
İnsan Suresi 5. ayeti ne anlatıyor? İnsan Suresi 5. ayetinin meali, Arapcası, anlamı ve tefsiri...İnsan Suresi 5. Ayetinin Arapcası:اِنَّ الْاَبْرَارَ يَشْرَبُونَ مِنْ كَأْسٍ كَانَ مِزَاجُهَا كَافُورًاۚ
İnsan Suresi 5. Ayetinin Meali (Anlamı):İyilik, ihlas ve fazilet sahibi insanlar, karışımı kÂfûr olan cennet iceceği dolu bir kadehten icerler.
İnsan Suresi 5. Ayetinin Tefsiri:5. Âyette yer alan اَلْاَبْرَارُ (ebrÂr), tam mÂnasıyla iyilik sahibi, itaat eden, iyi insanlar demektir. Bunlar, Allah ’a inanan, O ’na hakkiyle kulluk eden, Allah ’ın farzlarını ve emirlerini yerine getiren ve yasakladığı şeylerden de uzak duran kimselerdir. Kotuluğe razı olmazlar, karıncayı bile incitmezler. “EbrÂr” isminin kullanılmasıyla, “şukur”den maksadın amel ederek şukretme olup bunun ancak iyilik, hayır, ihsan ve doğru sozlulukle yerine getirileceğine dikkat cekilir. (bk. Bakara 2/177; Âl-i İmrÂn 3/92) Allah katında ovguye layık olduklarına işaret edilmek uzere de, onlardan عِبَادُ اللّٰهِ (‘ibÂdullÂh) yani “Allah ’ın has kulları” olarak bahsedilir.
O hayırlı insanların sahip oldukları elbette cok guzel vasıflar vardır. Burada hatırlatılanlar şunlardır:
Birincisi; adaklarını yerine getirirler. Adak, insanın yerine getirmeyi va‘dettiği her turlu iştir. Dinde ise “dinen mukellef tutulmadığı halde kişinin kendi vaadiyle uzerine vacip kıldığı ibÂdet ve iyilik” demektir. Dolayısıyla bu iyi insanlar, hem Allah ’ın kendilerine farz kıldığı namaz, oruc, zekÂt, hac gibi vecîbeleri yerine getirirler, hem de buna ilaveten kendiliklerinden Allah rızÂsı icin adadıkları ibÂdetleri yapar, sozlerini tutar, ahitlerini ifa ederler.
İkincisi; şerri, yıkımı, kotuluk ve felÂketi ucan, ucuşan, yangın gibi her tarafa yayılan, asık suratlı, catık kaşlı, insanların suratını ekşiten dehşetli kıyÂmet gununden korkarlar. Aslında onlara tesir eden ve vazifelerini harfiyen yapmaya sevk eden Âmil de bu korkudur. Allah huzurunda verecekleri uhrevî hesap ve ceza endişesidir.
Ucuncusu; canları cektiği halde yemeği fakîre, yetime ve esire yÂni muhtac olan kimselere ikram ederler. Bunu yuksunerek veya kerhen değil, severek yaparlar. Gozden cıkardıklarını değil, sevdikleri, beğendikleri ve faydalanabilecekleri nimetleri muhtaclarla paylaşırlar. Bunu sırf Allah rızÂsı icin yaparlar. Ayrıca ikramda bulundukları kimselerden ne bir maddi karşılık, ne de teşekkur beklerler. Cunku en faziletli iyilik, maddi manevî hicbir karşılık beklemeden sırf Allah rızÂsı icin yapılan iyiliktir.
Bu sebepledir ki; Hz. Âişe bir yoksula yardım ettiği zaman, yoksulun hayır duasına karşılık aynı dua ile mukÂbelede bulunurdu. Kendisine:
“–Hem mal veriyorsun hem de dua ediyorsun, bu nasıl oluyor?” diye sorulduğunda şu cevÂbı verirdi:
“–Onun yaptığı duanın, benim sadakamın karşılığı olmasından korkuyorum. Bana yaptığı duanın aynısını ona yapıyorum ki, sadakam hÂlis olsun, boylece infÂkımın mukÂfÂtını Sadece Allah ’tan beklemiş olayım.”[1]
Nitekim Hz. Ali ve Hz. Fatıma hakkında rivayet edilen şu hÂdise ne kadar ibretlidir:
Hz. Hasan ve Huseyin cocukken bir hastalığa yakalandılar. Hz. Ali ve Hz. FÂtıma uc gun oruc tutmayı adadılar. Birinci gun iftarlarını acacakları zaman bir yoksul geldi:
“–Allah rızÂsı icin yiyecek bir şeyler!..” dedi.
