
Hûd Suresi 108. ayeti ne anlatıyor? Hûd Suresi 108. ayetinin meali, Arapcası, anlamı ve tefsiri...Hûd Suresi 108. Ayetinin Arapcası:وَاَمَّا الَّذ۪ينَ سُعِدُوا فَفِي الْجَنَّةِ خَالِد۪ينَ ف۪يهَا مَا دَامَتِ السَّمٰوَاتُ وَالْاَرْضُ اِلَّا مَا شَٓاءَ رَبُّكَۜ عَطَٓاءً غَيْرَ مَجْذُوذٍ
Hûd Suresi 108. Ayetinin Meali (Anlamı):BahtiyÂr olanlar ise cennettedirler. Âhiret Âlemindeki gokler ve yer ayakta durdukca onlar da orada ebediyen kalacaklardır. Ancak Rabbinin dilemesi hÂric. Bu mukÂfat, ardı arkası kesilmeyip devam edecek ilÂhî bir lutuftur.
Hûd Suresi 108. Ayetinin Tefsiri:Kıyamet gununun farklı yerleri ve merhaleleri vardır. Orada oyle yerler var ki herkesin nutku tutulur, hic kimse konuşamaz. Nitekim Âyet-i kerîmede şoyle buyrulur: “Bugun, onların tek bir kelime bile edemeyecekleri bir gundur. Kendilerine izin verilmez ki, ozur dileyebilsinler.” (MurselÂt 77/35-36) Oyle yerler var ki, orada ancak Allah TeÂl ’nın izin verdiği kimseler konuşacak, konuştuğunda da ancak doğruyu soyleyecektir. Âyet-i kerîmelerde şoyle buyrulur: “O gun RahmÂn ’ın izin verdiklerinden başkası konuşamaz. Konuşan da ancak doğru ve uygun olanı soyler” (Nebe ’ 78/38); “İzni olmadan O ’nun huzurunda kim kalkıp da şefaat edebilir?” (Bakara 2/255) Orada oyle devreler olacak ki, orada herkes kendini savunabilmek icin mucadele edecektir: “Mahşer gunu herkes gelip sadece kendisini kurtarmaya calışacaktır” (Nahl 16/111); “Derken birbirlerine donup, karşılıklı soz duellosuna başlarlar.” (SÂffÂt 37/27) Bu devrelerin bazısında da insanların ağızlarına muhur vurulacak; onların elleri konuşacak ve ayakları şÃ‚hitlik edecektir. (bk. YÂsîn 36/65)
Mahşer halkının bir kısmı bedbaht olacak, bir kısmı da bahtiyar olacaktır. Bedbaht olanlar cehenneme atılacaktır. Cehennemde duydukları ıstırap ve cektikleri acı sebebiyle cok fecî bir nefes alış verişleri olacaktır. Solurken goğus gecirip hıckıracaklar; gorulmemiş bir şekilde nefes alıp vereceklerdir. Acıdan inleyip feryat edeceklerdir. Aslında اَلزَّف۪يرُ (zefir) “nefesi guclukle ve sıkıntılı bir şekilde vermek”, اَلشَّه۪يقُ (şehîk) ise aynı tarzda geri almak demektir. Bu iki kelime Arapcada esasen merkeplerin ilk anırma anları ile anırmalarını bitirirken cıkardıkları sesi anlatmak icin kullanılır. Dolayısıyla maksat bedbahtların bağırmalarını merkep anırmasına benzetmektir. Bunların cehennemde cıkardıkları sesler, merkeplerin cıkardığı cirkin sesler gibi olacaktır. Nitekim bu durum dunyada bile ozellikle boğulma, asılma, başının vurulması gibi belÂlara maruz kalan kimselerde gorulur. Bu esnÂda bazı sucluların sığır boğurtusu gibi boğurdukleri ve seslerinin cok tuhaflaştığı muşÃ‚hede edilir. Âhiretin ise dunyadan kat be kat daha sıkıntılı olduğu bir hakikattir.
