
MÂide Suresi 63. ayeti ne anlatıyor? MÂide Suresi 63. ayetinin meali, Arapcası, anlamı ve tefsiri...MÂide Suresi 63. Ayetinin Arapcası:لَوْلَا يَنْهٰيهُمُ الرَّبَّانِيُّونَ وَالْاَحْبَارُ عَنْ قَوْلِهِمُ الْاِثْمَ وَاَكْلِهِمُ السُّحْتَۜ لَبِئْسَ مَا كَانُوا يَصْنَعُونَ
MÂide Suresi 63. Ayetinin Meali (Anlamı):Keşke murşitleri ve Âlimleri onları gunah olan sozleri soylemekten ve haram yemekten alıkoysalardı. Fakat heyhÂt! Bunların da yapıp durdukları şeyler gercekten ne kotudur.
MÂide Suresi 63. Ayetinin Tefsiri

Birgun İmÂm-ı Âzam Ebû Ha­nî­fe Hazretleri, ca­mur­da yu­ru­yen bir co­cu­ğa rast­la­mış­tı. Ona mer­ha­met ve şef­kat­le te­bes­sum ede­rek:
“–Ev­l­dım, dik­kat et de duş­me­ye­sin!” de­di.
Co­cuk da, ze­k ve ba­sî­ret par­la­yan goz­le­riy­le İmÂm ’a don­du ve ken­di­sin­den beklenmeyecek bir olgunlukla şu karşılığı verdi:
“–Ey İmÂm! Asıl sen dikkat et ve duşmekten sakın! Cunku Âlimin duşmesi, Âlemin duşmesi demektir. Be­nim duş­mem ba­sit­tir, du­şer­sem yal­nız ben za­rar go­ru­rum. Fa­kat si­zin aya­ğı­nız ka­ya­cak olur­sa, si­ze t­bî olup pe­şi­niz­den gidenlerin de aya­kları ka­yar ve du­şer­ler ki, bun­la­rın hep­si­ni kal­dır­mak, ol­duk­ca guctur!..”
Ebû Hanîfe Hazretleri, bu sozden cok etkilendi ve sarsıldı. Artık o gunden sonra, oğrencileriyle birlikte tam bir ay muzÂkere ettikten sonra ancak bir fetv verirdi. Oğrencilerine de şu nasihatte bulunurdu:
“Şayet bir me­se­le­de si­ze da­ha kuv­vet­li bir de­lil ula­şır­sa, o hu­sus­ta ba­na t­bî ol­ma­yı­nız. İs­lÂm ’da ke­m­lin al­me­ti bu­dur. Ba­na olan sev­gi ve bağ­lı­lı­ğı­nız da an­cak bu şe­kil­de or­ta­ya cı­kar...” (İbn Âbidin, HÂşiyetu İbn Âbidîn, Dımaşk 2000, I, 217-219)
Osmanlı tarihinden secilen şu misal, Âlimlerin fetv verirken, idarecilerin de bunları uygularken bunların Allah ’ın emrine uygun olup olmadıkları noktasında gostermeleri gereken titizliği gozler onune serer:
KÂnûnî Sultan Suleyman vefÂt edip de nÂşı kabre indirilirken bir sandık getirilip; “Vasiyeti gereğidir!” denilerek kabre konulmak istendi. ŞeyhulislÂm Ebussuûd Efendi, bu duruma mudÂhale etti. CenÂze ile beraber kıymetli bir şeyin gomulmesinin cÂiz olmadığını bildirdi. Ebussuûd Efendi ’ye bunun, SultÂn ’ın vefÂtından bir gun evvelki vasiyeti olduğu bildirilince, merakla sandığı actı. Kendisinin HunkÂr ’a verdiği fetvÂlarla karşılaştı. Hayretler icinde donakaldı:
“–Sen kendini kurtardın ulu HÂkan! Biz yarın Âhirette ne yapacağız?!.” diyerek huzunlendi ve ağlamağa başladı.
Zira KÂnûnî, hayÂtı boyunca yapacağı her işin fetvÂsını almış, ondan sonra icr etmişti.
Dolayısıyla Âyet-i kerîmede yahudilerin yaptıkları haksızlıklar ve işledikleri gunahlar karşısında sessiz kalıp onları ikaz etmeyen; yalan soylemelerine ve haram yemelerine rız gosterip buna mani olmayan din Âlimleri kınanmakta ve yaptıkları bu işin cok kotu olduğu haber verilmektedir. Bu Âyet, Kur ’an ’da Âlimleri uyaran en şiddetli Âyetlerin başında yer almaktadır.
Peygamber Efendimiz şoyle buyurmuştur:
“İnsanlar, zalimi gorup de onun elini zulumden cekmeyecek olurlarsa, aradan fazla zaman gecmeden Allah ’ın hepsini birlikte cezalandırılmasından korkulur.” (Tirmizî, Tefsir 5/3057)
Yahudilerin şu yaptıkları, boyle bir zulme ibretli bir misaldir:
MÂide Suresi tefsiri icin tıklayınız...
Kaynak: Omer Celik Tefsiri
MÂide Suresi 63. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler icin tıklayınız...
İslam ve İhsan