Tûr Suresi 32. ayeti ne anlatıyor? Tûr Suresi 32. ayetinin meali, Arapcası, anlamı ve tefsiri...Tûr Suresi 32. Ayetinin Arapcası:اَمْ تَأْمُرُهُمْ اَحْلَامُهُمْ بِهٰذَٓا اَمْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَۚ
Tûr Suresi 32. Ayetinin Meali (Anlamı):Bunu onlara akılları mı soyletiyor? Yoksa onlar bir azgınlar gurûhu da, ondan mı boyle davranıyorlar?
Tûr Suresi 32. Ayetinin Tefsiri:Muşrikler, Resûlullah (s.a.s.) ’i halkın nazarında kucuk duşurup insanların ona inanmalarını engellemek icin onun hakkında ceşitli yaftalamalarda bulunuyorlardı. Bu sebeple ona “kÂhin”, “mecnûn” ve “şÃ‚ir” diyorlardı.
KÂhin, Arapcada falcı, gaipten haber veren, duzenbaz mÂnalarında kullanılır. Cahiliye doneminde kÂhinlik apayrı bir meslekti. KÂhinler yıldızları tanıyıp onlara mÂna verdiklerini iddia ediyorlardı. İtikadı bozuk insanlar da onların boyle olduklarını; ruhlar, şeytanlar ve cinlerle ozel irtibata gecmelerinden dolayı gizli bilgileri oğrendiklerini zannediyorlardı. Kaybolan bir şeyi ve nerede olduğunu gosterebileceklerine, calınan bir şeyin kim tarafından calındığını bildireceklerine, talihini soranlara talihinde ne yazdığını bildiklerine inanıyorlardı. İşte bu maksatlarla halk onlara gidiyor, onlar da halktan bir şeyler alarak karşılığında istikballerine ait gaybî haberler veriyorlardı. Dilleri de genel konuşma tarzından ayrı idi. Kafiyeli, secîli cumleleri kendilerine has lehce ile yarı terennumle soylerler ve genellikle herkesin kendi niyetine gore anlayacağı yuvarlak mÂnalı cumleler kullanırlardı. İşte Kureyş ileri gelenleri halkı aldatmak icin Peygamberimiz (s.a.s.) ’e kÂhinlik iftirasını yalnızca halkın gozunden saklı olan hakikatleri haber verdiğinden dolayı yapmışlardı.
Mecnûn deli demektir. Cinlerin tasallutuna uğrayarak aklını kaybetmiş, ne konuştuğunu ve ne yaptığını bilemez hale gelmiş kişi mÂnasındadır. Efendimiz (s.a.s.), tek başına başlattığı İslÂm davasıyla sapıklık ve şaşkınlık cukurunda bulunan butun bir toplumu karşısına aldığı ve gerekirse canı pahasına onlarla amansız bir mucadeleye giriştiği icin, muşriklerin nazarında bu delilikten başka bir şey değildi.
ŞÃ‚ir ise şiir soyleyen kimse demektir.
Muşrikler, Allah Resûlu (s.a.s.) ’e bu iftiraları atıyor, fakat bunlar bekledikleri neticeyi vermeyince ne yapacaklarını bilmemenin verdiği kararsızlık ve caresizlik icinde, zamanın felaketlerinin veya olumun gelip onu yok etmesini bekliyorlardı. Nasıl ki soyledikleri hamasi şiirlerle zaman zaman canlarını yakan, kabile izzet ve şereflerini ayaklar altına seren onceki şairler felakete uğrayarak olup gidiyor ve onların belÂsından kurtuluyor iseler, Hz. Muhammed (s.a.s.) de bir gun gelip yok olacak, boylece -hÂşÃ‚- onun şerrinden kurtulacaklardı.
Esasen burada muşriklerin Peygamberimiz (s.a.s.) ’in gunden gune gelişen İslÂm tebliği karşısında kapıldıkları paniğin tesiriyle icine duştukleri celişkili soz ve tutumlarına dikkat cekilmektedir. Cunku Resûlullah (s.a.s.) ’i bir taraftan “deli” ilan ederken, diğer taraftan da onu ozel kabiliyet ve ince zek gerektiren “kÂhinlik” ve “şÃ‚irlik”le vasıflandırmaları, akıl ve mantığa sığacak bir iş değildi. KÂhinlikle şÃ‚irlik de birbirinden apayrı şeylerdi. Bu sebeple boyle bir celişkili tavrın, selim aklın emredeceği bir şey olmayıp ancak baştan başa azgınlık, cehalet, hak hukuk tanımama, inat ve vicdansızlıktan kaynaklanan bir durum olduğuna işaret edilmektedir.
Muşriklerin Kur ’Ân-ı Kerîm hakkındaki iddiaları ise onun Peygamberimiz (s.a.s.) tarafından uydurulduğu şeklindeydi. Aslında bunun boyle olduğuna kendileri de inanmıyorlardı. Cunku Kur ’an ’ın gercekten beşer ustu bir kelam olduğunu fark ediyor, kendilerini bile zaman zaman onu dinlemekten alıkoyamıyorlardı. Resûlullah (s.a.s.) ’in, bırakalım Allah adına yalan uydurmayı, sıradan bir insana bile en kucuk bir yalan soylemeyecek derecede doğru ve emin olduğunu biliyorlardı. Fakat hem kendileri inanmak istemedikleri, hem de başkalarının inanmalarına engel olabilmek icin onu boylece karalamak istiyorlardı. Allah TeÂl onların bu itirazlarını curutmek uzere, onlardan Kur ’an gibi mûcize bir soz getirmelerini istemiş, fakat onlar boyle bir soz getirmeye hicbir zaman guc yetirememişlerdir.
KıyÂmete kadar gelecek tum Allah ve Peygamber duşmanlarını ebediyen susturacak ve onlarda cevap verebilmek icin en kucuk bir mecÂl bırakmayacak şu dehşetli sorulara kulak verin:Tûr Suresi tefsiri icin tıklayınız...
Kaynak: Omer Celik Tefsiri
Tûr Suresi 32. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler icin tıklayınız...
İslam ve İhsan