Hac ne demektir? Hac ibadetinin onemi nedir? Hac ile ilgili ayet ve hadisler.Hac hakkında ayet ve hadis-i şerifler.
HAC İLE İLGİLİ ÂYET "Yoluna guc yetirenlerin KĂ‚be'yi haccetmesi, Allah'ın insanlar uzerindeki hakkıdır. Kim inkĂ‚r ederse, şuphesiz Allah butun Ă‚lemlerden mustağnîdir." (Âl-i İmrĂ‚n sûresi, 97)
Hac kelime olarak kastetmek, ziyaret etmek demektir. Dinimizde ise, "arefe gunu zevĂ‚lden bayram gunu fecrin doğuşuna kadar Arafat'ta bir sure durmak ve sonra KĂ‚be'yi tavaf etmek" demektir. Âyette, "yol bulabilenler yani gucu ve imkĂ‚nı olanlar uzerinde Allah'ın hakkı olduğu" bildirilen işte bu ziyarettir. Biz buna hac diyoruz. Hac, bilindiği gibi İslĂ‚m'ın beş şartından olup bu beş şart icinde en son farz kılınandır. Haccın farz olduğuna bu Ă‚yet delĂ‚let etmektedir.
"Guc yetirmek" veya "yol bulabilmek" ten maksadın, "azık ve binek" olduğu Hz. Peygamber tarafından acıklanmıştır (bk. Tirmizî, Hacc 14; İbni MĂ‚ce, MenĂ‚sik, 6, 16). Hatta Tirmizî'nin rivayet ettiği bir hadîs-i şerîfte (Hacc 3) Peygamber Efendimiz "Kim, azığa ve kendisini Allah'ın evi KĂ‚be'ye ulaştıracak bir bineğe sahip olduğu halde haccetmezse, ha yahudi ha hıristiyan olarak olmuş, hic farketmez" buyurmuştur.
Âyet-i kerîmedeki "kim inkĂ‚r ederse" ifadesi de "şartlarına sahip olduğu halde kim haccetmezse" anlamında yorumlanmıştır. Şah Veliyyullah ed-Dihlevî'nin belirttiği uzere, İslĂ‚m'ın esaslarından herhangi birini terketmek dinden cıkmak gibi bir şeydir. Binaenaleyh İslĂ‚m'ın beş esasından biri olan haccı terkeden kimsenin, yukarıda zikrettiğimiz hadiste gorulduğu gibi, Yahudi veya Hıristiyana; bir başka hadiste (bk. Muslim, İmĂ‚n 134) namazı terkeden kimsenin de muşrike benzetilmesi; Hz. Peygamber donemindeki yahudi ve hıristiyanların namaz kılıp haccetmemeleri, Arap muşriklerinin de haccedip namaz kılmamaları sebebiyle olsa gerektir. Hac, şartlarına sahip olanlar icin omurde bir kere yerine getirilmesi gerekli ve yeterli olan bir farzdır. Adanmış olan haccın yerine getirilmesi ve başlanmışken bozulmuş bulunan nĂ‚file haccın kazĂ‚sı vĂ‚ciptir. Henuz kendisine hac farz olmamış kişi ile farz haccı yerine getirmiş olan kimsenin yaptığı hac ise, nĂ‚filedir.
HAC İLE İLGİLİ HADİSLER “İslĂ‚m Dini Beş Esas Uzerine Kurulmuştur” Hadisi İbni Omer raıyallahu anhumĂ‚'dan rivayet edildiğine gore Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şoyle buyurdu:
"İslĂ‚m dini beş esas uzerine kurulmuştur: Allah'tan başka ilĂ‚h olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın Resulu olduğuna şehĂ‚det etmek, namaz kılmak, zekĂ‚t vermek, hacca gitmek ve Ramazan orucunu tutmak." (BuhĂ‚rî, ÎmĂ‚n 1, 2; Tefsîru sûre (2), 30; Muslim, ÎmĂ‚n 19-22. Ayrıca bk. Tirmizî, ÎmĂ‚n 3; NesĂ‚î, îmĂ‚n 13)
Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Bu hadîs-i şerîf, burada haccın İslĂ‚m'ın beş temel esasından biri olduğunu gostermek icin zikredilmiştir.
İslĂ‚m'ın kendisiyle tarif edildiği her şey, hic şuphesiz son derece onemlidir. Cunku o, İslĂ‚m'ın vazgecilmez bir esası demektir. Bu sebeple hadisimizde sayılan beş esastan her biri, farz-ı ayn niteliğinde olup birilerinin yerine getirmesi ile diğerlerinin uzerinden asla duşmez. Her mukellefin bizzat kendisinin işlemesi gerekir. Dolayısıyla da bu beş esastan her biri, Muslumanlık bakımından hayatî bir oneme sahiptir.
İslĂ‚m'ın bu beş esası hadisimizde farz oluş sırasına gore sayılmış değildir. Oyle olsaydı, haccın en son sırada yer alması gerekirdi. Zira hac, en son farz kılınmış olan hem malî hem bedenî bir ibadettir.
İbadetlerde asıl maksat, Allah emrinin yerine getirilmesi ve dinin yuceltilmesidir. Bu maksat, hacda ummet capında gercekleşmektedir. Cunku tevhid dininin ilk mĂ‚bedi olan KĂ‚be cevresinde gercekleştirilen hac, İslĂ‚m ummetinin inanc ve uygulama birliğinin en ust duzeyde gostergesidir. Haccın mu'minler uzerindeki tesirini ancak o ibadeti yerine getirenler bilebilir.
Hac Ceşitleri Uygulama acısından uc ceşit hac soz konusudur:
Hacc-ı ifrad: Sadece hac yapmak niyetiyle ihrama girilir. KĂ‚be ’ye ulaşmış olmanın şukru anlamında KĂ‚be'nin etrafında yedi kere dolaşmak demek olan kudûm tavafı icra edilir, bu tavafın ilk uc donuşunde kısa ve cabuk adımlarla biraz calımlıca yurunur (remel) ve Safa ile Merve tepeleri arasında yedi kez gidip gelinir yani sa'y yapılır, ihramda kalınır, gunu gelince Arafat'a cıkılır, şeytan taşlanır, tıraş olunur ve KĂ‚be tavaf edilir. Artık bir daha remel ve sa'y yapılmaz.
Hacc-ı temettu': Hac aylarında once umre niyetiyle mîkat denilen ihrama girme yerlerinden birinde ihrama girilir. Tavaf ve sa'y yapılıp tıraş olunur (umre) ve ihramdan cıkılır. Gunu gelince bu defa hac niyetiyle ihrama girilir. Bu tur hac yapanların kurban kesmeleri gerekir.
Hacc-ı kıran: MîkĂ‚tta hem umre hem de hac niyetiyle ihrama girilir. Once yukarıda tarif edildiği gibi umre yapılır ve ihramda beklenir, hac gunu gelince hac yapılır. Bu tur hac yapanların da kurban kesmesi gerekir.
Bir anlamda namazdaki başlama (iftitah) tekbirine benzeyen ihrama girme olayı ile başlayan hac, menĂ‚sik denilen bir dizi uygulamadan meydana gelir. Namaz, selĂ‚mla bitirildiği gibi hac da tıraş olmak suretiyle sona erdirilir.
Haccetme niyetinin acık bir şekil ve fiille ispatı ve surdurulmesi anlamına gelen ihram, kişiye her ceşit lezzetleri, rahatı, alışık olduğu Ă‚detlerini terkettirmesi ve cevreye en kucuk bir zarar vermemeyi oğretmesi bakımından son derece onemli ve etkili bir uygulamadır.
Hac; ihram, "lebbeyk Allahumme lebbeyk..." diye seslenmek demek olan telbiye, tavaf, sa'y, Arafat dağında arefe gunu oğleden akşam guneş batıncaya kadar kısa bir sure de olsa ayakta durup dua etmek (vakfe), şeytan taşlama, kurban kesme ve tıraş olma gibi birtakım sembol niteliğindeki uygulamaların bir araya toplandığı en buyuk kulluk hareketidir. Bu niteliği sebebiyledir ki İslĂ‚m'ın beş esasının en son farz kılınanı olmuştur. Bu yonuyle hac, kullukta zirveyi temsil eder, yani o bir kemaldir. En geniş kapsamlı bir kulluk hareketi ve bir ameldir.
Hadisten Oğrendiklerimiz İslĂ‚m'ın beş esasından biri olarak hac, şartlarını taşıyanlar icin farz-ı ayn bir ibadettir. Haccı inkĂ‚r eden kĂ‚fir olur. “Ey Muslumanlar! Allah Size Haccı Farz Kıldı, Haccedin!” Hadisi Ebû Hureyre radıyallahu anh şoyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize bir gun bir konuşma yaptı ve:
- "Ey Muslumanlar! Allah size haccı farz kıldı, haccedin!" buyurdu. SahĂ‚bilerden biri:
- Her sene mi, ey Allah'ın Resulu? diye sordu.
Hz. Peygamber, adam sorusunu uc defa tekrarlayıncaya kadar cevap vermeyip sustu. Sonra şoyle buyurdu:
- "Eğer "evet" deseydim, her sene haccetmeniz farz olurdu, siz de onu yerine getiremezdiniz!“ Sonra sozlerine devamla:
- "Ben sizi kendi halinize bıraktığım surece siz de beni kendi halime bırakın. Cunku sizden oncekiler peygamberlerine cok sual sormaları ve aldıkları cevaplar konusunda ihtilĂ‚f etmeleri sebebiyle helĂ‚k oldular. Bundan dolayı size, bir şey emrettiğim zaman onu gucunuz yettiğince yerine getirin. Herhangi bir şeyi de yasaklarsam ondan da kesin olarak kacının!" buyurdu. (Muslim, Hac 412; NesĂ‚î, MenĂ‚sik 1. Ayrıca bk. BuhĂ‚rî, İ'tisĂ‚m 2)
Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Haccın farz bir ibadet olduğunu ve yerine getirilmesi gerektiğini Kur'Ă‚n-ı Kerîm'i te'yiden bildiren hadisimiz, aynı zamanda ummet olmanın gereklerinden birini de ortaya koymaktadır. Hz. Peygamber'in, "Ey Muslumanlar! Allah size haccı farz kıldı, haccedin!" emri uzerine, hadisin bir başka rivayetinden oğrendiğimize gore Akra' İbni HĂ‚bis, "Her sene mi?" diye Hz. Peygamber'e ısrarla soru yoneltmiştir. Bu durum Peygamber Efendimiz'in hoşuna gitmemiş ve neticede bilincli olarak bazı emirlerin genel ifadelerle verildiğini, onlardan ne anlaşılıyorsa oylece amel etmenin daha doğru olacağını acıklamıştır. Birtakım sorularla bazı sınırlamaların getirilmesine vesile olmanın işi iyice zorlaştıracağına dikkat cekmiştir. Hatta Efendimiz gecmişte bazı ummetlerin, boylesine gerekli, gereksiz cok soru sormaları ve peygamberlerinin acıklamaları uzerinde cokca ihtilĂ‚f etmeleri yuzunden helĂ‚k olduklarını da hatırlatmıştır. En sonunda da yasaklara mutlaka uymayı; emirleri ise gucu olcusunde yerine getirmeyi genel tavır ve kaide olarak ortaya koymuştur. Resûl-i Ekrem Efendimiz'in, "Ben sizi kendi halinize bıraktığım surece siz de beni kendi halime bırakınız" ikazı, "Ben size bir şey emretmediğim veya bir şeyden nehyetmediğim surece siz de bana bir şey sormayın" demektir. Cunku her soruya verilecek cevap yeni bir sınırlama getirir. Her getirilen sınır da birilerini sıkıntıya sokar. Boyle bir şeye vesile olmamak gerekir. Hatta Efendimiz, bir başka beyanlarında (bk. Heysemî, Mecmeu'z-zevĂ‚id, I, 171) "Allah, bazı şeyleri unutmaksızın ihmal etmiştir, bunları araştırmayın!" buyurur. Bir hadîs-i şerîfte ise, (BuhĂ‚rî, Î'tisĂ‚m 3) "Vebali en ağır olan kişi, daha once yasaklanmamış olan bir konunun, soru sorarak yasaklanmasına sebep olandır" uyarısında bulunur.
Peygamber Efendimiz'in bu ifade ve ikazları, her sistemde olduğu gibi, İslĂ‚m ’da da az cok bilincli boşluklar bulunduğunu, bunun, mukelleflere kolaylık olsun diye yapıldığını gostermektedir. Bu olayda "Eğer evet deseydim, her sene haccetmeniz farz olurdu, siz de onu yerine getiremezdiniz" buyurması, Efendimiz'in dinî konulardaki acıklamalarının ummeti mutlak mĂ‚nada bağlayıcı olduğunu ifade etmektedir. Hz. Peygamber'in sozleri, fiilleri ve onaylarından oluşan sunneti hakkında ileri geri sozler soyleyerek uygulama konusunda tereddutler uyandıranlar ve ihtilĂ‚flara sebep olanlar, gecmiş ummetlerin helĂ‚kine sebep olan işleri tekrar ediyorlar demektir. Neticeden de bu sebeple korkulur.
"Her sene mi haccedelim?" sorusunun uc defa tekrar edilmesine rağmen, Efendimiz'in cevap vermemesi, haccın omurde bir defa yapılması gerektiğini hukme bağlamıştır.
Âlimler, bu hadis sebebiyle mutlak olarak verilmiş olan emrin tekrarı gerektirip gerektirmeyeceğini tartışmışlar, sonucta buyuk coğunlukla tekrarı gerektirmediği kanaatine varmışlardır. Hanefîler'e gore haccın sebebi olan KĂ‚be, tekerrur etmediği icin, omurde bir defa KĂ‚be'yi ziyaret etmekle hac konusundaki mutlak emir yerine getirilmiş olur.
Hadisten Oğrendiklerimiz Omurde bir defa haccetmek hac emrinin yerine getirilmesi icin yeter. Genel nitelikli emir ve yasakları kendi genellikleri icinde uygulamak ummet icin kolaylık sebebidir. Yasaklara mutlak surette, emirlere gucu olcusunde uymak her Muslumanın değişmeyen gorevidir. Gereksiz sorular, uygulamayı aksatacağı veya durduracağı icin felĂ‚ket sebebi sayılmıştır. Hz. Peygamber'in dînî konulardaki emir ve yasakları ilĂ‚hî vahye dayanmaktadır. “En Ustun Amel Hangisidir?” Hadisi Ebû Hureyre radıyallahu anh şoyle dedi: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'e:
- En ustun amel hangisidir? diye soruldu.
- "Allah ve Resulun ’e iman etmektir" buyurdu.
- Sonra hangisidir? denildi.
- "Allah yolunda cihad etmektir" buyurdu.
- Sonra hangisidir? denildi.
- "Makbul olan hacdır" buyurdu. (BuhĂ‚rî, ÎmĂ‚n 18, Hac 4, 34, 102, Umre 1, Sayd 26, CihĂ‚d 1, Tevhîd 47; Muslim, İman 135, Hac 204, 437. Ayrıca bk. Tirmizî, FedĂ‚ilu'l-cihĂ‚d 22, Hac 88; NesĂ‚î, Hac 4, 5, 6, CihĂ‚d 17; İbni MĂ‚ce, MenĂ‚sik 3)
“Kotu Soz Soylemeden ve Buyuk Gunah İşlemeden Hacceden Kimse, Annesinden Doğduğu Gundeki Gibi Gunahsız Olarak (Evine) Doner” Hadisi Ebû Hureyre radıyallahu anh dedi ki ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şoyle buyurduğunu işittim:
"Kotu soz soylemeden ve buyuk gunah işlemeden hacceden kimse, annesinden doğduğu gundeki gibi gunahsız olarak (evine) doner." (BuhĂ‚rî, Hac 4, Muhsar 9, 10; Muslim, Hac 438. Ayrıca bk. Tirmizî, Hac 2; NesĂ‚î, Hac 4; İbni MĂ‚ce, MenĂ‚sik 3)
“Umre İbadeti, Daha Sonraki Bir Umreye Kadar İşlenecek Gunahlara Kefarettir” Hadisi Ebû Hureyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine gore Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şoyle buyurdu:
"Umre ibadeti, daha sonraki bir umreye kadar işlenecek gunahlara kefĂ‚rettir. Mebrûr haccın karşılığı ise, ancak cennettir." (BuhĂ‚rî, Umre 1; Muslim, Hac 437. Ayrıca bk. Tirmizî, Hac 88; NesĂ‚î, MenĂ‚sik 3, 5, 77; İbni MĂ‚ce, MenĂ‚sik 3)
“(Sizin İcin) Cihadın En Ustunu, Hacc-ı Mebrûrdur” Hadisi Âişe radıyallahu anhĂ‚ şoyle dedi:
- Ey Allah'ın Resulu! En ustun amel olarak cihadı goruyoruz. Biz hanımlar cihad etmeyelim mi? dedim. Peygamber aleyhisselĂ‚m:
- "Fakat (sizin icin) cihadın en ustunu, hacc-ı mebrûrdur" buyurdu. (BuhĂ‚rî, Hac 4, Sayd 26, CihĂ‚d 1)
Hadisleri Nasıl Anlamalıyız? Bu dort hadîs-i şerîfin ortak konusu, hacc-ı mebrûrdur. Birinci hadiste, herhangi bir tarif vermeden en ustun ameller arasında iman ve cihaddan sonra hacc-ı mebrûrun yer aldığı gorulmektedir. Ayrıca iman ve cihad, herhangi bir sıfat ile nitelendirilmemişken haccın "mebrûr" kelimesiyle birlikte zikredilmiş olması, ancak bu niteliği kazanan haccın "ustun amel" sayıldığı anlamına gelmektedir.
Mebrûr, makbul, me'cûr, gereklerine uygun olarak yerine getirilmiş, gunah ve isyan karıştırılmamış, sonrası oncesinden daha iyi, zulum ve ihanetten arındırılmış, ihlĂ‚s ve samimiyetle yerine getirilmiş demektir. Nitekim ikinci hadiste bu duruma, "Kotu soz soylemeden ve buyuk gunah işlemeden hacceden kimse, annesinden doğduğu gundeki gibi gunahsız olarak evine doner" diye acıklık getirilmektedir. Burada soz konusu olan gunahlar buyuk kucuk butun gunahlardır. Kul hakkı konusunda da umitli olmak mumkundur. Cunku yuce Rabbimiz dilerse, alacaklıyı razı edip istediği kulunu afeder. Bunu onleyecek hicbir guc soz konusu değildir. Binaenaleyh, bir başka hadiste bildirildiği uzere "İslĂ‚m olmak, hicret etmek ve hac yapmak, gecmiş gunahları ortadan kaldırır" (Muslim, ÎmĂ‚n 192).
Ucuncu hadiste ise, mebrûr haccın karşılığının doğrudan doğruya cennet olduğu mujdesi verilmektedir. AhkĂ‚m ve Ă‚dĂ‚bına riayet edilerek ihlĂ‚s ile yerine getirilen haccın cennetle mukĂ‚fatlandırılması, onun ustun faziletini gosterir. Ayrıca ucuncu hadiste, umrenin fazileti de iki umre arasındaki gunahların affı olarak bildirilmiştir. Bu da umre ibadetine buyuk bir teşviktir.
Umre; umre niyetiyle, belirli yerlerde (mîkat) ihrama girip, KĂ‚be'yi tavaftan sonra Safa ile Merve arasında sa'y yapmak ve daha sonra da tıraş olup veya sacları biraz kısaltarak ihramdan cıkmaktan ibarettir.
Dorduncu hadis, mebrûr haccın bir başka niteliğine ve dolayısıyla fazilet ve ustunluğune acıklık getirmektedir. Hz. Âişe vĂ‚lidemizin cihadın ustunluğunu gorerek biz hanımlar da cihad yapmalı değil miyiz? sorusuna Peygamber Efendimiz, hanımlara hacc-ı mebrûru en ustun cihad olarak tavsiye etmektedir. Hadisin burada zikredilmeyen diğer rivayetlerindeki bazı ifadeleri de dikkate aldığımızda, hacc-ı mebrûrun, hanımlar icin en ustun, en guzel ve en uygun cihad olduğu anlaşılmaktadır. Bir hadiste de (bk. İbni MĂ‚ce, MenĂ‚sik 8), "Yaşlı, gucsuz ve kadınların cihadı hacdır" buyurulmaktadır.
Korkaklığını ileri suren bir kişiye Efendimiz, "Guc, kuvvet ve kahramanlık istemeyen cihada, hacca gel, katıl!" (bk. AbdurrezzĂ‚k, Musannef, V, 7-8) buyurmuştur. Kadınlar icin "Carpışmasız cihad vardır; hac ve umre" (bk. İbni MĂ‚ce, MenĂ‚sik 8) hadisi ile yine kadınlar icin "Hac ne guzel cihaddır" (BuhĂ‚rî, CihĂ‚d 62) hadisi de hatırlanacak olursa, haccın cihad niteliği iyice anlaşılır. Zaten Âişe vĂ‚lidemiz de "Hz. Peygamber'den bu cevabı aldıktan sonra hicbir sene hacca gitmeyi ihmal etmedim" der. (bk. BuhĂ‚rî, Sayd 26)
Şuna da işaret edelim ki burada zikrettiğimiz hadislerden asla haccın zayıflar, yaşlılar ve kadınlar icin emredilmiş bir gorev olduğu sanılmamalıdır. Bu hadislerde haccın, sayılan grublar icin "cihad niteliğinde olduğu" yani cihada eş fedĂ‚karlıklar gerektirdiği ifade buyurulmaktadır. Aslında bu tesbitler haccın, butun ummet icin bir carpışmasız cihad yani soğuk harp demek olduğunu anlatmaktadır. Dikkat edilirse hac mevsiminde dunyanın her yoresinden kara, hava ve deniz yollarıyla KĂ‚be'ye bir harekĂ‚t başlar. Ancak bu harekĂ‚tta, carpışma, kavga, kotu soz, oldurme, yaralama, cevreye zarar verme soz konusu olamayacağı gibi harem bolgesindeki hicbir bitki ve canlıya zarar vermeme, hatta ihrama girdikten sonra kendi başından bir kıl bile koparmama gibi tam anlamıyla "zararsızlık" ifade eden bir tavır istenmektedir. Telbiye, remel, sa'y, sa'y ederken iki yeşil direk arasında hızlanmak demek olan hervele, vakfe, şeytan taşlama, tavaf gibi son derece hareketlilik isteyen bircok amelin bir arada bulunduğu hac ibadeti, kendine has hukumleri yanında uygulama alanları ve zamanı bakımından buyuk onem arzetmekte, eğitilmiş mu'min aramaktadır. Bu yonuyle de tam bir cihaddır ve butun dunya Muslumanlarıyla birlikte bir iman ve İslĂ‚m şoku yaşamaktır. Bu evrensel ibadet uygulamasının kaide ve gereklerine uyulduğu olcude hac, mebrûr olur. Dolayısıyla mebrûr hac icin verilmiş mujdelere kavuşma imkĂ‚nı doğar.
Hadislerden Oğrendiklerimiz Hacc-ı mebrûr, iman ve cihad gibi "en ustun" nitelikli amellerimizdendir. Hacc-ı mebrûr, kotu soz ve isyan karıştırılmamış hac demektir. Hacc-ı mebrûr'un karşılığı cennettir. Hacc-ı mebrûr yapan kimseler, butun gunahlarından arınırlar, doğdukları gunde olduğu gibi gunahsız olarak yurtlarına donerler. Hac, kadınlar icin en buyuk cihad demektir. “Allah'ın, Cehennemden En Cok Kul Âzat Ettiği Gun, Arefe Gunudur” Hadisi Ebû Hureyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine gore Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şoyle buyurdu:
"Allah'ın, cehennemden en cok kul Ă‚zat ettiği gun, arefe gunudur." (Muslim, Hac 436. Ayrıca bk. NesĂ‚î, MenĂ‚sik 194; İbni MĂ‚ce, MenĂ‚sik 56)
Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Kurban bayramı gununden onceki gune arefe adı verilmiştir. Hacca giden Muslumanlar o gun Arafat'ta haccın rukunlerinden biri olan vakfe gorevini yerine getirirler. Bu sebeple de o gune arefe gunu denilmiştir.
