Necm Suresi 40. ayeti ne anlatıyor? Necm Suresi 40. ayetinin meali, Arapcası, anlamı ve tefsiri...Necm Suresi 40. Ayetinin Arapcası:وَاَنَّ سَعْيَهُ سَوْفَ يُرٰىۖ
Necm Suresi 40. Ayetinin Meali (Anlamı):Calışmasının karşılığı da yakında kendisine gosterilecektir.
Necm Suresi 40. Ayetinin Tefsiri:Kur ’Ân-ı Kerîm, yer yer onceki peygamberlere indirilen kitaplara ve sahifelere atıfta bulunarak oralardaki hikmetli oğutleri ve faydalı bilgileri nakleder. Burada da Hz. Mûs ’nın sahifelerine yani Tevrat ’a ve Hz. İbrÂhim ’in sahifelerine atıfta bulunarak şu hikmetli kaideleri haber vermektedir:
Birincisi; herkes yaptıklarından mesuldur. Bir şahsın yaptıklarından ancak kendisi sorumludur. Hic kimse, bir başkasının cezasını cekmeyi kabullenemez. Cunku onun bu tavrı, asıl suclunun cezasının hafifleştirilmesini sağlamayacağı gibi, bunun asıl sucluya bir yararı da olmayacaktır.
İkincisi; her şahıs, yaptığının karşılığını gorecektir. Başkasının yaptığı amellere, kimse ortak olamaz, ancak yapılan amele iştirak edilmişse, mukÂfata da iştirak edilebilir. Hic kimse, yapmadığı amelin karşılığını alamaz. Fakat burada şu ince nokta dikkatten uzak tutulmamalıdır:
İnsana gerek dunyada gerek Âhirette kazancından başka vehbî olarak Allah tarafından verilen nice rahmet ve ilÂhî lutufların bulunduğunda asla şuphe yoktur. Ayrıca yardımlaşmanın emrolunduğu, dunya ve Âhirette de fayda sağladığı bilinmektedir. Ancak dikkat edilince gorulecektir ki, Peygamberlerin şefaatı, meleklerin istiğfÂrı, dirilerin oluler icin dua ve sadakaları gibi insanın kendi amelinden olmamakla beraber onun icin faydalı olduğu bilinen karşılıksız işler ve butun bunların ona fayda sağlaması, insanın kendi ameli olan imana ve dine bağlılığına dayanır. İman olmayınca hicbir şeyin faydası olamayacağı icin, bunlarda da faydalı olan yine kendi gayret ve amelidir. Kur ’Ân-ı Kerîm ’de butun mu ’minler icin yapılması tavsiye edilen dua ve istiğfarları, yine Resûlullah (s.a.s.) ’in hadislerinde beyÂn edildiği şekilde, olmuş olan kimselerin amel defterlerine kaydedilecek sevapları; onlara bağışlanan hac, kurban, sadaka, sıla-ı rahim gibi amelleri bu cercevede değerlendirmek gerekir. Boyle olunca Âyetler ve hadisler arasında tam bir uyumun olduğu gorulecektir.
