
Haşr ne demek? Haşr suresi ne zaman nazil oldu? Haşr suresi kac ayet? Haşr suresi ne anlatıyor? Haşr suresi meali ve Arapca. Haşr suresi okunuşu, anlamı ve fazileti.Haşr Suresi, Medine doneminde nuzul olmuştur. 24 Ă‚yettir. Sûre, adını ikinci ayette gecen “el-Haşr” kelimesinden almıştır. Haşr, toplamak demektir. Sûrede başlıca, Medine ’de yaşamakta olan ve Hz. Peygamberle yaptıkları antlaşmaya ihanet ederek İslĂ‚m toplumunu ortadan kaldırmak uzere Mekkeli muşriklerle ittifak yapan Nadîroğulları ’nın Medine ’den topluca surulmesi hadisesi ile Yahudilerle antlaşma yapan munafıklar konu edilmektedir.
HAŞR SURESİ NUZUL SEBEBİ Mushaftaki sıralamada elli dokuzuncu, nuzul sırasına gore yuz birinci sûredir. Beyyine Sûresi ’nden sonra, Nûr Sûresi ’nden once Medine ’de nĂ‚zil olmuştur. Derveze, sûrenin iniş sırası hakkında şoyle bir tesbit yapmaktadır: Tefsir ve siyer muelliflerinin bu sûrede sozu edilen Yahudi kabilesinin Benî Nadîr olduğu ve bu topluluğun 1-4. Ă‚yetlerde değinilen Medine ’den cıkarılması olayının Uhud Savaşı ’ndan beş ay kadar sonra meydana geldiği hususunda goruş birliği icinde oldukları dikkate alınırsa, bunu Uhud Savaşı ’ndan soz eden Âl-i İmrĂ‚n Sûresi ’nden sonraki sıraya yerleştirmek uygun olur. Sûrelerin iniş sırasına dair rivayetlerde, Hudeybiye Antlaşması ’yla ilgili bazı olaylara işaret eden Mumtehine Sûresi ile bu sûrenin adının karıştırılmış olması muhtemeldir, dolayısıyla belirtilen sıralamada bu iki sûrenin yer değiştirmesi gerekir. (VIII, 207-208)
HAŞR SURESİ NE ANLATIYOR? | Haşr Suresi Konusu Ozellikle sûrenin ilk Ă‚yeti ile son uc Ă‚yetinde, butun varlıkların Allah ’ı eksikliklerden tenzih ettiği, O ’nun birliği, yuceliği, ilminin sınırsızlığı, rahmet ve şefkatinin enginliği, irade ve gucunun mutlaklığı, eşsiz yaratıcı olduğu belirtilerek kalplere tevhid inancının, Allah sevgisi ve saygısının yerleştirilmesi hedeflenmektedir. 2-10. Ă‚yetlerde antlaşmalarını bozan bir Yahudi kabilesinin başına gelen surgun felĂ‚keti ornek gosterilip bundan ibret alınması istenmekte ve Muslumanlara toplum olarak elde edilen imkĂ‚nların paylaştırılması konusunda yol gosterilip ideal mumin tipiyle ilgili tasvirler yapılmaktadır. 11-17. Ă‚yetlerde Musluman gorundukleri halde ahitlerini bozan Ehl-i kitap ’la gizli ilişkiler kurarak turlu entrikalar ceviren munafıkların ve yandaşlarının bazı zaaflarına değinilerek Muslumanlar hem bu tur davranışlardan sakındırılmakta hem de kendilerine moral verilmektedir. Muteakip Ă‚yetlerde her insanın yapması gereken nefis muhasebesinin ve ebedî hayat icin hazırlıklı olunmasının onemine ve sonuclarına dikkat cekilmekte; Kur ’an ’a muhatap olmanın ne buyuk şeref olduğunu ama aynı zamanda ne buyuk sorumluluk getirdiğini hatırlatan bir ornek verilmektedir. (İngiliz şarkiyatcısı Richard Bell ’in Haşr Sûresi ’yle ilgili bir makalesinde sûredeki Ă‚yetlerin tertibiyle ilgili olarak ileri surduğu goruşun eleştirisi icin bk. Emin Işık, “Haşr Sûresi”, DİA, XVI, 426)
HAŞR SURESİ FAZİLETİ Sabah ve akşam uc defa (besmeleden once) “Eûzu billĂ‚hi ’ssemîi ’l-alîmi mine ’ş-şeytĂ‚ni ’r-racîm” dedikten sonra Haşr Sûresi ’nin son uc Ă‚yetini okuyanlar icin buyuk mujdeler iceren hadisin sıhhat derecesiyle ilgili eleştiriler bulunmakla beraber ozellikle sabah namazlarından sonra bu uc Ă‚yetin okunması gelenek haline gelmiştir. (bk. Tirmizî, “SevĂ‚bu ’l-Kur ’Ă‚n”, 22; Musned, V, 26; DĂ‚rimî, “FezĂ‚ilu ’l-Kur ’Ă‚n”, 22; Emin Işık, “a.g.m.”, XVI, 426)
HAŞR SURESİ OKUNUŞU | Haşr Suresi Turkce 1. Sebbeha lillĂ‚hi mĂ‚ fîs semĂ‚vĂ‚ti ve mĂ‚ fîl ard(ardı), ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).
