
Dua nedir? Dua ile ilgili ayet ve hadisler nelerdir? Peygamberimiz yaptığı dualarda Allah ’tan neler istemiştir? İslam ’da dua etmenin edebi ve hadislerde dua ornekleri.Dua hakkında ayet ve hadis-i şerifler.
DUA İLE İLGİLİ AYETLER “Rabbiniz şoyle buyurdu: Bana dua edin ki duanızı kabul edeyim.” (Mu ’min (GĂ‚fir) sûresi, 60)
“Rabbinize yalvara yakara ve sessizce dua edin. Cunku O haddi aşanları sevmez.” (A‘rĂ‚f sûresi, 55)
“Kullarım sana beni sorduklarında, (bilsinler ki) ben onlara cok yakınım. Bana dua edenlerin dualarını kabul ederim.” (Bakara sûresi, 186)
“Darda kalanların, kendisine yalvardıkları zaman duasını kabul eden ve onları sıkıntıdan kurtaran kim?” (Neml sûresi, 62)
Yukarıdaki dort Ă‚yette Allah TeĂ‚lĂ‚ kendisine dua etmemizi, dua ederken sessizce yalvarıp yakarmamızı istemekte, dua edenlerin duasını kabul edeceğini, ozellikle darda kalanların yalvarıp yakarmalarını kabul buyuracağını bildirmektedir.
Dua Nedir? Kulun Rabbini tanıyarak O ’nun yuceliği, sınırsız ve sonsuz kudreti karşısında kendi Ă‚cizliğini, zayıflığını ve gucsuzluğunu itiraf etmesi, derin bir sevgi ve saygı icinde O ’ndan yardım niyĂ‚z etmesidir. Allah ’ın birliğini dile getirme ve O ’nu ovguyle anma hem bir zikir hem de duadır. Allah ’tan af dilemek, merhametini niyĂ‚z etmek gibi mĂ‚nevi isteklere ve dunya ile ilgili dileklere de dua denir. Zaten zikirle duayı, şukur ve hamdu senĂ‚ ile duayı, tovbe ve istiğfĂ‚r ile duayı birbirinden ayırmak mumkun değildir. İnsanın CenĂ‚b-ı Hakk ’a kulluğunu, bağlılığını dile getirmesi, O ’nsuz olamayacağını, O yardım etmeden hicbir şey yapamayacağını belirtmesi de bir duadır.
Dua kulun Allah ’a bağlılığını en guzel şekilde dile getirdiği icin Peygamber Efendimiz tarafından ibadetin ozu sayılmıştır. (Tirmizî, DaavĂ‚t 1) “Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin” (FurkĂ‚n sûresi, 77) Ă‚yeti, CenĂ‚b-ı Hakk ’ın duaya verdiği onemi pek acık bir şekilde ortaya koymaktadır. İşte bunun icin Allah TeĂ‚lĂ‚ kendisine dua etmemizi yani kendisine olan bağlılığımızı sunmamızı, O ’nun saltanatının ihtişĂ‚mı karşısında kendi yoksulluğumuzu ve hicliğimizi itiraf etmemizi istemektedir. Bu Ă‚lemi, dunyayı, dunyadaki hayat mûcizesini ve o hayatın icinde bizi yarattığı icin kendisine şukranlarımızı sunmamızı emretmektedir. Mu ’minlerin ise, butun bunların ustunde ve otesinde, nice kimseler inancsızlık buhranı icinde bocalayıp dururken hidĂ‚yete erdirilmiş olmalarından dolayı Allah ’a dua ve şukretmeleri gerekmektedir.
Darda kalan, sıkıntıya duşen, tehlikeyle karşı karşıya kalan kimsenin tutunacak bir dal araması, dalların en sağlamı ve sığınılacak limanların en kuytusu olan CenĂ‚b-ı Hakk ’ın himĂ‚yesini dileyerek O ’na yalvarıp yakarması insanın tabiatında vardır. İşin fenası, insanın tabiatında, sıkıntıyı atlattığı ve kendisini emniyette hissettiği zamanlar Allah ’ı unutma temĂ‚yulu de bulunmaktadır. Kulunun boyle celişkiye duşmesini istemeyen Allah TeĂ‚lĂ‚, onun duayı hic ihmal etmemesini, Rabbini hatırlaması icin başına gelecek belĂ‚yı beklememesini istemektedir.
Dua Edebi Dua eden kimse, Ă‚lemlerin Rabbinin huzurunda bulunduğunu duşunerek derin bir tevĂ‚zu duygusu icinde olmalı, boyun bukup huşûu yakalamaya calışmalıdır. Ucuncu Ă‚yet-i kerîmede gectiği uzere CenĂ‚b-ı Hakk ’ın ben kullarıma cok yakınım; bana dua edenlerin dualarını kabul ederim, buyurduğunu duşunerek O ’na sessizce, gonulden ve gizlice, hem korku hem saygı hem de buyuk bir umit icinde yalvarıp yakarmalıdır. Peygamber aleyhisselĂ‚m ’ın yuksek sesle Allah TeĂ‚lĂ‚ ’yı zikreden ashĂ‚bını “Siz ne sağıra sesleniyorsunuz ne de yanınızda bulunmayan birine. Sizi cok iyi duyan ve yanınızda bulunan birine dua ediyorsunuz. O sizinle beraberdir” diye uyardığı kulaklara kupe olmalıdır.
Dua eden kimse her turlu hayrın ve bereketin Allah ’ın elinde olduğunu, bunları dilediği kuluna vereceğini, ama kimseye vermek zorunda olmadığını, bu hayır ve berekete herkes gibi kendisinin de muhtac bulunduğunu aklından cıkarmamalı, O ’nun “haddi aşanları sevmediğini” duşunerek sesini alcaltmalı, olanca tevĂ‚zuu ile dua etmelidir. CenĂ‚b-ı Hakk ’a bağıra, cağıra ve pervĂ‚sızca dua eden kimseler, istedikleri şeylerin başlarına calınabileceğini unutmamalıdır.
Allah TeĂ‚lĂ‚ kendisini anan kulunu kendinin de anacağını, dua edene karşılık vereceğini ve duaları kabul edeceğini vaad buyurmaktadır. İnsan bunu hic unutmamalı, dua ettim de kabul olmadı diye duşunmemelidir. Peygamber Efendimiz dua edene isteğinin ya dunyada hemen verileceğini veya Ă‚hirete saklanacağını yahut Allah ’tan istediği iyilik kadar bir kotuluğun ondan uzaklaştırılacağını belirtmektedir. (Ahmed İbni Hanbel, Musned, III, 18) Bu sebeple insan, dua ederken kendini duaya vermeli, tam bir zihin uyanıklığı icinde ve duasına mutlaka karşılık alacağı inancıyla dua etmelidir.
DUA İLE İLGİLİ HADİSLER “Dua ibadettir” Hadisi Nu ’mĂ‚n İbni Beşîr radıyallahu anh ’den rivayet edildiğine gore Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şoyle buyurdu:
“Dua ibadettir.” (Ebû DĂ‚vûd, Vitir 23; Tirmizî, Tefsîru ’l-Kur ’Ă‚n 3, 41, DaavĂ‚t 1. Ayrıca bk. İbni MĂ‚ce, DuĂ‚ 1)
Hadisi Nasıl Anlamalıyız? İbadet, kendisine kulluk edilecek yegĂ‚ne varlık olan Allah ’a en ustun saygı ve en buyuk tevĂ‚zu ile yuzunu, geri kalan her şeye ise ardını donmektir. Resûl-i Ekrem Efendimiz “Dua ibadettir” veya “Dua ibadetin ozudur” (Tirmizî, DaavĂ‚t 1) buyurmak suretiyle, Allah ’a kulluğu en iyi şekilde ifade eden hal ve tavrın dua olduğunu soylemektedir. Mademki ibadet kulun Allah ’ın huzurundaki hicliğini, yoksulluğunu, sadece ve sadece O ’na muhtac olduğunu dile getirmesidir, bunu en iyi anlatan hal de duadır.
Hadîs-i şerîfin bazı rivayetlerine gore Peygamber aleyhisselĂ‚m “Dua ibadettir” buyurduktan sonra, sanki bu sozune delil getirmek istiyormuş gibi “Rabbiniz, bana dua edin ki duanızı kabul edeyim, buyurdu” demiştir. Duayı emreden bu Ă‚yetin hemen arkasından “Bana ibadet etmekten kibirlenip yuz cevirenler aşağılanmış olarak Cehennem ’e gireceklerdir” buyurulduğuna gore (Mu ’min sûresi, 60), Allah TeĂ‚lĂ‚ ’nın da ibadetin onemli bir kısmını duanın oluşturduğunu belirttiği anlaşılmaktadır.
