
Tevbe Suresi 60. ayeti ne anlatıyor? Tevbe Suresi 60. ayetinin meali, Arapcası, anlamı ve tefsiri...Tevbe Suresi 60. Ayetinin Arapcası:اِنَّمَا الصَّدَقَاتُ لِلْفُقَرَٓاءِ وَالْمَسَاك۪ينِ وَالْعَامِل۪ينَ عَلَيْهَا وَالْمُؤَ۬لَّفَةِ قُلُوبُهُمْ وَفِي الرِّقَابِ وَالْغَارِم۪ينَ وَف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَابْنِ السَّب۪يلِۜ فَر۪يضَةً مِنَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ
Tevbe Suresi 60. Ayetinin Meali (Anlamı):ZekÂtlar ancak fakirlere, yoksullara, zekÂtların toplanmasında gorevli memurlara, kalpleri İslÂm ’a ısındırılacak olanlara, kolelere, borclulara, Allah yolunda cihÂd edenlere ve yolda kalmışlara verilir. Allah ’ın bu konudaki kesin emri ve taksimi boyledir. Allah her şeyi hakkiyle bilen, her işi ve hukmu hikmetli ve sağlam olandır.
Tevbe Suresi 60. Ayetinin Tefsiri:اَلصَّدَقَاتُ (sadakalar)dan maksat, yine Âyetin devamında yer alan “Allah ’ın bu konudaki kesin emri ve taksimi boyledir” (Tevbe 9/60) kaydından anlaşıldığına gore, paralardan, mallardan, madenlerden ve urunlerden verilmesi farz olan zekÂtlardır. Bunun dışında nÂfile olan sadakalar vardır ki, bu Âyette onlar soz konusu edilmez.
ZekÂtlar, “Onların mallarından bir miktar zekÂt ve sadaka al” (Tevbe 9/103) Âyeti gereğince devlet eliyle toplanır ve dağıtılır. Bu Âyette toplanan zekÂtların dağıtılacağı sekiz sınıf şoyle beyÂn edilir:
Birinicisi; fakirler: “Fakir”; muhtac olan, kendi geliri asli ihtiyaclarına yetmeyen, zaruri ihtiyacları icin başkalarına bağımlı olan kimselerdir. Fizikî bir sakatlık, yaşlılık sebebiyle veya gecici olarak fakir duşmuş kimseler, ya da işsizler, yetimler, dullar gibi yardım edildiğinde kendi kendilerini idare edebilecek hale gelen fakirler bu gruba girer. Bunlar az bir gelire sahip de olabilir, boylece fakir ve muhtac durumda olduğunu gizleyebilirler ve cahiller onları zengin sanabilirler. Bunlar hakkında Âyet-i kerîmede şoyle buyrulur:
“Vereceğiniz zekatlar, oncelikle kendilerini Allah yoluna adayan, bu sebeple yeryuzunde maişet icin dolaşma imkÂnı bulamayan fakirler icindir. İffet ve hayaları sebebiyle halktan bir talepte bulunmadıklarından cahiller onları zengin zanneder. Sen ise onları sîmÂlarından tanırsın. Hele yuzsuzluk edip de insanlardan ısrarla bir şey istemezler. Hayır olarak her ne verirseniz, Allah onu elbette bilir.” (Bakara 2/273)
İkincisi;yoksullar: Bunlar, fakirlerden daha bir sefalet icinde bulunan duşkun, Âciz ve zillet icindeki kimselerdir. “Yersiz yurtsuz, evsiz barksız yoksul ve kimsesizler” (bk. Beled 90/16) Âyetinin de işaretiyle, dışarıdan bakıldığı zaman yoksulluğu belli olan kişiler demektir.
ZekÂtlar oncelikle boyle fakir ve yoksuların hakkıdır. Onlara verilmelidir. Aşağıda geleceği uzere diğerlerine de yine onların menfaati sebebiyle veya fakirlik ve ihtiyacları dolayısıyla verilecektir.
Ucuncusu; zekÂtla ilgili calışan memurlar: ZekÂtın toplanması, biriktirilmesi, kaydedilmesi, muhafaza edilmesi ve dağıtılması gibi zekÂtla ilgili butun işlerde calışan memurların ucretleri zekÂttan verilir. Bu onlar icin bir sadaka değil, yaptıkları hizmetlerin ucreti olur.
