
İnşirÂh Suresi 2. ayeti ne anlatıyor? İnşirÂh Suresi 2. ayetinin meali, Arapcası, anlamı ve tefsiri...İnşirÂh Suresi 2. Ayetinin Arapcası:وَوَضَعْنَا عَنْكَ وِزْرَكَۙ
İnşirÂh Suresi 2. Ayetinin Meali (Anlamı):Uzerinden kaldırıp atmadık mı o cok ağır yukunu:
İnşirÂh Suresi 2. Ayetinin Tefsiri:Yuce Allah, Habîb-i Ekrem ’ine olan lutuflarını sayarak, onun bir taraftan risÂletin ağır yuku, diğer taraftan da muşriklerden gelen aşırı baskılar altında daralan gonlunu teselli ediyor, ferahlatıyor, huzura kavuşturuyor.
Burada Efendimiz (s.a.s.) ’e ihsan edilen uc buyuk ilÂhî nimet hatırlatılır:
› CenÂb-ı Hak onu şerh-i sadra nÂil kılmıştır.
اَلشَّرْحُ (şerh), acma, genişletme; اَلصَّدْرُ (sadr) goğus anlamındadır. “Şerh-i sadr” ise, goğsu acıp genişletmek demektir. Allah tarafından bahşedilecek gonul rahatlığı, ilÂhî bir nûr ve ruh ile onu geniş hale getirmektir. Şerh-i sadr ’dan asıl maksad, neticesi mÂrifet ve itaat olan manevî bir genişlemedir. Bu yolla kalpten Allah rızÂsından başka butun tasa ve duşunceler cıkar. Boylece kalp, ne dunyalık bir şey umar, ne de dunya ile alakalı bir şeyden korkar. Bilindiği uzere kalbin dunyaya arzu duyması onun, aileye, coluk cocuğa, onların faydasına olan şeyleri elde edip zararına olanları defetmeğe bağlanıp kalmasıdır. Korkusu ise, duşmanlarından korkmasıdır. Allah kulun kalbini genişletince onun gozunde dunyalık her şey değerini yitirir; bunların sivrisinek kadar kıymeti kalmaz. Boylece ne onlara rağbet eder, ne de onlardan korkar. Allah ’ın dışında her şey, onun gozunde adeta yok hukmunde olarak kalbi butunuyle Allah ’ın rızÂsını kazanmaya yonelir. Şu hadis-i şerif bu hakikati anlatır:
Bir gun ashÂb-ı kirÂm Efendimiz (s.a.s.) ’e:
“− Ey Allah ’ın Rasûlu! Goğus acılır mı?” diye sordular. Peygamberimiz (s.a.s.):
“− Evet” buyurdu. Onlar:
“− Alameti nedir?” diye sorduklarında ise Efendimiz:
“− Aldanma yurdundan uzaklaşmak, ebediyet yurduna yonelmek ve gelmeden once olum icin hazırlık yapmaktır” şeklinde cevap verdi. (Taberî, CÂmi‘u ’l-beyÂn, VIII, 37)
Buna gore “şerh-i sadır”dan maksat, Peygamberimiz (s.a.s.) ’in goğsunun mÂnevî bir inşiraha kavuşmasıdır. Resûl-i Ekrem (s.a.s.), peygamberliğin ilk sıralarında karşılaştığı şiddetli duşmanlıklar ve engellemeler yuzunden goğsu daralmış, insanlar ve cinlerle uğraşmak once ona zor ve ağır gelmişti. Fakat Allah TeÂl ona yardım ve inÂyetini gonderdi. Goğsunu genişletti. Boylece o, butun zorlukları aşma gucu ve imkÂnı buldu. Yuklenmiş olduğu her meşakkat gozunde kuculdu. Kalbinden butun keder ve duşunceler cıktı. Orada tek duşunce olarak yalnız Rabbini razı etme duşuncesi kaldı. Şu halde “goğsun genişletilmesi”, Efendimiz ’in, dunyanın değersizliğini ve esas hayatın Âhiret hayatı olduğunu tam olarak bilmesidir. “Allah, kimi doğru yola erdirmek isterse onun goğsunu İslÂm ’a acar…” (En‘Âm 6/125) ayeti de bu mÂnadadır. Bu sebepledir ki, İbn Abbas (r.a.) “Elem neşrah...” ayetini, “Allah onun goğsunu İslÂm ’a actı” şeklinde tefsir eder. (bk. BuhÂri, Tefsir 94)
› Belini catırdatan yuku kaldırmıştır.