2. Huvellezî ahracellezîne keferû min ehlil kitĂ‚bi min diyĂ‚rihim li evvelil haşri, mĂ‚ zanentum en yahrucû ve zannû ennehum mĂ‚niatuhum husûnuhum minallĂ‚hi fe etĂ‚humullĂ‚hu min haysu lem yahtesibû ve kazefe fî kulûbihimur ru ’be yuhribûne buyûtehum bi eydîhim ve eydîl mu ’minîne fa ’tebirû yĂ‚ ulîl ebsĂ‚r(ebsĂ‚ri).
3. Ve lev lĂ‚ en keteballĂ‚hu aleyhimul celĂ‚e le azzebehum fîd dunyĂ‚, ve lehum fîl Ă‚hırati azĂ‚bun nĂ‚r(nĂ‚ri).
4. ZĂ‚like bi ennehum şĂ‚kkûllĂ‚he ve resûlehu, ve men yuşĂ‚kkıllĂ‚he fe innallĂ‚he şedîdul ikĂ‚b(ikĂ‚bi).
5. MĂ‚ kata ’tum min lînetin ev teraktumûhĂ‚ kĂ‚imeten alĂ‚ usûlihĂ‚ fe bi iznillĂ‚hi ve li yuhziyel fĂ‚sikîn(fĂ‚sikîne).
6. Ve mĂ‚ efĂ‚allĂ‚hu alĂ‚ resûlihî minhum fe mĂ‚ evceftum aleyhi min haylin ve lĂ‚ rikĂ‚bin ve lĂ‚kinnallĂ‚he yusallitu rusulehu alĂ‚ men yeşĂ‚u, vallĂ‚hu alĂ‚ kulli şey ’in kadîr(kadîrun).
7. MĂ‚ efĂ‚allĂ‚hu alĂ‚ resûlihî min ehlil kurĂ‚ fe lillĂ‚hi ve lir resûli ve li zîl kurbĂ‚ vel yetĂ‚mĂ‚ vel mesĂ‚kîni vebnis sebîli key lĂ‚ yekûne dûleten beynel agniyĂ‚i minkum, ve mĂ‚ Ă‚tĂ‚kumur resûlu fe huzûhu ve mĂ‚ nehĂ‚kum anhu fentehû, vettekûllĂ‚h(vettekûllĂ‚he), innallĂ‚he şedîdul ikĂ‚b(ikĂ‚bi).
8. Lil fukarĂ‚il muhĂ‚cirînellezîne uhricû min diyĂ‚rihim ve emvĂ‚lihim yebtegûne fadlen minallĂ‚hi ve rıdvĂ‚nen ve yansurûnallĂ‚he ve resûlehu, ulĂ‚ike humus sĂ‚dikûn(sĂ‚dikûne).
9. Vellezîne tebevveud dĂ‚re vel îmĂ‚ne min kablihim yuhıbbûne men hĂ‚cera ileyhim ve lĂ‚ yecidûne fî sudûrihim hĂ‚ceten mimmĂ‚ ûtû ve yu ’sirûne alĂ‚ enfusihim ve lev kĂ‚ne bihim hasĂ‚satun, ve men yûka şuhha nefsihî fe ulĂ‚ike humul muflihûn(muflihûne).
10. Vellezîne cĂ‚û min ba ’dihim yekûlûne rabbenĂ‚gfir lenĂ‚ ve li ihvĂ‚ninĂ‚llezîne sebekûnĂ‚ bil îmĂ‚ni ve lĂ‚ tec ’al fî kulûbinĂ‚ gıllen lillezîne Ă‚menû rabbenĂ‚ inneke raûfun rahîm(rahîmun).
