İhlÂstan mahrum gonullerin riy ve gosteriş gibi marazlarla bulanık hayırları hicbir değer ifÂde etmez. Bu hususta en buyuk tehlike, infÂk edenin nefsine bir pay cıkarması veya yaptığı hayrı fÂnî menfaat duşunceleriyle golgelemesidir.
İhlÂsı yok edip ecri zÂyî eden bu kalbî marazlardan kurtulmanın en muessir yolu da “gizliliğe riÂyet”tir.

Âyet-i kerîmede buyrulur:

“Eğer sadakaları (zekÂt ve benzeri hayırları) acıktan verirseniz bu guzel bir şeydir. Eğer onu fakirlere gizlice verirseniz, işte bu sizin icin daha hayırlıdır. Allah da bu sebeple sizin gunahlarınızı orter. Allah, yapmakta olduklarınızı bilir.” (el-Bakara, 271)

GİZLİCE İŞLENEN AMEL

Yani gizlice infÂk edenin, Allah da ayıp ve kusurlarını setreder. Boyle bir infak, gunahlara kefÂret olduğu gibi, kibir iptilÂsından da koruyarak ecrin zÂyî olmasını onler.

Hadîs-i şerîfte buyrulur:

“Kulun gizli işlediği amele, Allah TeÂl gizlilik mukÂfÂtı yazar. Eğer bu ameli acıklarsa, mukÂfÂtını da alenî ameller bolumune yazar. Eğer yaptığını soylerse, o vakit ameli riy defterine gecer.” (İhyÂ, I, 595)

Yine Âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerin beyanları vechile, infÂkını gizleyebilenler, gunahları affedilen ve kıyÂmetin dehşetli Ânında Arş ’ın golgesi altında bulunacak olan mes ’ut kimselerdir. (Bkz. el-Bakara, 271; BuhÂrî, EzÂn, 36)

Fakat bÂzen infÂkın acıkca yapılıp insanlara duyurulmasında da fayda mulÂhaza edilebilir. Boylece halk, infÂka teşvîk edilmiş olur. Nitekim mufessirler:

“Sadakaları acıktan verirseniz, bu guzel bir şeydir. Eğer onu fakirlere gizlice verirseniz, işte bu sizin icin daha hayırlıdır...” (el-Bakara, 271) Âyetini; zekÂtın teşvik maksadıyla acıktan, sadaka ve diğer hayır-hasenÂtın ise gizlice yapılması gerektiği şeklinde tefsîr etmişlerdir.

VelhÂsıl hayırların gizli mi, alenî mi yapılması gerektiği, duruma ve şartlara gore değişir. Kalpteki niyet berraklığı muhÂfaza edildiği takdirde acıkca infÂk etmekte de bir beis yoktur. Hatt luzûmu hÂlinde insanları hayra teşvik icin bu yol tercih edilebilir. Her iki turlu infÂkın da fazîlet ve esÂsı; kalbin riy ve gosterişten korunması, takv ve ihlÂsın muhÂfaza edilmesidir.

SADAKAYI ACIKTAN VEYA GİZLİDEN VERMEK

Sadakanın acıktan verilmesi, onu alan bÂzı kişilerde hay duygusunun zayıflamasına, hay duygusunun zayıflaması ise zamanla sadaka bekleyişinin alışkanlık hÂline donuşmesine, bu da calışma gayret ve azminin kaybolmasına sebebiyet verebilir. Ayrıca alenî yapılan infakta, veren kimsenin daha cok gurur ve kibre suruklenip kendini beğenme ihtimÂli olduğu gibi, alan kimsenin rencide olma ihtimÂli de daha fazladır. Bu gibi durumlarda gizli infÂk etmek daha munÂsiptir.

Nitekim Hazret-i Omer (r.a.) geceleri sırtında un cuvalıyla fakir mahalleleri dolaşır, kimselere gorunmeden, hatt coğu zaman kim olduğunu da gizleyerek muhtacları sevindirirdi.

Hazret-i Ali ’nin torunu İmam ZeynelÂbidîn Hazretleri de her gece Medîne fukarÂsının kapılarına sırtında taşıdığı erzak cuvallarını bırakır, kimseye gorunmeden geri donerdi. Bir sabah o fakirler, kapılarına erzak konulmamış olduğunu gorduler. Sebebini merak ederlerken, ZeynelÂbidîn Hazretleri ’nin vefÂt ettiği haberi butun Medîne ’ye yayıldı. Herkes derin bir mÂteme burundu.

ZeynelÂbidîn Hazretleri ’nin naaşı yıkanırken, sırtında ici su toplamış buyukce yaralar olduğu goruldu. Yakınlarına bunun sebebi sorulduğunda, o mubÂrek zÂtın sırrı da ortaya cıktı. Zira sırtındaki o yaralar, fukarÂya taşıdığı erzak cuvalları sebebiyle meydana gelmişti.

İşte merhamet dolu mu ’min gonullerdeki ihlÂs tecellîsi ve hayrın ecrini beşerî iltifatlarla zedelememek icin gosterilen buyuk hassÂsiyet!..

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Ornek AhlÂkından 1, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan