
Yunus Suresi 23. ayeti ne anlatıyor? Yunus Suresi 23. ayetinin meali, Arapcası, anlamı ve tefsiri...Yunus Suresi 23. Ayetinin Arapcası:فَلَمَّٓا اَنْجٰيهُمْ اِذَا هُمْ يَبْغُونَ فِي الْاَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّۜ يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّمَا بَغْيُكُمْ عَلٰٓى اَنْفُسِكُمْۙ مَتَاعَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا ثُمَّ اِلَيْنَا مَرْجِعُكُمْ فَنُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
Yunus Suresi 23. Ayetinin Meali (Anlamı):Allah kendilerini o felÂketten kurtarınca da, yine yeryuzunde haksız yere taşkınlık ve tecÂvuze başlarlar. Ey insanlar! Taşkınlığınız ancak kendinize zarar verecektir. Bununla sadece dunya hayatının menfaatini elde edersiniz. Ama sonunda donuşunuz bize olacak ve o zaman butun yaptıklarınızı size haber vereceğiz.
Yunus Suresi 23. Ayetinin Tefsiri:Bu ayetler, bir onceki Âyette temas edilen insanın darlık ve zorlukta sergilediği davranışlarını canlı bir misalle acıklamaktadır. Bu misal, birbirini takip eden gayet canlı ve hareketli sahneler halinde takdim edilmektedir:
Birinci sahne: Gokleri, yeri ve bu ikisi arasında bulunan her şeyi yaratan ve yoneten Allah TeÂl olduğu gibi insanları karada ve denizde gezdiren; onlara hem karada hem denizde hareket edebilme guc ve kabiliyetini veren; butun engelleri kaldırarak ister yuruyerek ister binitli bir şekilde gezmelerine imkÂn sağlayan Allah ’tır.
İkinci sahne: Limanda bir gemi ve yolcular o gemiye doluşuyor, birer birer yerlerine oturuyorlar. Gemi doluyor, halatlar cozuluyor ve yavaş yavaş iskeleden uzaklaşıp denizin ortasına doğru suzulmeye başlıyor. Yalnız burada kullanılan ifadede dikkat cekici bir durum var: Geminin icinde bulunanlar da biziz, onun ve icindekilerin akibetini sahilden izleyenler de biziz.[1] Hava guzel, ruzgÂrın esişi guzel, manzara guzel; insanlar keyiflerinden neş ’eleniyorlar, seviniyorlar. Fakat işin tuhaf tarafı, hic birinin aklına Allah gelmiyor. Ancak O ’nun izniyle geminin su uzerinde durduğunu, ancak O ’nun isteğiyle ruzgÂrın estiğini ve butun bunların O ’nun bir nimeti olduğunu kimse duşunmuyor. Tam mÂnasıyla gÂfil bir zumre!
Ucuncu sahne: Gemi ve icindekiler rahat bir şekilde yolculuklarına devam ederken hemen Ânî ve muthiş bir fırtınanın kopup derhal gemiye ulaştığını goruyoruz. Fırtınanın tesiriyle oluşan dağlar gibi dalgalar gemiye ve icindekilere hucum ediyor; geminin duzeni bozuluyor, yatıyor, kalkıyor. Dalga vurdukca derinliklere gomulur gibi oluyor; iniyor cıkıyor. Evet şimdi o muthiş fırtınanın onunde ve o son derece buyuk ve şiddetli dalgaların arasındaki geminin hazîn durumunu izliyoruz. Gemi bu halde olursa, icindeki yolcuların halinin ne olduğunu tasavvur etmek gerekir! Şimdi gozumuzun onune denizde calkanan bu geminin icindeki zavallı yolcular geliyor: Hepsi feryat icindeler; az once seyrettiğimiz keyifli ve neşeli hallerinin zerresi bile yok! Bu neş ’e, yerini butunuyle korku ve dehşete terk etmiş durumdadır. Herbiri yerinden fırlamış, bağrışıp cağrışıyor; dalgalarla cepecevre kuşatıldıklarını, kurtuluşun mumkun olmadığını anlıyorlar. Son derece zayıf, gucsuz, aciz ve caresiz olduklarını iliklerine kadar hissediyorlar. İşte ancak bu muthiş hercumerc icinde gonullerde katmerleşen kirler sıyrılıyor, fıtratı selîme acığa cıkıyor, kalp silkinerek iğrenc tasavvurların kalıntılarından kurtuluyor ve selîm fıtrattan tevhîd fışkırıyor. Her şeyi bırakıp ihlÂsla; ictenlikle Allah ’a sarılıyorlar: “Eğer bizi bu felÂketten sağ sÂlim kurtarırsan hic şuphesiz artık şukredenlerden olacağız. Ne olur Allahım bizi kurtar. Senden başka bizi kurtaracak kimse yok!” Şimdi biz bu yolcuların kalplerinin t derinliklerinden gelen bir Âhu enînle Rablerine yalvarışlarını, kurtuluş umitlerini O ’na bağlayışlarını; ihlas ve samimiyetle şukredenlerden olacaklarına dÂir Allah ’a soz verişlerini seyrediyor ve dinliyoruz.
Dorduncu sahne: Onların bu samimi yalvarışları dergÂh-ı izzete ulaşıyor ve kabule şÃ‚yan olup hemen neticesini veriyor. Fırtına diniyor, dalgalar kesiliyor ve deniz sakinleşiyor. Yolcular, nefesleri iclerine sığmazken artık rahat rahat nefes alabiliyorlar. Ucacak gibi olan kalpleri sukûnet buluyor. Gemi emniyetle sahile yanaşıyor, yolcular boğulup mahvolmadıklarından ve hayatta olduklarından emin, korkusuzca karaya ayak basıyorlar. Fakat karaya ayak basar basmaz birden olan biten her şeyi unutuyorlar. Tabi bununla birlikte Allah ’ı da unutuyorlar. Sanki başlarına hicbir şey gelmemiş, sanki hicbir sıkıntıya uğramamış ve sanki Allah ’a hic yalvarmamış gibi, hic ara vermeksizin hemen azgınlığa, taşkınlığa ve haksızlığa başlıyorlar. İşte insanın gercek yapısı budur. “Nisyan” kokunden unutkan, “uns” kokunden ise, başından gecenleri bir kenara bırakıp icinde bulunduğu durumla unsiyet eden, kaynaşan bir yapıya sahiptir. Allah TeÂlÂ, bu vasfımızı boyle dikkat cekicic bir ornekle hatırlatarak bizlerden dÂim dalgaların sarsıntıları arasında gemide bulunup kurtuluş icin Allah ’a yalvaran insanların o anda sahip oldukları ihlÂs, samimiyet ve tevhid şuurunu istemektedir.
Son sahne: Bu misÂl, kıyamete kadar butun insan gruplarının hÂlini kuşatacak bir ozelliktedir. Bu yuzden Allah TeÂl butun insanlara hitap ederek yaptıkları taşkınlıkların hep kendi aleyhlerinde olduğunu bildiriyor. Belki bu taşkınlıkları sebebiyle fani dunyada gecici bazı menfaatler elde edebilirler. Bu ise aldatıcı bir menfaattir. Sonra ister istemez mecburi olarak Allah ’a donecekler, O da butun yaptıklarını kendilerine haber verecektir. İşledikleri yanlışları orada anlayacaklar ama artık iş işten gecmiş olacaktır.
Sonsuz cennet nimetlerini kaybetme pahasına inkÂrcıların taparcasına gonul kaptırdığı şu dunya zevklerinin, Âhiret nimetlerine nispetle yok denecek kadar değersiz olduğunu cok etkili bir misalle acıklamak uzere buyruluyor ki:
[1] Âyette, “Bindiğiniz gemi...” buyurulduktan sonra, “O gemiler hoş bir ruzgarla بكم (bikum): sizinle birlikte akıp gittikleri...” denmeyip, بِهِمْ (bihim) “onlarla birlikte” buyrularak hitaptan gaibe bir geciş yapılmıştır. Bunun da gayesi şudur: Her insan icinde bulunduğu durumu iyice duşunup tartamaz. Bu bakımdan yapılan bu gecişte hem muhataplara, kendi hallerini soyutlayıp karşıdan bakar gibi seyrettirmek ve duşundurmek, hem de bunların hallerini başkalarına hatırlatıp seyrettirmek icin gayet ince bir tasvir sanatı bulunmaktadır. (Fahreddin er-RÂzi, MefÂtîhu ’l-gayb, XVII, 69; Elmalılı, Hak Dini, IV, 2699)
Yunus Suresi tefsiri icin tıklayınız...
Kaynak: Omer Celik Tefsiri
Yunus Suresi 23. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler icin tıklayınız...
İslam ve İhsan