Gokler ve yer ayakta durdukca o bedbahtlar cehennemde ebedi duracaklardır. “Goklerle yerin ayakta durması” sozu, diğer Kur ’an Âyetlerinin acıkca haber verdiği gibi (bk. Cin 72/23) ebediliği beyÂn eder. Cunku burada bahsedilen “gokler ve yer”, şu an mevcut olan gokler ve yer değil, “Kıyamet gunu yer başka bir yerle, gokler de başka goklerle değiştirilir” (İbrÂhim 14/48) Âyetinde belirtildiği uzere, Âhiret Âlemine mahsus yaratılacak olan “gokler ve yer” olacaktır. Âhiret Âlemi ebedi olduğu gibi, o Âlemin gokleri ve yeri de ebedi olacaktır. Dolayısıyla bu ifade, hakiki mÂnada bir ebedilikten bahseder. Nitekim, cennetliklerle alakalı gelen “kesintisi olmayan bir ihsan” kaydı da bunu destekler. “Rabbinin dilediği mustesn” kaydına gelince, Allah TeÂl ’yı bağlayan, O ’nu bazı şeyleri yapmaya mecbur eden hicbir guc, hicbir kanun yoktur. Her şey O ’nun dilemesine bağlıdır. Cehennemin ve cehennemliklerin durumu da oyledir. CenÂb-ı Hak dilediğini ebedi olarak ateşte bırakır; dilediğini affedip oradan cıkarabilir. Dilediğini başka azaplara ducar kılabilir. Ancak Kur ’Ân-ı Kerîm, Allah TeÂl ’nın cehennemin ebediliğini ve oraya kÂfir olarak girenlerin de orada ebedî kalacağını dilediğini haber vermektedir. Bununla birlikte gunahkÂr mu ’minler cehennemde ebedi olarak kalmayacak, oradan cıkarılacaklardır.
Bahtiyarlar ise cennette olacaklar ve Âhiret gokleri ve yerleri ayakta durdukca orada ebedi kalacaklardır. Manevî derecelerine gore nimetlere nÂil olacaklar, ilÂhî rız ve cemÂlullah lutuflarına erişeceklerdir. Onlar icin bitmeyen nimetler, kesintisiz ihsanlar, sonsuz bir Allah vergisi olarak ikram edilecektir. “Cennetin yiyecekleri de, golgesi de devamlıdır.” (Ra‘d 13/35) İlÂhî rız nimeti de ebedîdir. Nitekim Resûlullah (s.a.s.) şoyle buyurdu:
“Allah TeÂl cennetliklere:
«- Ey cennet sÂkinleri! diye seslenir.» Onlar da:
«- Buyur Rabbimiz! Emret! Butun hayır ve iyilikler senin elindedir» derler. Allah TeÂlÂ:
«- Halinizden memnun musunuz?» diye sorar. Onlar:
«- Nasıl memnun olmayalım, Rabbimiz. Sen bize, hic kimseye vermediğin bunca nimetler ihsan ettin» derler. Allah TeÂlÂ:
«- Size bunlardan daha değerlisini vereyim mi?» buyurur. Cennetlikler:
«- Bunlardan daha değerlisi ne olabilir, Rabbimiz!» derler. Bunun uzerine CenÂb-ı Hak:
«- Uzerinize rızÂmı indiriyorum; bundan sonra size hic gazap etmeyeceğim» buyurur.” (BuhÂrî, Rikak 5; Muslim, Cennet 9)
Zaten pek cok Âyette de cennetin ebedî olduğu kaydı acıkca yer almaktadır. (bk. Nis 4/122; Beyine 98/8)
O halde:
Hûd Suresi tefsiri icin tıklayınız...
Kaynak: Omer Celik Tefsiri
Hûd Suresi 108. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler icin tıklayınız...
İslam ve İhsan