A'rÂf Suresi 42. ayeti ne anlatıyor? A'rÂf Suresi 42. ayetinin meali, Arapcası, anlamı ve tefsiri...A'rÂf Suresi 42. Ayetinin Arapcası:وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَا نُكَلِّفُ نَفْسًا اِلَّا وُسْعَهَاۘ اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْجَنَّةِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ
A'rÂf Suresi 42. Ayetinin Meali (Anlamı):İman edip sÂlih ameller işleyenlere gelince, ki biz kimseyi gucu yetmediği şeylerden sorumlu tutmayız, işte onlar cennetin yÂrÂnı ve yoldaşlarıdır; orada sonsuzca kalacaklardır.
A'rÂf Suresi 42. Ayetinin Tefsiri:42. Âyette soz arasında yer alan “Biz kimseyi gucu yetmediği şeylerden sorumlu tutmayız” kaydı, cennete girmek icin takat getirilmeyecek işlerin altına girme şartının olmadığını, herkesin, gucu yettiği kadar ibÂdet ve taata devam ettiği takdirde cennete girebilme imkÂnına sahip olduğunu haber verir.
Cennet ebedî huzur, surûr, saadet, selÂmet ve mutluluk yurdudur. CenÂb-ı Hak kullarını “dÂru ’s-selÂm”a davet etmektedir. (bk. Yûnus 10/25) Dunyada insanların huzur ve mutluluğunu bozan en kotu illet, kalpte diğer insanlara karşı beslenen kin, nefret, haset ve duşmanlık duygularıdır. Bu menfi duygular, insanlar arasında oluşması istenen sevgi ve kardeşliği engeller, dostluklara mÂni olur. Halbuki cennet, aynı zamanda mu ’minlerin dost oldukları ve koltuklar uzerinde karşılıklı oturup muhabbetle birbiriyle sohbet ettikleri feyiz ve bereket mekanıdır. Bu sebeple Yuce MevlÂmız, cennetine kabul buyurduğu mu ’min kullarının, goğuslerinde bulunan sevgi ve kardeşliğe mÂni kin ve nefretin tamamını sokup atacak, kalplerindeki mÂnevî arızÂları butunuyle temizleyecektir. Boylece aralarında sevgiden başka bir şey kalmayacak ve altlarından ırmaklar akan cennetlerde Hak TeÂl ’nın ikram buyurduğu sayısız nimetlerle nimetleneceklerdir. Onlar bu buyuk mukafatı Allah ’tan bilerek O ’na hamdedecekler, CenÂb-ı Hak da bir iltifat olmak uzere “bu cennete dunyada yaptıkları sÂlih ameller sayesinde vÂris olduklarını” beyÂn buyuracaktır. Burada derin bir kulluk şuuru ve terbiyesiyle ilÂhî lutfun buyuk bir tecellisi vardır. Dolayısıyla mu ’min calışmalı, fakat başarıyı Allah ’tan bilmeli; ameline aldanmayıp dÂima ilÂhî hidÂyete sığınmalıdır. Yapılan sÂlih amellerin ancak Allah ’ın yardımıyla cennete girebilme sebebi olduğunu unutmamalıdır. Nitekim Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.):
“- Sizden hicbiriniz ameli sÂyesinde cennete giremez” buyurdu. AshÂb-ı kirÂmın:
“- Sende mi ey Allah ’ın Rasulu!” demeleri uzerine de:
“- Ben dahi Allah ’ın kendinden bir rahmete ve bir lutfa beni bandırması hali mustesnÂ. Dolayısıyla oraya ancak Allah ’ın fazlı ve rahmetiyle girebilirsiniz” karşılığını verdi. (BuhÂrî, RikÂk 18; Muslim, Munafıkûn 71-73)
Resûlullah (s.a.s.), bir hadis-i şerifinde şoyle buyurur:
“Cennetlikler cennete girince bir kimse şoyle seslenir: «Siz cennette ebediyen yaşayacak, hic olmeyeceksiniz. Hep sağlıklı kalacak, hic hastalanmayacaksınız. Hep genc kalacak, hic yaşlanmayacaksınız. Hep nimet ve mutluluk icinde yaşayacak, hic keder ve sıkıntı cekmeyeceksiniz.” Resûl-i Ekrem (s.a.s.) sozune devamla buyurdu ki: “Onlara şoyle seslenileceğini bildiren: «Dunyada yaptığınız iyi amellere karşılık mirascı olduğunuz muhteşem cennet işte budur!» (A‘rÂf 7/43) Âyeti de bunu gostermektedir.” (Muslim, Cennet 22)
Gelen Âyetlerde cennetliklerle cehennemlikler arasındaki konuşmaların yer aldığı; bir yanda sevinc ve mutluluk sadÂlarının, diğer yanda pişmanlık, bedbahtlık ve azap cığlıklarının yukseldiği pek dehşetli Âhiret sahneleri gozler onune serilmektedir:

A'rÂf Suresi tefsiri icin tıklayınız...
Kaynak: Omer Celik Tefsiri
A'rÂf Suresi 42. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler icin tıklayınız...
İslam ve İhsan