
Tevbe Suresi 34. ayeti ne anlatıyor? Tevbe Suresi 34. ayetinin meali, Arapcası, anlamı ve tefsiri...Tevbe Suresi 34. Ayetinin Arapcası:يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّ كَث۪يرًا مِنَ الْاَحْبَارِ وَالرُّهْبَانِ لَيَأْكُلُونَ اَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِ وَيَصُدُّونَ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِۜ وَالَّذ۪ينَ يَكْنِزُونَ الذَّهَبَ وَالْفِضَّةَ وَلَا يُنْفِقُونَهَا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۙ فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ اَل۪يمٍۙ
Tevbe Suresi 34. Ayetinin Meali (Anlamı):Ey iman edenler! Hahamlardan ve rÂhiplerden pek coğu halkın mallarını haksız yollarla yemekte ve insanları Allah yolundan alıkoymaktadırlar. Rasûlum! Altın ve gumuşu yığıp da onları Allah yolunda harcamayanlar yok mu, işte onları elem verici bir azab ile mujdele!
Tevbe Suresi 34. Ayetinin Tefsiri

Onların insanların mallarını yedikleri haksız yollardan bazıları şunlar olabilir:
› Verdikleri hukumler ve fetvalar karşılığında ruşvet almaları,
› İlÂhî kitapta değişiklik yapıp, yazdıkları tahrif edilmiş nushaları satmaları,
› Allah katında duaların kabulune vesile olacağını soyleyerek bağış toplamaları,
› Gunah cıkarma karşılığında gelir elde etmeleri,
› Bu ve bunlara benzer dolambaclı yollarla malî kaynaklar oluşturmaları.
İkinci olarak altın ve gumuşu biriktirip onları Allah yolunda harcamayanlar can yakıcı bir azapla korkutulurlar. Cunku altın ve gumuş, para olarak alışverişi kolaylaştırmak ve insanların gercek ihtiyaclarını karşılamak uzere ihsan edilmiştir. Buna gore altın, gumuş ve diğer paralar butun halk arasında tedavul etmeli; ihtiyacların daha onemlisi diğerine, şiddetlisi hafifine tercih edilerek guzelce harcanmalıdır. Bunlar, ihtiyacların onceliklerine gore kullanılması gerekirken bazıları onu tedavulden ceker, gomer, herhangi bir yerde gizler, yığar, sımsıkı saklar ve bunları Allah yolunda sarf etmezler. Allah icin hakkını vermezler. Bunlar parayı toplayıp saklamak suretiyle aynı zamanda onun Allah yolunda harcanmasını engellemiş olurlar. Esasında bu paralarla Allah yolundan saptırmak icin para harcayanlara karşı mucadele etmek gerekirken, bunlar ellerinde tutmak suretiyle parayı hicbir işe yaramaz hale getirirler.
Bunlar kim olursa olsunlar, gerek o haham ve rahiplerden, gerek onları ornek alıp para saklayanlardan, gerekse zekÂtlarını vermeyen ve paralarını saklayan muslumanlardan olsun işte bunları elem verici bir azap beklemektedir. Bu azap, gunahın cinsinden olacak; biriktirilen altın ve gumuşler cehennem ateşinde iyice kızdırılarak, onlarla, kendilerini haksız yollarla kazanan ve gerektiği şekilde harcamayan ahmak sahiplerinin alınları, yanları ve sırtları dağlanacaktır. Bu azap yetmiyormuş gibi bir de hasret ateşlerini iyice alevlendirmek uzere kendilerine: “İşte bunlar, kendiniz icin biriktirdiğiniz altın ve gumuşlerdir. Şimdi tadın bakalım o durmadan yığıp biriktirdiğiniz şeylerin cezasını!” (Tevbe 9/35)denilecektir.
Resûlullah (s.a.s.) bu hususta şoyle buyurur:
“Altın ve gumuş sahibi olup da ondan hak­kını odemeyen her bir kimse mutlaka kıyamet gunu olduğunda ona ateşte kızdırılmış buyuk madeni parcalar getirilir, cehennem ateşinde bu parcalar kızdırılır ve bunlarla boğru, alnı ve sırtı dağlanır. Soğudukca bunlar tekrar kızdırılır ve bu, suresi elli bin yıl kadar olan bir gunde kullar arasında hu­kum verilinceye ve cennete mi, yoksa cehennem ateşine mi gideceğini go­runceye kadar devam eder…” (Muslim, ZekÂt 24, 26)
Diğer azaların değil de ozellikle alınların, yanların ve sırtların dağlanmasının sebep ve hikmetiyle alakalı şunlar soylenebilir:
› Zengin kişi kendisinden zekÂt isteyen fakiri gorunce suratını asar, zekÂt istemede ısrar ederse ona yanını doner, daha da ısrar ederse coğunlukla yerinden kalkar, sırtını doner ve fakire hicbir şey vermez.
› Altın ve gumuşu yığan kimsenin mal biriktirmekten maksadı, zenginliği ile ustunluk peşinde koşmak olunca dağlama işi yuzunun en yuksek yeri olan alnına uygulanır. Aynı şekilde bu kişiler mal biriktirirken yanlarının şişmanlamasına sebep olan leziz yiyeceklerle ve sırtına giydiği guzel giysilerle refah icinde olmayı hedeflediklerinden cehennemde de yanları ve sırtları dağlanır.
Boyle şiddetli tehditler ihtiv eden Âyet-i kerîmelerden sahÂbe-i kirÂmın aldığı dersi Hz. SevbÂn şoyle anlatır:
“…Altın ve gumuşu yığıp da onları Allah yolunda harcamayanlar yok mu, işte onları elem verici bir azab ile mujdele!” (Tevbe 9/34) Âyeti nÂzil olduğu zaman biz, Efendimiz ’le birlikte seferde bulunuyorduk. Ashaptan bazıları: “Altın ve gumuş hakkında inecek olan indi. Artık bir daha onları biriktirmeyiz. Keşke hangi malın daha hayırlı olduğunu bilsek de ondan biraz edinsek?” dediler. Resûlullah (s.a.s.) şu cevabı verdi:
“– Sahip olunan şeylerin en faziletlisi zikreden bir dil, şukreden bir kalp, kocasının imanına yardımcı olan sÂliha bir kadındır.” (Tirmizî, Tefsir 9/9)
Dunyevî maksatlarla Allah ’ın koyduğu kanunlarla oynamanın bir orneği de muşriklerin, daha buyuk gelirler elde etmek icin her yıl haccı aynı mevsime denk getirmek gayesiyle birkac yılda bir, seneye bir ay ilave edip o yılı 13 aya cıkararak takvim uzerinde gelişiguzel oynamayı adet hÂline getirmeleri idi. Halbuki ay takvimine gore hac ibÂdeti her yıl bir oncekinden 10 gun geriye sarkarak farklı mevsimlerde yapılır. İşte Allah TeÂlÂ, maddî cıkarları uğruna ilÂhî hukumleri oyuncak hÂline getiren bu tur keyfî uygulamaları yasaklamak ve en tabiî, en kullanışlı takvim olcusunu ortaya koymak uzere şoyle buyuruyor:
Tevbe Suresi tefsiri icin tıklayınız...
Kaynak: Omer Celik Tefsiri
Tevbe Suresi 34. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler icin tıklayınız...
İslam ve İhsan