
İnsan bir yonuyle duygusal bir varlıktır. Onu kazanmanın en kolay yolu, duygularına hitap edebilmektir. Akıl, coğu zaman duygusal kararların gerekcelerini ureten bir fonksiyon icra eder. İslÂm ’ın tebliğ ve irşdadında, akla hitap eden kelÂm ve fıkıh Âlimlerinden ziyade, gonle hitap eden sûfîlerin daha etkili olmasındaki sır da buradadır.İnsan, ozellikle şahsiyetine karşı gosterilen saygı ve itibardan etkilenir. Bu itibarla insan kazanma sanatında aslolan, konuşmak değil, etkili dinleme becerisi sergileyebilmektir. Zira dinlemek, muhatabın zatına karşı gosterilen saygının sozsuz bir nişÃ‚nıdır. Buna mukabil, bir insanı cepheleştiren, inatlaştıran ve hatta duşman haline donuşturen şey, onun zatına karşı saygısızlık, istihkÂr ve yok farzetme duruşudur. DÂv erlerinin bu psikolojik sırra dikkat etmeleri, dÂvÂnın selÂmeti ve muvaffakiyeti icin zaruridir.
PEYGAMBERİMİZİN TEBLİĞİ
“Peygamberimiz (sallallÂhu aleyhi ve sellem) Dıhyetu ’l-Kelbî ’nin musluman olmasını bilhassa arzu ediyordu. Cunku Dıhye ’nin eli altında yakın akrabasından yedi yuz ki­şi vardı ki, Dıhye ’nin musluman olmasıyla onlar da musluman olacaklardı. Nebi (sallallÂhu aleyhi ve sellem) Efendimiz:
“Y Rabbi! Dıhye ’yi İslÂm ile rızıklandır” diye du etdiler.
Dıhyetu ’l-Kelbî, ne zaman ki Musluman olmaya karar verdi, Allah TeÂl o gunun sabah namazından sonra Nebi (sallallÂhu aleyhi ve sellem) ’ye vahyetdi ki:
“YÂ Muhammed! Allah sana selÂm ediyor ve haber veri­yor ki Dıhye şimdi senin huzuruna geliyor.”
Cahiliyye devrinde bazı ashabın Dıhye ’ye karşı bir kırgınlı­ğı vardı. O zaman icin Dıhye ’nın aralarına girmesini pek istemediler. ResûlullÂh (sallallÂhu aleyhi ve sellem) bunun farkına varınca, onları incitmemek icin “Dıhye ’ye anlayışlı davranın” demek istemedi ama o girince onların soğukluk gosterip Dıhye ’nin kalbinde bir soğukluk hÂsıl olmasına da ResûlullÂh razı olamazdı.
Ne zamanki, Dıhye mescide geldi. O girince, Nebi (sallallÂhu aleyhi ve sellem) ridÂsını sırtından cıkarıp Dıhye ’nin onune ser­di ve mubÂrek eliyle işÃ‚ret ederek:
“Dıhye, şu ridÂnın uzerine buyur” dedi.
Dıhye, Resûl-i Ekrem (sallallÂhu aleyhi ve sellem) ’in bu ke­remine tahammul edemeyip ağladı, ridÂ-yı şerifi yerden kaldırıp başına koydu, yuzune gozune surdu ve dedi ki:
“YÂ Resûlallah İslÂm ’ın şartları nelerdir? Bana onları arzet.” Nebi (sallallÂhu aleyhi ve sellem):
“Evvel ‘L ilÂhe İllallÂh Muhammedun ResûlullÂh ’ demendir.” buyurdular.
Bunun uzerine Dıhye de kelime-i şehÂdet getirip Musluman oldu.”[1]
[1] Mahmud SÂmi Ramazanoğlu, AshÂb-ı Kiram, II, 72-73.
Kaynak: Dr. Adem Ergul, 365 Lider Davranış, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan