
Âl-i İmrÂn Suresi 66. ayeti ne anlatıyor? Âl-i İmrÂn Suresi 66. ayetinin meali, Arapcası, anlamı ve tefsiri...Âl-i İmrÂn Suresi 66. Ayetinin Arapcası:هَٓا اَنْتُمْ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ حَاجَجْتُمْ ف۪يمَا لَكُمْ بِه۪ عِلْمٌ فَلِمَ تُحَٓاجُّونَ ف۪يمَا لَيْسَ لَكُمْ بِه۪ عِلْمٌۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ
Âl-i İmrÂn Suresi 66. Ayetinin Meali (Anlamı):Haydi diyelim ki hakkında biraz bilginiz olan konuda tartıştınız; bu bir nebze normal karşılanabilir. Peki, ne diye bilmediğiniz hususlarda tartışıyorsunuz? Halbuki gerceği Allah bilir, siz ise bilmezsiniz.
Âl-i İmrÂn Suresi 66. Ayetinin Tefsiri:Necran hıristiyanları heyeti ile yahudi hahamları, Allah Resûlu (s.a.s.) ’in huzurunda munÂkaşa ettiler. Hahamlar, “İbrÂhim ancak bir yahudi idi” dediler. Hıristiyanlar ise, “İbrÂhim ancak bir hıristiyandı” dediler. İki taraf da iddialarını ispatlayabilmek icin deliller getirmeye calıştılar. Bu hÂdise uzerine Allah Teal bu Âyet-i kerîmeleri indirdi. (Taberî, CÂmi‘u ’l-beyÂn, III, 414)
Ehl-i kitabın elinde bulunan Tevrat ve İncil ’de Hz. Mûs ve Hz. İsa hakkında bir kısım bilgiler mevcuttu. Dolayısıyla onlarla ilgili olarak fikir beyÂnında bulunmaları ve munÂkaşa etmeleri bir nebze normal karşılanabilirdi. Fakat bu kitaplarda Hz. İbrÂhim hakkında hicbir bilgi mevcut değildir. Cunku bu kitaplar, ismi gecen şahıstan uzun zaman sonra indirilmiştir. “Yahudi” ve “hıristiyan” kelimeleri de sonraları ortaya cıkmış ve Hz. İbrÂhim ile hic alakası olmayan isimlerdir. O halde kişinin, hakkında hicbir bilgiye sahip olmadığı bir hususta munÂkaşa etmesi son derece yanlış ve mantıkî olarak da tutarlı değildir. Aklını calıştıran, boyle bir tartışmanın tuhaflığını derhal kavrar ve yanlışından vazgecer.
Ehl-i kitabın Hz. İbrÂhim hakkındaki iddiaları sağlam bir bilgiye dayanmadığına gore, bu hususta şuphesiz en doğru bilgiyi Peygamberimiz ’e gelen ilÂhî vahiy haber verecektir. Buna gore Hz. İbrÂhim ne yahudi, ne hıristiyan ne de muşrikti. O, tevhid anlayışına yurekten bağlı, Allah ’a teslim olmuş bir mu ’mindi. Dolayısıyla Hz. İbrÂhim ’e yakın olmak ve onun itibarından yararlanmak icin, onun getirdiği ve her donemde gelen peygamberler tarafından da aynen tebliğ edilen tevhid inancına donmek, geniş anlamıyla İslÂm dairesine girerek her haliyle Allah ’a teslim olmuş bir kul olmak gerekir. Zira Kur ’an ’ın da beyÂn ettiği gibi, Hz. İbrÂhim ’e en yakın olanlar, onun tebliğ ettiği dine gonulden tabi olanlardır. Yine aynı mustakîm cizginin devamı olan İslÂm ’ı ve Kur ’an ’ı butun insanlığa tebliğ eden son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.) ve ona butun yurekleriyle inanıp tabi olan mu ’minler, Allah ’ın dostu Hz. İbrÂhim ’e yakın olma şerefine eren bahtiyarlardır. Allah ’a yakın olabilmenin yolu da budur. Bu hedef, peygamberin getirdiği mesaja kulak vermek ve onun orneklediği hayat tarzını benimsemek ve tıpkı peygamberin yaptığı gibi Allah ’ın varlığına ve birliğine yurekten inanarak yalnız O ’na kulluk etmekle gercekleşir. NihÂyetinde Allah ’ın dostluğuna erebilme imkÂnı doğar.
Fakat anlaşılan o ki Ehl-i kitabın boylesine hayırlı bir yola girmeye hic niyetleri yoktur. Kendileri bunu kabul etmedikleri gibi, mu ’minleri de Allah yolundan uzaklaştırmaya calışmışlardır:
Âl-i İmrÂn Suresi tefsiri icin tıklayınız...
Kaynak: Omer Celik Tefsiri
Âl-i İmrÂn Suresi 66. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler icin tıklayınız...
İslam ve İhsan