“Dua ibadettir” hadisine benzeyen başka hadisler de vardır. MeselĂ‚ “Hac arefedir” hadîs-i şerîfi bunlardan biridir. Herkes bilir ki, hac ibadeti arefe gunu Arafat ’ta vakfeden ibaret değildir. Haccın pek onemli bir diğer farzı da tavaftır. Ama arefe gunu belli bir sure Arafat ’ta durmayan kimse hacı olamaz. İşte arefe gunu vakfe haccın en onemli esası olduğu gibi, dua da ibadetin en onemli esasıdır. Dua etmeyen, duanın onemine inanmayan kimsenin ibadeti eksiktir. “Dua ibadetin ozudur (iliğidir)” hadisini de boyle anlamak gerekir. İliksiz kimsenin ayakta duramadığı gibi, duasız ibadetin de fazla değeri bulunmadığı anlatılmış olmaktadır.
Hadisten Oğrendiklerimiz 1. Dua etmek de bir ibadettir.
2. İnsan bu onemli ibadeti fırsat buldukca yapmalıdır.
Peygamberimiz Ozlu Duaları Severdi Hz. Âişe şoyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ozlu duaları sever, ozlu olmayan duayı yapmazdı. (Ebû DĂ‚vûd, Vitir 23)
Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Peygamber Efendimiz az sozle cok mĂ‚na ifade etme yani veciz konuşma ozelliğine sahipti. CevĂ‚mi‘ul-kelim denen bu ozelliğin kendisine CenĂ‚b-ı Hak tarafından verildiğini soylerdi. (BuhĂ‚rî, CihĂ‚d 122; Muslim, MesĂ‚cid 5-8) İşte bu sebeple onun duaları da ozluydu. İnsan halini ve ihtiyacını Allah ’a arzederken kısa ve ozlu sozleri secmelidir. Dua ederken Rabbinin huzurunda olduğunu duşunmeli, ağzından cıkana dikkat etmeli, herhangi bir kimsenin yanında dereden tepeden konuşur gibi sayıklamamalıdır. Dua, dileklerin CenĂ‚b-ı Hakk ’a arzedilmesi olduğuna gore, O ’ndan dunya ve Ă‚hiret icin faydalı şeyler istemelidir.
“Rabbinize yalvara yakara ve sessizce dua edin. Cunku O haddi aşanları sevmez” (A‘rĂ‚f sûresi, 55) Ă‚yet-i kerîmesini gormezden ve bilmezden gelerek bağıra cağıra ve Ă‚deta emredercesine dua eden, bir soylediğini değişik ifadelerle tekrarlayıp duran duĂ‚hanların hali gercekten huzun vericidir. Kendine dua etmemizi emreden, dua edersek bizi geri cevirmeyeceğini vaad buyuran CenĂ‚b-ı MevlĂ‚ nasıl dua etmemiz gerektiğini ozellikle tarif etmiş, Peygamber aleyhisselĂ‚m da bunun sayısız orneklerini ortaya koymuştur. Kula yakışan; Rabbinin huzurunda olduğunu unutmamak, yalvaran bir edĂ‚, gayet olculu bir ses ve ozlu ifadelerle dua etmektir.
Hadisten Oğrendiklerimiz 1. Dualar ozlu sozlerle yapılmalıdır.
2. Duaların en guzeli Peygamber Efendimiz ’in dualarıdır.
Rabbena Atina Duası Enes radıyallahu anh şoyle dedi:
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem coğu zaman şoyle dua ederdi:
“AllĂ‚humme Ă‚tinĂ‚ fi ’d-dunyĂ‚ hasene ve fi ’l-Ă‚hireti hasene ve kınĂ‚ azĂ‚be ’n-nĂ‚r: Allahım! Bize dunyada da iyilik ver, Ă‚hirette de iyilik ver. Bizi cehennem azĂ‚bından koru!” (BuhĂ‚rî, Tefsîr 38, DaavĂ‚t 55; Muslim, Zikr 23, 26, 27. Ayrıca bk. Ebû DĂ‚vûd, Vitir 26, MenĂ‚sik 51; Tirmizî, DaavĂ‚t 72; İbni MĂ‚ce, MenĂ‚sik 32)
Muslim ’in rivayetinde şu ilĂ‚ve vardır:
Enes sadece bir dua okuyacağı zaman bunu okurdu. Birkac dua okuyacağı zaman onlar arasında bunu da okurdu. (Muslim, Zikr 26)
Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Bu hadisin soylenmesine sebep olan hoş bir olay (sebeb-i vurûd) vardır. Resûl-i Ekrem Efendimiz hasta bir sahĂ‚bîsini ziyaret ediyordu. Adam o kadar erimiş, kuculmuştu ki, hadisin rĂ‚visi Enes ’in ifadesiyle, kuş yavrusuna donmuştu. Peygamber aleyhisselĂ‚m ona:
- Allah ’a bir şeyle dua ediyor, ondan bir şey istiyor musun? diye sordu. O eriyip akmış sahĂ‚bî:
- Evet, Allahım! Bana Ă‚hirette ne ceza vereceksen, onu bana dunyada ver, diye dua ediyorum, dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
- “Allah Allah! Senin buna gucun yetmez” dedikten sonra hadîs-i şerîfteki duayı okumasını tavsiye buyurdu. Daha sonra o sahĂ‚bînin Ă‚fiyete kavuşması icin dua etti, cok gecmeden o zĂ‚t iyileşti.
Bu dua Bakara sûresinin 201. Ă‚yetinden alınmıştır. Âyetteki dua, hemen her muslumanın bildiği uzere “RabbenĂ‚ Ă‚tinĂ‚ fi ’d-dunyĂ‚” diye başlayıp hadisteki gibi devam etmektedir. Hem Kur'Ă‚n-ı Kerîm ’den alındığı hem de mĂ‚nası pek geniş olduğu icin Allah'ın Resûlu bu duayı her fırsatta okurdu. İbadetleri, hal ve tavırları Resûl-i Ekrem ’e en fazla benzeyen sahĂ‚bî olarak bilinen Enes radıyallahu anh kısaca dua etmek istediğinde sadece bu duayı okurdu. Uzunca dua etmek istediği zaman ise, diğer duaların arasında yine bunu okurdu.
Bu duada uc şey istenmektedir. Biri, dunyada iyiliktir. Dunyada iyilik sozu sağlık ve Ă‚fiyeti, helĂ‚l rızkı, hayırlı evlĂ‚dı, iyi eşi, faydalı ilmi, makbûl amel ve ibadeti, kısaca nimet denebilecek her şeyi icine alan geniş kapsamlı bir ifadedir. Âhirette iyilik, Allah ’ın affını elde ederek başta cennet olmak uzere CenĂ‚b-ı Hakk ’ın iyi kulları icin hazırladığı her turlu nimete kavuşmayı, kıyametin korkunc hallerinden emin olmayı, hesabı kolayca vermeyi ve ozellikle CenĂ‚b-ı Hakk ’ı gormeyi ifade etmektedir. Cehennem azĂ‚bı ise bir insan icin felĂ‚ketlerin en buyuğudur. Bu sebeple Efendimiz her fırsatta ondan Allah TeĂ‚lĂ‚ ’ya sığınmıştır. Cehennem azĂ‚bından korunmayı isteyen kimse, CenĂ‚b-ı Hak ’tan kendisini her turlu kotulukten ve haramdan korumasını da istemiş olmaktadır.
Hadisten Oğrendiklerimiz 1. MĂ‚nası pek geniş olan bu duayı, Efendimiz gibi cok okumalıdır.
2. Başka duaların arasında bu duaya mutlaka yer vermelidir.
3. AshĂ‚b-ı kirĂ‚mın Resûl-i Ekrem Efendimiz ’in yaptıklarını yapmaya pek buyuk ozen gosterdiği unutulmamalıdır.
Allahumme İnni Es ’eluke Duası İbni Mes ’ûd radıyallahu anh ’den rivayet edildiğine gore Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şoyle dua ederdi:
“AllĂ‚humme innî es ’eluke ’l-hudĂ‚ ve ’t-tukĂ‚ ve ’l-afĂ‚fe ve ’l-gınĂ‚: Allahım! Senden hidĂ‚yet, takvĂ‚, iffet ve gonul zenginliği isterim.” (Muslim, Zikir 72. Ayrıca bk. Tirmizî, DaavĂ‚t 72; İbni MĂ‚ce, DuĂ‚ 2)
AllĂ‚hummağfirlî Verhamnî Vehdinî ve Âfinî Verzuknî Anlamı TĂ‚rık İbni Eşyem radıyallahu anh şoyle dedi:
Bir kimse musluman olduğu zaman Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem ona namaz kılmayı oğretir, sonra da şoyle dua etmesini tavsiye ederdi:
“AllĂ‚hummağfirlî verhamnî vehdinî ve Ă‚finî verzuknî: Allahım, beni bağışla, bana merhamet et, rızĂ‚nı kazandıracak işler yaptır, bana Ă‚fiyet ve hayırlı rızık ver.” (Muslim, Zikir 35)
AllĂ‚hummağfir lî Verhamnî ve Âfinî Verzuknî Anlamı Yine Muslim ’in TĂ‚rık İbni Eşyem radıyallahu anh ’den rivayet ettiğine gore, TĂ‚rık Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ’i dinlerken bir adam gelerek:
- YĂ‚ Resûlallah! Rabbimden bir şey isteyeceğim zaman nasıl dua edeyim? diye sordu. Resûl-i Ekrem de şoyle buyurdu:
- “AllĂ‚hummağfir lî verhamnî ve Ă‚finî verzuknî: Allahım, beni bağışla, bana merhamet et, rızĂ‚nı kazandıracak işler yaptır ve bana hayırlı rızık ver, de. Bu sozler senin hem dunya hem de Ă‚hiret icin istemen gereken şeyleri ihtiva eder.” (Muslim, Zikir 36)
Hadisleri Nasıl Anlamalıyız? Yukarıdaki iki hadis, ozlu duaları sevdiğini bildiğimiz Resûlullah Efendimiz ’in en veciz ve kapsamlı iki duasını ihtiva etmektedir.
İkinci hadiste TĂ‚rık İbni Eşyem tarafından anlatılan olayın aynı veya benzeri daha once Sa‘d İbni Ebû VakkĂ‚s tarafından rivayet edilmişti. O rivayetten oğrendiğimize gore bir bedevî Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ’den kendisine bir zikir oğretmesini istemiş, Efendimiz de oğretmişti. Fakat bedevî, “Bunlar Rabbim icin soyleyeceğim dua ve zikirlerdir. Kendim icin ne soylemeliyim?” diye sorunca da ona ikinci hadisteki zikri oğretmişti.
Her iki hadisteki benzer kelimeleri bir yana bırakırsak, bir muslumanın hem dunyası hem de Ă‚hireti icin faydalı olan dileklerin hidĂ‚yet, Ă‚fiyet, iffet, takvĂ‚, gonul zenginliği, bağışlanma, ilĂ‚hî merhamete nĂ‚il olma ve hayırlı rızık olduğu anlaşılmaktadır.
İnsan Allah ’tan hidĂ‚yeti istemekle kendisini her turlu hayra ve başarıya goturecek şeyi; Ă‚fiyet istemekle, hem dunya hem de Ă‚hiretle ilgili butun hayırları; iffet istemekle, her turlu gunahtan korunmayı; takvĂ‚ istemekle, Allah ’ın butun emirlerini yerine getirip yasaklarından kacınmayı; gonul zenginliği istemekle, hic kimseye muhtac olmamayı; bağışlanmayı ve ilĂ‚hî mağfirete nĂ‚il olmayı istemekle Ă‚hiret saĂ‚detini; hayırlı rızık istemekle de haramlardan korunmayı niyĂ‚z etmiş olmaktadır.
Hadislerden Oğrendiklerimiz 1. Bu ozlu iki dua bir Muslumanın hem dunya hem Ă‚hiret saadetini icine almaktadır.
2. Her fırsatta bu duaları tekrarlamaya calışmalıdır.
AllĂ‚humme Musarrife ’l-kulûb Duası Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhumĂ‚ ’dan rivayet edildiğine gore Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şoyle dua etti:
“AllĂ‚humme musarrife ’l-kulûb! Sarrif kulûbenĂ‚ alĂ‚ tĂ‚atik: Ey kalpleri yonlendiren Allahım! Kalplerimizi sana itaate yonelt!” (Muslim, Kader 17. Ayrıca bk. Ahmed b. Hanbel, Musned, II, 168)
Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Hadisimizin rĂ‚visi Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anh bir gun Resûl-i Ekrem Efendimiz ’i kalbin mĂ‚hiyetinden bahsederken dinledi. Allah'ın Resûlu “Butun insanların kalpleri, tıpkı tek bir kalpmiş gibi Allah ’ın iki parmağı arasındadır. Onu dilediği yone cevirir” buyurduktan sonra yukarıdaki hadiste gorduğumuz şekilde Allah TeĂ‚lĂ‚ ’ya niyazda bulundu.
Şuphesiz biz Allah TeĂ‚lĂ‚ ’yı ancak O ’nun kendisini bize tanıttığı kadar biliriz. Daha fazla bir şey soylemeye ne ilmimiz ne de idrĂ‚kimiz yeter. Peygamber Efendimiz Allah TeĂ‚lĂ‚ ’nın her şeye gucunun yettiğini, yaratılan her şeyin O ’nun idaresi altında olduğunu, her şeye dilediği gibi hukmettiğini, hatta kalpleri bile O ’nun yonettiğini mecĂ‚zî bir ifadeyle anlatmıştır. Parmaklarla ilgili bu mecĂ‚zî anlatıma zaman zaman biz de başvurarak “Ben falanı parmağımın ucunda oynatırım” deriz. Peygamber aleyhisselĂ‚m Allah TeĂ‚lĂ‚ ’nın, sonsuz kudretiyle kalpleri dilediği yone cevirdiğini belirttikten sonra bir niyazda bulunarak, Allahım, mademki her şey gibi kalpleri de sen yonetiyorsun, oyleyse kalplerimizi başka yone değil, hep sana ibadete ve itaate cevir, diye dua etmiştir.
Resûl-i Ekrem Efendimiz sık sık şoyle dua ederdi: “YĂ‚ mukallibe ’l-kulûb! Sebbit kalbî alĂ‚ dînik: Ey kalpleri ceviren Allah! Kalbimi dininden ayırma!” Efendimiz ’in hizmetkĂ‚rı Enes İbni MĂ‚lik onun boyle dua ettiğini duyunca:
- “YĂ‚ Resûlallah! Biz sana ve senin getirdiğin dine inandık. Yoksa bizim imanımızın değişeceğinden mi korkuyorsun?” diye sordu. O zaman Resûl-i Muhterem Efendimiz:
- “Kalpler Allah ’ın iki parmağı arasındadır. Onları dilediği gibi evirip cevirir” buyurdu (Tirmizî, Kader 7).
Burada bir de konumuzla ilgili olarak Ebû MûsĂ‚ el-Eş‘arî radıyallahu anh ’ın rivayet ettiği bir başka hadisi hatırlayalım. Buna gore Allah'ın Resûlu: “Kalp, ruzgĂ‚rların colde bir sağa bir sola savurduğu kuş tuyu gibi şekilden şekle girer” (İbni MĂ‚ce, Mukaddime 10; Ahmed İbni Hanbel, Musned, IV, 408, 419) buyurmuştur. Korkunc col ruzgĂ‚rları karşısında bir kuş tuyu ne kadar gucsuz, ne kadar zavallı ise, insan kalbi de ceşitli etkenler karşısında o derece cĂ‚resizdir. Zaten kalp, bir halden bir hĂ‚le gecerek değişmek demektir. Bugun hayır yapmak isteyen kalp, yarın şerri arzu edebilir. Aynı şekilde şimdi kotuluğe muhabbet duyan bir kalbin bir muddet sonra iyi ve guzele yonelmesi mumkundur. İşte bu sebeple Resûl-i Ekrem Efendimiz ’in bu derin mĂ‚nalı dualarını dilden duşurmemelidir.
Hadisten Oğrendiklerimiz 1. Butun kalpler Allah TeĂ‚lĂ‚ ’nın yonlendirmesine tĂ‚bidir. Onları istediği yone cevirir.
2. Bu sebeple O ’ndan, tıpkı Efendimiz gibi, kalplerimizi kendine ibadete ve itaate yonlendirmesini, dininden ayırmamasını istemeliyiz.
Dertlerden Kurtulma Duası Ebû Hureyre radıyallahu anh ’den rivayet edildiğine gore Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şoyle buyurdu:
“Dayanılamayacak dertten, insanı helĂ‚ke goturecek tĂ‚lihsizlikten, başa gelecek fenalıktan ve duşmanı sevindirecek felĂ‚ketten Allah ’a sığınınız.” (BuhĂ‚rî, DaavĂ‚t 28, Kader 13; Muslim, Zikir 53. Ayrıca bk. NesĂ‚î, İstiĂ‚ze 34, 35)
Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Dayanılamayacak dertler, sabredilemeyecek hastalıklar vardır. Bu dertlerden kurtulmanın bir yolunu bulamayan kimse “Allahım, canımı al da kurtulayım” diye feryada başlar. İnsanın gecimini ustlendiği kişilerin cok olup onları gecindirecek maddî gucunun bulunmaması, sevdiklerinden birinin tedĂ‚visi buyuk harcamaları gerektirdiği halde cĂ‚resiz kalması bu nevi dertlerdendir.
İnsanı helĂ‚ke goturecek tĂ‚lihsizlikler ile başa gelecek fenalıklar onun canında ve malında gorulebileceği gibi aile fertlerine de musallat olabilir. Boylesine ağır sıkıntılar duşmanı sevindiren felĂ‚ketlerdir. Takdir buyurulan her şeyin guzel olduğu duşuncesiyle bazı zĂ‚hitler başa gelenlerden dolayı Allah ’tan yardım istemeyi uygun gormese bile, Peygamber Efendimiz ’in boyle dertlerden Allah ’a sığınmayı tavsiye buyurduğunu dikkate alarak, sıkıntıya duşunce CenĂ‚b-ı Hakk ’ın yardımını niyĂ‚z etmeliyiz. Zira Âlemlerin Rabbi bir kuluna boyle bir dert ve sıkıntı takdir buyursa bile, onun dua edip yalvarması sebebiyle o sıkıntıyı kulundan uzaklaştırabilir.
Hadisin rĂ‚vilerinden SufyĂ‚n İbni Uyeyne (o. 198/814), Peygamber aleyhisselĂ‚m ’ın bu dort şıktan sadece ucunu soylediğini, ama hadisi rivayet ederken bunlardan birini kendisinin ilĂ‚ve ettiğini sandığını, fakat daha sonra hangisini ilĂ‚ve ettiğini bilemediğini soylemiştir. SufyĂ‚n ’ın bunlardan sonuncusunu eklediği kanaati yaygındır.
Hadisten Oğrendiklerimiz 1. Hadiste sayılan dort belĂ‚, insanın başına gelebilecek en buyuk felĂ‚ketlerdir.
2. Peygamber Efendimiz ’in tavsiyesine uyarak, bizi bunlardan koruması icin CenĂ‚b-ı Hakk ’a dua etmeliyiz.
Dunya ve Ahiret İcin Okunacak Dua Yine Ebû Hureyre radıyallahu anh ’den rivayet edildiğine gore Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şoyle dua ederdi:
“AllĂ‚humme aslih lî dînillezî huve ısmetu emrî, ve aslih lî dunyĂ‚yelletî fîhĂ‚ meĂ‚şî, ve aslih lî Ă‚hiretilletî fîhĂ‚ meĂ‚dî, vec‘ali ’l-hayĂ‚te ziyĂ‚deten lî fî kulli hayr, vec‘ali ’l-mevte rĂ‚haten lî min kulli şer: Allahım! Butun işlerimin başı olan dinim konusunda hataya duşmekten beni koru! Yaşadığım şu dunyadaki işlerimin yolunda gitmesini sağla! Donup varacağım Ă‚hiretimi kazanmama yardım et! Hayatım boyunca daha cok hayır yapmama imkĂ‚n ver! Her turlu kotulukten kurtulmamı sağlayacak bir olum nasip et!” (Muslim, Zikir 71)
Hadisi Nasıl Anlamalıyız? İnsanın en buyuk hedefi, dinini Allah TeĂ‚lĂ‚ ’nın emrettiği şekilde yaşamaya calışmak olmalıdır. Cunku insan dunyaya, Allah ’ı tanımak ve O ’na ibadet etmek icin getirilmiştir. CenĂ‚b-ı Hakk ’ın kulları icin beğendiği, sadece ona gore yaşamalarını istediği din İslĂ‚miyet ’tir. Bu sebeple herkes, Resûl-i Ekrem Efendimiz ’in ifade buyurduğu gibi, dinin her şeyin onunde geldiğini, her işin başı olduğunu bilmeli ve bu konuda yanlış yapmamaya calışmalıdır.
Yaşadığı şu dunyadaki işlerinin yolunda gitmesi, insanın hem Allah ’a hem de O ’nun kullarına karşı gorevlerini yapabilmesi icin gereklidir. Bakmakla yukumlu olduğu kimselerin ihtiyaclarını gideremeyen veya sağlığı yerinde olmayan bir kimse kendinden bekleneni veremez. Dunya işlerinin yolunda gitmesi, insanın Ă‚hireti daha kolay kazanmasına, ona daha iyi hazırlanmasına imkĂ‚n verir. Hayır ve iyilik yapacak serveti bulunmayan insanların kimseye el acmadan yaşayabilecek kadar helĂ‚l bir gecim vasıtasına sahip olması, sonra da omrunu Allah ’a kullukla gecirmesi, onlar icin dunya işlerinin yolunda gitmesi demektir.
Hayatı boyunca daha cok hayır yapmak insanın ideali olmalıdır. Sayılı nefesinin bir gun tukeneceğini, sağlığının bozulacağını, gucunun ve kuvvetinin yok olacağını, işlerin her zaman yolunda gitmeyebileceğini, devrĂ‚nın tersine donup elinde avucunda olanı kaybedebileceğini hep goz onunde bulundurmalı ve elde fırsat varken daha cok hayır yapmaya bakmalıdır.
Her turlu kotulukten kurtulmayı sağlayacak olum, insanın canına, malına, coluğuna cocuğuna herhangi bir fenalık gelmeden dunyaya goz yummasıdır. Bazı kimseler adına, “Pek genc yaşta oldu, erken goctu” diye uzuluruz. Zamansız diye değerlendirdiğimiz bir olum, maddî veya mĂ‚nevî sıkıntılara duşmeden hayata vedĂ‚ etmek olabilir. Zira hastalığa veya yokluğa yakalanmak insan icin bir azap vesilesidir. Boyle bir azĂ‚ba yakalanmadan olmek ise, insan icin bir kurtuluştur. Bunlardan daha kotusu bir gunahın ve gafletin pencesine duşmektir. Boyle bir belĂ‚ya duşmeden hayata vedĂ‚ etmek, o kimse icin ilĂ‚hî bir lutuf olur. Maddî veya mĂ‚nevî bir sıkıntıya, bir gunaha veya gaflete duşmeden gelen olum, her turlu kotulukten kurtulmayı sağlayacak bir olumdur.
Resûl-i Ekrem Efendimiz ’in bu duası, gorulduğu uzere son derece geniş mĂ‚nalı ve zengin muhtevĂ‚lı bir duadır.
Hadisten Oğrendiklerimiz 1. İnsanın şu dunyada sahip olabileceği en buyuk servet, Allah ’a kulluk ile gecirilmiş bir omurdur. İşte bu sebeple Allah ’tan dunyada O ’nun istediği gibi yaşamayı nasip etmesini, kazandığımız hayırları kaybetmeden kendine kavuşturmasını istemeliyiz.
2. İyi bir kul olmaya calışırken, CenĂ‚b-ı Hak ’tan bu hususta bize yardım etmesini dilemeliyiz.
AllĂ‚hummehdinî ve Seddidnî Anlamı Ali radıyallahu anh şoyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana:
“AllĂ‚hummehdinî ve seddidnî: Allahım! Beni doğru yola ilet ve o yolda başarılı kıl! de” buyurdu. (Muslim, Zikir 78. Ayrıca bk. Ebû DĂ‚vûd, HĂ‚tem 4)
Başka bir rivayete gore de şoyle buyurdu: “AllĂ‚humme innî es ’eluke ’l-hudĂ‚ ve ’s-sedĂ‚d: Allahım! Senden beni doğru yola iletmeni ve o yolda başarılı kılmanı niyĂ‚z ederim.” (Muslim, Zikir 78)
Hadisi Nasıl Anlamalıyız? İnsanın en onemli meselesi doğru yolu bulmak, bulduktan sonra da o yolda yuruyup gitmek olmalıdır. Doğru yola iletecek şuphesiz Allah TeĂ‚lĂ‚ ’dır. İnsana duşen gorev ise, Allah ’ın yolunda olmayı butun gonluyle istemek, iradesini kullanarak o yola varmak, sonra da o yolda durmak icin gayret sarfetmektir. “Bizim uğrumuzda cihad edenleri elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz” (Ankebût sûresi, 69) Ă‚yet-i kerîmesi, bu isteğin ve gayretin onemini belirtmektedir.
Doğru yolu bulan insanın yapacağı tek şey, hedefe atılan ok gibi dumduz gitmektir. İfrat ve tefrite yani aşırılığa duşmekten sakınmaktır. Allah ’ın gosterdiği, Resûlullah ’ın oğrettiği şekilde İslĂ‚m ’ın aydınlık yolunda dosdoğru yurumektir. Hep o yolda yurume azim ve gayretine sahip olmaktır.
Hadisten Oğrendiklerimiz 1. İnsan her zaman Allah ’ın yolunda yurumeyi istemeli, ondan bir an bile ayrılmayı hatırına getirmemelidir.
2. Mu ’minin tek hedefi vardır; o da doğruyu bulmak ve her işinde dosdoğru olmaktır.
3. Doğru yolu bulmanın ve o yolda olmenin bir gereği de, Peygamber Efendimiz ’in Hz. Ali ’ye tavsiye ettiği gibi, “Allahım! Beni doğru yola ilet ve o yolda başarılı kıl!” diye dua etmektir.
Acizlikten, Tembellikten ve Korkaklıktan Kurtulma Duası Enes radıyallahu anh ’den rivayet edildiğine gore Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şoyle dua ederdi:
“AllĂ‚humme innî eûzu bike mine ’l-aczi ve ’l-keseli ve ’l-cubni ve ’l-heremi ve ’l-buhl, ve eûzu bike min azĂ‚bi ’l-kabr, ve eûzu bike min fitneti ’l-mahyĂ‚ ve ’l-memĂ‚t: Allahım! Âcizlikten, tembellikten, korkaklıktan, ihtiyarlayıp ele avuca duşmekten ve cimrilikten sana sığınırım. Kabir azĂ‚bından sana sığınırım. Hayat ve olum fitnesinden sana sığınırım.” (Muslim, Zikir 50. Ayrıca bk. Ebû DĂ‚vûd, Vitir 32; NesĂ‚î, İstiĂ‚ze 7)
Diğer bir rivayete gore, “...ve dalai ’d-deyni ve galebeti ’r-ricĂ‚l: Borc altında ezilmekten ve zĂ‚limlerin başa gecmesinden” buyurdu. (NesĂ‚î, İstiĂ‚ze 8. Ayrıca bk. BuhĂ‚rî, DaavĂ‚t 36)
Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Resûl-i Ekrem Efendimiz ’in ceşitli istiĂ‚ze yani Allah ’a sığınma duaları vardır. Onun namazlardan sonra korkaklıktan, cimrilikten, erzel-i omurden, dunya ve kabir fitnelerinden Allah ’a sığındığını (bk. 1424), namazda tahiyyĂ‚tı bitirdikten sonra, cehennem ve kabir azaplarından, hayat, olum ve kor deccĂ‚lin fitnesinden sığınılmasını tavsiye buyurduğunu (bk. 1426), ayrıca tembellikten, insanı perişan eden yaşlılıktan ve yine cehennem ve kabir azaplarından CenĂ‚b-ı Hakk ’a sığındığını (bk. 1458) gormuştuk. Bu hadiste ise zikredilenlerin bir kısmı ile Ă‚cizlikten Allah ’a sığındığını gormekteyiz.
Âcizlik; ozellikle bu hadiste, hayır ve iyilik yapamamak, yerine getirmek zorunda olduğu dinî ve dunyevî gorevleri îfĂ‚ edememek anlamında kullanılmıştır. Namaz, oruc, zekĂ‚t gibi Allah ’a karşı gorevlerini daha sonraki zamanlarda yapacağını ileri surerek onları hep ihmal eden nice kimseler gorulmektedir. Bu yanlış tutumu, ihmalden cok Ă‚cizlik kelimesi daha iyi ifade etmektedir.
Tembellik, gucu kuvveti yerinde olduğu halde nefsinin telkinine boyun eğerek hayır ve iyilik yapmamak, Allah ’a gerektiği şekilde kulluk etmemektir.
Korkaklık, gevşekliği, tenseverliği yuzunden nefse ve şeytana karşı koyamama hali ve dolayısıyla bir kısım ilĂ‚hî emirleri yapamama durumudur. Allah, kendi yolunda cihadı emreder, fakat korkak adam bunu yapamaz. Allah, zĂ‚lim karşısında doğruyu savunmayı emreder, ama korkak bu emri yerine getiremez.
İhtiyarlık, insanın aklî melekelerini bir olcude yitirmesi sebebiyle iyice cocuklaşması, bildiklerini unutmasıdır. Kur'Ă‚n-ı Kerîm ve hadîs-i şerîflerde bu hale erzel-i omur denmektedir. İnsanın şuuru yerinde olarak yaşlanması o kadar mahzurlu değildir. Ama 1424 numaralı hadiste daha geniş bir şekilde anlatıldığı uzere buradaki ihtiyarlıktan maksat, insanın başkalarının eline avucuna bakması, onların yardımına muhtac olması, bunaması, anlayışsız ve cekilmez bir hale gelmesidir.
Cimrilik, maddî durumu musait olduğu halde elindeki imkĂ‚nları Allah ’ın istediği yerlere sarfedememektir. Kur'Ă‚n-ı Kerîm ’de cimriliğin kotuluğu anlatılmakta, insanın harcaması gerektiği halde harcayamadığı şeylerin kıyamet gununde boynuna dolanacağı belirtilmektedir. (Âl-i İmrĂ‚n sûresi, 180)
Kabir azĂ‚bının bir adı da kabir fitnesidir. İnsanın o daracık, karanlık ve urperti veren yerde karşılaşması soz konusu olan bu işkenceden kurtulması ve kabrini Peygamber Efendimiz ’in buyurduğu gibi Cennet bahcelerinden bir bahce haline getirmesi mumkundur. Burada, Resûl-i Ekrem Efendimiz ’in hadislerinin ışığında şu kadarını soyleyelim ki, koğuculuk yapmak ve uzerine idrar sıcratmak kabir azĂ‚bına sebep olan hallerden sadece ikisidir.
Hayat fitnesi, insanın yaşadığı surece veya hayatının bir safhasında bizzat veya aile fertlerinden biri sebebiyle sıkıntı cekmesidir. Şuphesiz bunlar birer imtihan vesilesidir. Hayat fitnesi ise bunlara tahammul etmemek, hĂ‚şĂ‚ CenĂ‚b-ı Hakk ’a isyana yeltenmektir. Hayat denen emaneti Allah TeĂ‚lĂ‚ ’nın istediği şekilde kullanmamak, omru gunah bataklığında boşu boşuna tuketmek de bir hayat fitnesidir.
Olum fitnesi, insanın henuz hayata gozlerini yummadan once şeytanın onu imanından etmek icin kurduğu tuzağa kapılmasıdır. Munker ve nekir meleklerinin kabirdeki imtihanı da olum fitnesi olarak kabul edilmiştir. Bu imtihanları Allah ’ın yardımıyla atlatanlar duzluğe cıkacaklardır. Kaybedenler ise kabir azĂ‚bıyla başlayan kotu bir maceraya atılacaklardır.
Borc altında ezilmek, insanın ağır bir borc altına girip de borcunu odeyecek maddî imkĂ‚na sahip olmamasıdır. Alacaklının talebine musbet cevap verememek tahammul edilmesi zor bir sıkıntıdır. Peygamber Efendimiz bize, ağır borc yukunden de Allah ’a sığınmak gerektiğini oğretmektedir.
ZĂ‚limlerin başa gecmesi ise kotu idarecilerin halkı ezmesi, onlara zulmetmesi demektir. Peygamber Efendimiz bu hali “galebetu ’r-ricĂ‚l” diye ifade buyurmuştur. Halkın ezilip zulmedilmekten Allah ’a sığındığı kadar, idareciliğe soyunan kimseler de zĂ‚lim bir yonetici olmaktan kacınmalı ve bu hale duşmekten Allah ’a sığınmalıdır.
Hadisten Oğrendiklerimiz 1. Hadîs-i şerîfte sayılan hallerin hepsi insanın mĂ‚nevî dunyasını yıkan birer kotuluktur.
2. Bu kotuluklerden Allah ’a sığınmalıdır.
Gunahların Affolması İcin Okunacak Dua Ebûbekir es-Sıddîk radıyallahu anh Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ’e:
- Bana bir dua oğret de namazımda okuyayım, dedi. O da şoyle buyurdu:
- “AllĂ‚humme innî zalemtu nefsî zulmen kesîran ve lĂ‚ yağfiru ’z-zunûbe illĂ‚ ente, fağfir-lî mağfireten min indik, ve ’rhamnî inneke ente ’l-gafûru ’r-rahîm: Allahım! Ben kendime cok zulmettim. Gunahları bağışlayacak ise yalnız sensin. Oyleyse tukenmez lutfunla beni bağışla, bana merhamet et. Cunku affı sonsuz, merhameti nihayetsiz olan yalnız sensin, de.” (BuhĂ‚rî, EzĂ‚n 149, DaavĂ‚t 17, Tevhîd 9; Muslim, Zikir 48. Ayrıca bk. Tirmizî, DaavĂ‚t 97; NesĂ‚î, Sehv 59; İbni MĂ‚ce, DuĂ‚ 2)
Hadisi Nasıl Anlamalıyız? İnsan gunah işlemeye musait bir varlıktır; her zaman hata edebilir; yanılıp gunah işleyince de nefsine zulmetmiş olur. Boyle bir duruma duşen kimse ne yapacaktır? Yuce Rabbimiz bize bunu da oğretmekte ve boyle zamanlarda takvĂ‚ sahiplerinin nasıl davranacaklarını şoyle anlatmaktadır:
“Yine onlar, bir kotuluk yaptıklarında veya kendilerine zulmettiklerinde Allah ’ı hatırlayıp gunahlarından dolayı hemen tovbe istiğfĂ‚r ederler.” (Âl-i İmrĂ‚n sûresi, 135) Demekki onemli olan hata etmemek değil, hata ettiği zaman biricik Rabbini hatırlayıp O ’na yonelmek, O ’ndan bağışlanma dilemektir.
İnsan kendine nasıl zulmedebilir? İnsanın en buyuk duşmanı kendi nefsidir. Nefis insana devamlı surette Allah ’ın yasak ettiği şeyleri yapmayı, emrettiği şeyleri yapmamayı telkin eder. Şayet bu konularda sozunu dinletemiyorsa, ilĂ‚hî bir emrin yapılması icin, meselĂ‚ bir namazın kılınması icin onunde daha cok vakit bulunduğunu soyleyerek o emri ihmal ettirmeye calışır. İşte nefsinin bu konulardaki taleplerine kulak veren kimse kendine zulmetmiş olur.
İnsanların yapacağı yardım ve iyilik sınırlıdır. Tukenmez lutuf sadece Allah TeĂ‚lĂ‚ ’nın yuce katında vardır. O, insanı ucsuz bucaksız rahmetine bir daldırdı mı, işte o zaman insan gunah kirlerinden busbutun temizlenerek bahtiyarlığın zirvesine ulaşmış olur.
Bir kul Hz. Ebûbekir gibi “sıddîk” derecesinde bile olsa, CenĂ‚b-ı Hakk ’a karşı istemeden yaptığı hataları, kusur ve noksanları bulunabilir. İşte bundan dolayı her fert Allah TeĂ‚lĂ‚ ’nın affını ve mağfiretini istemek durumundadır. Peygamber aleyhisselĂ‚m ’ın Hz. Ebûbekir ’e namazlarda, bazı rivayetlere gore evinde okumak uzere oğrettiği bu dua her yerde her zaman ve her fırsatta okunmalıdır. İnsan bu ozlu dua sayesinde gunahkĂ‚rlığını pek samimi bir şekilde itiraf etmekte, Rabbinin bağışlamasına olan ihtiyacını pek guzel dile getirmekte ve kendisini butun gunahlardan sadece CenĂ‚b-ı Hakk ’ın arıtabileceğine butun gonluyle iman ettiğini ifade etmektedir.
Bu duayı namazda okumak isteyenler, tahiyyattan sonra ve selĂ‚m vermeden once okumalıdır.
Hz. Ebûbekir ’in “namazımda okuyayım” sozu bazı rivayetlerde “evimde okuyayım” şeklindedir. (Muslim, Zikir 48) Hadîs-i şerîfteki “zulmen kesîran” ifadesi bazı rivayetlerde “zulmen kebîran” şeklinde gecmektedir. (Muslim, Zikir 48) Her iki rivayeti dikkate alarak “zulmen kesîran kebîran” diye okumak uygun olur.
Hadisten Oğrendiklerimiz 1. Hz. Ebûbekir ’in yaptığı gibi, insan bilmediğini, ozellikle Ă‚hireti icin faydalı olanı, onu bilen Ă‚limlerden sorup oğrenmelidir.
2. Bu ozlu dua hem namazlarda hem evlerde hem başka yerlerde sık sık okunmalıdır.
Bilmeden veya Bilerek İşlenen Gunahların Affı İcin Okunacak Dua Ebû MûsĂ‚ el-Eş‘arî radıyallahu anh ’den rivayet edildiğine gore Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şoyle dua ederdi:
“AllĂ‚hummağfirlî hatîetî ve cehlî ve isrĂ‚fî fî emrî ve mĂ‚ ente a‘lemu bihî minnî. AllĂ‚hummağfirlî ciddî ve hezlî, ve hataî ve amdî ve kullu zĂ‚like indî. AllĂ‚hummağfirlî mĂ‚ kaddemtu vemĂ‚ ahhartu, vemĂ‚ esrartu vemĂ‚ a‘lentu, vemĂ‚ ente a‘lemu bihî minnî, ente ’l-mukaddimu ve ente ’l-muahhir, ve ente alĂ‚ kulli şey ’in kadîr:
Allahım! Gunahlarımı, bilgisizlik yuzunden yaptıklarımı, haddimi aşarak işlediğim kusurlarımı, benden daha iyi bildiğin butun suclarımı bağışla! Allahım! Ciddî ve şaka yollu yaptıklarımı, yanlışlıkla ve bilerek işlediğim gunahlarımı affeyle! Butun bu kusurların bende bulunduğunu itiraf ederim. Allahım! Şimdiye kadar yaptığım, bundan sonra yapacağım, gizlediğim ve acığa vurduğum, olcusuz bir şekilde işlediğim ve benden daha iyi bildiğin gunahlarımı affeyle! One geciren de sen, geride bırakan da sensin. Senin gucun her şeye yeter” (BuhĂ‚rî, DaavĂ‚t 60; Muslim, Zikir 70)
Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem ’in “gecmiş ve gelecek gunahları” CenĂ‚b-ı Hak tarafından busbutun bağışlanmıştır. (Fetih sûresi, 2) İşte bundan dolayı onun bilerek bilmeyerek, ciddî veya şaka yollu, gizlice veya acıktan yaptığı gunahları yoktur. Peygamberler icin gunah, yapılması daha uygun ve daha mukemmel olanı yapmamaktan ibarettir.
Hz. Peygamber ’in boyle dua etmesi, Rabbine olan derin tevĂ‚zuu, kendisini tamamiyle bağışladığı icin O ’na duyduğu engin şukrĂ‚nı sebebiyle olmalıdır. Resûlullah Efendimiz sadece kendisi icin değil, aynı zamanda ummeti icin de dua etmiştir. Bu duanın da onlardan biri olması mumkundur. Bilinmesi gereken bir gercek de şudur: Allah'ın Resûlu ummetine bircok şeyi oğrettiği gibi, gunahlardan tamamen kurtulmak icin nasıl dua edilmesi gerektiğini de oğretmiştir. Peygamber Efendimiz bize, yĂ‚ Rabbî, butun bu gunahlar bende mevcuttur; bunu samimiyetle itiraf ediyorum; ama şunu da biliyorum ki yegĂ‚ne bağışlayıcı sadece sensin, ne olur beni de bağışla diye dua etmemizi tavsiye buyurmaktadır.
