İh­lÂs, hiz­me­tin en muhim sıhhat şart­ıdır. İh­l­sın ol­du­ğu yer­de tef­ri­ka, ben­lik ve ih­ti­ras­lar kay­bo­lur. Boy­le­ce nef­se pay cı­kar­ma yo­lu tı­kan­mış olur; hiz­met yo­lun­da­ki en­gel­ler de as­ga­rî­ye iner.İh­l­sın ve­sî­le ol­du­ğu be­re­ke­tin bir te­z­hu­ru de bÂzı ha­yır­la­rın îf­sın­da ve bil­has­sa va­kıf te­si­sin­de mu­şÃ‚­he­de olu­nur. BÂzı va­kıf­lar, de­ği­şen şart­la­ra rağ­men vak­fe­den kim­se­nin pa­ra ve ma­lı­nın he­lÂl­li­ği ve ni­ye­tin­de­ki ih­lÂsı s­ye­sin­de, asır­lar­ca ya­şar. Za­man za­man sek­te­ye uğ­ra­sa­lar da bi­ri­le­ri cı­kıp on­la­rı ye­ni­den ih­y eder.

İh­l­sın g­lip ge­le­ce­ğin­den şup­he et­me­mek l­zım­dır. Zira ih­lÂs­lı gay­ret­ler ko­ru­nur ve hic­bir za­man z­yî ol­maz. İh­lÂs­lı ve sa­bır­lı kim­se­ler­den olu­şan ni­ce az sa­yı­da­ki or­du­lar, sa­yı ve techizat ba­kı­mın­dan ken­di­le­rin­den kat­be­kat faz­la olan or­du­la­ra Al­lÂh ’ın iz­niy­le g­lip gel­miş­ler­dir ki, bu du­rum da, za­fer­le­rin te­me­linin “ihlÂs” ol­du­ğu­nu gos­ter­mek­te­dir. Be­dir Gaz­ve­si ’nde­ki mu­zaf­fe­ri­yet bu­nun en par­lak mi­s­li­dir. Hu­neyn Gaz­ve­si ’nde ise, İs­lÂm or­du­su­nun, sa­yı­ca cok ol­ma­la­rı­na gu­ven­me­le­ri ve ken­di­le­ri­ni be­ğen­me duy­gu­su­na ka­pıl­ma­la­rı se­be­biy­le ih­l­sları zedelendiğinden, baş­lan­gıc­ta kıs­mî bir he­zî­met ya­şan­mış­tır. An­cak Allah Ra­sû­lu -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ’in as­hÂb-ı ki­r­mı îkaz ve ir­şÃ‚­dıyla duy­gu ve du­şun­ce­le­ri­ne ye­ni­den can­lı­lık ve is­ti­k­met ve­ren mus­lu­man­lar, ne­ti­ce­de za­fe­re n­il ola­bil­miş­ler­dir.

Hiz­met­te ih­l­sın en muhim ni­şÃ‚­ne­le­rin­den bi­ri de, kar­şı­lı­ğı yalnız Allah ’tan bek­le­mek­tir. Bu­nun en gu­zel numû­ne­le­ri­ni pey­gam­ber­ler ve Hak dost­la­rı ser­gi­le­miş­ler­dir. Kur ’Ân-ı Ke­rîm ’de he­men her pey­gam­be­rin di­lin­den nak­le­di­len:

“Yap­tı­ğım bu d­ve­te kar­şı­lık ben siz­den her­han­gi bir uc­ret ta­leb et­mi­yo­rum. Be­nim mu­k­f­tı­mı an­cak Âlem­le­rin Rab­bi olan Allah ve­re­cek­tir.”14 so­zu, bu ger­ce­ği acık bir şe­kil­de if­de etmektedir.

İş­te bir hiz­met in­sa­nı da, dun­ya­ya kar­şı hırs­lı ol­ma­yıp mad­dî kar­şı­lık­ları değil, rı­zÂ-­yı ilÂhîyi he­def­le­di­ği tak­dir­de hem Allah Te­Ã‚l ’nın hem de hiz­met et­ti­ği in­san­la­rın sev­gi­si­ni ka­za­nır. Ni­te­kim şu h­di­se bu ger­ce­ği ne gu­zel if­de eder:

Bir ­gun, Ra­sû­lullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ’e bir adam ge­le­rek:

“–YÂ Ra­sû­lÂllah! Ba­na oy­le bir amel soy­le ki onu yap­tı­ğım za­man be­ni Allah da, in­san­lar da sev­sin.” de­di.

Allah Ra­sû­lu -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ona:

“–Dun­ya­ya kar­şı z­hid ol, ona rağ­bet gos­ter­me ki Allah se­ni sev­sin. İn­san­la­rın el­le­rin­de bu­lu­nan şey­le­re kar­şı z­hid ol, on­la­rı is­te­me ki in­san­lar da se­ni sev­sin.” bu­yur­du. (İbn-i M­ce, Zuhd, 1)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hizmet, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan