Niyetinin rotası Rıza-i İlahî olmayan mu ’min, hizmet gemisini, ecir yukuyle dolduramaz.
Hizmet mÂhiyetindeki bir hareketin, RızÂ-yı İlÂhîye muvÂfık, yÂni kÂmil bir sûrette tahakkuku icin birtakım vasıflara sÂhip olması gerekir. Bunların başında niyet gelir. Niyet, CenÂb-ı Hakk ’ın rızasını kazanmaktan ibÂret olmalıdır. “Ne hayırsever insanmış.” dedirtmek ve bundan nefse gelen iftihar payı, hizmetin gÂyesi olmamalıdır. Boyle nefsÂnî hislerle, o ulvî gÂye, golgelenmemelidir. Hizmet bir merhamet ve nezÂket uslûbuyla yapılmalı ve bunun îcÂbı olarak muhÂtabın rencide edilmemesine gayret gosterilmelidir.

Bu hususta, Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri ’ne atfedilen şu menkıbe ne kadar ibretlidir:

Ramazan-ı Şerîf ’te va ’z u nasîhat icin Erzurum ’un bir koyune dÂvet edilen İbrahim Hakkı Hazretleri ’ni alıp koye getirmek uzere, ucret karşılığında bu işleri yapan gayr-ı muslim bir hizmetci, bir at ile gonderilmişti. Yola cıkıldı. Fakat binit bir tane olduğundan İbrahim Hakkı Hazretleri, Omer -radıyallÂhu anh- ’ın Kudus ’e giderken, kolesiyle beraber nobetleşe deveye binmesi husûsundaki ahlÂk-ı hamîdesini tatbik etti. Gayr-ı muslim hizmetci buna her ne kadar:

“–Koyluler bu durumu işitirlerse, beni azarlarlar; ucretimi de vermezler!” diye îtiraz etti ise de, Hazret:

“–EvlÂdım, son nefeste hÂlimizin ne olacağı mechul! Sen koylulerin seni azarlamasından endişe ediyorsun, ben ise AllÂh ’ın huzûrunda verilecek olan buyuk hesaptan korkuyorum!..” buyurup ata binme işini sıraya koydu.

"O DİNE DAHA YOLDAYKEN İMAN ETTİK"

Hikmet-i ilÂhî, tam koye girecekleri esnÂda, tıpkı Hazret-i Omer -radıyallÂhu anh- ’ın misÂlinde olduğu gibi, sıra hizmetciye geldi. Koylulerden korkan adamcağız, hakkından ferÂgat ettiğini belirterek, ata Hazret ’in binmesini ısrarla istediyse de İbrahim Hakkı Hazretleri:

“–Sıra senindir!” dedi ve atın onunde yuruyerek koye girdi.

Halk bu hÂli gorunce, hemen hizmetcinin etrafını sardı ve:

“–Vay densiz! Gencliğine bakmadan ata kurulmuş, şu ak sakallı ihtiyar ustÂdı yurutmektesin ha! Bu mu senin sadÂkatin?! Biz boyle mi tenbih ettik sana?!” şeklinde muhtelif ifÂdelerle azarlamaya başladılar.

Durum bu minvÂldeyken, İbrahim Hakkı Hazretleri ’nin meseleyi îzÂh etmesi uzerine azardan vazgectiler. O sırada koylulerden biri hizmetciye:

“–Be adam! Bu kadar fazileti gordun ve yaşadın! BÂri musluman ol!” dedi.

Hizmetci, birkac dakikalık sukûttan sonra oradakilere şu ibretli cevÂbı verdi:

“–Eğer sizin dîninize dÂvet ediyorsanız, aslÂ! Ama şu mubÂrek zÂtın dînine dÂvet ediyorsanız, o dîne daha yoldayken îmÂn ettim bile!..”

Engin gonullu bir Hak dostu tarafından sergilenen bu misÂl, bir hidÂyet ve rahmet uslûbudur.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Vakıf İnfak Hizmet, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan