Bakara Suresi 96. ayeti ne anlatıyor? Bakara Suresi 96. ayetinin meali, Arapcası, anlamı ve tefsiri...Bakara Suresi 96. Ayetinin Arapcası:وَلَتَجِدَنَّهُمْ اَحْرَصَ النَّاسِ عَلٰى حَيٰوةٍۚ وَمِنَ الَّذ۪ينَ اَشْرَكُوا يَوَدُّ اَحَدُهُمْ لَوْ يُعَمَّرُ اَلْفَ سَنَةٍۚ وَمَا هُوَ بِمُزَحْزِحِه۪ مِنَ الْعَذَابِ اَنْ يُعَمَّرَۜ وَاللّٰهُ بَص۪يرٌ بِمَا يَعْمَلُونَ۟
Bakara Suresi 96. Ayetinin Meali (Anlamı):Elbette sen onları, insanların yaşamaya en duşkunu olarak bulursun. Hatta onlardaki hırs muşriklerde bile yoktur. Her biri bin yıl yaşamak ister. Oysa omrunun uzatılması onu azaptan uzaklaştıracak değildir. Cunku Allah onların butun yaptıklarını gormektedir.
Bakara Suresi 96. Ayetinin Tefsiri:Peygamber ve kitaptan haberdar oldukları icin bazı şeyleri bilmesi gereken bu insanlar, ilÂhî hakikatlerden hic haberi olmayan cÂhil muşriklerden bile daha cok dunyaya sarılırlar.
Nitekim MÂlik b. Dinar, Hasan-ı Basrî ’ye sorar:
“−Âlime verilen ceza nedir?”
“−Kalbinin olmesi.”
“−Kalbin olumu nedir?”
“−Dunya sevgisi ve hırsı.” (Tezkiretu ’l-EvliyÂ, I, 67)
Aslında onların bu uzun yaşama isteklerinin ardında, Âhirete imanlarının zayıflığı ve yaptıkları zulumlerin cezasını cekme korkusu yatmaktadır. Diğer insanlara karşı, “Allah katında imtiyazlı olduklarını” soyleyerek ovunurken, kendi iclerinde Allah ’ın azabından kacmak icin careler ararlar. Ancak, ne kadar dunyaya sarılsalar, hatta bin yıl da yaşasalar, sonunda yine ilÂhî azÂba dûcÂr olacaklardır. Asırlarca yaşamalarının, karşılaşacakları şiddetli azabı hafifletmede en ufak bir tesiri olmayacaktır. Cunku Allah, onların yaptığı işlere her yonuyle vÂkıftır. İşlerinin zÂhirini, bÂtınını ve ledunniyÂtını tam olarak bilir.
Yahudiler, Peygamber Efendimiz ’e ve muslumanlara o kadar haset ederler ki, duşmanlıklarını CebrÂil (a.s.) ’a kadar gotururler. Peygamberlik vazifesini bize getirmedi diye ona kin gudecek kadar saldırganlaşırlar:

Bakara Suresi tefsiri icin tıklayınız...
Kaynak: Omer Celik Tefsiri
Bakara Suresi 96. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler icin tıklayınız...
İslam ve İhsan