
Âlim kişi, ilmiyle amel eder ve kendisine tÂbî olacak kişilere de bu hayırlı amelleriyle ornek olur. İşte boyle bir kişi olmez!Allah Rasûlu -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- şoyle buyurur:
“İn­san olun­ce, şu uc ame­li dı­şın­da bu­tun amel­le­ri­nin se­v­bı ke­si­lir: Sa­da­ka-i c­ri­ye, ken­di­sin­den is­ti­f­de edi­len ilim, ar­ka­sın­dan du eden ha­yır­lı ev­lÂt.” (Mus­lim, Va­siy­ye, 14; Tir­mi­zî, Ah­kÂm, 36)
“Yedi şey vardır ki, kul vefÂtından sonra kabrindeyken de bunların ecri kendisine ulaşır: Oğrettiği ilim, akıttığı su, actığı su kuyusu, diktiği meyve ağacı, inşÃ‚ ettiği mescid, mîras bıraktığı Mushaf-ı Şerîf, vefÂtından sonra kendisi icin istiğfÂr edecek hayırlı evlÂt.” (Beyhakî, Şuab, III, 248; Heysemî, I, 167)
İslÂm Âlimleri, sadaka-i cÂriye ile ekseriyetle vakfın kastedildiğini beyÂn etmişlerdir. Sadaka-i cÂri­ye, Al­lah rı­zÂsı icin, d­imî sû­ret­te hiz­met ve­ren bir eser bı­rak­mak­tır.
HAYIRLI AMELLERİN HESABINA YAZILMAYA DEVAM EDİYOR
Buyuk İslÂm Âlimlerinden İbnu ’l-Cevzî şoyle der:
“İnsan, olumun kendisini amelden keseceğini bilse, hayattayken ecri olumunden sonra da devam edecek olan amel-i sÂlihler işler. Birazcık dunyevî imkÂnı varsa onu vakfeder, ağac diker, su akıtır, kendisinden sonra AllÂh ’ı zikredecek nesiller yetiştirmek icin gayret eder ki, kendisi icin de ecir gelsin! Veya insanlara faydalı ilim oğretecek bir kitap te ’lif eder. Zira Âlimin bu vasıftaki bir kitabı, onun ebediyyen devam edecek olan sÂlih evlÂdıdır. Âlim kişi, ilmiyle amel eder ve kendisine tÂbî olacak kişilere de bu hayırlı amelleriyle ornek olur. İşte boyle bir kişi olmez!” (İbnu ’l-Cevzî, Saydu ’l-HÂtır, s. 12)Dunya serveti hakkında ku­la an­cak belirli bir za­man dilimi icin ta­sar­ruf hak­kı ve­ril­miş­tir. Onun icin­dir ki, k­mil bir mu ’min ola­bil­me­nin şart­la­rın­dan bi­ri de, ser­vetin bir em­net olduğu şu­uruy­la ya­şa­ya­bil­mek­tir. Bu iti­bar­la ser­ve­tin, in­fak ve hizmet ol­cu­le­ri­nin dı­şın­da kul­la­nıl­ma­sı, em­ne­te hı­y­net sa­yı­lır. Bu hı­y­ne­tin Âhi­ret­te­ki he­sa­bı ağır ola­ca­ğı gi­bi, dun­ya­da da fert ve ce­mi­yet pla­nın­da ni­ce buh­ran­la­ra se­be­bi­yet ve­re­ce­ği Âşi­kÂr­dır. Do­la­yı­sıy­la in­fak ve hizmet, ser­m­ye­nin bir kan­ser mik­ro­bu gi­bi ce­mi­ye­tin sulh ve su­kû­nu­nu ih­lÂl et­me­me­si ve fert­ler ara­sın­da­ki ha­sed ve duş­man­lık­la­rın or­ta­dan kalk­ma­sı icin en te­sir­li bir c­re­dir.
ALLAHUTEALA'NIN UYARISI!
Ser­vet ve sıhhat sahibi olanlar, ken­di­le­ri­nin muz­da­rip ve muh­tac in­san­la­rın ye­rin­de ola­bi­le­ceği­ni hic­bir za­man ha­tır­la­rın­dan cı­karmamalıdırlar. Bu ba­kım­dan, im­kÂn nisbetin­de in­fak ve hizmet se­fer­ber­li­ği­ne ka­tıl­ma gay­re­ti icin­de bu­lunma­lı­dır­lar. Zira bu dav­ra­nış, ver­di­ği nî­met­ler se­be­biy­le Al­lah Te­Ã‚l ’ya kar­şı fi­ilî bir şu­kur if­de­si­dir.
Boyle yapmayanlar, CenÂb-ı Hakk ’ın pek cok îkaz ve itÂbıyla karşı karşıyadırlar. Âyet-i kerîmelerde şoyle buyrulur:
“Hayır! Doğrusu siz yetime ikram etmiyorsunuz, yoksulu yedirmeye birbirinizi teşvik etmiyorsunuz. Haram-helÂl demeden mîrÂsı yiyorsunuz. Malı aşırı bicimde seviyorsunuz.” (el-Fecr, 17-20)
“O, yoksulu doyurmaya teşvik etmez.” (el-MÂûn, 3. Ayrıca bkz. el-HÂkka, 34)
Demek ki mu ’minler kendi infak ve hizmetleriyle yetinmeyip, etraflarındaki insanları da buna teşvik etmelidirler. Bunun en muşahhas tezÂhur şekli ise vakıf hizmetleridir.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hizmet, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan