
Kibirlenme ve kendini beğenmenin haram olduğu ile ilgili ayet ve hadisler nelerdir? Kibirlenmek nasıl bir haslettir? Nicin yasaklanmıştır? Kibir, gurur, kendini beğenmek ile ilgili ayet ve hadisler...KİBİRLENME, GURUR, KENDİNİ BEĞENME İLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER “İşte Ă‚hiret yurdu! Biz onu yeryuzunde boburlenmeyi ve bozgunculuk yapmayı istemeyenlere nasib ederiz. Sonunda kazanclı cıkanlar, fenalıktan sakınanlardır.” - Kasas sûresi (28), 83 Âhiret yurdu, Allah TeĂ‚lĂ‚ ’nın hoşnut olduğu kullarına ikram edeceği cennettir. Cenneti kazanabilmek icin yeryuzunde boburlenmemek ve bozgunculuk yapmamak şarttır. Diğer bir ifadeyle Allah ’a iman etmekten kacmamak, O ’na kafa tutmamak, buyukluk taslamamak, kendisine verdiği malı kotu yolda kullanmamak gerekmektedir. Omer İbni Abdulazîz ’in vefĂ‚t edeceği zamana kadar tekrar tekrar okuyup durduğu bu Ă‚yet, Allah ’a boyun eğmenin ve ona teslim olmanın onemini ortaya koymaktadır. Muslumanlar siyĂ‚sî zulmun simgesi olan Firavun ile mĂ‚lî zulum ve haksızlığın simgesi olan KĂ‚rûn ’a benzemekten sakınmakla kalmamalı, memleketlerinde yeni Firavun ve KĂ‚rûn ’lar yetişmemesi icin gayret gostermeli ve buna yonelik tedbirler almalıdır.
“Yeryuzunde boburlenerek dolaşma!” - İsrĂ‚ sûresi (17), 37 Bu Ă‚yet, bir sonraki Ă‚yetle birlikte ele alınacaktır.
“Kibirlenip de insanlardan yuz cevirme ve yeryuzunde boburlenerek yurume! Zira Allah, kendini beğenmiş ovunup duran kimseleri asla sevmez.” - Lokman sûresi (31), 18 Malın, servetin, guzelliğin, insanların hayran kalıp alkışladığı her varlığın bir emĂ‚net olduğunu duşunemeyen kimseler, buyuk bir yanılgıya duşerler. Bu cĂ‚zip imkĂ‚nları kendi gayretleriyle kazandıklarını ileri surerler. Bunları verenin dilediği zaman cekip alabileceğini hesaba katmadıkları icin de hep aynı durumda kalacakları hayaliyle kendilerini ustun gormeye başlarlar. Ancak kendileri gibi olanlarla duşup kalkarlar. Kendileri gibi olmayanları kucuk, seviyesiz ve onemsiz bulurlar.
İşte bu kendini beğenme ve başkalarını hor gorme tavrı, yegĂ‚ne kudret ve kuvvet sahibi, kĂ‚inattaki her şeyin tek mĂ‚liki olan Allah TeĂ‚lĂ‚ ’yı gazaplandırır. Bazan verdiklerini geri alır. Esasına bakılacak olursa, bu ceza şekli, insanın kendine gelmesi icin iyi bir fırsattır. Sahip oldukları imkĂ‚nlar ellerinden alınmayan kimseler ise, derin gafletlerine iyice gomulecekleri icin dunyalarını ve Ă‚hiretlerini boş bir gurur uğruna perişan ederler.
“KĂ‚rûn MûsĂ‚ ’nın kavminden idi. Kavmine karşı boburlenerek onlara zulmetmişti. Biz ona oyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarını guclu kuvvetli bir topluluk zor taşırdı. Onun kibirlendiğini goren kavmi kendisine şoyle demişti: - Şımarma! Allah şımaranları sevmez! Allah ’ın sana verdiği bu servetle Ă‚hiret yurdunu kazanmaya calış. Dunyadaki nasibini de unutma. Allah sana nasıl iyilik ettiyse, sen de başkalarına iyilik et. Yeryuzunde fesat cıkarmaya calışma. Allah fesatcıları sevmez.
Karun da cevaben:
- Ben o serveti kendi bilgimle kazandım, dedi.
KĂ‚rûn bilmiyor mu ki, Allah daha onceki zamanlarda kendinden daha guclu, taraftarı daha fazla nice nesilleri helĂ‚k etti. (Neler yaptıkları bilindiği icin) gunahkĂ‚rlardan gunahları sorulmaz bile.
Bir gun KĂ‚rûn butun debdebesiyle kavminin karşısına cıktı. Dunya hayatını arzulayanlar:
- KĂ‚rûn ’a verilen keşke bize de verilseydi! Doğrusu o cok şanslı adam, dediler.
İlmi olanlar ise:
- Yazıklar olsun size! İmĂ‚n edip iyi işler yapanlara Allah ’ın vereceği sevap daha değerlidir. Bu mukĂ‚fata ise ancak sabredenler kavuşur, dediler. Sonunda biz onu da, sarayını da yerin dibine gecirdik. Allah ’a karşı ona yardım edecek bir kimse bulunamadı. Kendisi de kendini savunup kurtaracak durumda değildi.” - Kasas sûresi (28), 76-81
KĂ‚rûn ’un bu ibretli macerası, Allah ’ın kendisine lutfettiği nimetlere şukretmeyen, o nimetleri kullanması gerektiği şekilde sarfetmeyen, daha da kotusu bu nimetlere bakarak kibirlenen, kendini beğenip yere goğe sığmayan kimseler icin sayısız derslerle doludur.
Malı, serveti veren de Allah, istediği zaman geri alacak olan da Allah ’tır. Zira dunyadaki her şey gibi mal ve servet de gelip gecicidir. Hazinesinin sadece anahtarlarını, guclu kuvvetli kimselerden meydana gelen bir ekibin taşıyabildiği KĂ‚rûn, servetine guvendiği, boburlenip gururlandığı, ceşitli kotulukler ve bozgunculuklar yaptığı icin Allah TeĂ‚lĂ‚ onu servetiyle birlikte yerin dibine gecirmiştir.
Kulun vazifesi, Allah ’ın buyruklarına uymak, O ’nun istediği şekilde davranmak, sahip olduğu imkĂ‚nlara aldanıp boburlenmemektir. Sonunda kazanclı cıkacak ve Allah ’ın cennetine ve cemĂ‚line nĂ‚il olacaklar işte bunlardır.
HADİSLER Kalbinde Zerre Kadar Kibir Olan Kimse Cennete Giremez Abdullah İbni Mes ’ûd radıyallahu anh ’den rivayet edildiğine gore Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şoyle buyurdu:
- “Kalbinde zerre kadar kibir olan kimse cennete giremez.”
SahĂ‚bînin biri:
- İnsan elbise ve ayakkabısının guzel olmasını arzu eder, deyince şunları soyledi:
- “Allah guzeldir, guzeli sever. Kibir ise hakkı kabul etmemek ve insanları kucumsemektir.”
Muslim, ÎmĂ‚n 147. Ayrıca bk. Ebû DĂ‚vûd, LibĂ‚s 26; Tirmizî, Birr 61
Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Kibir, buyuklenmek, Allah ’a boyun eğmemek demektir. Buyukluk Allah ’a mahsustur. İnsanın kibirlenmesi, Allah ’a ait bir ozelliğin kendinde de bulunduğunu iddia etmesi demek olur ki, işte bu haddini bilmemektir. Haddini bilmeyen KĂ‚rûn ’un korkunc Ă‚kıbetini, serveti ve sarayı ile birlikte yerin dibine gecirildiğini bahsimizin başındaki Ă‚yet-i kerîmelerde okuduk. İnsan CenĂ‚b-ı Hak karşısındaki aczini, onun yanında boynunun kıldan ince olduğunu asla unutmamalıdır.
Allah TeĂ‚lĂ‚ bizi, kendini tanımak ve diğer kullarıyla birlikte, kendi mulku olan şu dunyada yaşamak uzere yaratmıştır. Dunya O ’nun, kul O ’nun, dunyadaki her guzel şey O ’nundur. Bize kullarıyla iyi gecinmemizi tavsiye etmekle kalmayıp guzel nimetlerinden bol bol vermişse, kendi bileceği bir sebeple bize daha fazla lutufta bulunmuşsa, bu bizim kibirlenmemizi değil, O ’na daha fazla şukretmemizi gerekli kılar. Bizden daha az lutfa ermiş insanları hor ve onemsiz gormek, CenĂ‚b-ı Hakk ’a saygısızlık olur.
Hadisimizde, kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimsenin cennete giremeyeceği belirtilmektedir. Kibirli bir insan ya bu hastalığı tamamen yok olana kadar cezasını cekecek ve imanı sayesinde cennete girecek veya her şeye gucu yeten Yuce Rabbimiz o haddini bilmez şımarık kulunun gunahını affedecek, gonlundeki kibiri cıkarıp atacak ve onu tertemiz ve saf bir gonulle cennetine koyacaktır.
Guzel elbise ve ayakkabı giymenin kibirle ilgili olmadığını da oğrenmekteyiz. İyi giyinmenin kibir duygusundan kaynaklanıp kaynaklanmadığını oğrenmek isteyen sahĂ‚bîye, Resûl-i Ekrem Efendimiz, bunun kibirle ilgisi bulunmadığını haber veriyor. Guzel Rabbimiz ’in her guzel şeyi sevdiğini bildiriyor. 804 numaralı hadiste okuyacağımız uzere, Allah TeĂ‚lĂ‚ ’nın, kuluna verdiği nimetin izlerini onun uzerinde gormekten memnun kalacağını soyluyor. Giyilen guzel şeyler kibirlenmeye, gururlanmaya yol acarsa, yine hedeften sapılmış olur. İnsan kibirlenmek, farklı olduğunu hissettirmek, calımlı calımlı yurumek icin değil, CenĂ‚b-ı Hakk ’ın lutuflarına şukretmek icin guzel giyinecektir.
Hadisten Oğrendiklerimiz Nelerdir? Kibir, Allah ’a saygısızlık cizgisine varıp dayanmışsa, kibirlenen kimse, cennete girme şansını yitirir. Kendini buyuk, başkalarını kucuk gorup boburlenen kimseler buyuk gunah işlemiş olurlar. Gurura kapılmamak şartıyla insan guzel giyinebilir. Sağ Elinle Ye Hadisi Seleme İbni Ekva ’ radıyallahu anh şoyle dedi:
Adamın biri Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ’in yanında sol eliyle yemek yiyordu. Resûl-i Ekrem ona:
- “Sağ elinle ye!” buyurdu. Adam:
- Yapamıyorum, diye cevap verdi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem adama:
- “Yapamaz ol!” buyurdu.
Seleme ’nin dediğine gore adam kibirinden dolayı boyle soylemişti. Resûlullah ’ın bedduasını alınca, elini ağzına goturemez oldu.
Muslim, Eşribe 107
Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Hadisimiz sunnetle ilgisi sebebiyle 161 numarada daha once gectiği, yemek Ă‚dĂ‚bıyla ilgisinden dolayı 742 numarada tekrar geleceği icin burada onun sadece kibirle ilgili yonu uzerinde durulacaktır.
Peygamber Efendimiz ’in yanında yemek yiyen bu zĂ‚tın Busr İbni RĂ‚î ’l-Ayr olduğu soylenmektedir. SahĂ‚beye dair bazı kitaplar onun adını zikretmekle beraber hayatı hakkında bilgi vermemektedir. Bu zĂ‚tın yeme icme Ă‚dĂ‚bı hakkında bilgisi olmadığı icin sol eliyle yediği hatıra gelebilir. Fakat onun Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem ’in “Sağ elinle ye!” diye uyarması uzerine, yapamıyorum diye cevap vermesi, sağ elle yeme edebi hakkında bilgi sahibi olduğunu gostermektedir. Onun bu davranışını yorumlayan rĂ‚vinin, kibirinden dolayı boyle soyledi diye durumu acıklaması da gosteriyor ki, bu zĂ‚t İslĂ‚mî edebi bildiği halde Peygamber buyruğuna aykırı davranmıştır.
Peygamber Efendimiz İslĂ‚m duşmanlarına bile, yaptıkları kotulukler sebebiyle pek nĂ‚dir olarak beddua etmiştir. Onun bir muslumana beddua ettiği gorulmemiştir. Busr İbni RĂ‚î ’ye beddua etmesinin sebebi ise, onun aşırı derecede kibirli olması ve Allah ’ın Elcisi ’nin uyarısına rağmen bildiğinden şaşmamasıdır. Resûlullah ’ın, kendisine son derece saygısız davranan bedevîleri bircok defa hoşgorup bağışlaması, onların bilgisizliği ve gorgusuzluğu sebebiyle idi. Fakat bu zĂ‚tın Peygamber sozu dinlememesi, onun tavsiye ettiği doğruyu benimsememesi, yapabileceği halde yapamıyorum diye itiraz etmesi beceriksizliğinden değil, şeytanın en belirgin ozelliği olan kibir ve gururundan kaynaklanmaktaydı.
Bir musluman gunahkĂ‚r olabilir. Allah ’ın ve Peygamber ’in buyruklarını yapmayabilir. Hatta işlenmesi yasak edilen gunahları işleyebilir. Fakat asla kibirli olamaz. Peygamber ’ine karşı ise hicbir şekilde kibirli davranamaz. Bir musluman icin Peygamber ’ine kibirli davranmanın affedilecek yanı yoktur. KĂ‚dî İyĂ‚z bu sebeple o şahsın munafık olduğunu ileri surmuş, ancak Nevevî gibi bazı Ă‚limler bunu doğru bulmamışlardır.
Hadisten Oğrendiklerimiz Nelerdir? Sağ elle yemek, Peygamber Efendimiz ’in sunnetidir. Peygamber sunnetine uygun yaşamak, bir muslumanın en başta gelen gorevidir. Sağ elin rahatsızlığı veya kesilmiş olması sebebiyle sol elle yenilebilir. Kibir, Ă‚yet ve hadislerle yasaklanan cirkin bir huydur. Dinin buyruklarına bile bile karşı gelen birine beddua edilebilir. “Cehennemliklerin Kimler Olduğunu Soyleyeyim mi” Hadisi HĂ‚rise İbni Vehb radıyallahu anh Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ’i şoyle buyururken dinledim, dedi:
“Size cehennemliklerin kimler olduğunu soyleyeyim mi? Katı kalbli, kaba, cimri ve kurularak yuruyen kibirli kimselerdir.”
BuhĂ‚rî, EymĂ‚n 9, Tefsîru sûre (68), 1, Edeb 61; Muslim, Cennet 47. Ayrıca bk. Tirmizî, Cehennem 13; İbni MĂ‚ce, Zuhd 4
Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Tamamı 254 numarada gecen hadisimizin buraya alınmayan birinci bolumu şoyledir:
“Size cennetlikleri bildireyim mi? Onlar kendilerini korumaktan Ă‚ciz, alcak gonullu oldukları icin de kimsenin onemsemediği ve fakat şoyle olacak diye yemin etseler, isteklerini Allah ’ın gercekleştireceği kimselerdir.”
Burada ise, ilgisi sebebiyle, hadîs-i şerîfin sadece kibire dair olan ikinci kısmı alınmıştır.
Peygamber Efendimiz cehennemlik olanların en onemli ozelliklerini katı kalblilik, kabalık, cimrilik ve kurularak yurumek diye belirtmiştir. Bunlar kendilerini diğer insanlardan farklı goren, halkı aşağılayan, onlara sevgiyi, ilgiyi ve sahip oldukları maddî ve mĂ‚nevî şeyleri lĂ‚yık gormeyen kimselerdir. Buyukluk ve ayrıcalık hastalığı onları toplumdan koparmıştır.
Kibir, Allah TeĂ‚lĂ‚ ’nın hic sevmediği, hatta en fazla gazap buyurduğu mĂ‚nevî bir hastalıktır. Kullarını cok seven Yuce MevlĂ‚, kimsenin onlara sert davranmasına, onları incitmesine razı olmaz. Verdiği maldan onlara da verilmesini, gonullere koyduğu sevginin onlara da gosterilmesini ister. Kibir sahiplerini, sadece Allah ’a mahsus olan buyukluk sıfatına ortak cıkmaya kalktıkları icin sevmez.
Kula yakışan tevĂ‚zudur. Haddini bilmektir. Kusur ve noksanlarının farkında olmak, gucsuzluğunu anlamak, bilgisizliğini kabul etmektir. Allah ’ın sonsuz kudreti karşısında bir hic olduğunu itiraf etmektir.
Bir kulun, aczini ve yetersizliğini bilmiyormuş gibi calım satması, kucuk dağları ben yarattım dercesine kurumlu yurumesi, insanlara değer vermemesi CenĂ‚b-ı Hakk ’ın affetmeyeceği bir kustahlıktır.
“Kişi noksanını bilmek gibi irfan olamaz” sozu, kibir hastalığına yakalanan kimselere guzel bir oğuttur.
Hadisten Oğrendiklerimiz Nelerdir? Katı kalblilik, kabalık, cimrilik ve kibirlilik cehennemliklerin ozellikleridir. Genellikle butun insanlara, ozellikle de muslumanlara alcak gonullu davranmalıdır. Cennet İle Cehennem Munakaşa Ettiler Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh ’den rivayet edildiğine gore Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şoyle buyurdu:
“Cennet ile cehennem munakaşa ettiler.
Cehennem:
- Bende zorbalar ve kibirliler var, dedi.
Cennet:
- Bende yalnız zayıflar ve yoksullar var, dedi.
Bunun uzerine Allah TeĂ‚lĂ‚ onların cekişmesini şoyle halletti:
- Ey cennet! Sen benim rahmetimsin, dilediğime seninle merhamet ederim.
Ey cehennem! Sen de benim azĂ‚bımsın. Dilediğime seninle azĂ‚b ederim. Ben her ikinizi de dolduracağım.”
Muslim, Cennet 34; BuhĂ‚rî, Tefsîru sûre (50), 1, Tevhid, 25. Ayrıca bk. Tirmizî, Cennet 22
Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Cennetle cehennemin konuşmasını yadırgayanlar olabilir. Hadîs-i şerîfin 256 numaradaki şerhinde bu konuda bilgi verilmiştir. Burada sadece hadisin kibirle ilgili yanı ele alınacaktır.
Allah TeĂ‚lĂ‚ daha dunya hayatında iken, peygamberleri vasıtasıyla kullarına yolun sonunu gostermiş, cennetin iyi insanların durağı, cehennemin kotu adamların yatağı olduğunu bildirmiştir. Cehennemde kibirli, zĂ‚lim ve haksız adamların azĂ‚b goreceğini, cennette zayıf, kimsesiz, aşağılanıp horgorulen insanların huzurlu bir hayat sureceğini haber vermiştir. İlĂ‚hî adaletin gercekleşebilmesi icin CenĂ‚b-ı Hakk ’ın rahmetinin parıldayacağı cennete olduğu kadar, azĂ‚bının tecelli edeceği cehenneme de elbette ihtiyac vardır.
İnsanı cehenneme goturen gunahlar pek coktur. Fakat hadisimizde cehennemlik olarak sadece kibirli ve zĂ‚lim kimseler gosterilmiştir. Bunun sebebi kibir ile zulmun en buyuk gunah olması ve bircok gunahın kibir ile zulumden kaynaklanmasıdır.
Demek oluyor ki, cehennem halkına kuş bakışı bakıldığında, onların coğunun hakka boyun eğmeyen, kendini beğenip başkalarını hor goren, insanları ezip onlara haksızlık eden kimseler olduğu hemen gorulecektir.
