Kur'an'da gecen gosteriş (riya) ile ilgili ayetler ve acıklaması.Gosteriş (Riya) hakkında ayet-i kerimeler.
"Onlara sadece şu emredilmişti: BÂtıl dinleri bırakarak yalnız Allah'a yonelip O'na itaat etsinler, namazı kılsınlar, zekÂtı versinler. İşte doğru din budur." (Beyyine sûresi, 5)
İslÂm ummetine olduğu gibi gecmiş ummetlere de ancak Allah'a kulluk etmeleri ve dini O'na has kılmaları yani tevhid ve ihlÂs uzere yaşamaları emrolunmuştur. Hic bir din, kendisine inananları, iki yuzlu ve samimiyetsiz bir davranış icinde gormek istemez. Aslında dindarlık, samimiyeti gerektirir. Samimiyet yalnız Allah'a kulluk yapmakla başlar ve insanın gonlunde yer tutar. Kendi ic dunyasında dini ve dindarlığı Allah'a has kılamayan kimseler, oteki dini gorevleri de gereken berraklık ve duruluk icinde yerine getiremezler. Namazın kılınması, zekÂt'ın verilmesi gibi dinin dış tezÂhurleri de yalnızca Allah'a kulluk niyeti ve samimiyeti ile mumkun olur.
İlÂhî dinlerin muşterek uc esasını iman ve amel olarak tevhid, namaz, zekÂt diye belirlemek mumkundur. Bu sebeple Âyette gecen haniflik, aslında Hz. İbrahim'in dininin vasfı ise de, sadece ona mahsus olmayıp genellikle puta tapıcılığın zıddı anlamında butun peygamberlerin getirdiği tevhid dininin adı olmaktadır. Doğru olan, sağlam olan ve arzulanan dindarlık da esasen bundan ibarettir.
"Ey iman edenler! Allah'a ve Âhiret gunune inanmadığı halde malını gosteriş icin harcayan kimse gibi, başa kakmak ve gonul yıkmak suretiyle hayırlarınızı boşa cıkarmayın. Boylelerinin durumu, uzerinde biraz toprak bulunan duz kayaya benzer ki, sağnak bir yağmur isabet etmiş de onu cıplak puruzsuz kaya haline getirivermiştir. Bunlar kazandıklarından hicbir şeye sahip olamazlar. Allah kÂfirleri doğru yola iletmez." (Bakara sûresi, 264)
Temelinde ciddî ve samimî bir iman bulunmayan harcamalar, gosteriş veya birilerine duyurma (riy ve sum'a) niyetiyle yapılmış hayır ve iyilikler, yatırımlar bir hic uğruna heb edilmiş mesÂî ve imkÂnlardır. Bu tur davranışlar, genellikle iki yuzlu, samimiyetsiz kişilerin tavırları olarak tanıtılmaktadır. Muslumanların boyle olmamaları, her şeyden once imanlarının gereğidir.
Ayrıca insan başlangıcta guzel bir niyetle yaptığı iyilik ve verdiği sadakaları, daha sonra, verdiği kişinin başına kakar ve onu bir gonul yıkma vesilesi yaparsa, bu da samimiyete sığmaz, muslumana yakışmaz.
Boyle davrananlar zaten netice itibariyle herhangi bir şey elde edemezler. Tıpkı duz bir kayanın uzerinde bulunan daha doğrusu var gorunen birazcık toprağın, sağnak bir yağmur sonucu silinip gitmesiyle, kaya yuzeyinin cırılcıplak kalması gibi, once iyilik yapmış olan kimseler, yaptıklarını başa kakar ve iyilik yaptıkları kişilerin gonlunu kırarlarsa, o yaptıkları iyiliği bu tavırları siler supurur. Hic bir iyilik yapmamış gibi elleri bomboş kalır.
Boyle acı bir Âkıbetle karşılaşmamak icin, yapılan iyilikleri başa kakmamalı, onları unutmak suretiyle Allah katında bereketlenmeye terketmelidir.
"MunÂfıklar, insanlara gosteriş yaparlar, Allah'ı da cok az anarlar." (Nis sûresi, 142)
İki yuzlu kişilerin en belirgin vasıflarından biri tum yaptıklarını gosteriş icin yapmak, parsa kapmak, birilerini memnun etmektir. Gosteriş yapmak onların Âdeta sanatıdır.
Boylesine sahteciliğin temelinde Allah'ı cok az hatırlamak yatar. Allah'ı yeterince hatırlayan, O'nu asla aldatamayacağını da bileceği icin sahtecilik yapamaz. Durust davranma ihtiyacını hisseder.
İnsan Allah'ı hatırlamazsa veya cok az hatırlarsa, istediği gibi davranma hakkına sahip olduğunu zanneder. Samimiyetsiz ve gosterişe dayalı hareketler sonucunda kendisini tam bir iflÂs icinde bulur. Once insanlar nazarında guven kaybına uğrar sonra da kendi icinde oz guvenini kaybeder. İşte bu, tam bir iflÂs demektir. Riya ve gosteriş de esasen insanı iflÂstan başka bir sonuca goturmez.
Kaynak: Riyazus Salihin, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan
RİYA NE DEMEKTİR?