bulmalı, onları desteklemeli ve evlĂ‚tlarımızı boyle muesseselerde Kur ’Ă‚n ahlĂ‚kıyla, Sunnet şuuruyla yetiştirmeliyiz.
Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz, Abdullah bin Omer v ’ya şoyle buyurmuştur:
“Ey İbn-i Omer! Dînine iyi sarıl, dînine iyi sarıl! Zira o senin hem etin, hem kanındır. Dînini kimden oğrendiğine iyi dikkat et! Dînî ilimleri ve hukumleri, istikĂ‚met ehli Ă‚limlerden al, sağa-sola meyledenlerden alma!”[2]
Cocuklukta eğitim cok muhim. Kucuk yaşlarda cocuk, toplumda konuşulan butun lisanları diksiyonlarıyla birlikte kavrayabilir. Yirmi yaşına geldiği zaman bu belki beşte bire duşer. Anne-baba ve eğitimcilerin en cok ehemmiyet vereceği husus, cocuklara ufak yaşta verilecek eğitimdir. O eğitim, nesli istikbĂ‚le taşır.
Ahmed bin Hanbel (r.a) şoyle anlatıyor:
“On yaşımdayken Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’i ezberlemiştim. Sabah namazından once annem beni kaldırır, soğuk Bağdat gunlerinde abdest suyumu ısıtırdı. Sonra elbiselerimi giydirirdi. Evimiz uzak ve yol karanlık olduğu icin, kendisi de başortusunu takıp tesetture burunerek benimle birlikte camiye kadar gelirdi.”[3]
Unutmayalım ki; evlĂ‚tlar, anne-babalarının ne soylediğine değil, ne yaptığına bakarlar. Yani anne-babalar, İslĂ‚m ahkĂ‚m ve ahlĂ‚kını yaşayan numûne anne-babalar olurlarsa, evlĂ‚tlar da o izden yururler. Bu sessiz-sedĂ‚sız bir tebliğdir ve belki de sozlu olandan daha tesirlidir.
Hazret-i Omer (r.a) bir gun diyor ki:
“‒Siz, susarak da İslĂ‚m ’ı tebliğ edin.”
“–YĂ‚ Halîfe!” diyorlar. “Susarak nasıl tebliğ edilir?”
“–HĂ‚linizle ve ahlĂ‚kınızla.” buyuruyor.
Biz de evlĂ‚tlarımıza, talebelerimize ve butun cevremize hĂ‚limizle ornek olabilmeliyiz.
Zira bugun sanal Ă‚lem, evlĂ‚tlarımızın akıl ve gonul dunyalarını dumûra uğratıyor. Nicin dunyaya geldi, kimin mulkunde yaşıyor, geliş niye, gidiş niye bunun farkında olmuyor. Kendisini insan olarak yaratan ve sayısız nîmetlerle perverde kılan Rabbini unutuyor.
Bir cocuğu yetiştirmek icin; ona yatacak yer vermek, karnını doyurmak kĂ‚fî değil. Onun akıl ve ruh dunyasını ilim ve irfĂ‚n ile tezyin etmek şart.
Eğitimci, eğittiği kişiyi gonul insanı olarak yetiştirecek. Onda sadece zĂ‚hirî ilimlere değil, mĂ‚neviyĂ‚ta, sır ve hikmetlere karşı da alĂ‚ka uyandıracak. Boylece onun tefekkur dunyasını canlandıracak. Kevnî Ă‚yetlerden hisseler almaya başlayacak. Fazîletlerle donanacak. Sonra da, etrafındaki yangından insan kurtarmanın derdinde olacak. Rabbimiz gonullerdeki ihlĂ‚s olcusunde, inşĂ‚allah selĂ‚mete erdirir.
SermĂ‚ye, yatırım yapmak icin en verimli sahayı arar. Eğitim ise, yatırım yapılması gereken en muhim sahadır. İstikbĂ‚le dĂ‚ir en doğru hesap; ornek bir insan olmak ve vasıflı, kaliteli, ideal insanlar yetiştirmektir.
Roportaj: Halime DEMİREŞİK
[1] Bkz. BuhĂ‚rî, EnbiyĂ‚, 17.
[2] Hatîb el-BağdĂ‚dî, el-KifĂ‚ye fî İlmi ’r-RivĂ‚ye, s. 121
[3] Ali el-Karnî, Durûs, XXVI, 4, XLIII, 21.
Roportaj: Halime DEMİREŞİK, Şebnem Dergisi, Ocak-2022, Sayı:203
İslam ve İhsan
Eğitimciler Uzerine Ozel MulĂ‚kĂ‚t
Sevdirerek Oğretmek!
İnsanlarla Nasıl İletişim Kuracağız?