
Uhud dağının eteklerinde muşriklerle yapılan ikinci savaşta Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Muslumanlara arkadan gelebilecek saldırıyı onlemek amacıyla dağın eteklerine okcuları yerleştirmiş ve kendisi emir verene kadar bu tepeyi terk etmemelerini soylemişti.Muslumanların savaşın başında one gecmelerinin ardından "okcular tepesini" terk eden askerlere arkadan yapılan saldırı sonrasında muşrikler bircok Muslumanı şehit etmiş ve Efendimiz'i (s.a.v.) yaralamışlardı. Turkiye'de 15 Temmuz'da yaşanan darbe girişiminin ardından milli irade sokaklara davet edildi ve kalkışma sonlandırılana kadar milletin meydanları terk etmemesi cağrısı yapıldı. İşte bugun "okcular tepesi" milletin kendi iradesine sahip cıktığı meydanlardır, "Okcular tepesi"ni terk etmeyelim!..
Muşriklerle yapılan ikinci cihad, Uhud dağının eteklerinde cereyan etmiştir. Efendimiz (s.a.v.) mucÂhidlerin konumunu, Uhud dağını arkasına alacak şekilde belirlemişti. Bu strateji, Uhud dağının mucÂhidlere arkadan gelecek bir saldırıda siper olması demekti. (Muhammed Hamîdullah, okcular tepesine yerleştirdiği mucÂhidlerle birlikte Rasûlulullah ’ın (s.a.v) uyguladığı savaş stratejisinin, kendilerinden dort katı olan duşmana karşı koymalarına imkÂn verecek nitelikte olduğu tesbitini yapmaktadır.)
Efendimiz (s.a.v.) uc bin kişilik Mekke ordusunun Medine ’ye doğru geldiğini haber alınca, sahÂbe ile istişare etmiş, kendi goruşu şehrin icinde kalıp savunma savaşı yapmak iken, ozellikle Bedir ’e katılamamış genc sahabîlerin goruşunu kabul ederek Medine ’nin dışında duşmanı karşılamak uzere harekete gecmişti.
Uhud Dağı ’nın eteklerine gelince, duşmanın gelip dağın on tarafına doğru konuşlandıklarını gorunce, Efendimiz (s.a.v.) de en uygun bir şekilde askerlerini yerleştirmiş, stratejik bir konumu olan Ayneyn gecidine ise Abdullah b. Cubeyr komutasında elli okcu gorevlendirmiş ve onlara şoyle talimat vermişti: “Ne şart ve durum olursa olsun asla burayı terk etmeyeceksiniz. Bizlerin cesetlerinin yaban kuşlar(akbabalar) tarafından parcalandığını gorseniz bile yerinizi bırakmayacaksınız.” (İbn Sa ’d, TabakÂt, c. 2, s. 47; Ahmed b. Hanbel, el-Musned, c. 4, s. 293)
Cok acık bir talimat ile Efendimiz (s.a.v.) sahabeleri uyarmış, bir yonu ile savaşın neticesinin o tepenin korunmasından gectiğini onlara beyan etmişti. Bir muddet sonra savaş başlamış ve işin bidayetinde Muslumanlar, Mekke ordusunu darmadağın etmişlerdi. Mekkeliler neleri varsa hepsini o meydana bırakıp kacmaya başlamış, Muslumanlar da onların arkasından geriye bıraktıkları ganimetleri toplama işine girişmişlerdi. İşte tam o esnada, Ayneyn tepesinden savaş meydanındaki bu gelişmeleri seyreden okcu sahÂbîlerden bazıları: “Bu iş tamam, savaş bizim lehimize bitti!” diyerek, (İbn Kesir, el-Bidaye, c. 4, s. 25)
Hz. Peygamber ’in talimatını unutarak meydana inip, ganimet toplamaya karar vermişlerdi. Abdullah b. Cubeyr, askerlerin bazılarında bu kararı gorunce onları uyarmış, ama cok fazla etkili olamamıştı. Orada bulunan elli okcudan, kırk tanesi tepeden aşağıya inmiş, ganimetleri toplamaya başlamışlardı. O ana kadar, tepeyi gozleyen ve orası korunduğu muddetce İslam ordusuna arkadan saldırılamayacağını bilen Mekkelilerin suvari birliğinin komutanları Halid b. Velid ve İkrime b. Ebî Cehil, DırÂr b. Hattab isimli askerin sesi ile sarsılmışlardı. DırÂr onlara okcuların tepeyi terk ettiklerinin mujdesini veriyordu. Bu haber uzerine hemen Mekkeli suvariler tepeye doğru hucuma geciyor, geriye kalan on okcu şehit ediliyor ve Muslumanlar arkadan kuşatılıyordu. Beklenmeyen bu saldırı uzerine Muslumanlar derin bir sarsıntı geciriyor, o anlarda kacmaya başlayan Mekkeliler toparlanıyor, onlar da geri donerek saldırıya geciyor, boylelikle İslam askerleri iki ateş arasında kalarak ciddi sıkıntılar cekiyorlardı.
Netice de iclerinde Hz. Hamza, Hz. Mus ’ab, Abdullah b. Cahş, Sa ’d b. Rebî ve nice SahÂbe ’nin buyuklerinden yetmiş kişi şehit oluyor, başta Efendimiz (sas) olmak uzere yaralanmayan kalmıyordu. Boylelikle Uhud Gazvesi, okcuların yerlerini terk etmeleri sonucunda ağır bir bedel odenerek nihayete eriyordu. (Olayın detayları icin bkz: İbn Hişam, es-Sîre, c. 3, s. 83-182; Vakıdi, Kitabu ’l-Meğazi, c. 1, s. 223-263; Taberi, Tarih, c. 3, s. 15-40; İbn Esir, el-KÂmil, c, 2, s. 150-180.)
Peygamberimiz ’in talimatına karşılık, bir kısım mucahidin gaflet gostermesinin, ne kadar tehlikeli ve bedelinin ne kadar ağır olduğu goruldu. Bu olay butun ummete Rasûlullah ’a ittibÂda, son derece dikkatli olunması gerektiği dersini veriyor. Bugun "okcular tepesi" milletin meydanları terk etmemesidir. Millet, darbe tehlikesi bertaraf edilene kadar meydanlarda iradesini gostermeli.
İslam ve İhsan