
Kuran'ı Kerim'in fazileti ve onemi nedir? Kuran'ı Kerim'in uzerimizdeki maddi ve manevi etkileri, kazandırdığı guzellikler, değerler nelerdir? Kuran ’da ozellikle fazileti vurgulanan sureler hangileridir? Kur ’Ă‚n ’ı dinlemenin fazileti nedir? Kuran ’ın rahmet ve bereket kaynağı oluşunu nasıl anlamalıyız? Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’in kalpteki mĂ‚nevî hastalıklara etkisi nedir? Kuran ehli olmanın fazilet ve bereketi...NevvĂ‚s İbni Sem ’Ă‚n radıyallahu anh şoyle dedi: Ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ’i: “Kıyamet gununde Kur ’an ve dunyadaki hayatlarını ona gore tanzim eden Kur ’an ehli kimseler mahşer yerine getirilirler. Bu sırada Kur ’an ’ın onunde Bakara ve Âl-i İmrĂ‚n sûreleri vardır. Her ikisi de kendilerini okuyanları mudafaa icin birbiriyle yarışırlar” buyururken işittim. (Muslim, MusĂ‚firîn 253)
1. Kur ’Ă‚n ’ın Fazîleti ve Ehemmiyeti Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’in sayfalarına nazar etmek, onu okumak, dinlemek, ezberlemek, tefekkurunde derinleşmek, hukumlerini yaşamak ve yaşanmasına vesile olmak en faziletli amellerdendir. Kur ’Ă‚n-ı Kerîm bize Nebiyy-i Ekrem Efendimiz ’in hem emĂ‚neti hem de mîrĂ‚sıdır. Rasûlullah (s.a.v) şoyle buyurmuşlardır:
“Size, sımsıkı sarıldığınız muddetce benden sonra sapıtmayacağınız iki muhim emĂ‚net bırakıyorum. Biri diğerinden daha buyuktur. O da Allah ’ın KitĂ‚bı ’dır! Kur ’Ă‚n, semĂ‚dan yeryuzune uzatılmış sağlam bir ip gibidir. Diğer emĂ‚net de Ă‚ilem, Ehl-i Beyt ’imdir. Kur ’Ă‚n ve Ehl-i Beyt ’im Cennetʼte Havuz ’un başında benimle buluşuncaya kadar birbirlerinden ayrılmazlar. Benden sonra o ikisine karşı nasıl muĂ‚melede bulunduğunuza iyi bakın, dikkat edin!”[1]
Ebû Hureyre (r.a) bir gun Medîne carşısına uğramıştı. Kenarda durdu ve:
“–Ey carşı ehli! Sizler ne kadar da gĂ‚filsiniz!” dedi.
“–Nicin ey Ebû Hureyre?” diye sordular.
“–İşte şurada Allah Rasûlu ’nun mirası taksim ediliyor, siz ise burada duruyorsunuz! Gidip siz de ondan nasibinizi alsanız olmaz mı?” dedi. Carşı ehli:
“–Bu taksim işi nerede yapılıyor?” diye sordular. O da:
“–Mescid ’de!” dedi. İnsanlar koşarak gittiler. Ebû Hureyre (r.a) orada durdu ve onların donuşunu bekledi. Geldiklerinde:
“–Ne yaptınız?” diye sordu.
“–Ey Ebû Hureyre, Mescid ’e vardık, iceri girdik ama orada taksim edilen bir şey goremedik!” dediler. Ebû Hureyre (r.a):
“–Mescid ’de hic kimseyi gormediniz mi?” dedi. Onlar:
“–Evet, bazıları namaz kılıyordu, bazıları Kur ’Ă‚n okuyordu, bazıları da helĂ‚l ve haram konularını muzĂ‚kere ediyorlardı” dediler. Bunun uzerine Ebû Hureyre (r.a):
“–Yazıklar olsun size, işte Muhammed (s.a.v) ’in mîrĂ‚sı da budur zĂ‚ten!” dedi.[2]
Yuce Rabbimiz, ilĂ‚hî kelĂ‚mını insanlığa şoyle takdîm ediyor:
“Ey insanlar! Size Rabbinizden bir oğut, gonullere bir şifĂ‚, mu ’minler icin bir hidĂ‚yet ve rahmet gelmiştir.” (Yûnus 10/57)
“TĂ‚-sîn. Bunlar KurʼĂ‚nʼın, apacık bir KitĂ‚bʼın Ă‚yetleridir. Mu ’minler icin hidĂ‚yet rehberi ve (Cennet) mujdesidir.” (en-Neml 16/1-2)
1.1. Kur ’Ă‚n Azîzdir, İzzet Bahşeder… İnsan, Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ile kıymet, şeref ve haysiyet kazanır. Kur ’Ă‚n ’ı oğrenen, okuyan ve yaşayan bir mu ’min, muazzam bir hayır, bereket, şeref ve izzete nĂ‚il olur. Dunyada gıpta edilecek bir insan varsa, o da, Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’i hayatına tatbik etmeye gayret eden, guzel ahlĂ‚k ve sĂ‚lih amel sahibi bir muslumandır. Rasûlullah (s.a.v) şoyle buyurmuşlardır:
“(Şu) iki kişiden başkasına gıpta edilmez:
Biri; Allahʼın Kur ’Ă‚n oğrettiği (kimse)dir. O da gece gunduz durmadan Kur ’Ă‚n okur (ve onunla amel eder). Komşusu bunu işitir ve:
«‒Keşke filĂ‚na verilen Kur ’Ă‚n nîmeti gibi bir nîmet bana da lûtfedilse de, ben de onun yaptığı gibi yapabilseydim!» der.
İkincisi de; Allahʼın mal verdiği (kimse)dir. O da malını CenĂ‚b-ı Hakk ’ın yolunda sarf eder. Bunu goren bir kişi:
«‒Keşke filĂ‚na verilen mal gibi bana da verilse de onun yaptığı gibi ben de yapabilsem!» diye imrenir.”[3]
Boyle bir Kur ’Ă‚n ehlinin fazîletini ifĂ‚de etmekten kelimeler Ă‚ciz kalır. Allah Rasûlu (s.a.v) ehl-i Kur ’Ă‚n ’ı, vahyi getirmekle şereflenmiş olan seckin meleklerle aynı safta gormuştur. Nitekim bir hadîs-i şerîfte şoyle buyrulur:
“KurʼĂ‚n ’ı guzel bir şekilde okuyan hĂ‚fız, vahiy getiren şerefli ve itaatkĂ‚r meleklerle beraberdir. Kur ’Ă‚n ’ı zorlanarak okumasına rağmen unutmamak icin onu bırakmayıp devamlı okuyan kimseye de (biri tilĂ‚veti, diğeri de zorluklara tahammulu sebebiyle) iki ecir verilir.”[4]
Zira Kur ’Ă‚nî ilimlerde ihtisas kesbetmiş, onu yaşayan ve yaşatan bir mu ’min, vahiy melekleriyle aynı vazifeyi ustlenmiş, onların yolundan gidiyor demektir. Bu sebeple de onların derecesine doğru merhaleler kat etmektedir.
Şu hĂ‚dise, Kur ’Ă‚n ’ın dunyada bahşettiği izzete ne guzel bir misaldir: SahĂ‚be-i kirĂ‚mdan NĂ‚fi bin Abdi ’l-HĂ‚ris (r.a), bir gun Mekke dışında Usfan ’da Hz. Omer ile karşılaşmıştı. HĂ‚lbuki Omer (r.a) onu Mekke ’ye vĂ‚li tĂ‚yin etmişti. Ona:
“−Mekkelilerin başına kimi bıraktın?” diye sordu. O da:
“−İbn-i EbzĂ‚ ’yı!” cevĂ‚bını verdi. Hz. Omer:
“−İbn-i EbzĂ‚ kimdir?” diye sorunca NĂ‚fî:
“−ÂzĂ‚d ettiğimiz kolelerden biridir” dedi. Hz. Omer ’in:
“−Mekke halkına, Ă‚zĂ‚d edilmiş bir koleyi mi vekil bıraktın?!” suĂ‚li karşısında ise:
“−O Allah ’ın KitĂ‚bıʼnı cok iyi bilir ve okur, yine o İslĂ‚mî hukumleri de cok iyi bilir” cevĂ‚bını verdi. Bunun uzerine Omer (r.a) şoyle dedi: “Nebiyy-i Ekrem Efendimiz şoyle buyurmuşlardı:
«Allah TeĂ‚lĂ‚ bu KitĂ‚b ile bir kısım insanları yukseltir, diğer bir kısmını da alcaltır.”[5]
İslĂ‚m tĂ‚rihinde, başlangıcta kole olduğu hĂ‚lde Kur ’Ă‚n ile yukselen ve kıyamete kadar ismi anılmaya devam edecek olan nice Ă‚limlerimiz vardır. Bunun aksine zamanında buyuk nimetler icinde olduğu hĂ‚lde Kur ’Ă‚n ’dan gĂ‚fil kaldığı icin alcalan, isimleri unutulup giden nice insanlar mevcuttur.