Arefe gunu zevalden sonra akşam guneş batıncıya kadar bir sure Arafat dağında vakfe yapmak haccın iki ruknunden birincisidir. Bu imkĂ‚nı bulamayan veya kacıran kimsenin haccı sahih olmaz.
Arefe gunu tam bir dua ve niyaz zamanıdır. Allah TeĂ‚lĂ‚ kendisine dua edilmesinden ve bağışlanma dilenmesinden hoşnut olur. Peygamber Efendimiz işte bu gerceğe işaretle Allah TeĂ‚lĂ‚'nın o gun, her zamankinden fazla muslumanı cehennemden Ă‚zat ettiğini, yani kullarını bağışladığını ifade buyurmakta ve boylece ummet-i Muhammed'e cidden pek buyuk bir mujde vermektedir.
Tabiatıyla bu mujde aynı zamanda arefe gununun faziletini de gostermektedir. Hatta kimi Ă‚limler, "Gunlerin en faziletlisi arefe gunudur" goruşunu benimserler. "Uzerine guneşin doğduğu en faziletli gun cum'adır" hadisi (Muslim, Cum'a 17,18), haftanın gunleri icinde cumanın ustunluğunu ifade eder. Yıl icinde de arefe, en faziletli gundur.
Hadisten Oğrendiklerimiz Arefe gunu Muslumanların en cok bağışlandığı mubarek bir gundur. Hac ibadetinin bir butun olarak ihtiva ettiği faziletin yanında her bir cuzunun de ayrı ayrı fazileti vardır. Arefe gunu Arafat ’ta haccın birinci ruknu olan vakfe gorevi yerine getirilir. “Ramazan Ayında Yapılan Umre Tam Bir Hac Sayılır, Yahut da Benimle Birlikte Yapılmış Bir Haccın Yerini Tutar” Hadisi Abdullah İbni AbbĂ‚s radıyallahu anhumĂ‚'dan rivayet edildiğine gore Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şoyle buyurdu:
"Ramazan ayında yapılan umre, tam bir hac sayılır, yahut da benimle birlikte yapılmış bir haccın yerini tutar." (BuhĂ‚rî, Umre 4; Muslim, Hac 221. Ayrıca bk. Tirmizî, Hac 55; Ebû DĂ‚vûd, MenĂ‚sik 89; NesĂ‚î, SıyĂ‚m 6; İbni MĂ‚ce, MenĂ‚sik 45)
Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Yukarıda da işaret ettiğimiz gibi umre; umre niyetiyle, mîkat denilen belirli yerlerde ihrama girmek, KĂ‚be'yi tavaf etmek, Safa ile Merve arasında sa'y yapmak ve tıraş olmak veya sacları biraz kısaltmak suretiyle yerine getirilen bir ziyaret ve ibadettir.
Senenin her gununde yapılabilen umre, Ramazan-ı Şerîf gibi her ibadetin değerinin son derece arttığı bir mevsimde yapılacak olursa, daha buyuk bir kıymet kazanır. Hadisimiz bu kıymetin derecesini bildirmekte, başlı başına bir hac değerinde olduğu mujdesini vermektedir. İkinci bir anlatım olarak da Resûl-i Ekrem Efendimiz'in maiyyetinde yapılan bir hac gibi değerli olduğuna dikkat cekmektedir. Ancak bu değerin, "kazanılacak sevap bakımından" olduğu unutulmamalıdır. Yoksa her bakımdan tam bir hac gibidir demek değildir. Onemli olan sonuctur, o halde umre yapacak olanların bu mujdeyi dikkate almaları pek tabiidir.
Bu hadîs-i şerîf, umrenin Ramazan ayında yapılmasını teşvik etmektedir. Ayrıca bize, "İbadetin fazileti, vaktin faziletiyle artar" kaidesini hatırlatmaktadır.
Her ne kadar yukarıda umrenin, senenin her gununde yapılabileceğine işaret etmişsek de İmam Ebû Hanîfe'ye gore, senenin beş gununde (arefe ve kurban bayramının dort gunu) umre yapmak mekruhtur. Bunun dışındaki gunlerde imkĂ‚n bulabilen kimseler icin umre yapmanın vĂ‚cip mi, sunnet mi olduğu konusunda farklı goruşler bulunmaktadır. Hanefîler ’e gore "umre sunnettir."
" Hac ile umreyi Allah rızĂ‚sı icin tamamlayınız!" Ă‚yeti (Bakara sûresi, 196), umrenin vĂ‚cip olduğunu değil, -bilhassa Ă‚yetin devamı da goz onune alınınca başlanmış olan hac ve umrenin tamamlanması gereğini ortaya koymaktadır. Bu sebeple başlanmış olan hac ve umrenin bitirilmesinin vĂ‚cip olduğu konusunda butun Ă‚limler goruş birliği icindedirler.
