Âl-i İmrÂn Suresi 40. ayeti ne anlatıyor? Âl-i İmrÂn Suresi 40. ayetinin meali, Arapcası, anlamı ve tefsiri...Âl-i İmrÂn Suresi 40. Ayetinin Arapcası:قَالَ رَبِّ اَنّٰى يَكُونُ ل۪ي غُلَامٌ وَقَدْ بَلَغَنِيَ الْكِبَرُ وَامْرَاَت۪ي عَاقِرٌۜ قَالَ كَذٰلِكَ اللّٰهُ يَفْعَلُ مَا يَشَٓاءُ
Âl-i İmrÂn Suresi 40. Ayetinin Meali (Anlamı):Zekeriya: “Rabbim! Bana ihtiyarlık gelip catmışken ve hanımım da kısırken, benim nasıl oğlum olabilir?” dedi. Rabbi de: “İşte Allah, dilediğini boyle yapar” buyurdu.
Âl-i İmrÂn Suresi 40. Ayetinin Tefsiri:Hz. Zekeriya, Meryem ’in yanında gorduğu hÂrikulÂde hallerden etkilenerek, kendisi ihtiyar ve hanımı da kısır olmasına rağmen CenÂb-ı Hak ’tan temiz bir zurriyet, sÂlih bir evlat istedi. Allah TeÂl da, onun duasını kabul buyurdu ve kendisine Yahy ’yı ihsan etti. 39. Âyet-i kerîmede Hz. Yahy ’nın dort muhim hususiyetine dikkat cekilmektedir:
Allah ’tan bir kelime olan Hz. İsa ’yı tasdik edici olması. Hz. İsa, babasız bir şekilde sırf Allah TeÂl ’nın “Ol!” emriyle dunyaya geldiği icin “kelime” olarak isimlendirilmiştir. Bu tasdik, Yahy ’nın ana karnına duşmesiyle başlamıştır. Cunku hayız ve nifastan kesilmiş, kısır, cok ihtiyar bir kadının hamile kalması ÂdetullÂha aykırı bir durumdur. Dolayısıyla YahyÂ, Cenab-ı Hakk ’ın Âdete aykırı şeyler yaratabileceğine ve dilediğini yapabileceğine fiilen bir şÃ‚hittir. Şu halde burada Meryem ’in de, normal şartların dışında hamile olabileceğini bir tasdik sozkonusudur.
Seyyid olması. Hz. Yahy mu ’minlerin efendisi; ilim, hilim, kerem, ibÂdet ve takv hususlarında toplumun onderi; bÂtıla tenezzul etmeden en guzel şekilde insanların rızÂsını kazanabilen; yaşıtlarına ustun ve liderliğe layık bir insandı. Cunku o, hicbir hatÂya bulaşmamış, hicbir gunahla kınanmamış ve hicbir mÂsiyeti de arzu etmemiştir.
Hasûr olması. اَلْحَصُورُ (hasûr); nefsine hÂkim; kudreti olduğu halde nefsini butun şehvetlerden, arzulardan hapseden, muhÂfaza eden, bunu fazlasıyla ve lÂyıkıyla yapan demektir.
SÂlihlerden bir peygamber olması. اَلصَّلَاحُ (salÂh), hayrın her turlusunu icine alan bir sıfattır. Hz. YahyÂ, peygamberlerin sulbunden gelmiş, sÂlihler icinde yetişmiş ve vakti geldiğinde de ilÂhî vahye mazhariyetle peygamberlik rutbesine erişmiştir.
Zekeriya (a.s.), melekler tarafından kendisine verilen mujdeye cok sevinmiş, imkÂnsız gibi gozuken bir şeyin gercekleşecek olmasına hayretini gizleyememiş, hamileliğin gercekleştiğine dair kendisine bir alametin gosterilmesini istemiştir. Bu, sadece aciz bir kul olarak merakını gidermek icin dile getirdiği bir talepti. Cunku hamilelik gizli bir durumdu ve o zamanın tıbbî imkÂnlarıyla bugunku gibi hamileliği hemen tesbit mumkun değildi. Bu talep uzerine Allah TeÂl da ona, işaretle anlaşmanın dışında insanlarla uc gun konuşamama gibi bir alÂmet vermiştir. Âyetin devamında ise, “Bu esnÂda Rabbini cok zikret ve O ’nu sabah akşam tesbih et” (Âl-i İmrÂn 3/41) buyrulmuş, ozellikle bu uc gunluk sure icerisinde Allah ’ın fazıl ve kereminin hÂsıl olması icin Rabbini cokca zikretmesi istenmiştir. Ancak bir taraftan “konuşmama”, diğer taraftan ise “zikirle” emredilmesiyle alakalı olarak iki farklı tefsir yapılabilir:
Birincisi; bu konuşmama sadece dunya işleriyle alakalı idi. Fakat Allah ’ı zikir ve tesbih konusunda ise dili normal olarak calışıyordu. Gorulduğu uzere bu da ayrı bir mûcizedir.
İkincisi; buradaki cok cok zikirden maksat kalple zikirdir. Zekeriya (a.s.), diliyle sukût etmekle birlikte, kalbiyle daima zikir hÂlinde bulunmak ve Allah ’ı asla unutmamakla emrolunmuştur. (Fahreddin er-RÂzî, MefÂtîhu ’l-gayb, VIII, 37)
Burada soz tekrar Hz. Meryem ’e gelmektedir:
Âl-i İmrÂn Suresi tefsiri icin tıklayınız...
Kaynak: Omer Celik Tefsiri
Âl-i İmrÂn Suresi 40. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler icin tıklayınız...
İslam ve İhsan