Hadisten Oğrendiklerimiz
1. Efendimiz ’in oğrettiği bu ozlu dua, işlediğimiz butun gunah ceşitlerini ortaya koymakta, onların CenĂ‚b-ı Hakk ’a itiraf şeklini ve bunlardan kurtulmanın yolunu gostermektedir.
2. İnsan gunahlarından kurtulmak icin her fırsatta Allah ’a dua etmelidir.
Peygamberimizin En Cok Okuduğu Dua Âişe radıyallahu anhĂ‚ ’dan rivayet edildiğine gore Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şoyle dua ederdi:
“AllĂ‚humme innî eûzu bike min şerri mĂ‚ amiltu ve min şerri mĂ‚ lem a‘mel: Allahım! Şimdiye kadar yaptığım, bundan sonra yapacağım işlerin şerrinden sana sığınırım.” (Muslim, Zikir 65, 66. Ayrıca bk. Ebû DĂ‚vûd, Vitir 32; NesĂ‚î, Sehv 63, İstiĂ‚ze 58, 59; İbni MĂ‚ce, Dua 3)
Hadisi Nasıl Anlamalıyız? TĂ‚biîn neslinden bir zĂ‚t Hz. Âişe ’ye Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem ’in en cok hangi duayı okuduğunu sormuş, o da bu duayı soylemişti.
Şimdiye kadar yaptığım işlerin şerrinden sozu, insanın bilerek yaptığı veya istemeden işlediği gunahları kapsamaktadır. Hatta insanın yapması gerektiği halde yapamadığı iyilikler de bu duanın icine girmektedir. Boyle dua eden kimse sanki şoyle niyazda bulunmaktadır: YĂ‚ Rabbî, dunyada veya Ă‚hirette hesabını vermek zorunda olduğum, dolayısıyla senin affına ve mağfiretine ihtiyac duyduğum butun gunahlarımı bağışla!
Bundan sonra yapacağım işlerin şerrinden sozu daha kapsamlıdır. Bu sozun icine ilk bakışta, insanın o Ă‚na kadar yapmadığı, fakat ondan sonra yapabileceği gunahlar girmektedir. İnsanın yapabileceği gunahlar, yaptıklarından daha cok olabilir. MeselĂ‚ gunahtan şiddetle sakınan bazı kimselerin bu davranışlarından dolayı gurura kapılıp kendilerini beğenmeleri başlı başına bir gunahtır. Âyet-i kerîmede belirtildiği uzere, sadece zulmedenlere erişmekle kalmayan, diğer insanları da perişan edecek olan fitneler vardır. (EnfĂ‚l sûresi, 25) İnsan bu geniş kapsamlı duayı yapmakla, başına gelebilecek sıkıntılardan da Allah ’a sığınmış olmaktadır.
Hadisten Oğrendiklerimiz 1. Yapılan gunahlar yuzunden başa gelebilecek cezalardan Allah ’a sığınmalıdır.
2. İnsan CenĂ‚b-ı Hakk ’ın hoşnut olmayacağı işleri yapmaktan hem sakınmalı hem de kendisini bir mu ’mine yakışmayacak tavır ve davranışlardan koruması icin O ’ndan yardım istemelidir.
Afiyet ve Ansızın Gelecek Felaketten Korunma Duası İbni Omer radıyallahu anhumĂ‚ şoyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ’in dualarından biri şu idi:
“AllĂ‚humme innî eûzu bike min zevĂ‚li ni‘metike ve tehavvuli ‘Ă‚fiyetike ve fucĂ‚eti nıkmetike ve cemîi sahatik:Allahım! Verdiğin nimetin yok olup gitmesinden, lutfettiğin Ă‚fiyetin bozulmasından, ansızın vereceğin cezĂ‚dan ve senin gazabını uzerime cekecek her şeyden sana sığınırım.” (Muslim, Zikir 96. Ayrıca bk. Ebû DĂ‚vûd, Vitir 32)
Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Resûl-i Ekrem Efendimiz bu duasıyla, yokluğu ve varlığı insanı perişan edecek olan ikişer şeyden Allah ’a sığınmaktadır.
İnsanın uzerindeki en buyuk nimet, İslĂ‚m ve iman nimetidir. Bu nimetlerin yokluğu insan icin en buyuk felĂ‚kettir. Hem dunya hem de Ă‚hiretinin perişan olması demektir. Diğer nimetler bunlardan sonra gelir. Bu kapsamlı ifade her tur nimeti icine almaktadır. Efendimiz ’in ifadesiyle soyleyecek olursak “nimetin zevĂ‚li”, onun busbutun yok olup gitmesidir.
Âfiyet, hem dunya hem de Ă‚hiretle ilgili butun hayırları kapsayan zengin mĂ‚nalı bir kelimedir. Bu sebeple insan birbirine Ă‚fiyet temenni etmelidir. Fakat biz bu kelimeyi daha cok dunyevî nimetler icin kullanırız. Dunyada Ă‚fiyetin bozulması, insanın sağlamken hasta olması, zenginken fakir olması veya benzeri sıkıntılara uğraması demektir.
Ansızın gelecek bir felĂ‚ket, yavaş yavaş gelen sıkıntılardan daha ağır ve yıpratıcıdır. Sıkıntının yavaş yavaş gelmesi insanı felĂ‚kete hazırlar, tahammulunu artırır. Beklenmeyen bir felĂ‚ket ise insanı Ă‚niden yıkıp cokertir.
Allah ’ın her turlu gazabı ifadesi, yukarıda sayılanların ozeti durumundadır. Cunku nimetin yok olması, Ă‚fiyetin kaybedilmesi, bir felĂ‚ketle ansızın karşılaşılması birer ilĂ‚hî gazap, insan icin birer felĂ‚kettir. “Allahım! Senin gazabını uzerime cekecek her şeyden sana sığınırım” diyen kimse MevlĂ‚ ’sının merhametine tutunmuş ve O ’nun himĂ‚yesine duyduğu derin ihtiyacı dile getirmiş olur.
Allah ’ın gazabından kacıp kurtulacağımız bir başka sığınak yoktur. O ’ndan kacsak bile yine sığınacağımız O ’nun rahmetidir. Şu fĂ‚ni dunyada yegĂ‚ne hedefimiz CenĂ‚b-ı Hakk ’ın rızĂ‚sını kazanmak olmalıdır. Bu gorevimizi yapmaya gayret ederken, ilĂ‚hî bir gazapla her şeyi yitirmemek icin de sık sık Allah TeĂ‚lĂ‚ ’ya sığınmalıyız.
Hadisten Oğrendiklerimiz 1. Resûl-i Ekrem Efendimiz bu felĂ‚ketlerden Allah ’a sığınmakla, bize de boyle yapmamızı oğutlemektedir.
2. Sahip olunan nimeti elden kacırmamanın yolu, onları CenĂ‚b-ı MevlĂ‚ ’nın rızĂ‚sına uygun şekilde kullanmaktır.
Allah ’a Sığınma Duası Zeyd İbni Erkam ’dan rivayet edildiğine gore Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şoyle dua ederdi:
“AllĂ‚humme innî eûzu bike mine ’l-aczi ve ’l-keseli ve ’l-buhli ve ’l-heremi ve azĂ‚bi ’l-kabr. AllĂ‚humme Ă‚ti nefsî takvĂ‚hĂ‚, ve zekkihĂ‚ ente hayru men zekkĂ‚hĂ‚, ente veliyyuhĂ‚ ve mevlĂ‚hĂ‚. AllĂ‚humme innî eûzu bike min ilmin lĂ‚ yenfa‘ ve min kalbin lĂ‚ yahşa‘ ve min nefsin lĂ‚ teşba‘ ve min da‘vetin lĂ‚ yustecĂ‚bu lehĂ‚: Allahım! Âcizlikten, tembellikten, cimrilikten, ihtiyarlayıp ele avuca duşmekten ve kabir azĂ‚bından sana sığınırım. Allahım! Nefsime takvĂ‚ nasip et ve onu her turlu gunahtan temizle; onu en iyi temizleyecek sensin. Ona yardım edip eğitecek sadece sensin. Allahım! Faydasız ilimden, urpermeyen gonulden, doyma bilmeyen nefisten ve kabul olunmayan duadan sana sığınırım.” (Muslim, Zikir 73. Ayrıca bk. NesĂ‚î, İstiĂ‚ze 13, 65)
Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Peygamber Efendimiz bu duasında uc defa “Allahım!” diye soze başlamak suretiyle CenĂ‚b-ı Hakk ’a niyazda bulunmaktadır.
