
MÂide Suresi 54. ayeti ne anlatıyor? MÂide Suresi 54. ayetinin meali, Arapcası, anlamı ve tefsiri...MÂide Suresi 54. Ayetinin Arapcası:يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مَنْ يَرْتَدَّ مِنْكُمْ عَنْ د۪ينِه۪ فَسَوْفَ يَأْتِي اللّٰهُ بِقَوْمٍ يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُٓ اَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ اَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِر۪ينَۘ يُجَاهِدُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَلَا يَخَافُونَ لَوْمَةَ لَٓائِمٍۜ ذٰلِكَ فَضْلُ اللّٰهِ يُؤْت۪يهِ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَل۪يمٌ
MÂide Suresi 54. Ayetinin Meali (Anlamı):Ey iman edenler! Sizden kim dîninden donerse, Allah onların yerine yakında oyle bir nesil getirecek ki Allah onları sever, onlar da Allah ’ı severler. Mu ’minlere karşı alcak gonullu, kÂfirlere karşı guclu ve onurludurlar. Allah yolunda cihÂd ederler ve kendilerine dil uzatan hicbir kimsenin kınamasından korkmazlar. İşte bu Allah ’ın oyle bir lutfudur ki, onu dilediğine verir. Allah, lutfu ve rahmeti pek geniş olan, her şeyi hakkiyle bilendir.
MÂide Suresi 54. Ayetinin Tefsiri

Birincisi; Allah onları sever, onlar da Allah ’ı severler. Allah ’ın hususi olarak sectiği bu toplumun karakter yapısında sevgi on plana cıkmaktadır. Bu kimseler;
“MÂsiv hubbun et gonulden dûr,
Kalbin etsin muhabbetin pur nûr” (Fuzûlî

“Allah ’tan başka tum varlıkların ve fÂnî sevdaların sevgisini gonlunden uzaklaştır ki, kalbindeki Allah sevgisi tertemiz hÂle gelsin ve guneş gibi parıldasın” beytinde işaret edildiği bicimde gonul Âlemlerini masivÂnın kirlerinden arındırmışlar, ilÂhî muhabbete engel olacak her turlu arızÂyı gidermişler, mÂnevî hastalıklarını tedavi etmişler ve hakiki mÂnada sevme ve sevilme derecesine ulaşmışlardır. Bu derece, Allah ’ın onları sevmesi, onların da Allah ’ı sevmesidir. Nitekim bir diğer Âyet-i kerîmede, “Gercek mu ’minlerin Allah ’a olan sevgileri, her şeyden daha sağlam ve daha kuvvetlidir” (Bakara 2/165) buyrularak bu gerceğe temas edilmektedir.
Nitekim İbrÂhim Dusukî (k.s.), Allah TeÂl ’ya kulları arasında en sevgili olanların ozeliklerini şoyle sayar:
“Kalbi en temiz olan,
Edep yerlerini koruyan,
Dilini kotulukten saklayan,
Elini kotulukten ceken,
En cok iffetli olan ve affetmeyi pek seven,
Bir de iyilik etmeye ve ikrama koşan,
Sonra gonlu geniş, zikri pek cok olan.” (Velîler Ansiklopedisi, II, 603)
İkincisi; onlar, mu ’minlere karşı son derece alcak gonullu ve şefkatli, kÂfirlere karşı da şiddetli ve onurludurlar. İlÂhî muhabbeti kalplerine yerleştiren bu mumtaz kimseler, taşıdıkları iman ve muhabbetin saikıyla mu ’minlere karşı cok mutevazi ve şefkatli, kÂfirlere karşı ise izzetli ve kuvvetli davranırlar. Bir taraftan sahip oldukları istidat, ilim, makam, mevki, mal ve serveti muslumanların lehine kullanırken, diğer taraftan İslÂm duşmanlarına karşı sert, direncli ve tavizsiz bir duruş sergilerler. Fani menfaatler karşısında izzet, şeref ve onurlarına leke surdurmezler. Zaten imanın ilk meyvesi, sevdiğini Allah icin sevmek, buğzettiğine Allah icin buğzetmek ve ehline merhametli olmaktır. Nitekim mu ’minlerin ozelliklerini beyÂn eden bir diğer Âyet-i kerîmede, “Peygamber ’in beraberinde bulunan mu ’minler kÂfirlere karşı cok sert ve tavizsiz, kendi aralarında gayet merhametlidirler” (Feth 48/29) buyrulur.
