
Bakara Suresi 201. ayeti ne anlatıyor? Bakara Suresi 201. ayetinin meali, Arapcası, anlamı ve tefsiri...Bakara Suresi 201. Ayetinin Arapcası:وَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ رَبَّنَٓا اٰتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الْاٰخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
Bakara Suresi 201. Ayetinin Meali (Anlamı):Bazı insanlar da: “Rabbimiz bize dunyada da iyilik ver, Âhirette de iyilik ver ve bizi cehennem azÂbından koru” derler.
Bakara Suresi 201. Ayetinin Tefsiri: “Hums” yani kahramanlar, yiğitler diye anılan Kureyş ve muttefikleri vakfeyi sadece Muzdelife ’de yapıyor: “Biz ehlullahız; Allah ’ın has kullarıyız. O ’nun Harem ’inde oturanlarız. Harem ’den dışarı cıkamayız” diyorlar ve ArafÂt ’ta diğer insanlarla birlikte vakfe yapmayı kendileri icin kucukluk sayıyorlardı. Cunku ArafÂt “helÂl” bolgeydi; Harem bolgesinin dışındaydı. Diğer Araplar ise Hz. İbrÂhim ’in dinine uyarak ArafÂt ’ta vakfe yapıyorlardı. İnsanlar sel gibi Arafat ’tan boşanıp gelince, Kureyş ve yandaşları Muzdelife ’den cıkıyorlardı. Bu Âyetle Allah TeÂlÂ, onlara ArafÂt vakfesini emrettiği gibi, ArafÂt ’tan cıkışlarının da diğer insanlarla birlikte olmasını istemiştir. (BuhÂrî, Tefsir 2/35)
198 ve 199. Âyetler, bir taraftan muslumanların arefe gunu Arafat ’ta bir butun olarak vakfe yapmalarını, oradan bir mahşer topluluğu gorunumunde, Allah ’ı zikrederek, O ’ndan af ve mağfiret talep ederek Muzdelife ’ye doğru akmalarını, oradan da yine Min ’ya doğru kitleler halinde hareket etmelerini emretmekte; diğer taraftan da o buyuk kalabalığın bir bolgeden diğerine seller gibi boşanıp akmasını tasvir etmektedir.
İslÂm ’dan once Araplar, hac amellerini tamamladıktan sonra Min ’da belli bir yerde otururlar, atalarını yÂd ederler ve onlarla ovunme yarışına girerlerdi. 200. ayetle bu yanlış Âdet kaldırılmakta, bunu yerine muslumanlar daha kuvvetli ve daha coşkulu bir şekilde Allah TeÂl ’yı zikre davet edilmektedir. (Taberî, CÂmi‘u ’l-beyÂn, II, 404) Dolayısıyla hac ile elde edilen ahlÂkî guzellikler, manevî yucelikler ve kudsî intibalar hacdan sonra da devam ettirilmelidir. muslumanlar, bu ulvî ibÂdetle elde ettikleri bilgi, irfan ve tecrube ile, şirkin butun izlerini silip tevhidin hakikatine doğru yol almalı, nefsin her turlu şehvet ve gururunu kırmalı, ruhlarındaki hakikati idrake engel olacak lekeleri temizlemeli ve zikir, dua, istiğfar ve tazarrû ile daimî bir surette sadece Allah ’a yonelmelidirler.
200. Âyetin devamında Allah ’tan sağlık, bolluk, cocuk gibi sadece dunyalık şeyler isteyen, Âhiretle alakalı hicbir talepleri olmayan kimseler kınanmaktadır. Boyleleri icin Âhirette, herhangi bir sevap, nimet veya guzelliğin sozkonusu olmadığı haber verilir. Nitekim bu mÂnayı acıklayan diğer Âyet-i kerîmelerde şoyle buyrulur:
“Dunya hayatını, onun goz kamaştırıcı susunu ve şatafatını arzulayanlara, bu gayeye yonelik yaptıkları calışmaların karşılığını dunyada tastamam veririz. Onlar bu hayatta hicbir haksızlığa uğratılmazlar. Fakat onlar oyle kimselerdir ki, kendileri icin Âhirette ateşten başka bir şey yoktur. Dunyada yaptıkları şeyler orada tamamen boşa gidecektir. Cunku, iyilik nÂmına yaptıkları işler, inanc ve iyi niyetten yoksun olduğu icin, hicbir değer taşımamaktadır.” (Hûd 11/15-16)
“…Kim de Âhireti bırakıp sadece dunya kazancını isterse ona da ondan bir parca veririz; fakat onun Âhirette bir nasîbi olmaz.” (Şûr 42/20)
201-202. Âyetlerde ise Allah ’tan hem dunya hem de Âhiret iyiliğini isteyenler ve cehennem azÂbından Allah ’a sığınanlar methedilir ve dunyada yaptıkları sÂlih amellerin, dua ve istiğfarların mukafatının Âhirette onlara verileceği mujdelenir.
201. Âyette gecen حَسَنَةٌ (hasene) lugatte “iyilik ve guzellik” mÂnasına gelir. Elde edilince insanı sevindiren butun nimetleri ifade eder. Bununla birlikte tefsirlerde “hasene”ye şu mÂnalar verilmiştir: “Dunyadaki hasene; sÂlih insanların Allah ’tan istedikleri sıhhat, yeterli maişet ve hayırlı işlerde muvaffakiyettir. Âhiretteki hasene ise Âhiret sevabıdır.” (Zemahşerî, el-KeşşÃ‚f, I, 121) “Dunyadaki hasene; mal, ilim ve Kur ’an ’ı anlamaktır. Âhiretteki ise cennettir.” (Taberî, CÂmi‘u ’l-beyÂn, II, 410)
Allah Resûlu (s.a.s.) bu duayı cok okur (BuhÂrî, DeavÂt 55) ve okunmasını tavsiye ederdi. (Muslim, Zikir 23) Nitekim Enes (r.a.) ’ın anlattığı şu hÂdise buna guzel bir misal teşkil eder:
Resûlullah (s.a.s.) son derece zayıflamış bir hastayı ziyÂret etti ve:
“–Allah ’a bir şey icin dua ediyor musun veya O ’ndan bir şey istiyor musun?” diye sordu. Hasta:
“–Evet; «Allahım! Bana Âhirette vereceğin cezayı bu dunyada hemen peşin olarak ver!» diye dua ediyorum” cevÂbını verdi. Allah Resûlu (s.a.s.) şoyle buyurdu:
“–SubhÂnallah! Senin buna gucun yetmez. «Rabbimiz bize dunyada da iyilik ver, Âhirette de iyilik ver ve bizi cehennem azÂbından koru!»(Bakara 2/201)diye dua etsen olmaz mı?”
Bunun uzerine adam bu duayı yaptı ve şifa buldu. (Muslim, Zikir 23; Tirmizî, De‘avÂt 71/3487)
Haccın amellerinden olan Min ’da şeytan taşlama ve teşrik tekbirleriyle ilgili olarak da şoyle buyruluyor:
Bakara Suresi tefsiri icin tıklayınız...
Kaynak: Omer Celik Tefsiri
Bakara Suresi 201. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler icin tıklayınız...
İslam ve İhsan