Âl-i İmrÂn Suresi 103. ayeti ne anlatıyor? Âl-i İmrÂn Suresi 103. ayetinin meali, Arapcası, anlamı ve tefsiri...Âl-i İmrÂn Suresi 103. Ayetinin Arapcası:وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَم۪يعًا وَلَا تَفَرَّقُواۖ وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ كُنْتُمْ اَعْدَٓاءً فَاَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَاَصْبَحْتُمْ بِنِعْمَتِه۪ٓ اِخْوَانًاۚ وَكُنْتُمْ عَلٰى شَفَا حُفْرَةٍ مِنَ النَّارِ فَاَنْقَذَكُمْ مِنْهَاۜ كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمْ اٰيَاتِه۪ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ
Âl-i İmrÂn Suresi 103. Ayetinin Meali (Anlamı):Ey mu ’minler! Hepiniz birlikte Allah ’ın ipine sımsıkı sarılın ve ayrılığa duşmeyin. Allah ’ın size olan şu nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize duşmandınız; derken Allah kalplerinizi kaynaştırdı da O ’nun bu nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Ateşten bir cukurun tam kenarında idiniz, fakat Allah sizi oraya duşmekten kurtardı. Doğru yolu bulasınız diye, Allah size Âyetlerini işte boyle acıklıyor.
Âl-i İmrÂn Suresi 103. Ayetinin Tefsiri: “Allah ’ın ipi”nden maksat, “Allah ’a yaklaşmaya vesile olabilecek her turlu vasıta”dır. Bunun da başında şuphesiz “Kur ’an ve İslÂm” gelmektedir. Nitekim Allah Resûlu (s.a.s.):
“Kur ’an, Allah ’ın gokyuzunden yeryuzune sarkıtılmış ipidir.” (Tirmizî, MenÂkıb 31; Ahmed b. Hanbel, Musned, III, 14, 17)
“Fitnelerden kurtuluş yolunu gosteren elbette Allah ’ın Kitabı ’dır. Onda sizden oncekilerin kıssası, sizden sonrakilerin haberi ve aranızdaki meselelerin hukmu vardır... O, Allah ’ın sağlam ipidir” (Tirmizî, FezÂilu ’l-Kur ’an 14) acıklamalarıyla Kur ’Ân-ı Kerîm ’i “Allah ’ın ipi” olarak soz eder.
Dolayısıyla Âyet, hep birlikte Allah ’ın, insanlığın kurtuluşu icin gonderdiği Kur ’Ân-ı Kerîm ’e ve onun uzerine bin edilen İslÂm nizamına butun gucumuzle sımsıkı sarılmamızı; itikat, ibÂdet, ahlÂk ve muamelÂtla ilgili tum emir ve yasaklarını dikkate alarak yaşamamızı; onun etrafında birbiriyle kenetlenmiş sağlam bir İslÂm toplumu oluşturarak asla ayrılığa duşmememizi emretmektedir. İslÂm dini tevhid anlayışı uzere kurulmuştur. İslÂm, inanc bakımından herkesi Allah ’ın birliği duşuncesi etrafında toplamayı hedeflediği gibi, cemaatle namaz, Cuma ve bayram namazları ve hac gibi ibÂdetlerle amel yonunden de birlik ve beraberliği gercekleştirmeye calışmaktadır. Zira fiillerdeki birlik, kalplerin birliğine sebep olmaktadır. Allah ’tan hakkiyle korkmak, İslÂm ’a uygun yaşamak ve musluman olarak olebilmek icin boyle bir İslÂm toplumuna ihtiyac vardır. Ayrıca dunya hayatında fert ve toplum olarak ayakta durabilmek, duşmanların maddi ve mÂnevî baskılarına dayanabilmek ve İslÂm toplumu olarak bizden beklenen sorumluluğu yerine getirebilmek icin de boyle bir beraberlik zaruridir. Cunku birlik ve beraberliği zayi olmuş toplumların, kısa zamanda dağıldıkları ve her şeylerini kaybettikleri tarihî bir gercektir. Mehmet Akif bu gerceğe şoyle işaret eder:
“Girmeden tefrika bir millete, duşman giremez,
Toplu vurdukca yurekler onu top sindiremez.”
Esasen, Allah ’ın insanlara olan nimetleri hem dunyevî hem de uhrevîdir. Daha once birbirine duşman olan kişi, kabile ve toplumların İslÂm nimeti ve imanın birleştirici vasfı sayesinde kalpleri birbirine ısınarak kardeş olmaları dunyevi bir nimettir. Nitekim Medine ’de bulunan ve aynı soydan gelen Evs ve Hazrec kabileleri, İslÂm gelmeden once aralarına sokulan duşmanlık sebebiyle birbiriyle savaş halinde idiler. Hatta bu savaş bir asırdan fazla surmuştur. Fakat İslÂm ’ın gelmesiyle duşmanlıklar son bulup, birbirine merhamet eden ve birbiri hakkın da iyi duşunen kardeşler haline gelmişlerdir. Bunun ornekleri, tarih boyunca cokca yaşanmıştır. “Ateşten bir cukurun kenarından kurtulmak” ise “cehenneme duşmeye sebep olan kufurden kurtulmak” mÂnasında olduğu icin uhrevi bir nimettir. Burada cehennem, icinde ateşin bulunduğu cukura, kufurleri sebebiyle insanların cehenneme mustehak olmaları da, ateş cukurunun kenarına gelmelerine benzetilmiştir. Eğer onlar, kufur uzere olselerdi mutlaka cehenneme duşeceklerdi. Fakat tam o cukura duşmek uzereyken İslÂm sayesinde Allah onları hidÂyete erdirmiş ve cehennemden kurtarmıştır. Bunlar, hidÂyete ermek isteyen fert ve toplumlar icin birer ornek ve ibrettir.
Ancak insanların irşadı ve hidÂyeti kendiliğinden gercekleşmeyecektir. Bu vazîfeyi yerine getirecek ehliyetli ve salÂhiyetli murşitlere; İslÂm ’ı hem ilimleriyle hem irfanlarıyla hem de ahlÂkın zirvesindeki temsil kabiliyetleriyle tebliğ edecek, yurekleri aşk, vecd, ihlas ve samimiyet dolu seckin davetcilere ihtiyac vardır. Bu sebeple buyruluyor ki:
Âl-i İmrÂn Suresi tefsiri icin tıklayınız...
Kaynak: Omer Celik Tefsiri
Âl-i İmrÂn Suresi 103. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler icin tıklayınız...
İslam ve İhsan