Henuz fırsat elde iken mĂ‚nevî hastalıklarımızı gozden gecirmeli, davranışlarımıza ceki duzen vermeli, cehenneme goturen yoldan suratle uzaklaşıp cennet yoluna girmeliyiz.
Hadisten Oğrendiklerimiz Nelerdir? Cennet ve cehennem yaratılmıştır. Onların bu konuşması mecĂ‚zî olabileceği gibi, kendilerini yaratanın izniyle gercekten de konuşmuş olabilirler. Cennet hor gorulen, itilip kakılan ve zulme uğrayan mu ’minlerin yurdudur. Cehennem insanlara haksızlık eden zalimler ile kendini beğenmiş kibirlilerin yeridir. Her ikisinin de sĂ‚kinleri olacağına gore, isteyen cennetin yolunu tutar, istemeyen cehennemi boylar. Elbisesini Kibirle Yerde Suruyen Ebû Hureyre radıyallahu anh ’den rivayet edildiğine gore Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şoyle buyurdu:
“Boburlenerek elbisesini yerde suruyen kimsenin suratına Allah TeĂ‚lĂ‚ kıyamet gununde bakmaz.”
BuhĂ‚rî, LibĂ‚s 1, 2, 5, FezĂ‚ilu ’s-sahĂ‚be 5; Muslim, LibĂ‚s 42-48. Ayrıca bk. Ebû DĂ‚vûd, LibĂ‚s 25-27; Tirmizî, LibĂ‚s 8-9; İbni MĂ‚ce, LibĂ‚s 6, 9
Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Arap erkekleri, oteden beri evlerinde olduğu gibi dışarıda da entari giyerler. Bu onların tabii ve milli kıyafetidir.
Hadîs-i şerîfte elbise yerine “izĂ‚r” kelimesi kullanılmıştır. İzĂ‚r, Arapların belden aşağı giydikleri eteklik gibi bir elbise ceşididir. Giyilen elbise ister entari ister izĂ‚r olsun, bunların yerde surunecek kadar uzun olması, yerdeki pisliklerle kirleneceği icin Peygamber Efendimiz tarafından yasaklanmıştır. Bu giysilerin ozellikle gosteriş ve calım satmak icin uzun yaptırılması, kesinlikle haram kılınmıştır.
Abdullah İbni Omer ’in bizzat Efendimiz ’den oğrendiğine gore erkeklerin giydiği elbisenin eteği, baldırların yarısına kadar uzayabilir, daha aşağı sarkması doğru değildir (Muslim, LibĂ‚s 47). Zayıf, nahif bir vucuda sahip olan Hz. Ebû Bekir, elbisesinin bazan kemerinden kurtulup aşağı sarktığını soyleyince, Efendimiz, “Sen bu işi boburlenerek yapanlardan değilsin” (BuhĂ‚rî, LibĂ‚s 2) diyerek onun rahatlamasını sağlamıştır. Bu da gosteriyor ki, aşırı derecede uzun elbiseler, kibir ve gurura sebep olduğu icin yasaklanmıştır.
Ummu Seleme annemiz, Resûlullah Efendimiz ’den kadınların etekleri hakkında ne buyurduğunu oğrenmek istemiş, Peygamber Efendimiz de onların eteklerini bir karış daha uzatacaklarını soylemiş, ayaklarının gorunmesini sakıncalı bulmamıştır (Tirmizî, LibĂ‚s 9).
İslĂ‚m Ă‚limleri elbisenin baldırlara kadar uzanmasını sunnete uygun bir giyiniş, topuklara kadar uzanmasını ise cĂ‚iz gormuşlerdir. Elbisenin kibir sebebiyle topuklardan aşağı inmesi haram, kibir duşuncesi olmadan inmesi ise, Resûlullah ’ın yasağına ters duşeceği icin mekruh sayılmıştır.
Kibirin, gururun, kendini beğenmenin her turlusu cirkindir. Bir kimse elbise eteklerinin uzunluğu sebebiyle ovunup boburlenemez. Zira Allah TeĂ‚lĂ‚ ’nın lutfettiği nimetler, bu nimetleri verene karşı daha mutevĂ‚zi davranılmasını gerekli kılar. Hem bu nimetlerden faydalanıp hem de Allah ’ın kullarına calım satmak, doğrudan doğruya o nimeti verene saygısızlık etmek anlamına gelir.
Kıyamet gununde Allah TeĂ‚lĂ‚ ’nın bir kimseye bakmaması, ona merhametli davranmaması demektir. Peygamberler başta olmak uzere butun insanların CenĂ‚b-ı Hak ’tan rahmet ve merhamet beklediği o dehşetli gunde, sırf kibir yuzunden ilĂ‚hî rahmeti yitirmek, felaketlerin en buyuğudur. İşte bu sebeple ne giyim kuşamda, ne de başka hususlarda kibir ve gurura kapılmamalı, Allah ’ın verdiği nimetleri, onun kullarını ezmek icin kullanmamalıdır.
Hadîs-i şerîfi 793 numarayla tekrar okuyacağız.
Hadisten Oğrendiklerimiz Nelerdir? Başkalarından daha iyi giyinebiliyorsak, bu, Allah ’ın bir lutfudur. Bize boyle bir nimet verdiği icin daha mutevĂ‚zi olmalı, ustunluk duygusuna kapılmamalıyız. Kılığı kıyafeti sebebiyle şımarıp kibirlenmenin cezası, Allah ’ın rahmet ve merhametinden mahrum kalmaktır. Allah (c.c) Uc Kişiyle Konuşmaz
Yine Ebû Hureyre radıyallahu anh ’den rivayet edildiğine gore Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şoyle buyurdu:
“Allah TeĂ‚lĂ‚ kıyamet gununde uc kişiyle konuşmaz, onları temize cıkarmaz, suratlarına bile bakmaz; ustelik onlar korkunc bir azĂ‚ba uğrarlar.
Bunlar; zina eden ihtiyar, yalan soyleyen hukumdar, kibirlenen fakirdir.”
Muslim, ÎmĂ‚n 172. Ayrıca bk. Tirmizî, Cennet 25; NesĂ‚î, ZekĂ‚t 75, 77
Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Peygamber Efendimiz ’in “Allah TeĂ‚lĂ‚ kıyamet gununde uc kişiyle konuşmaz, onları temize cıkarmaz, suratlarına bile bakmaz; ustelik onlar korkunc bir azĂ‚ba uğrarlar” ifadesiyle başlayan başka hadisleri de vardır. Demek oluyor ki, bu ağır cezayı hak eden başka gunahkĂ‚rlar da vardır. Adaletinin yanında lutfunun, gazabının yanında rızĂ‚sının goruleceği o gunde, sozu edilen bu kimseler O ’nun lutfuna değil gazabına uğrayacaklardır.
Allah TeĂ‚lĂ‚ ’nın bu kimselerle konuşmaması, onlara gazap buyurması, onları sevindirecek bir şey soylememesi, onlardan memnun kaldığını gostermemesi veya gercekten kendileriyle hicbir şekilde konuşmaması gibi mĂ‚nalara gelmektedir.
Bu kimseleri temize cıkarmaması, hayırlarını, ibadetlerini kabul etmemesi, gunahlarını bağışlamaması, onlardan hoşnut olduğunu gostermemesi demektir.
CenĂ‚b-ı Hakk ’ın onlara bakmaması ise, kendilerine rahmet ve merhamet etmeyeceğini ifade etmektedir.
Zikredilen gunahkĂ‚rların muşterek ozellikleri, bu gunahlardan halleri veya mevkileri itibariyle uzak durmaları gereğidir. Bu uc gunahkĂ‚rdan birincisi, zina eden ihtiyardır. Yaşını başını almış bir kimse artık olgunlaşmalı, doğruyu yanlışı gormeli, yaklaşmakta olduğu sonu farketmelidir. Omru gaflet icinde gecmişse, kendine ceki duzen vererek haramlardan uzak durmalıdır. Genclik ucup gittiği, eski gucu yittiği, vucudu artık iflas ettiği icin zinaya yaklaşmamalıdır. Şayet yaşlı bir kimse boyle yapmamış, genclere bile yasaklanmış olan bir gunaha devam etmişse, Allah TeĂ‚lĂ‚ ona iltifat buyurmayacaktır.
İkinci gunahkĂ‚r, yalan soyleyen devlet reisidir. Bir devlet resinin korkup cekineceği kimse yoktur. Birilerine kendini kabul ettirmek icin yalan soylemeye mecbur değildir. Hadîs-i şerîfin bazı rivayetlerinde “yalan soyleyen” devlet reisi yerine, “zĂ‚lim devlet reisi” ifadesi bulunmaktadır (Tirmizî, Cennet 25; NesĂ‚î, ZekĂ‚t 75).
Ucuncu gunahkĂ‚r ise kibirli fakirdir. Bir fakirin kibirlenmeye hakkı yoktur. Zira kibir, malın, mulkun, varlığın şımarttığı kimselerin yaşadığı bir hal, yasaklanmış bir duygudur. Fakir olan kimse haddini bilmeli, kibir yerine tevĂ‚zuu secmelidir.
Bizi burada ozellikle ilgilendiren kibirli fakirin halidir. Bir fakir, kibirlenmeye hakkı olmadığı halde kibirli davranıyorsa, demekki bu huy onun yaratılışında vardır. Bu kotu huy sebebiyle calışıp cabalamıyor, her işi beğenmiyor, coluğunu cocuğunu ac ve muhtac bırakıyorsa, gunahı bir kat daha artıyor demektir. Dinimiz dilenmeyi yasaklamakla beraber, muhtac durumda olanların ihtiyaclarını giderecek kadar dilenmelerine izin vermiştir. Aile babası olan bir fakir hem calışıp cabalamıyor hem de cocuklarının zaruri ihtiyaclarını gidermek icin kimseden bir şey kabul etmiyor, ustelik ihtiyacı yokmuş gibi davranıyorsa, bu davranışı bir kat daha cirkinleşir, sucu biraz daha katmerleşir.
Hadisi 1856 numara ile bir daha okuyacağız.
Hadisten Oğrendiklerimiz Nelerdir? Allah TeĂ‚lĂ‚ kıyamet gununde bazı yasaklarını ciğneyen kimselere rahmet ve merhamet etmeyecek, onları pek acıklı bir cezaya carptıracaktır. Zina cirkin bir iştir. İhtiyarın zina etmesi daha cirkindir. Yalan soylemek kotu bir fiildir. Bir devlet reisinin yalancılık yapması daha kotudur. Kibir, kula yakışmayan fena bir duygudur. Fakirin kibirlenmesi daha fenadır. Bu Şekilde Davranan Olursa Cezasını Veririm
Yine Ebû Hureyre radıyallahu anh ’den rivayet edildiğine gore Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şoyle dedi:
“Allah TeĂ‚lĂ‚ şoyle buyurdu:
Yucelik ve kudret (izzet) benim izĂ‚rım, buyukluk de benim ridĂ‚m sayılır. Bunlardan biri kendisinde de varmış gibi davranan olursa, onun cezasını veririm.”
Muslim, Birr 136. Ayrıca bk. Ebû DĂ‚vûd, LibĂ‚s 26; İbni MĂ‚ce, Zuhd 16
Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Allah TeĂ‚lĂ‚ bu hadîs-i şerîfte, her turlu ustun vasfın sadece kendinde bulunduğunu, bu sebeple kimsenin ustunluk taslamaya hakkı olmadığını anlatmaktadır. Onun ustunluğunu kavrayacak akla ve yeteneğe sahip olmamakla beraber, bu konuda zihnimizde bir fikir oluşması icin, sadece kendisinde bulunan “izzet” ve “kibriyĂ‚” sıfatlarını bize bir edebî san ’at olan istiĂ‚re ile oğretmektedir.
Allah TeĂ‚lĂ‚ diyor ki, her gun vucudunuzu ortmek icin belden aşağı tutunduğunuz “izĂ‚r” var ya, işte “izzet” yani yucelik, ustunluk ve kudret sıfatım da beni oylesine sarmıştır ve bu ozellik sadece bana mahsustur. Sizin bir hırka gibi vucudunuzun ust kısmına giyip burunduğunuz “ridĂ‚”, belinizden yukarısını nasıl ortuyorsa, “kibriyĂ‚” yani buyukluk sıfatım da beni oylesine sarıp ortmuştur ve bu sıfat sadece bende vardır. Kim kalkıp da kendisinde yucelik, ustunluk, kudret ve buyukluk varmış gibi davranır, kendisinde olmayan bu ozelliklere sahipmiş gibi calım satarsa, işte o zaman bana ortaklık taslamış olur. Benimle boy olcuşmeye kalkan kimseyi fena yapar, en ağır işkenceye cekip perişan ederim...
Şu halde bize yakışan hakka boyun eğip halka değer vermek, her zaman başı yerde olmaktır. Hicbir zaman sahip olmadığımız ve olamayacağımız buyukluk, ustunluk, yucelik, gucluluk gibi sıfatlara sahip gibi gorunmeye calışmak sahtekĂ‚rlık yapmaktır.
Buyukluğu, yuceliği bir elbiseye benzetecek olursak, bunlar CenĂ‚b-ı Hakk ’ın elbisesi gibidir. Onun elbisesini giymeye, bunlar benim elbisemdir diye o ozelliklere sahiplenmeye kimsenin hakkı yoktur. Zira bir elbiseyi aynı anda iki kişinin giymesi mumkun değildir.
Hadisten Oğrendiklerimiz Nelerdir? Buyukluk, yucelik, guc ve kudret sahibi sadece Allah TeĂ‚lĂ‚ ’dır. Halkı aşağılayarak Hak ’tan uzaklaşanlar, buyukluk taslamış olurlar. Buyukluk iddiasında bulunanlar, Allah ’ın azĂ‚bına carpılırlar. Kendini Beğenen Adam
Yine Ebû Hureyre radıyallahu anh ’den rivayet edildiğine gore Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şoyle buyurdu:
“Vaktiyle kendini beğenmiş bir adam guzel elbisesini giymiş, sacını taramış, calım satarak yuruyordu. Allah TeĂ‚lĂ‚ onu yerin dibine geciriverdi. O şahıs kıyamete kadar debelenerek yerin dibini boylamaya devam edecektir.”