Kur ’Ân-ı Ke­rîm ’de Rab­bi­miz, biz­den on­ce Âhi­re­te in­ti­kÂl et­miş mu ’­min kar­deş­le­ri­miz icin şoy­le dua et­me­mi­zi tavsiye eder:
“Rabbimiz bizi ve bizden once gecmiş olan mu ’min kardeşlerimizi bağışla! Kalplerimizde iman edenlere karşı hicbir kin ve kotu duygu bırakma! Rabbimiz! Şuphesiz sen cok şefkatli, cok merhametlisin!” (Haşr 59/10)
Allah Resûlu (s.a.s.) şoyle buyurur:
“İn­san ol­du­ğu za­man bu­tun amel­le­ri ke­si­lir. An­cak şu uc şey bun­dan mus­tes­n­dır: Sa­da­ka-i c­ri­ye, istifade edi­len ilim ve ken­di­si­ne dua eden ha­yır­lı ev­lÂt.” (Mus­lim, Va­sıy­yet 14)
Efendimiz (s.a.s.) buyurur:
“Oldukten sonra kulun derecesi yukseltilir. Kul:
«− Rabbim! Bu sevap nereden geldi?» diye sorar. CenÂb-ı Hak ona:
«−Arkanda bıraktığın hayırlı ve sÂlih evlÂdın senin icin istiğfarda bulundu, dua etti» buyurur.” (İbn MÂce, Edeb 1; Ahmed b. Hanbel, Musned, II, 509)
Sa‘d bin Ub­de (r.a.), ya­nın­da bu­lun­ma­dığı bir esnÂda an­ne­sinin ve­fÂt et­tiğini, onun adı­na sa­da­ka ver­diği takdirde ken­di­si­ne bir fay­da­sı olup olmayacağını sormuştu. Allah Resûlu (s.a.s.) “Evet” bu­yu­run­ca, sahip olduğu mey­ve bah­cesini an­nesi adı­na ta­sad­duk etmişti. (Bu­h­rî, Ve­s­y 15)
Abdurrahman b. Ebî Amra ’nın anlattığına gore annesi, bir kole ÂzÂd etmek istemişti. Ancak bunu sabaha ertelemiş ve sabaha cıkamadan da vefÂt etmişti. Abdurrahman, KÂsım b. Muhammed ’e:
“–Ben annem icin bir kole ÂzÂd etsem, acaba anneme bir faydası olur mu, sevabı ona ulaşır mı?” diye sorunca, o da şu cevÂbı vermiştir:
“–Sa‘d b. UbÂde, Resûlullah (s.a.s.) ’e gelip:
«–Annem vefÂt etti, ben onun adına bir kole ÂzÂd etsem ona faydası olur mu?» diye sormuştu. Allah Resûlu de: «Evet!» buyurdu.” (Muvatta, Itk 13)
İbn Abbas (r.a.) şoyle anlatıyor: Bir kimse Resûlullah (s.a.s.) ’e gelerek:
“–YÂ Resûlallah! Annem vefÂt etti, uzerinde de bir aylık oruc borcu var, onun adına borcunu odeyeyim mi?” dedi. Resûlullah (s.a.s.):
“–Annenin uzerinde mal borcu olsaydı onun adına odeyivermez miydin?” diye sordu.
“–Evet, oderdim!” deyince de, Efendimiz:
“–Allah ’a olan borc, odenmeye daha lÂyıktır!” buyurdu. (Muslim, SıyÂm 155)
Butun bu ha­dîs-i şe­rîf­ler, vefÂt et­miş mu ’min­le­rin, sağ­lık­la­rın­da yap­tık­la­rı ve ve­fat­la­rın­dan son­ra da devam et­mek­te olan hay­ırlarından fay­da go­re­cek­le­ri­ni, ay­rı­ca ha­yat­ta olan ya­kın­la­rı­nın ve mu ’min kar­deş­le­ri­nin dua ve in­fak­la­rın­dan istifade edecek­le­ri­ni bildirerek on­la­rı bu ha­yır­la­ra teş­vik et­mek­te­dir. Yalnız butun bunlar, az once de belirttiğimiz gibi, ancak iman ve dine bağlılıkla bir fayda vereceği icin yine de kişinin kendi kazancı cumlesinden sayılır.
Ucuncusu; insanın butun amelleri, emek ve gayretleri kıyamet gunu defterinde gorulecek ve mizanına konulacaktır. Calışmaları boşa gitmeyecektir. Fakat yaptıklarının meyvesini dunyada hemen gormek icin acele etmemelidir. Nitekim Âyet-i kerîmede: “Her nefis olumu tadacaktır. Yaptıklarınızın karşılığı ancak kıyamet gunu tastamam verilecektir” (Âl-i İmrÂn 3/185) buyrulur.
Anlaşılan o ki, insanın geleceği, dunyadaki calışmalarının belirlediği bir netice olacaktır. Sonucta herkes zorunlu olarak Rabbinin huzuruna varıp hayatının hesabını verecektir.
O kuvvet ve kudret sahibi Rab ki:Necm Suresi tefsiri icin tıklayınız...
Kaynak: Omer Celik Tefsiri
Necm Suresi 40. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler icin tıklayınız...
İslam ve İhsan