MÂide Suresi 2. ayeti ne anlatıyor? MÂide Suresi 2. ayetinin meali, Arapcası, anlamı ve tefsiri...MÂide Suresi 2. Ayetinin Arapcası:يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تُحِلُّوا شَعَٓائِرَ اللّٰهِ وَلَا الشَّهْرَ الْحَرَامَ وَلَا الْهَدْيَ وَلَا الْقَلَٓائِدَ وَلَٓا آٰمّ۪ينَ الْبَيْتَ الْحَرَامَ يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِنْ رَبِّهِمْ وَرِضْوَانًاۜ وَاِذَا حَلَلْتُمْ فَاصْطَادُواۜ وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَاٰنُ قَوْمٍ اَنْ صَدُّوكُمْ عَنِ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ اَنْ تَعْتَدُواۢ وَتَعَاوَنُوا عَلَى الْبِرِّ وَالتَّقْوٰىۖ وَلَا تَعَاوَنُوا عَلَى الْاِثْمِ وَالْعُدْوَانِۖ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِ
MÂide Suresi 2. Ayetinin Meali (Anlamı):Ey iman edenler! Allah ’ın dîninin alÂmetlerine, haram aylara, KÂbe ’ye hediye edilen kurbanlık hayvanlar ile onların boyunlarına takılan gerdanlıklara, Rablerinin lutuf ve rızÂsını isteyerek Beyt-i HarÂm ’a gelenlere sakın saygısızlık etmeyin. İhramdan cıktığınız zaman isterseniz avlanabilirsiniz. Mescid-i HarÂm ’ı ziyaretinizi engellediler diye bir topluluğa duyduğunuz ofke, sakın sizi onlara karşı saldırganlık yapmaya sevk etmesin. İyilik ve takvÂda birbirinizle yardımlaşın; gunah ve duşmanlıkta ise yardımlaşmayın. Allah ’tan korkun. Cunku Allah ’ın cezası cok şiddetlidir.
MÂide Suresi 2. Ayetinin Tefsiri:Âyet-i kerîme Dubey‘a oğullarından Hutam hakkında inmiştir. Adı Şurayh b. Dubey‘a el-Kindî idi. Hutam, YemÂme ’den Medine-i Munevvere ’ye Peygamber (s.a.v.) ’i gormeye gelir. Yanındaki atlıları Medine dışında bırakarak yalnız başına Efendimiz ’in huzuruna girer ve: “İnsanları neye davet ediyorsun?” diye sorar. Allah Resûlu (s.a.s.): “Allah ’ın tek ilÂh olduğuna şehÂdet etmeye, namazı kılmaya, zekÂtı vermeye” buyurur. Efendimiz ’in davetini kabul etmiş gorunerek: “Ancak, kabilem icinde kendilerine danışmadan karar veremeyeceğim buyuklerim var, ben onlara geri doneyim, belki musluman olur, onları da size getiririm” der ve oradan ayrılır. Resûl-i Ekrem (s.a.s.) ashÂbına, Hutam yanına girdiğinde: “Yanınıza şeytanın diliyle konuşan bir adam girdi”; cıktığında da: “Bu adam sizin yanınıza kÂfir yuzuyle girmişti, bir zalimin cıkışıyla cıktı. Bu adam musluman filÂn değil” buyurmuştu. Nitekim Hutam Medine ’den cıkarken Medinelilerin otlamak uzere dışarı saldıkları hayvanlarını surup goturur. muslumanlar peşine duşerlerse de kacıp kurtulur, yakalayamazlar. Daha sonra Allah Resûlu (s.a.s.) Umretu ’l-kazÂ[1] icin Mekke-i Mukerreme ’ye girdiğinde YemÂme hacılarının telbiyesini işitir ve ashÂbına: “Bunlar Hutam ve arkadaşları” buyurur. Hutam, Medinelilere ait olup da gasbederek goturduğu hayvanları hacda kurban olmak uzere nişanlamış ve Ka ’be ’de kurban edilmek uzere getirmiştir. Efendimiz ’in yanında bulunan muslumanlar Hutam ’ı yakalamak uzere ona doğru harekete gecince bu Âyet-i kerîme nÂzil olur. (VÂhidi, s. 19; Taberî, CÂmi‘u ’l-beyÂn, VI, 78-79)
Âyet-i kerîmede genelde Allah ’ın butun emirlerine, ozel olarak da hac ve umre ile alakalı bir kısım alÂmet ve işaretlere saygı gosterilmesi, hurmetsizlik edilmemesi istenir. اَلشَّعَائِرُ (şe‘Âir), alÂmet, işaret ve nişan gibi mÂnalara gelen اَلشَّع۪يرَةُ (şa‘îre) kelimesinin coğuludur. “Allah ’ın şe‘Âiri”, CenÂb-ı Hakk ’ın kullardan yerine getirmelerini istediği dinî mukellefiyetler, ibÂdet ve taatlere işaret eden alÂmetlerdir. Mesela ihram, mîkatler, cemreler, Safa ve Merve, Meş‘ar-i Haram, Arafe, tavaf ve sa‘y[2], kurban, tıraş olma ve ihramdan cıkma gibi durumlar hac ve umre icin birer nişÃ‚nedir.