BuhĂ‚rî, EnbiyĂ‚ 54, LibĂ‚s 5; Muslim, LibĂ‚s 49, 50. Ayrıca bk. Tirmizî, KıyĂ‚met 47; NesĂ‚î, Zînet 101
Hadisi Nasıl Anlamalıyız? 617 numaralı hadiste, “boburlenerek elbisesini yerde suruyen kimsenin suratına Allah TeĂ‚lĂ‚ ’nın kıyamet gununde bakmayacağını” okumuştuk. Bu hadiste yine giyimi kuşamı sebebiyle kibirlenen kimsenin başına gelecek korkunc felĂ‚ket haber verilmektedir. Konumuzun başında okuduğumuz dorduncu Ă‚yet-i kerîmede, zenginliğiyle boburlenen KĂ‚rûn ’un yerin dibini nasıl boyladığını gormuştuk.
Demekki Allah TeĂ‚lĂ‚ ’nın kibirlenenlere verdiği başlıca cezalardan biri, o kimseleri bağırta cağırta, debelene debelene yerin dibine batırmaktır. Dunyada başı yerde olmayanlar, başaşağı yerin dibine girmeyi hak etmiş kimselerdir. Halbuki kula yakışan, kulluğunu bilmek, mutevĂ‚zi olmaktır. Acaba hadisimiz guzel elbise giymeyi kibir alĂ‚meti olarak mı kabul ediyor? Hayır. Varlıklı olan kimsenin guzel ve pahalı elbiseler giymesi yasaklanmamıştır. Dinimiz guzel giyime karşı değildir. Hatta Peygamber Efendimiz, “Allah TeĂ‚lĂ‚ ’nın, kuluna verdiği nimeti onun ustunde gormekten memnun olacağını” ifade buyurmuştur (Tirmizî, Edeb 54). 613 numaralı hadiste Resûl-i Ekrem Efendimiz ’in “Allah guzeldir. Guzeli sever” buyurmak suretiyle guzel giyimi teşvik ettiğini gormuştuk. Giydiği guzel şeyleri, kendisine verilen nimete şukur niyetiyle giyen, bununla beraber kendisi gibi giyinip kuşanamayanları kucumsemeyen kimse, giyim kuşam sınırlamasına tabi değildir. Bu konudaki hadislerde yasaklanan şey, kul olduğunu unutarak giyim kuşamıyla gururlanmak, kendisini başkalarından ustun gormektir.
Hadisten Oğrendiklerimiz Nelerdir? Kibirlenmek İslĂ‚m ahlĂ‚kına uymayan cirkin bir davranıştır. Allah TeĂ‚lĂ‚ kibirlenenlere merhamet etmeyeceği icin onları korkunc şekillerde cezalandırır. Bir Kimse Kibirlene Kibirlene Sonunda Zalimler Grubuna Kaydedilir Seleme İbni Ekva ’ radıyallahu anh ’den rivayet edildiğine gore Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şoyle buyurdu:
“Bir kimse kibirlene kibirlene sonunda zalimler grubuna kaydedilir. Boylece zalimlere verilen ceza ona da verilir.”
Tirmizî, Birr 61
Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Kibir mĂ‚nevî hastalıkların en fenasıdır. Bu hastalığın mikrobunu alan bir kimse zamanla kendini buyuk gormeye, insanlardan ustun olduğunu duşunmeye başlar. Kalbindeki bu hastalık ilerledikce, kendisine insanlardan farklı imkĂ‚nlar ve ozellikler verildiğine inanır. Sonunda kibir ve gurur butun davranışlarına hĂ‚kim olur. İşte o zaman melekler bu haddini aşmış kimseyi kibirliler ve zalimler defterine yazarlar.
Tarih, kibir ve zulmun bayraktarı olarak bilinen Firavun, HĂ‚mĂ‚n ve KĂ‚rûn ’ları gorduğu gibi, onların izinden giden nice kendini beğenmiş, kulluğunu unutmuş, hakkı ve hakikati ayaklar altına almış zalimleri kaydetmiştir.
Bu sebeple insan her zaman kendini kontrol etmeli, duygularının şîrĂ‚zeden cıkmamasını sağlamalıdır. Boyle bir nefis muhĂ‚sebesi yapılmadığı zaman, insanın tabiatında bulunan kendini beğenme ve başkalarını kucumseme hastalığı, musait şartlarda depreşip gun yuzune cıkabilir. İşte o zaman ayaklar yerden kesilmeye, insan kendini başkalarından ustun gormeye, mertebece kendinden aşağıda olanları ezmeye başlar. Bu halin sonu, Allah korusun, o hayalî yukseklikten cehennem cukuruna tepe taklak duşmektir.
Hadisten Oğrendiklerimiz Nelerdir? ZĂ‚lim ve gunahkĂ‚r kimselerden uzak durmalı, onlara ozenmemelidir. Peygamber Efendimiz ’in ortaya koyduğu şaşmaz bir olcu vardır: “Bir topluluğa benzeyen, onlardan sayılır.” Kibirlilere benzeyen kimse, cehennemde bile onlarla beraber olur. Kaynak: Riyazus Salihin - Erkam Yayınları
İslam ve İhsan
KİBİRDEN NASIL KURTULURUZ
AİLEDE VAKAR OLACAK, KİBİR OLMAYACAK, SAMİMİ OLUNACAK, LÂUBÂLÎ OLUNMAYACAK