
VÂkıa Suresi 18. ayeti ne anlatıyor? VÂkıa Suresi 18. ayetinin meali, Arapcası, anlamı ve tefsiri...VÂkıa Suresi 18. Ayetinin Arapcası:بِاَكْوَابٍ وَاَبَار۪يقَ وَكَأْسٍ مِنْ مَع۪ينٍۙ
VÂkıa Suresi 18. Ayetinin Meali (Anlamı)

VÂkıa Suresi 18. Ayetinin Tefsiri: İmÂn-ı kÂmil, sÂlih ameller ve hayırlı işlerle Allah ’a iyice yakınlaşmış bulanan “sÂbikûn” zumresine “mukarrebûn” unvanı verilir. Bunların coğu daha once gelip gecmiş ummetlerden, az bir kısmı da sonraki ummetlerden olacaktır. Cunku once gelip gecen peygamberlerin ve onlarla beraber hakkın mucÂdelesini veren seckin mu ’minlerin bu zumreden olacağında şuphe yoktur. Aynı şekilde Resûlullah (s.a.s.) ’in ve İslÂm ’ın yaşanıp tum dunyaya yayılmasında cok buyuk fedakÂrlıklar gosteren ashÂb-ı kirÂmın bu zumrenin icinde oldukları şuphesizdir. Nitekim Âyet-i kerîmede: “MuhÂcir ve ensardan iman, amel, Allah yolunda infak ve cihadda one gecen ilkler” ovulmektedir. (bk. Tevbe 9/100) Bir goruşe gore de bunların coğu, İslÂm ’ın ilk devirlerinden, az bir kısmı ise son devirlerinden olacaktır. Her iki ihtimale gore de bizim o seckin zumreye girebilmek icin maddi-manevî gucumuzun son noktasına kadar Allah ’ın dinini oğrenme, oğretme, yaşama ve yaşatma yolunda tarifi imkÂnsız bir comertlik ve fedakÂrlıkla hareket etmemiz gerektiği anlaşılmaktadır. Sıradan bir kulluk ile değil “sÂbikûn” grubuna girebilmek, “ashÂb-ı meymene”den olabilmek bile zordur.
Hoca Ahmed Yesevî (k.s.) ne guzel oğut verir:
“Himmet kor ’un can biliğa muhkem calmaz
MÂsivÂnı muhabbetin ozdin salmay
Goz yaşını nisÂr iylÂp zÂrın itmay
EsrÂr yolun merdanlardın bilse bolmas.”
“Bir insan; himmet kuşağını beline guzelce sarmaz, dunya sevgi ve bağlılığını kalbinden cıkarıp atmaz, Allah yolunda goz yaşları dokerek ağlamazsa, o adama Allah ’a yakınlık sırlarının yolunu en buyuk şeyhler, murşitler bile acsa yine yuruyup gÂyeye eremez. Sırr-ı ilÂhîye giden yolda acemi acemi bakınır, yollarda kalır.”
Ancak buyuk bir gayretle bu seckin, tÂlihli ve bahtiyÂr zumreye katılabilenlere cennette şu nimetler ihsan edilecektir:
› Bunlar her turlu nimetlerle donatılmış cennetlere yerleştirilirler.
› Altın, inci, ipek, yakut, elmas gibi kıymetli mucevherlerle işlenmiş ve birbirine yakın dizilmiş son derece guzel koltuklar uzerinde yuzleri birbirine bakacak şekilde karşılıklı otururlar. Biri diğerinin sırtını gormez.
› Hic değişmeyecek, guzellikleri hic bozulmayacak olumsuz gencler, durmadan akıp giden icecek gozesinden doldurulmuş testilerle, surahilerle, ibriklerle ve kadehlerle cennetliklerin cevresinde dolaşırlar. Onlara durmadan kadeh sunarlar. Fakat bu icecekten icenlerin ne başları ağırır ne de akılları gider. Cennet iceceği zevk verir, ama sarhoş etmez. İnsanın aklını alıp sacmalıklara suruklemez. Yahut bu iceceği icmekle sızıp ağızlarından, burunlarından salyalar akmaz.
› İstedikleri, secip beğendikleri turlu turlu meyveler, canlarının cektiği kuş etleri…
› Hicbir elin değmediği, uzerine tozun duşmediği, bu sebeple son derece şeffaf ve parlak olan, sedefinde sarmalanıp gizlenmiş inciler misÂli iri guzel gozlu hûriler…
› Mu ’minler cennette hicbir boş soz, yalan, gıybet, buhtÂn, kınama, suclama, alay ve aşağılama duymazlar.
Kotu bir toplum icinde yaşayan mÂnevîyat ehli, selim tabiatlı insanlar, Allah TeÂl ’nın cennette mu ’minlere va‘dettiği bu nimetin ne kadar buyuk bir nimet olduğunu gayet iyi bilirler. Mu ’minler orada sadece “selÂm, selÂm” sozu duyarlar. Birbirlerine selÂm verirler, esenlik dilerler, hep barış icinde bulunurlar, aralarında en kucuk bir kırgınlık ve puruz olmaz. Dostlukları gunden gune ziyÂdeleşir. Ustelik Allah TeÂl ’nın ve meleklerin verdikleri selamı duyarlar, aldıkları manevî haz arttıkca artar.
Şimdi sıra ashÂb-ı yeminde:VÂkıa Suresi tefsiri icin tıklayınız...
Kaynak: Omer Celik Tefsiri
VÂkıa Suresi 18. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler icin tıklayınız...
İslam ve İhsan