Bakara Suresi 181. ayeti ne anlatıyor? Bakara Suresi 181. ayetinin meali, Arapcası, anlamı ve tefsiri...Bakara Suresi 181. Ayetinin Arapcası:فَمَنْ بَدَّلَهُ بَعْدَ مَا سَمِعَهُ فَاِنَّمَٓا اِثْمُهُ عَلَى الَّذ۪ينَ يُبَدِّلُونَهُۜ اِنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌۜ
Bakara Suresi 181. Ayetinin Meali (Anlamı):Kim bu vasiyeti işittikten sonra değiştirirse, şuphesiz bunun gunahı onu değiştirenlerin uzerinedir. Şuphesiz Allah işitendir, bilendir.
Bakara Suresi 181. Ayetinin Tefsiri:اَلْوَصِيَّةُ (vasiyet) kelimesi, bir kimsenin olmesi veya bir yolla ortadan kaybolması halinde, geride kalanlardan bir şey yapmalarını istemesidir. Dinî bakımdan bu kelime kullanılış bicimine gore, “oldukten sonra malına başkasını mÂlik kılmak” veya “oldukten sonra malında ve cocuklarının menfaatleri hususunda tasarruf yetkisini başkasına havale etmek” mÂnasına gelir. Burada birinci mÂnada kullanılmıştır. Yine Âyetteki اَلْخَيْرُ (hayır) kelimesi, sozlukte “faydalanılan herhangi bir şey” mÂnasında olup Âlimlerin ittifakıyla, “mal” demektir. Bunun, hangi miktarda olacağı belirtilmemekle beraber, en azından kendisinden vasiyet yapılacak bir miktarda olması gerekir.
Miras ayetleri inmeden once nÂzil olan bu ayetlerde vasiyetin kimlere ve ne şekilde yapılacağı beyÂn edilmektedir. Tefsirlerimizde Âyetin iniş sebebiyle alakalı olarak şoyle bir durum tespiti yapılmaktadır:
CÂhiliye doneminde insanlar, gosteriş yapmak, ovulmek ve şeref sahibi olarak bilinmek icin uzak kimselere mallarını vasiyet ederler, diğer taraftan fakir olan akrabalarını ihmÂl ederlerdi. Allah TeÂl bu Âyeti indirerek, soz konusu kimseler hak­kında vasiyette bulunmayı vÂcib kılmıştır. Boylece insanları daha once alışkanlık haline getirdikleri bu durumdan menedip, akraba olmayan insanlara yapılan yardımları ana, baba ve yakın akrabaya cevirmeyi murad etmiştir. (Fahreddin er-RÂzî, MefÂtîhu ’l-gayb, V, 52)
İctimai şartlar, hikmet ve maslahatların gerektirdiği kadar bu Âyetle amel edildikten sonra Nis sûresindeki ana, baba ve diğer akrabaların mirastan alacakları payları net bir şekilde belirleyen Âyetlerle (bk. Nis 4/11-12) bu Âyetin hukmu sınırlandırılmıştır. Bunun uzerine Peygamber Efendimiz de: “Allah TeÂlÂ, her hak sahibine hakkını vermiştir. Artık bundan sonra vÂris lehine vasiyet yoktur” (Ebû DÂvûd, VesÂy 6; Tirmizî, VesÂy 5) buyurmuştur.
Vasiyet yoluyla verilen mallar, vasiyet edenin verdiklerine bir bağışıydı. Miras ayetleriyle, Allah TeÂl her hak sahibinin hakkını belirtmiştir. Şuphesiz Allah ’ın verdiği, vasiyet edenin verdiğinden daha ustundur. Durum boyle olunca, varis olabileceklere vasiyette bulunmaya gerek kalmamıştır. Fakat isteyen, farz veya vacip olmamakla beraber, vÂrisleri dışında kalan yakın veya uzak diğer şahıslara vasiyette bulunabilir. Bu yasaklanmış değildir.
Yapılan vasiyeti duyanlar ve gorenlere buyuk bir sorumluluk duşmektedir. Bu bir emanettir ve emanetin hakkının verilmesi gerekir. Vasiyeti değiştirmeye kalkışmak buyuk bir gunahtır. Nelerin vasiyet edildiğini bilen kişi, yazarken veya hakları paylaştırırken doğrusunu bile bile gerceğe aykırı davranır; şÃ‚hit olan kişi de yalancı şÃ‚hitlik yapmak veya şÃ‚hitliği gizlemek sûretiyle diğerine ortaklık ederse, buyuk bir gunah kazanmış olurlar. Cunku emanete hıyÂnet etmiş ve dinin emrine aykırı davranmışlardır. Suca ortak olan herkes, aynı zamanda gunaha da ortaktır. Fakat onların hatalı davranışları sebebiyle, vasiyette bulunan kimseye bir vebÂl soz konusu olamaz. Allah ’ın her şeyi işittiğini ve bildiğini dikkate alarak, ilgililer bu hususta dikkatli davranmak zorundadırlar.
Ancak vasiyette bulunan kişinin de bilerek veya bilmeyerek hata yapma ihtimali vardır. Mesela meşrû ve helÂl olmayan bir mal, menfaat ve fiil vasiyet etmiş olabilir. Vasiyetin dinî ve hukukî bir kısım kaidelerine uymamış, kasten veya bilmeyerek yanlışlar yapmış olabilir. HÂsılı hata ile veya bile bile haktan sapıp, adÂlet ve iyilikten ayrılabilir. Bundan haberdar olan herhangi bir kimse mesela veli, vÂli, muftu, kadı veya vÂris, samimi olarak bir haksızlık ve kotuluğun vuku bulmasından korkar da, vasiyetle alakası olan kimselerin aralarını duzeltir, haksızlığın giderilip adÂletin gercekleşmesini sağlarsa, boyle bir değiştirmede, onun uzerine gunah yoktur. Hatta boyle bir davranış, sakıncalı olmak bir yana, muminlerin onde gelen vazifelerinden biridir.

Allah TeÂl ’nın bildirdiği her turlu emir ve yasaklara guzelce riayet edebilmek, ancak iyi bir takv eğitimi, kalp tasfiyesi ve nefis terbiyesine bağlıdır. Bu terbiye ise sabır, nefsin arzularını bertaraf etmek, etkili bir ibÂdet, bedenî ve ruhî bir riyÂzatla gercekleşebilir. Bunu sağlayacak amellerin başında da oruc geldiğinden devam eden ayetlerde şoyle buyrulur:
Bakara Suresi tefsiri icin tıklayınız...
Kaynak: Omer Celik Tefsiri
Bakara Suresi 181. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler icin tıklayınız...
İslam ve İhsan