Birinci grup duasında Ă‚cizlikten, tembellikten, cimrilikten, ihtiyarlayıp ele gune muhtac olmaktan ve kabir azĂ‚bından Allah ’a sığınmaktadır. Resûl-i Ekremsallallahu aleyhi ve sellem bu hallerden CenĂ‚b-ı Hakk ’a her vesileyle sığınmıştır.
İkinci grup duasında nefsi en iyi temizleyip terbiye edenin sadece Allah TeĂ‚lĂ‚ olduğunu belirterek nefsine takvĂ‚ nasip etmesini ve onu her turlu gunahtan temizlemesini dilemektedir. Efendimiz bu sozleriyle “Her bir nefse ve onu duzenleyene, sonra da ona hem kotuluğu hem ondan sakınmayı ilham edene yemin olsun” (Şems sûresi, 7-8) Ă‚yetine işaret buyurmakta ve CenĂ‚b-ı Hak ’tan nefsine takvĂ‚ nasip etmesini, yani onu hep emirlerini yapmaya ve yasaklarından kacınmaya yoneltmesini istemektedir. Cunku nefsin sahibi O olduğu icin, nefse soz gecirecek ve onu iyiliğe ve hayra yoneltecek de sadece O ’dur.
Ucuncu grup duasında ise, her biri insan icin felĂ‚ket olan dort şeyi dile getirmekte ve onlardan Allah ’a sığınmaktadır.
Faydasız ilim, insanın ahlĂ‚kını, soz ve davranışlarını guzelleştirmeye, dini Allah ’ın istediği gibi yaşamaya goturmeyen ilimdir. Esasen ilim CenĂ‚b-ı Hakk ’ın sıfatlarından biri olduğu icin kotulenmez. İlmi kotu ve faydasız kılan sebepler vardır. Bu sebeplerin en onemlisi de onun hem insanın kendine hem de başkalarına zarar vermesidir. MeselĂ‚ buyuculuk ve falcılık da birer ilimdir. Ama bu ilimlerle uğraşan kimse başkalarına kotuluk yapmakla kalmaz, en kıymetli sermayesi olan omrunu de boşuna tuketip gider.
Urpermeyen gonul, yanında Allah ’ın adı veya Ă‚yetleri anıldığı zaman duygulanmayan kalp ve bunun sonucu olarak kendisine ceki duzen vermeyen insan demektir. Peygamber Efendimiz “Allah ’tan en uzak kimselerin katı kalpliler olduğunu” bildirmektedir. (Tirmizî, Zuhd 62) Allah TeĂ‚lĂ‚ da boyle kimseleri “Allah ’ı zikretme konusunda kalpleri katılaşmış olanların vay haline” (Zumer sûresi, 22) diye tehdit etmektedir.
Doyma bilmeyen nefis, Allah ’ın verdikleriyle yetinmeyen, ac gozlu oluşu sebebiyle dunyalık biriktirmekten usanmayan veya yiyip ictikleriyle yetinmeyen nefis demektir ki, boyle bir nefis şuphesiz insanın en buyuk duşmanıdır.
Kabul olunmayan dua, CenĂ‚b-ı Hakk ’ın rızĂ‚sını kazanmaya lĂ‚yık bir hali bulunmayan kimsenin ağzından cıkması sebebiyle hep reddedilip geri cevrilen dua demektir. Yuce Rabbim bizleri boyle bir muameleye uğramaktan muhĂ‚faza buyursun (Âmin).
Hadisten Oğrendiklerimiz 1. Resûl-i Ekrem Efendimiz ’in Allah ’a sığındığı bu şeylerden biz de O ’na sığınmalıyız.
2. Allah korkusu gonullerimize hĂ‚kim olmalı, daha cok şey oğrenmeli ve oğrendiklerimizi yaşamalıyız.
3. Şayet Allah ’ın adı ve buyrukları anıldığı zaman kalbimiz duygulanıp urpermiyor, nefsimiz yiyip ictiklerine doymuyor ve daha cok dunyalık istiyorsa, hayatımızı yeniden gozden gecirmeli ve iyi bir musluman olmaya daha cok gayret etmeliyiz.
Tevekkul Duası İbni Abbas radıyallahu anhumĂ‚ ’dan rivayet edildiğine gore Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hep şoyle dua ederdi:
“AllĂ‚humme leke eslemtu ve bike Ă‚mentu ve ‘aleyke tevekkeltu ve ileyke enebtu ve bike hĂ‚samtu ve ileyke hĂ‚kemtu, fağfir-lî mĂ‚ kaddemtu vemĂ‚ ahhartu vemĂ‚ esrartu vemĂ‚ a‘lentu, ente ’l-mukaddimu ve ente ’l-muahhir, lĂ‚ ilĂ‚he illĂ‚ ente: Allahım! Sana teslim oldum, sana inandım, sana guvendim. Yuzumu, gonlumu sana cevirdim, senin yardımınla duşmanlara karşı mucĂ‚dele ettim. Kitabın ile hukmettim. Şimdiye kadar yaptığım, bundan sonra yapacağım, gizlediğim, acığa vurduğum ve senin benden daha iyi bildiğin gunahlarımı affeyle! One geciren de sen, geride bırakan da sensin. Senden başka ilĂ‚h yoktur.” (BuhĂ‚rî, Teheccud 1, DaavĂ‚t 10, Tevhîd 8, 24; 35. Muslim, MusĂ‚firîn 199, 201, Zikir 67. Ayrıca bk. Ebû DĂ‚vûd, SalĂ‚t 119; Tirmizî, DaavĂ‚t 29; NesĂ‚î, KıyĂ‚mu ’l-leyl 9; İbni MĂ‚ce, İkĂ‚me 180)
Bazı rĂ‚viler, “lĂ‚ havle velĂ‚ kuvvete illĂ‚ billĂ‚h: Gunahtan kacacak guc, ibadet edecek kuvvet ancak Allah ’ın yardımıyla kazanılabilir” cumlesini ilĂ‚ve etmişlerdir. (BuhĂ‚rî, Teheccud 1; NesĂ‚î, KıyĂ‚mu ’l-leyl 9)
Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Allah ’a teslim olmak, butun emirlerine kayıtsız şartsız boyun eğmek demektir. O ’na inanmak, Allah ’ın varlığını, birliğini, peygamberlerine haber verip bildirdiği gercekleri, butun emirlerini ve yasaklarını kabul etmek demektir. Allah ’a guvenmek, O ’nun yardım edeceğine inanarak butun işlerin yonetimini kendisine bırakmaktır. Yuzunu ve gonlunu Allah ’a cevirmek, butun gunahları terkedip O ’nun emirlerine yonelmek, gafleti ve uyuşukluğu bırakıp hep O ’nu anmaya ve hatırından cıkarmamaya karar vermektir. O ’nun yardımıyla duşmanlara karşı mucĂ‚dele etmek, İslĂ‚miyet ’e savaş acanlara, Allah ’ın dinini kucuk duşurmeye calışanlara karşı yine Allah ’ın desteği, yardım ve ilhamıyla karşı koymak, Hakk ’ı galip getirmek icin caba sarfetmektir. Kitabıyla hukmetmek, hayatını Kur'Ă‚n-ı Kerîm ’e gore duzenlemek, Kur ’an ’daki ilĂ‚hî hukumleri gonul hoşluğu ile benimsemek ve sadece Allah ’ın hukmune baş eğmektir.
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem hadisin buraya kadar olan kısmında inancıyla ve inancını yaşamasıyla iyi bir kul olmaya azmettiğini ve bunu gercekleştirmeye calıştığını CenĂ‚b-ı Hakk ’a arzettikten sonra, butun gunahlarından arınmak istediğini dile getirmekte ve “Şimdiye kadar yaptığım, bundan sonra yapacağım, gizlediğim, acığa vurduğum ve senin benden daha iyi bildiğin gunahlarımı affeyle!” diye niyazda bulunmaktadır. Bircok defa belirtildiği uzere Resûl-i Ekrem Efendimiz ’in CenĂ‚b-ı Hak tarafından bağışlanmasına rağmen yukarıdaki ifadelerle dua etmesi, oncelikle ummetine nasıl dua etmek gerektiğini oğretmek icindir. Bağışlanmasına rağmen yine de boyle dua etmesi, Allah Te