Hadisten Oğrendiklerimiz Peygamber Efendimiz, Ramazan ayında umre yapılmasını teşvik etmiştir. İbĂ‚detlerin değeri icra edildikleri zamanların değeriyle artar. Bu sebeple Ramazan umresi, sevap bakımından tam bir hac yerine gecer. Muslumanlar yapacakları ibadetlerin zamanlamasına onem vermelidirler. Yaşlı Babanın Yerine Hac Edilebilir mi? İbni AbbĂ‚s radıyallahu anhumĂ‚'dan rivayet edildiğine gore bir kadın:
- Ey Allah'ın Resulu! Hac farîzası hakkındaki Allah'ın emri, babamın hayvan uzerinde duramayacak kadar yaşlı olduğu bir doneme denk geldi. Onun yerine ben haccedebilir miyim? dedi. Hz. Peygamber:
- "Evet, haccedebilirsin" buyurdu. (BuhĂ‚rî, Hac 1, CihĂ‚d 154, 162, 192, Edeb 68; Muslim, Hac 407, FedĂ‚ilu's-sahĂ‚be 135, 137. Ayrıca bk. Ebû DĂ‚vûd, MenĂ‚sik 25; NesĂ‚î, Hac, 22, 23, KudĂ‚t 9, 10)
“Babanın Yerine Sen Haccet ve Umre Yap” Hadisi Lakît İbni Âmir radıyallahu anh'den rivayet edildiğine gore kendisi Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip:
- Babam cok yaşlıdır. Ne hac, ne umre yapabilir, ne de sefere cıkabilir. (Ne emir buyurursunuz?) dedi. Hz. Peygamber de:
- "O halde babanın yerine sen haccet ve umre yap!" buyurdu. (Ebû DĂ‚vûd, MenĂ‚sik 25; Tirmizî, Hac 87. Ayrıca bk. NesĂ‚î, MenĂ‚sik 2, 10; İbni MĂ‚ce, MenĂ‚sik 10)
Hadisten Nasıl Anlamalıyız? Bu iki hadîs-i şerîf, başkasının yerine haccetmek yani hacda niyĂ‚bet konusunu acıklığa kavuşturmaktadır. Birinci hadis, Resûlullah'a soru soran kadının Has'am kabilesinden olması sebebiyle Has'amiyye hadisi diye bilinir. Hadisin buraya alınmamış olan baş kısmı şoyledir: Peygamber Efendimiz VedĂ‚ haccında, terkisinde amcası Abbas'ın buyuk oğlu Fazl bulunduğu halde Muzdelife'den Mina'ya donerken bir ara Yemenli Has'am kabilesinden bir genc kadın Peygamber Efendimiz'e yaklaşır. Bir taraftan Efendimiz ile kadın arasında hadisteki soru-cevap konuşması gecerken bir taraftan da Fazl İbni Abbas ve kadın birbirine bakışmaya başlarlar. Durumu farkeden Hz. Peygamber, mubarek eliyle Hz. Fazl'ın başını ote tarafa cevirir.
Has'amlı kadının, "Hac farîzası hakkındaki Allah'ın emri, babamın hayvan uzerinde duramayacak kadar yaşlı olduğu bir doneme denk geldi" demesi, yerine haccetmek istediği babasının aczini tam olarak ortaya koymaktadır. Babası yeni Musluman olduğu icin mi yoksa hac kendisine farz olacak zenginliğe yeni eriştiği icin mi bu durumla karşılaşıldı bilinmemektedir. Aslında bu nokta netice itibariyle pek de onemli değildir. Muhim olan o zatın hacca gidemeyecek derecede yaşlı ve bitkin olmasıdır. Peygamber Efendimiz'in, "Evet, babanın yerine haccedebilirsin" buyurması, hacca vekil gonderme kapısını acmıştır. İkinci hadiste de aynı durumla karşılaşmaktayız. Butun fark burada, babasının durumunu anlatıp ona vekĂ‚leten hac ve umre yapıp yapamayacağını soran bir erkek, Lakît İbni Âmir'dir.
Bilindiği uzere hac, hem malî hem de bedenî bir ibadettir. Namaz gibi sırf bedenî ibadetlerde vekĂ‚let cĂ‚iz değildir. ZekĂ‚t gibi sırf malî ibadetlerde ise, vekĂ‚let cĂ‚izdir. Hac da ise ancak acz halinde vekĂ‚let cĂ‚iz, kudret halinde cĂ‚iz değildir. Nitekim her iki hadiste de yerine haccedilmesine Peygamber Efendimiz'in izin verdiği mukelleflerin, cok yaşlı, yolculuğa cıkamayacak hatta binit uzerinde duramayacak derecede bitkin oldukları acıkca ifade edilmiştir. Buna rağmen başkasının yerine haccetmek konusunda "cĂ‚izdir", "cĂ‚iz değildir" gibi farklı goruş beyan eden Ă‚limler de olmuştur. Ancak meselenin ozu, olunceye kadar acz halinin devamı şartıyla hacda vekĂ‚let cĂ‚izdir. Yapılan haccın, kendisi namına hacca gidilen kişi icin mi yoksa vekil giden adına mı gercekleşeceği de tartışmalıdır. İmam Muhammed'e gore hac, vekil giden adına gercekleşir; gonderen de yaptığı harcamaların sevabını alır.
Birinci hadis'te Peygamber Efendimiz'in bir sunnetine daha şahit olmaktayız. Efendimiz, eğer hayvanın taşıma gucu yerinde ise, yolculukta, terkisine bir sahĂ‚bîyi alma Ă‚detinde idi. Terkiye alınan kişiye Arapca'da redîf denir. Efendimiz ’in redîfi olma şerefine ermiş otuz kadar sahĂ‚bî bulunmaktadır.
Ayrıca birinci hadisin rĂ‚visi Abdullah İbni Abbas'ın, bu hadisi ağabeyi Fazl'dan dinlemiş olma ihtimali daha guclu gozukmektedir. Kendisinin olayı bizzat muşehade etmiş olma ihtimali varsa da oldukca zayıftır. Bu takdirde hadis, hadis usulu acısından sahĂ‚be murseli niteliğindedir.