“Haram ay”, savaşın haram olduğu aydır. Hicrî takvime gore bunlar ZilkÂde, Zilhicce, Muharrem ve Recep aylarıdır. اَلْهَدْيُ (hedy), Allah ’a mÂnen yaklaşmak icin veya bir cinÂyetten dolayı kefÂret olarak kesilmek uzere Harem-i Şerif ’e goturulen veya gonderilen kurbana denir. اَلْقَلَائِدُ (kalÂid), gerdanlık mÂnasındaki اَلْقِلَادَةُ (kılÂde) kelimesinin coğuludur. Harem-i Şerif ’e gonderilen kurbanların boyunlarına, kurbanlık olduğunun bilinmesi ve onlara saldırılmaması icin bağlanan nesnelere bu isim verilir. Aynı zamanda boyunlarına gerdanlık takılmış olan kurbanlıklara da “kalÂid” denilir.
Butun bunlara lÂyık oldukları hurmet gosterilmeli; Allah ’tan dunyaya ait bir ticaret ve O ’nun hoşnutluğunu arzulayarak KÂbe ’yi ziyaret etmek isteyenlere de mÂni olunmamalıdır. Ziyaretlerine musaade edilmeli, ozellikle hac aylarında asayişin korunmasına cok daha dikkat gosterilmelidir.
Âyetin, “Mescid-i Haram ’ı ziyaretinizi engellediler diye bir topluluğa duyduğunuz ofke, sakın sizi onlara karşı saldırganlık yapmaya sevk etmesin. İyilik ve takvÂda birbirinizle yardımlaşın; gunah ve duşmanlıkta ise yardımlaşmayın. Allah ’tan korkun. Cunku Allah ’ın cezası cok şiddetlidir” (MÂide 5/2) kısmı, mu ’minleri daima itidalli olmaya, haksızlıktan uzak durmaya; gunah, zulum ve duşmanlıkların onunu almaya ve hep iyilik ve takvÂda yardımlaşmaya yonlendirmektedir. Nitekim muşrikler hicretin 6. yılında umre icin Mekke ’ye gelen muslumanları engelleyerek şehre sokmamışlar, Kabe ’yi tavaf etmelerine musaade etmemişlerdi. An­cak bir yıl sonra muslumanların KÂbe ’yi tavaf etmelerine izin verileceği hukmunu iceren Hudeybiye Antlaşması yapıldı. Âyetten anlaşıldığına gore muşriklerin muslumanlara karşı hasmane tutumları ve bu arada onları buyuk bir hasretle arzuladık­ları Kabe ziyaretinden engellemeleri bazı muslumanları intikam alma duşuncesine sevk etmiş, muslumanlar Mekke ’yi fethederek oranın yonetimini ellerine gecirince bazı kimseler daha once kendilerine kotuluk etmiş olanları cezalandırmak ve ya­pılan kotuluklere misillemede bulunmak istemişlerdi. Ancak Âyet, bu hÂdisenin muslu­manların zulum yapmalarına bir gerekce olamayacağını bildirmiş, onları af ve iyilik yolunu tutmaya teşvik etmiştir.