11. E lem tera ilĂ‚llezîne nĂ‚fekû yekûlûne li ihvĂ‚nihimullezîne keferû min ehlil kitĂ‚bi le in uhrictum le nahrucenne meakum ve lĂ‚ nutîu fî kum ehaden ebeden ve in kûtiltum le nensurannekum, vallĂ‚hu yeşhedu innehum le kĂ‚zibûn(kĂ‚zibûne).
12. Le in uhricû lĂ‚ yahrucûne meahum ve le in kûtılû lĂ‚ yansurûnehum ve le in nasarûhum le yuvellunnel edbĂ‚r(edbĂ‚re), summe lĂ‚ yunsarûn(yunsarûne).
13. Le entum eşeddu rahbeten fî sudûrihim minallĂ‚hi, zĂ‚like bi ennehum kavmun lĂ‚ yefkahûn(yefkahûne).
14. LĂ‚ yukĂ‚tilûnekum cemîan illĂ‚ fî kuran muhassanetin ev min verĂ‚i cudur(cudurin), be ’suhum beynehum şedîd(şedîdun), tahsebuhum cemîan ve kulûbuhum şettĂ‚, zĂ‚like bi ennehum kavmun lĂ‚ ya ’kılûn(ya ’kılûne).
15. Ke meselillezîne min kablihim karîben zĂ‚kû vebĂ‚le emrihim ve lehum azĂ‚bun elîm(elîmun).
16. Ke meseliş şeytĂ‚ni iz kĂ‚le lil insĂ‚nikfur, fe lemmĂ‚ kefera kĂ‚le innî berîun minke innî ehĂ‚fullĂ‚he rabbel Ă‚lemîn(Ă‚lemîne).
17. Fe kĂ‚ne Ă‚kıbetehumĂ‚ ennehumĂ‚ fîn nĂ‚ri hĂ‚lideyni fîhĂ‚, ve zĂ‚like cezĂ‚uz zĂ‚limîn(zĂ‚limîne).
18. YĂ‚ eyyuhĂ‚llezîne Ă‚menûttekullĂ‚he veltenzur nefsun mĂ‚ kaddemet li gadin, vettekûllahe, innallĂ‚he habîrun bi mĂ‚ ta ’melûn(ta ’melûne).
19. Ve lĂ‚ tekûnû kellezîne nesûllĂ‚he fe ensĂ‚hum enfusehum, ulĂ‚ike humul fĂ‚sikûn(fĂ‚sikûne).
20. LĂ‚ yestevî ashĂ‚bun nĂ‚ri ve ashĂ‚bul cenneti, ashĂ‚bul cenneti humul fĂ‚izûn(fĂ‚izûne).
21. Lev enzelnĂ‚ hĂ‚zĂ‚l kur ’Ă‚ne alĂ‚ cebelin le raeytehu hĂ‚şian mutesaddian min haşyetillĂ‚h(haşyetillĂ‚hi), ve tilkel emsĂ‚lu nadribuhĂ‚ lin nĂ‚si leallehum yetefekkerûn(yetefekkerûne).
22. HuvallĂ‚hullezî lĂ‚ ilĂ‚he illĂ‚ huve, Ă‚limul gaybi veş şehĂ‚deti, huver rahmĂ‚nur rahîm(rahîmu).
23. HuvallĂ‚hullezî lĂ‚ ilĂ‚he illĂ‚ huve, el melikul kuddûsus selĂ‚mul mu ’minul muheyminul azîzul cebbĂ‚rul mutekebbir(mutekebbiru), subhĂ‚nallĂ‚hi ammĂ‚ yuşrikûn(yuşrikûne).
24. HuvallĂ‚hul hĂ‚likul bĂ‚riul musavviru lehul esmĂ‚ul husnĂ‚, yusebbihu lehu mĂ‚ fîs semĂ‚vĂ‚ti vel ard(ardı) ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).
HAŞR SURESİ ANLAMI | Haşr Suresi Meali BismillĂ‚hirrahmĂ‚nirrahîm.
1. Goklerdeki ve yerdeki her şey Allah ’ı tespih etmektedir. O, mutlak guc sahibidir, hukum ve hikmet sahibidir.
2. O, kitap ehlinden inkĂ‚r edenleri ilk toplu surgunde yurtlarından cıkarandır. Siz onların cıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da kalelerinin, kendilerini Allah ’tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah ’ın emri onlara ummadıkları yerden geldi. O, yureklerine korku duşurdu. Oyle ki, evlerini hem kendi elleriyle, hem de mu ’minlerin elleriyle yıkıyorlardı. Ey basiret sahipleri, ibret alın.[1]
3. Eğer Allah, onlar hakkında surulmeye hukmetmemiş olsaydı, muhakkak kendilerine dunyada azap edecekti. Ahirette ise, onlar icin cehennem azabı vardır.
4. Bu, onların Allah ’a ve Resûlune karşı gelmeleri sebebiyledir. Kim Allah ’a karşı gelirse bilsin ki, Allah ’ın azabı şiddetlidir.
5. (Savaş gereği,) hurma ağaclarından her neyi kestiniz, yahut (kesmeyip) kokleri uzerinde dikili bıraktınızsa hep Allah ’ın izniyledir. Bu da fasıkları rezil etmesi icindir.[2]
6. Onların mallarından Allah ’ın, savaşılmaksızın peygamberine kazandırdığı mallar icin siz, at ya da deve koşturmuş değilsiniz. Fakat Allah, peygamberlerini, dilediği kimselerin uzerine salıp onlara ustun kılar. Allah ’ın her şeye hakkıyla gucu yeter.[3]
7. Allah ’ın, (fethedilen) memleketlerin ahalisinden savaşılmaksızın peygamberine kazandırdığı mallar; Allah ’a, peygambere, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. O mallar, icinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir servet (ve guc) hĂ‚line gelmesin diye (Allah boyle hukmetmiştir). Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgecin. Allah ’a karşı gelmekten sakının. Şuphesiz, Allah ’ın azabı cetindir.
8. Bu mallar ozellikle, Allah ’tan bir lutuf ve hoşnudluk ararken ve Allah ’ın dinine ve peygamberine yardım ederken yurtlarından ve mallarından uzaklaştırılan fakir muhacirlerindir. İşte onlar doğru kimselerin ta kendileridir.
9. Onlardan (muhacirlerden) once o yurda (Medine ’ye) yerleşmiş ve imanı da gonullerine yerleştirmiş olanlar, hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden dolayı iclerinde bir rahatsızlık duymazlar. Kendileri son derece ihtiyac icinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
10. Onlardan sonra gelenler ise şoyle derler: “Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden once iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde, iman edenlere karşı hicbir kin tutturma! Ey Rabbimiz! Şuphesiz sen cok esirgeyicisin, cok merhametlisin.”[4]
11. Kitap ehlinden o inkĂ‚r eden kardeşlerine, “Yemin ederiz ki, siz (Medine ’den) cıkarılırsanız, muhakkak biz de sizinle beraber cıkarız. Sizin hakkınızda asla kimseye boyun eğmeyiz. Eğer size karşı savaşılırsa, size mutlaka yardım ederiz” diyerek munafıklık yapanlara bakmaz mısın? HĂ‚lbuki Allah onların kesinlikle yalancı olduklarına şahitlik eder.
12. Andolsun, eğer (kardeşleri Medine ’den) cıkarılırsa, onlarla beraber cıkmazlar. Kendilerine karşı savaşılırsa, onlara yardım etmezler. Yardım edecek olsalar bile andolsun mutlaka arkalarını donup kacarlar, sonra kendilerine de yardım edilmez.
13. Onların kalplerinde size karşı duydukları korku, Allah ’a karşı duydukları korkudan daha baskındır. Bu, onların anlamaz bir toplum olmaları sebebiyledir.
14. Onlar mustahkem kaleler icinde veya duvarlar arkasında olmadan sizinle toplu hĂ‚lde savaşmazlar. Kendi aralarındaki cekişmeleri şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın. HĂ‚lbuki kalpleri darmadağınıktır. Bu, onların akılları ermez bir topluluk olmalarındandır.
15. Onların durumu, kendilerinden az oncekilerin (Mekkeli muşriklerin) durumu gibidir. Onlar (Bedir ’de) yaptıklarının cezasını tatmışlardır. Onlara (Ahirette de) elem dolu bir azap vardır.
16. Munafıkların durumu ise tıpkı şeytanın durumu gibidir. Cunku şeytan insana, “İnkĂ‚r et” der; insan inkĂ‚r edince de, “Şuphesiz ben senden uzağım. Cunku ben Ă‚lemlerin Rabbi olan Allah ’tan korkarım” der.
17. Nihayet ikisinin de (azdıranın da azanın da) akıbeti, ebediyen ateşte kalmaları olmuştur. İşte zalimlerin cezası budur.
18. Ey iman edenler! Allah ’a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın icin onceden ne gondermiş olduğuna baksın. Allah ’a karşı gelmekten sakının. Şuphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
19. Allah ’ı unutan ve bu yuzden Allah ’ın da kendilerine kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar fasık kimselerin ta kendileridir.
20. Cehennemliklerle cennetlikler bir olmaz. Cennetlikler kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
21. Eğer biz, bu Kur ’an ’ı bir dağa indirseydik, elbette sen onu Allah korkusundan başını eğerek parca parca olmuş gorurdun. İşte misaller! Biz onları insanlara duşunsunler diye veriyoruz.
22. O, kendisinden başka hicbir ilĂ‚h olmayan Allah ’tır. Gaybı[5] da, gorunen Ă‚lemi de bilendir. O, RahmĂ‚n ’dır, Rahîm ’dir.[6]
23. O, kendisinden başka hicbir ilĂ‚h bulunmayan Allah ’tır. O, mulkun gercek sahibi, kutsal (her turlu eksiklikten uzak), barış ve esenliğin kaynağı, guvenlik veren, gozetip koruyan, mutlak guc sahibi, duzeltip ıslah eden ve dilediğini yaptıran ve buyuklukte eşsiz olan Allah ’tır. Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır.
24. O, yaratan, yoktan var eden, şekil veren Allah ’tır. Guzel isimler O ’nundur. Goklerdeki ve yerdeki her şey O ’nu tesbih eder. O, mutlak guc sahibidir, hukum ve hikmet sahibidir.
Dipnotlar:
[1] Hz. Peygamber Medine ’ye hicret edince, Yahudiler ’den Nadîroğulları ile tarafsız kalmaları konusunda bir antlaşma yapmıştı. Bunlar, Bedir zaferinden sonra, Hz.Peygamber ’i kastederek “Bu zat, Tevrat ’ta geleceği haber verilen peygamberdir” demelerine rağmen Uhud savaşından sonra, yaptıkları antlaşmayı bozdular. Liderleri Ka ’b b.Eşref kırk atlı ile birlikte Mekke ’ye giderek muslumanlara karşı Ebu Sufyan ile ittifak yaptı. Durumu oğrenen Hz.Peygamber, Muhammed b.Mesleme ’yi gorevlendirerek Ka ’b ’ı oldurttu. Bununla da kalmayıp Nadîroğullarının bulunduğu bolgeyi kuşattı. Cıkıp başka yere gitmelerini istedi. Nadîroğullarının munafıklardan bekledikleri yardım bir turlu gelmedi. Sonunda yaşadıkları yerden ayrılıp gitmeye razı oldular. Bunun uzerine kuşatma kaldırıldı. Ayrılırken geride bıraktıkları eşyaları imha ettiler, evlerini de yıktılar. Âyette bu olaya değinilmektedir. [2] Nadîroğulları kuşatma altına alınınca, bazı muslumanlar kuşatma gereği onlara ait hurma ağaclarını kesmişlerdi. Ağacları kesilen Yahudiler Hz. Peygamber ’e “Ey Muhammed! Hani sen yeryuzunde fesat cıkarmamayı emrediyordun. Şimdi bu fesat ne?” diye sormuşlardı. Âyet yapılan işlerin, aslında Allah ’ın izniyle gercekleştiğini vurgulamaktadır. Bilindiği gibi bu tur askerî gereklilikler dışında duşmana ait ağacların ve urunlerin tahrip edilmesi, Hz. Peygamber tarafından yasaklanmıştır. 3 Savaşmaksızın elde edilen ganimetler muslumanlar arasında paylaştırılmayıp “fey ’” adı altında “Beytulmal”e kalır. İşte Ă‚yet, Nadîroğulları ’nın surulmesi sırasında muslumanlar fiilen savaşmadıkları icin onların ganimetten paylarının olmadığına işaret etmektedir. Nitekim bir sonraki Ă‚yette de bu tur ganimetlerin Allah ve Resûlune yani “Beytulmal”e ait olduğu ifade edilerek bu hukum acıkca ortaya konmaktadır. 4 Muhacirlerin ve ensarın arkasından gelenler, kıyamete kadar gelip gecmekte olan mu ’minlerdir. Âyette, Ashab-ı kiramı hayırla yĂ‚d etmenin, onlara dil uzatmamanın ve kin beslememenin gerektiğine işaret edilmektedir. 5 “Gayb”ın anlamı icin Bakara sûresi, Ă‚yet: 3 ve ilgili dipnota bakınız. 6 “RahmĂ‚n” ve “Rahîm” sıfatlarının anlamı icin FĂ‚tiha sûresi, Ă‚yet: 2 ve ilgili dipnota bakınız.
Kaynak: kuranvemeali.com
İslam ve İhsan
HAŞR SURESİ TEFSİRİ