Hadisten Oğrendiklerimiz Acz halinde bulunan kimseye vekĂ‚leten haccetmek cĂ‚izdir. Kızı babası adına haccedebilir. Yani erkeğe vekĂ‚leten kadının haccetmesi cĂ‚izdir. Hayvanın guclu-kuvvetli olması halinde terkiye adam almak cĂ‚izdir. Kadınların ihramlı iken yuzlerinin acık olması cĂ‚izdir. Bir Ă‚lim, şer'î acıdan sakıncalı bir durum gorunce onu uygun bir şekilde onlemelidir. Nitekim Hz. Peygamber Fadl'ın başını başka tarafa cevirmek suretiyle kadınla karşılıklı bakışmalarını onlemiştir. İhtiyac halinde kadın, erkeğe fetva sorabilir. Bir kimse kendi adına haccetmemiş bile olsa, başkası namına hacca gidebilir. Anne-babaya bakmak, hizmetlerinde bulunmak, borclarını odemek, gerekirse yerlerine hacca gitmek cocukların vazifesidir. 7 Yaşında Cocuk Haccedebilir mi? SĂ‚ib İbni Yezîd radıyallahu anh şoyle dedi: Ben yedi yaşımda iken, VedĂ‚ haccında Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in maiyyetinde bana da haccettirdiler.(BuhĂ‚rî, Sayd 25)
Cocuklara Hac Sevabı Yazılır mı? İbni AbbĂ‚s radıyallahu anhumĂ‚'dan rivayet edildiğine gore Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem RavhĂ‚ denilen yerde bir grupla karşılaştı:
- "Siz kimlersiniz?" diye sordu. Onlar:
- Biz Muslumanlarız, peki sen kimsin? dediler. Hz. Peygamber:
- "Ben Allah'ın Resuluyum" buyurdu. Bunun uzerine iclerinden bir kadın, (kucağındaki) kucuk bir cocuğu Peygamber'e doğru havaya kaldırarak:
- Bunun icin de hac var mı? diye sordu. Resûl-i Ekrem:
- "Evet, ona hac, sana da sevap vardır" buyurdu. (Muslim, Hac 409, 410, 411. Ayrıca bk. Ebû DĂ‚vûd, MenĂ‚sik 8; Tirmizî, Hac 83; NesĂ‚î, Hac 10; İbni MĂ‚ce, MenĂ‚sik 11)
Hadisten Nasıl Anlamalıyız? Bu iki hadîs-i şerîf, kucuk cocukların haccettirilmesi ile ilgili durumu acıklığa kavuşturmaktadır. Birinci hadisin rĂ‚visi olan SĂ‚ib İbni Yezid radıyallahu anh, kendisi yedi yaşında iken VedĂ‚ haccına iştirak ettirildiğini bildirmektedir. Tirmizî'nin rivayetinde babasının, bir başka rivayette ise, annesinin kendisini hacca goturduğunu ifade etmektedir. Rivayetler birleştirilince SĂ‚ib'in, anne ve babasıyla birlikte VedĂ‚ haccına iştirak ettiği anlaşılmaktadır. Bilindiği gibi Peygamber Efendimiz'in, Medine doneminde hicretin 10. yılında yaptığı yegĂ‚ne hacca, ashĂ‚bıyla vedĂ‚laştığı icin VedĂ‚ haccı denilir. Efendimiz'in bu hac esnasında irad ettiği hutbeler de VedĂ‚ hutbesi olarak bilinir.
SĂ‚ib, yedi yaşında mumeyyiz bir cocukken bu hacca iştirak etme şerefine kavuşmuştur. İkinci hadiste ise, henuz annesinin kucağında hicbir şeyden haberi olmayan (gayr-i mumeyyiz) bir yavruya yaptırılan haccın gecerli (sahih), cocuğun annesine de ona yardımcı olduğu icin sevap olduğu Efendimiz tarafından acıklanmaktadır.
İslĂ‚m Ă‚limleri, bulûğ cağından once cocukların yaptığı haccın nĂ‚file hac olarak sahih olduğunu ancak bulûğ cağından sonra imkĂ‚n bulabilenlerin haccetmesi gerektiğini, onceki haclarının onları farz olan hac gorevinden muaf tutmayacağı goruşundedirler.
Cocukların namaz ve benzeri ibadetlere alıştırılması ne kadar onemli ve gerekli ise, hac ibadeti icin de aynı gerekce ile cocuklara hac yaptırmanın yerinde ve faziletli bir iş olduğu acıktır. Nevevî merhum da bu hususa dikkat cekmek icin bu iki hadisi burada zikretmiştir.
Hadislerden Oğrendiklerimiz Kucuk cocuklara hac yaptırmak cĂ‚iz ve yapılan hac sahihtir. Sonradan hac yapma şartlarına sahip olan kimseler icin cocukken yaptıkları hac kĂ‚fi gelmez. Onlar tekrar farz olan haclarını edĂ‚ etmelidirler. Kucuk cocukları hacca goturen anne-babaya ayrıca sevap vardır. Vasıta ile Hacca Gidilir mi? Enes radıyallahu anh'dan rivayet edildiğine gore Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, erzak ve eşyĂ‚sı da aynı deve uzerinde olduğu halde deve ile hacca gitmiştir. (BuhĂ‚rî, Hac 3. Ayrıca bk. İbni MĂ‚ce, MenĂ‚sik 4)
Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Hadisin rĂ‚visi Hz. Enes, azık ve eşyası aynı deve uzerinde olduğu halde hacca gitmişti. Kendisi asla cimri bir insan değildi. Belki de boyle duşunecekleri dikkate alarak bu davranışının sebebini acıklamak istemiş ve "Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, azığı ve eşyası da aynı deve uzerinde olduğu halde deve ile hacca gitti" demiştir.
Hz. Enes bu acıklamasıyla, hem sunnete uymuş olmak icin yanında azığı ve eşyasını taşıyan ayrı bir deve (zĂ‚mile) goturmediğini belirtmiş, hem de Resûl-i Ekrem Efendimiz'in pek sade ve mutevazi bir şekilde azık ve eşyasını yuklediği deveye binerek haccettiğini haber vermiştir.
Peygamber Efendimiz hayatında bir kere haccetmiştir. O da VedĂ‚ haccıdır. O sırada Efendimiz istese, azık ve eşyasını taşıyacak ayrıca deve veya develer sevkedebilirdi. Ancak o, mumkun olduğunca az eşyĂ‚ ve yiyecek almak ve onları da bindiği deveye (rĂ‚hile) yuklemek suretiyle bu haccını gercekleştirmiştir. Boylece Efendimiz'in devesi, hem binit hem de erzak taşıyıcı (rĂ‚hile ve zĂ‚mile) gorevini yapmıştır.
Bu tutum ve davranış, hac yolculuğunda gosterişten ve riyĂ‚dan uzak, mutevazi ve fakat temiz ve vakur olmanın ehemmiyetini gosterir. Gunumuzde de markası ve firması ne olursa olsun, kişiyi azığı ve eşyası ile birlikte, temiz bir şekilde hacca goturup getirecek araclarla haccedilmesi, gosterişe kacılmaması, hac ibadetinden beklenen neticenin elde edilmesi icin daha uygun olur.