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) de ummetini her hÂlukÂrda iyilik ve yardım etmeye cağırarak: “Zalim de olsa mazlum da olsa kardeşine yardım et!” buyurmuştur. “Ey Allah ’ın Rasûlu! Kardeşim mazlum ise yardım ederim, zalim ise nasıl yardım edeyim?” diye sorulunca da: “Onu zulmetmekten engellersin, senin ona yardımın budur” cevabını vermiştir. (BuhÂrî, MezÂlim 4)
Allah TeÂlÂ, bu Âyette iyilik uzere yardımlaşmaya teşvik­te bulunup bunu, kendisine karşı takvÂlı olmakla birlikte zikreder. TakvÂda Allah ’ın rızÂsı, iyilik de ise insanların rızÂsı vardır. Dolayısıyla Allah ’ın rızÂsı ile insanları hoşnut etmeyi bir ara­ya getirebilenler, tam mÂnasıyla huzur ve mutluluğu yakalama imkÂnı bulurlar. İyilik ve takv uzere yardımlaş­mak ceşitli şekillerde olabilir. Mesela Âlim ilmi ile, zengin malıyla insanlara yardımcı olur. Yiğit olan kimse de Allah yolunda gosterdiği kahramanlıkla yardımcı olur. HÂsılı muslumanlar, hayatın her alanında birbirini destekleyen ve birbirine yardım eden iki el gibi olmalıdır­lar.
Hz. Ebûbekir ’in şu hÂli bu hususta ne guzel bir misÂldir:
Birgun Allah Resûlu (s.a.s.) ashÂbından yanında bulunanlara:
“–İcinizde bugun kim orucludur?” diye sordu. Hz. Ebûbekir:
“–Ben orucluyum, y Rasûlallah!” dedi. Efendimiz:
“−Bugun kim bir cenÂze namazına iştirÂk etti?” buyurdu. Ebûbekir (r.a.):
“–Ben, y Rasûlallah!” dedi. Peygamber Efendimiz:
“–Bugun kim bir yoksul doyurdu?” diye sordu. Hz. Ebûbekir:
“–Ben, y Rasûlallah!” dedi. Fahr-i KÂinat (s.a.s.) Efendimiz:
“–Bugun bir hasta ziyÂretinde bulunanınız var mı?” diye sordu. Yine Ebûbekir (r.a.):
“–Ben, ey Allah ’ın Rasûlu!” dedi. Bunun uzerine Allah Resûlu (s.a.s.) şoyle buyurdu:
“–Kim bu sÂlih amelleri bir araya getirirse o mutlaka cennete girer.” (Muslim, FedÂilu ’s-SahÂbe 12)
Nitekim şÃ‚ir şu oğudu verir:
“Olmak istersen du Âlemde saîd
Kıl takarrub hayre, ol şerden bÂid.” (Mehmed Es‘ad)
“Dunyada da, Âhirette de mesut olmak ve Allah ’ı hoşnut etmek istiyorsan dÂim iyilik peşinde koş ve kotuluklerden uzaklaş.”
Birinci Âyette işaret edildiği uzere eti haram olan hayvanlar hakkında buyruluyor ki:
[1] Umretu ’l-kaza: Resûlullah (s.a.s.) ashabıyla birlikte hicretin altıncı yılı Hudeybiye seferinin gercekleştiği sene yapamadıkları, ancak bir yıl sonra yedinci yılda kaza ederek yaptıkları umre.

[2] Mîkat: İhrama girilen yerler. Cemre: Min ’da şeytan taşlamak uzere atılan taşlar. Tavaf: İbadet kastıyla KÂbe ’nin etrafında donme. S‘ay: Saf ile Merve arasında yuruyuş.


MÂide Suresi tefsiri icin tıklayınız...
Kaynak: Omer Celik Tefsiri
MÂide Suresi 2. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler icin tıklayınız...
İslam ve İhsan