
Kamer Suresi 49. ayeti ne anlatıyor? Kamer Suresi 49. ayetinin meali, Arapcası, anlamı ve tefsiri...Kamer Suresi 49. Ayetinin Arapcası:اِنَّا كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ
Kamer Suresi 49. Ayetinin Meali (Anlamı):Şuphesiz biz her şeyi dakik, şaşmaz bir olcuye ve bir kadere gore yarattık.
Kamer Suresi 49. Ayetinin Tefsiri:49. Âyette gecen قَدَر (kader) kelimesine iki farklı mÂna vermek mumkundur:
Birincisi; olcu, duzen ve Âhenk: Allah TeÂl tum kÂinatı ve varlıkları hikmetin gereklerine uygun bir şekilde, sağlam, şaşmaz ve dakik olculere gore, belli bir duzen, denge ve Âhenk icinde yaratmıştır. Bugun varlıkların yapıları, ozellikleri ve birbiriyle olan munÂsebetleri ile alakalı yapılan bilimsel incelemeler, kÂinattaki bu şaşmaz olcu, nizam ve ahengi gozler onune sermektedir. Akıllara hayranlık veren bir nizam ve bunlardaki cok ince olculere gore cereyan eden yaratılış gerceği, Allah TeÂl ’nın sonsuz kudret, ilim ve hikmetini haykırmaktadır. Ustelik bunları yaratmak Allah TeÂl icin hic de gucluk doğurmamaktadır. Sadece “Ol!”, demekte ve gozun suratle bir bakışı, bir kıpırdanışı kadar kısa bir zamanda dilediği her şey olmaktadır.
Ziy Paşa şoyle der:
“Almış yukunu şoyle ki seyrinde halelsiz
Bir zerre dahî kaldıramaz merkeb-i Âlem.”
“KÂinat dediğimiz şu taşıt, adamakıllı yukunu almış ve hicbir falso, hicbir duraklama yapmadan yuruyup gidiyor. O kadar hesaplı doldurulmuş ve oyle ustaca istif edilmiş ki, bir zerre ilÂve edeyim deseniz cekemez, kaldıramaz. Yuce Allah her şeyi yerli yerinde ve olculu yaratmıştır.”
İkincisi; Allah TeÂl her şeyi bir kader ile yaratmıştır. Her şeyin, meydana gelmeden once ezelde, Allah ’ın ilminde takdir edilen bir kaderi, yani ilmî bir değeri vardır ki, kazasının cereyanı yani fiilen yaratılışı, o kadere gore meydana gelir. Âyet-i kerîmede şoyle buyrulur:
“İster kıtlık, kuraklık, deprem gibi yeryuzunde meydana gelen bir musîbet olsun, ister hastalık, aclık, olum gibi kendi canlarınızda, onu daha biz yaratmadan once o bir kitapta yazılıdır. Şuphesiz bu, Allah ’a gore pek kolaydır.” (Hadîd 27/22)
Resûlullah (s.a.s.), bir inanc esası olarak “kader” hakkında şoyle buyurmaktadır:
“İman; Allah ’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, Âhiret gunune, kadere, hayrın da şerrin de Allah ’tan olduğuna iman etmendir.” (Muslim, İman 1, 5; Tirmizî, İman 4; Ebû DÂvûd, Sunnet 16)
“Bir kimse şu dert şeye inanmadıkca mu ’min sayılmaz:
Allah ’ın varlığına, birliğine ve ortağı olmadığına.
Benim Allah ’ın rasûlu olduğuma ve beni hak peygamber gonderdiğine.
Oldukten sonra dirilmeye.
Kadere, hayrın da şerrin de Allah ’tan olduğuna.” (Tirmizî, Kader 10; İbn MÂce, Mukaddime 10)
İslÂm ’ın kader anlayışını izah acısından İbn Abbas (r.a.) ’ın naklettiği şu nebevî dustûr ne kadar muhimdir:
“Bir gun Peygamber (s.a.s.) ’in terkisinde bulunuyordum. Bana:
«Yavrucuğum, sana bazı kaideler oğreteyim» dedi ve şoyle buyurdu: «Allah ’ın buyruklarını gozet ki, Allah da seni gozetip korusun. Allah ’ın rızÂsını her işte onde tut, Allah ’ı onunde bulursun. Bir şey isteyeceksen Allah ’tan iste. Yardım dileyeceksen Allah ’tan dile! Bil ki, butun bir ummet toplanıp sana fayda temin etmeye calışsalar, ancak Allah ’ın senin icin takdir ettiği faydayı temin edebilirler. Yine eğer butun ummet, sana zarar vermeye kalksalar, ancak Allah ’ın senin hakkında takdir ettiği zararı verebilirler. Cunku artık kaderi yazan kalem yazmaz olmuş, yazıları değişmeyecek şekilde kesinleşmiştir.»” (Tirmizî, KıyÂmet 59)
Butun bunlardan cıkarılması gereken sonuc şudur ki, hic kimse Allah TeÂl ’yı istediği gibi yonlendiremez ve bir işi yapmaya mecbur tutamaz. Buna gore suclu, kendi keyif ve iradesine gore sucun mÂhiyet ve kaderini değiştiremez. Kaderde sonucu bedbahtlık, mesuliyet ve mahkûmiyet ile cehenneme goturmek olan suc ve gunahı, sevap ve mutluluk vesilesi yapamaz. Bu sebepledir ki suclular suclu olduklarından dolayı sapıklık ve azap icinde olacaklardır. Şunu da belirtelim ki, İslÂm ’ın kader anlayışı, kulun cuz ’î iradesine zıt da değildir. Cunku ihtiyÂrî fiilerin meydana gelmesi icin cuz ’î irade dahi kaderin icinde yer almaktadır. Onceden yazılan kaderin kaza ile cereyan etmesine gelince, herhangi bir şeyi yaratmak icin Allah TeÂl ’nın verdiği emir, başka değil, ancak birdir. Bir kelimeden veya bir bakıştan ibarettir. Gozle bir bakış gibi, gozle seri bir bakış Ânı, yani bir şuur Ânı gibi ki, “Allah, bir şeyin olmasını dilediğinde ona sadece «Ol!» der; o da hemen oluverir” (YÂsin 36/82) buyrulduğu uzere bir “Kun!” emrinden ibarettir. Hakikatte tam sebep, bu “Kun!” emridir. Sebep meydana gelince, yani “Kun!” emri vuku bulunca, sebebin sonucu da hemen oluverir ki bu da yaratmadır. Onun icin “O cemiyetler nasıl bozulacak, o kıyÂmet nasıl vuku bulacak, suclular o takdire nasıl suruklenecek?” diye tereddude mahal de yoktur. Allah “Ol!” deyince hepsi olur.
Allah ’ın emrine karşı gelen, peygamberleri yalanlayan, boylece ilÂhî kahra uğrayan mu ’minler şunu bilsinler ki dunyada helak edilmekle iş bitmemektedir:Kamer Suresi tefsiri icin tıklayınız...
Kaynak: Omer Celik Tefsiri
Kamer Suresi 49. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler icin tıklayınız...
İslam ve İhsan