Bakara Suresi 34. ayeti ne anlatıyor? Bakara Suresi 34. ayetinin meali, Arapcası, anlamı ve tefsiri...Bakara Suresi 34. Ayetinin Arapcası:وَاِذْ قُلْنَا لِلْمَلٰٓئِكَةِ اسْجُدُوا لِاٰدَمَ فَسَجَدُٓوا اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ اَبٰى وَاسْتَكْبَرَ وَكَانَ مِنَ الْكَافِر۪ينَ
Bakara Suresi 34. Ayetinin Meali (Anlamı):Meleklere: “Âdem ’e secde edin!” dediğimizde İblîs dışındaki­ler derhal secdeye kapandı. İblîs ise direnerek bundan kacındı, kibir­lendi ve kÂfirlerden oldu.
Bakara Suresi 34. Ayetinin Tefsiri:اَلسَّجْدَةُ (secde), sozlukte eğilmek, boyun bukmek ve tezellul mÂnalarına gelir. Dinî bir terim olarak “Allah ’ın huzurunda ibÂdet kastıyla alnı yere koymak”tır. Secde, sadece Allah ’a tezellul ve ibÂdet mÂnasında kullanılır. İhtiyÂrî ve teshirî olmak uzere iki turlu secde vardır. İhtiyÂrî olan, sadece insanın yapacağı bir secdedir ve onunla sevap kazanır. Teshirî secde ise insan başta olmak uzere hayvanların, bitkilerin, cansız varlıkların, ay, guneş ve yıldızların mecburen yaptıkları secdedir. Yani durumlarına gore Allah ’ın emrine itaat etmeleridir; vazifelerini aksatmadan yapmalarıdır. (bk. Ra‘d 13/15)
Meleklerin Hz. Âdem ’e yaptıkları secde, ona ibÂdet maksadıyla yapılan secde değildir. O, sadece Allah ’ın emrine uygun olarak hareket etmeleridir. Onların secdesi, Allah ’ın emriyle olduğu icin, bizÂtihi Allah ’a ibÂdettir. Allah Âdem ’in şÃ‚nını yuceltmek icin onu meleklerin kıblesi yapmıştır. Dolayısıyla buradaki secdeyi, meleklerin Âdem ’e tevÂzu ve saygı gostermeleri olarak anlamak gerekir. Kardeşlerinin Yûsuf ’a secde etmelerinde de aynı mÂna kastedilmiştir. (bk. Yûsuf 12/100) SelÂmlamak icin yapılan secde yani ayaklara kapanma onceleri cÂizdi. Fakat Peygamberimiz (s.a.s.) Selman-i FÂrisi (r.a.) kendisine secde etmek isteyince: “Hicbir kulun Allah TeÂl dışında birine secde etmesi caiz değildir. ŞÃ‚yet bir kişinin diğerine secde etmesini emretseydim, hanımın kocasına secde etmesini emrederdim” (Ebû DÂvûd, Nikah 40; Tirmizî, Rada 10) buyurarak bunu yasaklamıştır. Dinimizde baş eğerek selÂmlama da mekruh sayılmıştır.
Meleklerin Âdem ’e secde etmesinde bizler icin iki muhim ibret ve ders bulunmaktadır: Birincisi; insan, melekleri ornek alarak onlar gibi Allah ’a ibÂdet edecek, onlar gibi edeplenecektir. Şeytanın buyuklenip isyÂn ederek Allah katından kovulması gibi, lanetlenmiş bir duruma duşmeyecek, aksine melekler gibi değerli, ovguye layık ve şerefli bir kul olacaktır. Allah TeÂl melekleri overek “Onlar, Allah ’ın emirlerine asla karşı gelmez ve kendilerine verilen her emri eksiksiz yerine getirirler” (Tahrîm 66/6) buyurur. İkincisi; Allah TeÂlÂ, insana olan sonsuz rahmet ve ihsÂnından dolayı itÂat, tesbih ve hamd husûsunda melekleri onun yardımına gondermiştir. Onların insana himmet etmesini sağlamıştır. Bu mÂnada Âyet-i kerîmede: “Melekler de Rablerini her turlu ovgulerle yucelterek tesbih ediyor ve yeryuzunde bulunanlar icin bağışlanma diliyorlar” (Şûr 42/5) buyrulur.