Mu ’minin mu ’min kardeşine gostermesi gereken merhamet ve muhabbetin olcusunu anlayabilme bakımından İbrÂhim b. Edhem (k.s.) ’un şu davranışı pek guzeldir:
O, bir adamla arkadaş oldu. Zamanı geldi, ayrılmaları gerekti. Arkadaşı sordu:
“- Uzun zaman arkadaşlık yaptık. Benim bir aybımı gordunse soyle ondan vazgeceyim, beni ikaz et, uyandır…”
Dinledi; şu cevabı verdi:
“Kardeşim, sende bir ayıp gormedim. Beni seni dÂim sevgi gozuyle gordum. Onun icin iyi buldum. Senden her gorduğum de hoştu. Ayıp soruyorsan bana sorma; başkasına sor…” (Velîler Ansiklopedisi, I, 227)
Ucuncusu; onlar Allah yolunda cihÂd ederler. Mallarını ve canlarını seferber ederek ve ellerinde bulunan her turlu imkÂnları kullanarak Allah ’ın dininin tebliğ edilmesi, oğrenilmesi ve yaşanmasını sağlamak icin gayret gosterirler. Resûlullah (s.a.s.) ’in şu davranışı bu hususta ne guzel bir ornektir:
Bir gun Resûlullah (s.a.s.), MuhÂcirler ve EnsÂr ’dan bÂzılarıyla birlikte MuÂz b. Cebel (r.a.) ’ı Yemen ’e vÂli olarak uğurlamaya cıkmıştı. MuÂz (r.a.) binek uzerinde, Allah Resûlu ise onun yanında yaya olarak gidiyordu. Hz. MuÂz:
“–YÂ Resûlallah! Ben binitliyim, Siz ise yayasınız! Ben de inip sizinle ve ashÂbınızla birlikte yurusem olmaz mı?” diye mahcûbiyetini dile getirdi. Onu teskîn eden Efendimiz, kendisini meşgûl eden esas duşuncenin ne olduğunu şoyle ifade buyurdu:
“–Ey MuÂz! Bu adımlarımın, Allah yolunda atılan adımlar olmasını arzu ediyorum.” (DiyÂrbekrî, TÂrihu ’l-hamîs, Beyrut, ts, II, 142)
Dorduncusu; Allah ’ın dinini yaşarken ve tebliğ ederken hicbir kınayanın kınamasından korkmazlar. Korku, bir şeyi yanlış yapma ve neticesinin ne olacağını kestirememe duşuncesinden doğar. Bu kimseler, yaptıklarını bilincli olarak yaptıklarından, Allah ’ın emrine uygun davrandıkları hususunda şupheleri olmadığından ve akıbetin kendi lehlerine tecelli edeceğine inandıklarından dolayı onlarda masiva korkusu omrunu tuketmiştir. Dolayısıyla kimsenin kınamasına da aldırış etmezler. Onların kalplerinde sadece Rablerini razı etme arzusu ve farkında olmadan bu rızÂya mani herhangi bir şey yapma korkusu vardır. Şu beyit Âyetin bahsettiği toplumun guzel hÂlini anlatır:
“Bir kavm ki ciddiyet ile hÂdim-i Hak ’tır,
Her turlu futûhÂt-ı ilÂhîye ehaktır.” (Uskudarlı Tal ’at Bey)
“Eğer bir toplum butun gayret ve ciddiyetiyle CenÂb-ı Hakk ’ın dinine hizmete sarılırsa, şuphesiz onlar her turlu ilÂhî fetihlere layık olurlar.”
Peki, Allah ’ın sevgi ve hoşnutluğunu kazanmış bu seckin mu ’min topluluğun dostları kimdir, kimler olmalıdır:
MÂide Suresi tefsiri icin tıklayınız...
Kaynak: Omer Celik Tefsiri
MÂide Suresi 54. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler icin tıklayınız...
İslam ve İhsan