Dorduncusu; muellefe-i kulûb: Bunlar, kalpleri İslÂm ’a ısındırılmak istenen kimselerdir. Resûlullah (s.a.s.) ’in uygulamalarına bakıldığında bunların uc grup olduğu gorulur:
› Bunların bir kısmı bazı azılı kÂfirlerdir. Peygamberimiz, bunların şerlerini defetmek ve muslumanlara eziyetlerini onlemek, diğer kÂfirlere, muşriklere ve zekÂt vermek istemeyenlere karşı cıkmalarını sağlayıp İslÂm tarafını tutmalarını temin etmek icin boyle ihsan ve yardımlarla kendilerini İslÂm ’a meyilli kişiler yapardı. Rivayetler değerlendirildiğinde, Efendimiz ’in bunlara farz olan zekÂtlardan değil de ganimetlerin kendi payına duşenlerinden verdiği yonundeki goruş daha ağır basmaktadır.
› Bir kısım kabile reisleri ve ileri gelen kimselerdir. Allah Resûlu (s.a.s.) bunlara bol bol ikram ve ihsanda bulunur, kendi kabilelerinden İslÂm ’a girenlere eza ve cefa etmelerini onlemeye calışırdı. Kendilerinin ve emrindekilerin İslÂm ’a girmeleri ve İslÂm ’da sebat etmeleri gibi bir takım İslÂmî maksatlar ve maslahatlar gozetilirdi.
› Bir kısmı da İslÂm ’a yeni girmiş, niyetleri ve iradeleri henuz iyice pekişmemiş olan zayıf karakterli kişilerdir. Fakir ve muhtac olmasalar da kalpleri iyice İslÂm ’a ısınsın, imanları pekişsin ve İslÂm'ı iyice benimsesinler diye ozellikle fazla fazla ikram ve ihsan goruyorlardı.
Beşincisi; koleler:ZekÂtın bir kısmı da koleleri ozgurluğe kavuşturmak icin harcanır. Bu da iki şekilde olabilir: Birincisi, efendisiyle belirli bir miktar para odendiğinde ozgur kalmak uzere anlaşma yapan kolenin bu parayı odemesine yardımcı olunur. İkincisi ise İslÂm devleti kolenin ozgurluğunu satın alıp, daha sonra onu serbest bırakabilir. Birinci yol hakkında goruş birliği, ikinci yol hakkında ise goruş farklılığı vardır.
Altıncısı; borclular: Para kazansın veya kazanmasın, gercek anlamıyla yoksul olsun veya olmasın tum borclarını kendi servetinden odediğinde fakir duşecek olan borclulara da zekÂt fonundan yardım yapılabilir. Bir kısım Âlimlere gore, zekÂttan yardım yapılamayacak tek borclu, musrif kimse veya haram işlerde para harcayarak borca giren kimsedir. Bu tur kimseler ancak tevbe ettiklerinde yardım yapılabilir.
Yedincisi; Allah yolunda calışanlar: Âyette gecen ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ (fî sebîlillÂh) “Allah yolunda” ifa­desiyle, fakihlerin coğunluğuna gore Allah yolunda bilfiil savaşanlar yanı sıcak savaşa katılanlar kastedilmiştir. Bir kısım İslÂm Âlimlerine gore ise bu fasıl­dan, hac ve umre yapanlara, ilim tahsiliyle meşgul olanlara zekÂt verilebilir, hatta cami, okul, hastane yapımı gibi işleri ustlenmiş hayır muesseselerine odenek ayrılabilir. Gunumuz İslÂm Âlimlerinin bircoğu, Âyetteki bu ifadeyi İslÂm ’ın ve muslumanların menfaatine olan her turlu faaliyet şeklinde anlamaktadırlar.
Sekizincisi; yolda kalmış olanlar:Kendi vatanında iken yardıma muhtac olmasa bile yolculara zekÂttan pay verilebilir. Cunku o mallardan istifade imkÂnı yoktur. Yine memleketlerinde mal ve mulkleri olduğu halde ceşitli baskılar­la orayı terketmek zorunda kalan multecilere ve kalacak yeri, oturacak evi olmadı­ğı icin ortalıkta kalmış olan kimselere de zekÂt gelirinden pay ayrılabilir. Ancak dinen gunah olan niyetlerle yapılan yolculuklar bu Âyetin şumulu dışında tutulmuştur.
Munafıkların iclerinde Peygamberimiz (s.a.s.) hakkında munÂsip olmayan şeyler soyleyip eziyet edenler de bulunmaktaydı:
Tevbe Suresi tefsiri icin tıklayınız...
Kaynak: Omer Celik Tefsiri
Tevbe Suresi 60. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler icin tıklayınız...
İslam ve İhsan