
Camide telefonunu şarja takıp gencin yazdığı not sosyal medyayı salladı. Yaşanan bu hadise zihinleri Osmanlı donemine geri goturdu. Yavuz Sultan Selim'in ordusuyla yaşadığı bir hadiseye...
Paylaşım rekoru kıran isimsiz notta peki neler yazıyor? İşte o not..
“Sevgili İmam Amca, telefonumu camide şarja taktım. Karşılığı bu kadar mıdır bilemiyorum ama buraya 2 TL bırakıyorum. Devletimizi Allah başımızdan eksik etmesin. Ezansız namazsız koymasın. Sizlerden de Allah razı olsun.”
YAVUZ SULTAN SELİM'iN HARAMA DOKUNMAYAN ORDUSU
Yaşanan bu hadise zihinleri Osmanlı donemine geri goturdu. Yavuz Sultan Selim'in ordusuyla yaşadığı bir hadiseye...
Mısır ’a giderken ordu-yi humÂyûnun Gebze yakınlarından gectiği yerler, hep bağlık-bahcelikti. Sultan Selîm Han:
“Acab askerlerim, sahibinden musÂadesiz uzum ve elma koparıp yediler mi?!.” diye duşuncelere daldı.
Sonra yeniceri ağasını huzûruna cağırttı:
“–Ağa fermÂnımdır; Butun yeniceri, sipÂhî ve azap askerlerimin heybeleri yoklansın! Heybesinde bir elma veya uzum salkımı cıkan asker olursa, derhÂl huzûruma getirilsin!” diye emretti.
Yeniceri ağası, derhÂl harekete gecerek heybeleri araştırdı. Daha sonra SultÂn ’ın huzûruna gelerek:
“–SultÂnım koparılmış hicbir elma ve meyve izine rastlamadık!..” dedi.
Yavuz, bu habere cok sevindi. Uzerindeki ağırlık ve zihnindeki duşunceler kalktı. Sonra ellerini acarak:
“AllÂh ’ım! Sana sonsuz hamd u senÂlar olsun! Bana haram yemeyen bir ordu ihsÂn eyledin!..” diyerek du etti ve ağaya:
“–ŞÃ‚yet askerlerim izinsiz meyve koparmış olsalardı, Mısır seferinden vazgecerdim. Cunku, haram yiyen bir ordu ile beldelerin fethi mumkun olmaz!..” dedi.
Yavuz ’un bu guzel hÂli neticesinde ilÂhî nusret ve inÂyet tecellîleri dÂim ona yÂr olmuştur.
BİR MENKIBE DE KÂNUNİ SULTAN SULEYMAN ZAMANINDAN...
Kanuni Sultan Suleyman Han, haclı saldırılarına son vermek icin ordusuyla sefere cıkmıştı. Ordu, ağır ağır ilerliyordu. Yol dar olduğundan, ordu mecburen bağların icinden geciyordu. Hava cok sıcak olduğundan asker susuzluktan kıvranıyordu.
Cok guzel uzumleri bulunan, bir bağdan gecerken, askerin biri dayanamayıp, bağdan bir salkım uzum kopararak biraz olsun susuzluğunu giderdi. Sonra da, asma ağacına, yediği uzumun cok uzerinde bir para bağlayarak, yoluna devam etti.
Cok gecmeden mola verildi. Asker, kan ter icinde bir koylunun koşarak geldiğini gordu. Hıristiyan koylu ısrarla Padişah ile goruşmek istiyordu. Koyluyu Kanuni ’nin huzuruna goturduler. Kanuni sordu:
- Nedir bu hÂlin, kan ter icinde kalmışsın, yoksa askerler sana zarar mı verdi?
- Ben şikayet icin değil memnuniyetimi bildirmek icin geldim. Boyle bir askeri, boyle bir komutanı tebrik etmemek insafsızlık olur.
- Askerlerim sizi memnun edecek ne yapmışlar?
- Askerleriniz bağdan gectikten sonra, asmanın dalında bağlı bir kese gordum. İcini actığımda para vardı. Dikkatli baktığımda, bir salkım uzumun koparıldığını gordum. Anladım ki koparılan uzumun parası olarak bırakılmış. Sizde boyle guzel ahlaklı asker olduğu muddetce sırtınız yere gelmez.
Kanuni, derhal o askerin bulunmasını emretti. Hıristiyan koylu, bu askere ne gibi mukafat verecek diye merakla beklemeye başladı. Nihayet asker bulunup, Padişahın huzuruna getirildi. Kanuni, (Nicin izinsiz iş yaparsın? Parası verilmiş olsa bile, sahibinden habersiz mal almanın caiz olmadığını bilmiyor musun?) diye askeri azarladı. Sonra da, (Bu asker derhal ordudan uzaklaştırılsın) diye emir verdi.
Hıristiyan koylu heyecanla Kanuni ’ye sordu:
- Ben bu askerin mukafatlandırılması icin gelmiştim, siz onu niye cezalandırdınız?
- Kursağında, haram lokma bulunan bir askerle zafer kazanılmaz. Bunun icin ordudan attım. Eğer aldığı uzumun parasını bırakmamış olsaydı, zalimlerden olurdu. İşte o zaman kellesini bile zor kurtarırdı...
Aynı ordu, Belgrat yakınlarında, yine mola vermişti. Askerler, susuzluklarını gidermek, abdest almak icin ceşme arıyorlardı. Bir manastırın yakınında ceşme bulup, ihtiyaclarını giderirken, rahip, birkac rahibeyi iyice susleyip, ceşmenin başına gonderdi. Kadınların geldiğini goren askerler, hemen ceşmenin başından cekilip, sırtlarını donduler, suslu kadınlara yan gozle bile bakmadılar.
Bu durumu uzaktan ibretle seyreden rahip, hemen Haclı kumandanına şunları yazdı: “Siz bu ordu ile nasıl başa cıkabilirsiniz? Bunlar kadına-kıza, mala-mulke onem vermiyorlar. Butun mal ve mulklerini feda ederek, Allah yolunda savaşıyorlar. Herkese karşı iyi davranıp, kimseye zulmetmiyorlar. Siz onlardaki bu ozellikleri ortadan kaldırmadan, onlarla savaşırsanız, canlarınızdan ve mallarınızdan mahrum kalacağınız acıktır. Kendinizi olume atmayınız!..”
İslam ve İhsan