A'rÂf Suresi 149. ayeti ne anlatıyor? A'rÂf Suresi 149. ayetinin meali, Arapcası, anlamı ve tefsiri...A'rÂf Suresi 149. Ayetinin Arapcası:وَلَمَّا سُقِطَ ف۪ٓي اَيْد۪يهِمْ وَرَاَوْا اَنَّهُمْ قَدْ ضَلُّواۙ قَالُوا لَئِنْ لَمْ يَرْحَمْنَا رَبُّنَا وَيَغْفِرْ لَنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ
A'rÂf Suresi 149. Ayetinin Meali (Anlamı):Onlar, doğru yoldan saptıklarını anlayıp yaptıklarına pişmanlık icinde kıvranarak: “Eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa, yemin olsun ki biz elbette butun butun kaybedenlerden oluruz” dediler.
A'rÂf Suresi 149. Ayetinin Tefsirienizi gecince karşılaştıkları putperest kavimden etkilenerek iclerinde puta tapma sevdası alevlenen, fakat Hz. Mûs ’nın son derece sert tepkisiyle karşılaşan İsrÂiloğulları, bu arzularını gercekleştirmek icin Âdeta fırsat kolluyorlardı. İşte Mûs (a.s.) ’ın Tûr ’a gidip orada 40 gun gibi uzun bir sure kalması bunun icin bir fırsat teşkil etti. TÂh sûresinin 83-98. Âyetlerinde daha geniş bir şekilde anlatıldığı uzere İsrÂiloğulları, Mısır ’dan cıkarken yanlarına almış oldukları Kıptîlere ait sus takılarını bir yere topladılar. İyi bir kuyumcu olan SÂmirî, bunları eritip buzağı şeklinde bir heykel yaptı. İcine bir takım ozel borular yerleştirdi ve onu ruzgÂrın estiği istikÂmete doğru cevirdi. RuzgÂr estikce ondan buzağı sesine benzer bir boğurtu geliyordu. Bunun uzerine: “İşte sizin de, Mûs ’nın ilÂhı da budur. Fakat Mûs bunu unuttu, başka ilÂh aramak uzere kalkıp dağlara gitti” (TÂh 20/88) dediler. Buzağıya tapıp, onun etrafında donmeye başladılar. Belki biraz duşunebilselerdi, buzağı heykelinin kendileriyle konuşamayacak ve bir yol gosteremeyecek kadar değersiz bir şey olduğunu gorecekler ve ona tapmaya curet etmeyeceklerdi.
Burada uluhiyet sıfatı olarak “konuşmanın” ve “yol gostermenin” secilmesi cok mÂnidardır. Cunku Allah TeÂl Hz. Mûs vasıtasıyla İsrÂiloğulları ile konuşmuş, onların peygamberi olan Mûs (a.s.) ’ı kelÂmına muhatap kılmakla şereflendirmişti. İkinci olarak da Allah TeÂlÂ, bilhassa Mısır ’dan cıkmak uzere harekete gectikleri andan itibaren Mısır icinde, denizde ve colde kendilerine yol gosteriyordu. İsrÂiloğulları, CenÂb-ı Hakk ’ın bu her iki buyuk nimetine ve icraatına şÃ‚hittiler. Bunlara gucu yetmeyen bir şeyin ilÂh olamayacağı acıktı. Fakat onların, bunu duşunecek halleri bile yoktu. Bu sebeple onu tanrı edindiler, cÂzibesine kapılıp ona tapındılar. Allah ’ın emrine uygun davranmadıkları; Allah ’a kulluğu bırakıp buzağıya taptıkları; hakikati bulmaları icin verilen gozlerini, kulaklarını ve akıllarını yok saydıkları ve Hz. Mûs ’nın talimatlarını unuttukları icin zÂlimler oldular.
Hz. Mûs Tûr ’dan donup kavmini bu halde gorunce, onlara yanlış bir iş yaptıklarını ve dinden saptıklarını soyledi. Onları azarlayıp buzağı heykelini ateşe attı (bk. TÂh 20/97). Bunun uzerine yaptıklarına son derece pişman oldular ve kendilerini bağışlaması icin Allah ’a yalvardılar.
149. Âyetin haber verdiği bu durum, belirtildiği gibi Hz. Mûs ’nın Tûr ’dan donmesinden sonra olmakla birlikte, onların yaptıkları işlerin butunuyle pişmanlığa donuştuğu daha net bir şekilde anlaşılması icin once zikredilmiş, bu işin nasıl gercekleştiği de bu Âyetin bir acıklaması olarak aşağıdaki Âyetlerde şoyle haber verilmiştir:
A'rÂf Suresi tefsiri icin tıklayınız...
Kaynak: Omer Celik Tefsiri
A'rÂf Suresi 149. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler icin tıklayınız...
İslam ve İhsan