Ayette gecen اِبْل۪يسُ (İblîs), “iblÂs” masdarından Arapca bir isimdir. “İblÂs” iyilik ve hayırdan umit kesmek, pişmanlık ve uzulmek mÂnalarına gelir. Dolayısıyla İblîs, Allah ’ın rahmetinden ve butun hayırlardan umudunu kesen, uzak olan demektir. Allah TeÂlÂ, emrine isyan etmesine karşılık İblîs ’i, butun iyiliklerden umitsiz, taşlanmış ve koğulmuş bir şeytan kılmıştır. Kehf sûresinin 50. ayetinde İblîs ’in cinlerden olduğu bildirilmektedir. İbn Abbas (r.a.): “Cinler, meleklerin ateşten yaratılmış bir koludur. İblîs de onlardandır. Oteki melekler nurdan yaratılmışlardır” demektedir. (Kurtubî, el-CÂmi‘, I, 294) Yine İbn Abbas ’tan rivayete gore İblîs, cennet muhafızı olmaları sebebiyle kendilerine Cin denen bir melek grubunun başkanı, yakın goğun ve dunyanın sultanı idi. Bilgisinin cokluğundan dolayı gurura kapıldı. (İbn Kesîr, Tefsiru ’l-Kur‘an, I, 77) Buna gore İblîs ’in cinlerden olması, meleklerden olmasına aykırı değildir. Cunku gozden gizli varlıklara cin denir. Melekler de gorunmez varlıklar grubundan olduğu icin cin adı, her turlu gorulmez ruhî varlıkların ortak adıdır. Yalnız cin denen bu ruhî varlıkların iyileri ve kotuleri vardır. İyilerine melek, kotulerine şeytan, iyiliği galip olanlarına da sadece cin denilmiştir.
Meleklerle beraber bulunan İblîs, Allah ’ın emrine karşı gelerek Âdem ’e secde etmedi. Kalbi ile imtina etti, cekindi, direndi. Kendisine verilen emri kabul etmedi. Nefsine mağrur olarak kibirlendi, secde etmeyi gururuna yediremedi. “İstikbÂr”, kişinin kendisini buyuk gormesi demektir. O, kendisinin secde edecek olmasını hoş karşılamamış, Âdem ’e secde etmeyi de buyuk bir iş olarak gormuştur. Bu sebeple Allah ’ın Âdem ’e secde emrini ve bu emirdeki hikmetini mÂnasız bulmuştur. Allah Resûlu (s.a.s.) ’in: “Kalbinde hardal tanesi ağırlığı kadar kibir bulunan kimse cennete giremeyecektir” (Muslim, İman 148) hadisinde bu mÂnada bir buyuklenme kastedilmiştir. Dolayısıyla İblîs bu tavrıyla kÂfirlerden olmuştur.
Peygamberimiz (s.a.s.), İblîs ’in Allah ’a karşı isyanına duyduğu pişmanlığı mecÂzen şoyle haber verir: “Âdemoğlu secde Âyetini okuyup secde ettiği takdirde şeytan uzaklaşır, ağlar ve: «Vay benim halime! Âdemoğluna secde etmesi emrolundu, o da secde etti, buna karşılık ona cennet veri­lecektir. Ben de secde etmekle emrolundum, fakat kabul etmedim, dayattım. O bakımdan bana da cehennem var» der.” (Muslim, İman 133)
İblîs ’in Âdem ’e secdeden cekinmesi, Kur ’Ân-ı Kerîm ’de birkac yerde farklı yonleriyle tekrar edilmektedir. Şu Âyet-i kerîmede İblîs ’in hangi sebeple secdeden imtina ettiği beyÂn edilir:
“Allah: «Ey İblîs! Emrettiğim zaman seni secde etmekten alıkoyan nedir?» diye sordu. İblîs: «Ben ondan daha ustunum. Cunku beni ateşten onu ise camurdan yarattın» dedi.” (A‘rÂf 7/12)
Âdem, halife secilip, imtihandan sonra meleklerin secdesine nÂil oldu, fakat karşısına İblîs gibi amansız bir duşman cıktı. Devam eden ayetler, Âdem ’in eşiyle birlikte cennete yerleşmesini ve İblîs ’le imtihan olmasını anlatmaktadır:
Bakara Suresi tefsiri icin tıklayınız...
Kaynak: Omer Celik Tefsiri
Bakara Suresi 34. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler icin tıklayınız...
İslam ve İhsan