Burada kullanılan اَلْوِزْرُ (vizr) kelimesinin hem “gunah”, hem de “ağır yuk” mÂnası vardır. Efendimiz (s.a.s.) ’in hÂline uygun olanı “ağır yuk” olarak anlaşılmasıdır. Cunku Resûlullah (s.a.s.) ’in peygamberlik oncesi hayatı da cok nezih gecmiştir. Asla putlara tapmamış, İslÂm ’ın gunah saydığı hicbir iş yapmamıştır. Nubuvvetten sonra, Kur ’Ân-ı Kerîm ’de de zaman zaman işaret edildiği uzere bazı ictihat hataları olmuşsa da, bunlar gunah değil, ecir ve sevap vesilesidir. Dolayısıyla burada Efendimiz (s.a.s.) ’in sırtından kaldırılan yuk, arasında yaşadığı toplumun inanc ve ahlÂk yo­nunden icine duştuğu fecî durumdan dolayı duyduğu ıstıraptır. CenÂb-ı Hak, ona gonderdiği vahiyle bu yuku onun sırtından kaldırmış, ona ne yapacağını oğretmiştir. Ayrıca Peygamberimiz İslÂm ’ı tebliğ ederken duşmanların cok şiddetli tepkileriyle karşılaşıyordu. BÂtıla karşı verdiği bu cetin mucadelede bircok ilÂhî yardım ve inayete mazhar kılınarak, belini catırdatan o ağır yuk hafifletilmiştir.
› Şan ve şerefini yuceltmiştir.
Allah Resûlu (s.a.s.), peygamberlikten once toplum icinde yaşayan diğer fertlerden bir fertti. Tanınmış, meşhur biri değildi. Allah TeÂl ona nubuvvet ve risÂlet vererek şÃ‚nını yuceltti. Kısa zamanda unu arttı. muslumanların sayısı arttıkca onun unu de arttı. Henuz hayattayken tum Arabistan halkının gonlunde onun muhabbeti carpmaya başladı. VefÂtından sonra da şanı şohreti tum dunyaya yayıldı. Gun gectikce ona inananlar artmakta ve onun emsalsiz şahsiyeti daha iyi anlaşılmaktadır. Dunyada iki milyara yakın musluman her namazda ona salavat okumakta, namaz dışında da ona milyonlarca salÂt ve selÂm gondermektedir. Gunde beş vakit dunyanın her bir yerinde aralıksız okunan ezanlarda Allah TeÂl ’nın ismiyle beraber onun ismi de ufuklarda cınlamaktadır. Kelime-i şehÂdette Rabbimizin zikriyle onun zikri de buyuk bir iman, saygı ve edeple tekrarlanıp durmaktadır. Kur ’an ona itaati Allah ’a itaat saymıştır. (bk. Nis 4/80) Onun Âlemlere rahmet olarak gonderildiğini ilan etmiştir. (bk. Enbiy ’ 21/107) Gokyuzun­de melekler, yeryuzunde muminler tarafından hurmetle anılmaktadır. (bk. AhzÂb 33/56) İşte ona nasip edilen bu cihanşumûl şeref, tÂzim ve muhabbet, Allah ’ın ona buyuk bir lutfu ve rahmeti, “onun zikrini yuceltmesi”nin pek hayırlı bir neticesidir.
Oyleyse şunu hatırdan cıkarmamak gerekir ki:
İnşirÂh Suresi tefsiri icin tıklayınız...
Kaynak: Omer Celik Tefsiri
İnşirÂh Suresi 2. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler icin tıklayınız...
İslam ve İhsan