Hadisten Oğrendiklerimiz Peygamber Efendimiz, daima tabii, sĂ‚de, gosterişten uzak ve mutevazi davranırdı. Yuz binlerin iştirak ettiği VedĂ‚ haccında da Efendimiz bu tavrını korumuştur. SahĂ‚bîler mumkun mertebe Efendimiz gibi davranmaya dikkat ve titizlik gosterirlerdi. Kula, kul gibi davranmak yaraşır. Hacda Alışveriş Yapmak Caiz midir? İbni AbbĂ‚s radıyallahu anhumĂ‚ şoyle dedi:
UkĂ‚z, Mecinne (Micenne) ve ZulmecĂ‚z İslĂ‚m oncesi donemde meşhur panayır yerleri idi. Bu sebeple İslĂ‚m doneminde (bazı Muslumanlar) bu pazarlarda alışveriş yapmayı gunah sandılar. Bunun uzerine hac mevsiminde "Alışveriş yaparak Rabbinizin fazl ve kereminden istifade etmenizde sizin icin bir gunah yoktur" Ă‚yeti indi.(BuhĂ‚rî, Hac 150, Buyû 1, Tefsîru sûre (2), 24)
Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Abdullah İbni AbbĂ‚s hazretleri bu beyanı ile hac ibadetini yerine getirirken ticaret de yapılabileceğini ortaya koymaktadır. Araplar ’ın İslĂ‚m oncesi donemde ve ozellikle hac mevsiminde Mekke civarında umumi pazarlar kurdukları, oralarda alışveriş yaptıkları hatta şiir ve edebiyĂ‚t yarışmaları duzenledikleri bilinmektedir. İbn AbbĂ‚s hazretleri bu dort buyuk pazar veya panayırdan uc tanesinin adını vermiştir. Bir de HubĂ‚şe panayırı vardır. Bu panayırların en buyuğu ve en uzun sureli olanı zilkade ayının başında kurulup yirmi gun suren UkĂ‚z panayırı idi. Hz. Peygamber peygamberlik oncesi donemde Kus İbni SĂ‚ide'nin unlu hitĂ‚besini bu panayırda dinlemişti.
İslĂ‚m geldikten sonra Muslumanların bir kısmı, bu eski CĂ‚hiliye donemi panayırlarında hac mevsiminde ticaret yapmayı hoş karşılamamışlar, aksi halde gunah işleyecekleri kaygısına kapılmışlardı. Bunun uzerine nĂ‚zil olan Bakara sûresinin 198. Ă‚yeti, hac mevsiminde Muslumanların alışveriş yaparak Rablerinin fazl ve kereminden istifade etmelerinde herhangi bir gunah bulunmadığını bildirdi. Boylece hac ibadetinin îfĂ‚sı icin mukaddes topraklara giden kimselerin ticaret yapmalarında herhangi bir sakınca bulunmadığı kesinleşmiş oldu.
Gunumuzde hacca gidenlere oralara ticaret icin değil, ibadet icin gittikleri hatırlatılarak Ă‚deta ticaret yapmamaları onerilmektedir. Bu, ticaretin haram veya yasak olduğunu değil, ticarete dalarak hac ibadetinden elde edecekleri mĂ‚nevî feyz ve bereketi kacırmamaları anlamında bir uyarıdır. Yoksa bir insan sırf ticaret veya gecimini sağlamak maksadıyla işci olarak oralara gitse ve hac mevsiminde de haccetse, haccı sahihtir.
Hac, bir anlamda en buyuk dinî turizm olayıdır. Hele gunumuzde milyonlarca insanın aynı anda aynı mekĂ‚nlarda bulunması dikkate alınırsa, elbette o kadar insan arasında sadece mĂ‚nevî değil maddî ve ticarî birtakım muamelelerin olması hem kacınılmaz hem de oldukca tabiidir. Bu sebeple hacıların oralarda alışveriş yapmalarını ve ticaretle iştigal etmelerini garipsememek gerekmektedir. Ancak butun vaktini ticarete tahsis etmek, elbette hac niyetiyle gitmiş bir kimse icin uygun olmaz. İbadeti de ticareti de kararınca yapmak gerekir.
Memleket ve yorelerin orf ve Ă‚detine gore aşırıya kacmadan donuşte eş-dost ve akrabaya hediye edilmek uzere bazı şeyler almak anlayışla karşılanmalıdır. Ancak bu konuda da oldukca mûtedil davranılması gerekir. Fuzûli harcama ve israfa yol acılmamalıdır. Mukaddes topraklara olan hasret, ozlem ve saygıyı arttırıcı olumlu tavırlar sergilemek herhalde hac ibadetini yerine getirme bahtiyĂ‚rlığına kavuşmuş insanlara daha cok yakışır.
Hac-ticaret ilişkisi soz konusu olunca, halkımız arasında hacı olan kimsenin bir daha ticarî hayata donmemesi, tartı-terazi başına gecmemesi gerektiği şeklindeki yanlış bir kanaate de işaret etmek yerinde olacaktır. Oysa tam aksine hac ibadetini yerine getirmiş bir Muslumanın, eskisinden daha durust bir şekilde işinin ve ticaretinin başında olması gerekir. Namaz kılan bir Musluman ne kadar durust olmak zorunda ise, haccetmiş olan musluman da aynı şekilde durust olmak zorundadır. Oteki ibadetleri yerine getiren Muslumanlar nasıl gecimlerini sağlamak, uretmek icin calışmak zorunda iseler, haccetmiş kişiler de aynı şekilde calışmak zorundadırlar. Ama onlara yakışan tam anlamıyla durust olmaya calışmak, "hacı" sıfatını asla birtakım sahtecilikleri ortbas etmek icin kullanmamaktır.
Hadisten Oğrendiklerimiz Hac mevsiminde ticaret yapmak serbesttir. Hacceden kimselerin iş ve ticaret hayatından el etek cekmesi diye bir şey soz konusu değildir. “Haccı koruyamam” veya “tutamam” gibi sudan bahanelerle şartlarını elde etmiş olanların haccı ertelemeleri doğru değildir. Onemli olan ibadetlerin bize kazandırdığı durustluğu gunluk hayatımıza aktarabilmek ve boylece Muslumanca yaşamanın mutluluğunu hem tatmak hem de cevremizde bulunanlara telkin etmektir. İslĂ‚m'da alışveriş, sadece cuma gunu ic ezanından cumanın farzı kılınıncaya kadar yasaktır. Bunun dışında her zaman ve her yerde serbesttir. Kaynak: Riyazus Salihin, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan
OLEN KİŞİNİN YERİNE HAC YAPILABİLİR Mİ?