Sofralarındaki yiyeceklerini verdiler. Suyla iftar edip ikinci gun oruca niyet ettiler. İkinci gun iftar vaktinde, bir yetim kapıyı caldı.
“–Allah icin bir lokma!” deyince, yine sofradaki yiyeceklerini ona verdiler.
Kendileri suyla iftar edip, ertesi gunku oruca niyet ettiler.
Ucuncu gun aynı saatlerde bir kole gelerek yiyecek istedi. Yine sofralarındaki lokmalarını ona ikrÂm ettiler ve yine suyla iftar ettiler. Bunun uzerine bu Âyetler nÂzil oldu. (bk. VÂhidî, EsbÂbu ’n-nuzûl, s. 470; Zemahşerî, el-KeşşÃ‚f, VI, 191-192)
Bu Âyetlerde uc husus dikkatimizi cekmektedir:
› Allah ’ın mahlûkatına merhamet ve şefkat nazarıyla bakabilmek; yetimin, fakirin ve esirin gonlune girebilmektir.
Resûlullah (s.a.s.) ’in şoyle ikaz etmektedir:
“Guclu ve kuvvetliyken, sıhhatin yerindeyken, cimriliğin uzerinde ve fakir duşmekten endişe etmekteyken, daha zengin olmayı duşlerken verdiğin sadakanın sevabı daha coktur. Bu işi can boğaza gelip de «falana şu kadar, filana bu kadar» diye vasiyete bırakma. ZÂten o mal artık mirascılardan şunun veya bunun olmuştur.” (BuhÂrî, ZekÂt 11; Muslim, ZekÂt 92)
Bu hususta Ebûbekir VerrÂk (r.h.) şoyle der: “Malını muhtaclara vermeyen, cenneti umit etmesin! Fakiri sevmeyen de Peygamber Efendimizi sevdiğini iddia etmesin. İkisi de yalancıdır!”
› Yapılacak iyilikleri Allah rızÂsı icin yapabilmektir.
› Bir mu ’min kalbinin, Allah korkusu ve hesap endişesiyle dolu olması hÂlidir.
Şimdi gelelim bu bahtiyar kullara va ’dedilen buyuk nimet ve ihsanlara:
› Onlar icine kÂfûr katılmış, sarhoş etmeyen, sacma sozler soyletmeyen, sadece zevk ve neş ’e veren son derece berrak bir icecek icerler. (bk. VÂkıa 56/19; SaffÂt 37/46-47)
اَلْكَافُورُ (kÂfur), beyaz ve hoş bir renkte, guzel kokulu, serin, kotu kokuya karşı tesirli ve tabii olarak kalbi kuvvetlendiren Araplarca meşhur bir şeydir. Dolayısıyla cennet kÂsesinin bu tabiatta olması onun temizliğini, hoşluğunu, berraklığını ve guzelliğini ifade eder. “KÂfur”un, dunyada bilinmeyen bambaşka bir icecek veya icecek katkısı olduğu da belirtilir. Nitekim İbn Abbas (r.a.), bunun cennette bir pınarın adı olduğunu soyler. Ona عَيْنُ الَكَافُورِ (‘aynu ’l-kÂfûr) yani “kÂfûr pınarı” denilir. (bk. Kurtubî, el-CÂmi‘, XIX, 125) Buna gore bahsedilen iyi kişilerin, o dolgun kadehten kÂfur denilen bu ceşmenin suyunu veya icine o ceşmeden katılan bir cennet iceceğini icecekleri anlaşılır. Dolayısıyla o kÂfûr cennette bir ceşme, bir kaynak, bir pınardır. Oyle bir iki kadeh almakla tukenecek gibi değil, akıp giden bir kaynaktır, bir pınardır. Allah ’ın cennetle şereflenen kulları hem o kaynaktan icerler, hem de onu diledikleri yerlere kolay kolay akıtırlar.
› CenÂb-ı Hak, bu ihlÂs ve hizmetlerine mukÂbil onları, cok korktukları o belÂlı gunden korur, yuzlerine parlaklık ve gonullerine surûr ihsan eder. Kotulukten kacınmaya, iyilikleri yapmaya sabrettikleri icin onları cennete koyar ve onlara ipek elbiseler giydirir.
O guzel kullar icin hazırlanmış diğer nimetler şoyle:
[1] Necati Yeniel-Huseyin Kayapınar, Sunen-i Ebû DÂvûd Tercume ve Şerhi, İstanbul, 1988, VI, 304.
İnsan Suresi tefsiri icin tıklayınız...
Kaynak: Omer Celik Tefsiri
İnsan Suresi 5. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler icin tıklayınız...
İslam ve İhsan