Kur ’Ă‚n-ı Kerîm oyle azîz ve şerefli bir kelĂ‚mdır ki kendisine hizmet eden veya munasebeti bulunan varlıklara da izzet ve fazilet bahşeder. Nitekim;
Cibrîl (a.s) Kur ’Ă‚n ’ı indirmiş, meleklerin en faziletlisi olmuştur.
Kur ’Ă‚n, Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz ’in mubarek kalbine inmiş, O, oncekilerin, sonrakilerin ve butun rasullerin seyyidi olmuştur.
Kur ’Ă‚n, Ummet-i Muhammed ’e gelmiş, o ummet, ummetlerin en hayırlısı olmuştur.
Kur ’Ă‚n, Ramazan ayında inmiş, o ay, ayların en hayırlısı ve bereketlisi olmuştur.
Kur ’Ă‚n, Kadir Gecesi ’nde inmiş, o gece, bin aydan daha hayırlı hĂ‚le gelmiştir.
Kur ’Ă‚n, Mekke ve Medîne ’ye inmiş, Mekke mukerrem olmuş, Medîne nurlanmıştır.
Kur ’Ă‚n bazı insanların kalbine ve hayatına inmiş, onlar da Allah ’ın has kulları olmuş ve en hayırlıları sayılmışlardır. O hĂ‚lde her mu ’min, kalbini ve hayatını Kur ’Ă‚n ile doldurmak sûretiyle izzet ve şeref kazanmaya gayret etmelidir.
Kur ’Ă‚n her yonuyle insanı mĂ‚mur hĂ‚le getirir, onu imar eder. Kalbinde, Kur ’Ă‚n ’dan bir miktar bulunmayan kimse ise, harap olmuş ev gibidir.[6]
1.2. Kur ’Ă‚n Ehli Hep Tercih Edilir KurʼĂ‚n ehlinin Allah ve Rasûlu katında mustesnĂ‚ bir yeri ve değeri vardır. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) hayatın her alanında Kur ’Ă‚n ehlini tercih etmiş, onları herkesin onune almıştır. İmĂ‚mete, vĂ‚liliğe, kumandanlığa, faziletli mekĂ‚nlara hep Kur ’Ă‚n ’ı en cok tahsil edenleri gecirmiştir. Şu hĂ‚diseler bunu en guzel şekilde gozler onune sermektedir:
Kole iken Ebû Huzeyfe (r.a) tarafından Ă‚zĂ‚d edilen SĂ‚lim (r.a), Kur ’Ă‚n ’ı en iyi bilen ve en guzel okuyan sahĂ‚bîler arasına katılmıştı. Bu sebeple Rasûlullah (s.a.v) Kur ’Ă‚n ’ın dort kişiden alınmasını tavsiye ettiklerinde SĂ‚lim ’i de bunlar arasında zikretmişlerdi.[7] İlk Muhacirler, Rasûlullah Efendimiz ’den once Kuba ’daki Usbe isimli yere geldiklerinde, onlara SĂ‚lim imamlık yapıyordu. Cunku Kur ’Ă‚n ’ı en cok bilenleri o idi.[8] HĂ‚lbuki cemaatin icinde Hz. Omer ve Ebû Seleme gibi buyuk sahĂ‚bîler de vardı. Bu sebeple kendisine “Muhacirlerin İmamı” lakĂ‚bı verildi. Hz. Ebû Bekir ’in hilĂ‚fetinde Museylimetu ’l-KezzĂ‚b ’la yapılan şiddetli YemĂ‚me harbinde muhacirlerin bayraktarlığını SĂ‚lim yapıyordu. Muslumanların dağılmaya başladığını gorunce “Biz Rasûlullah zamanında boyle yapmazdık” dedi ve yerini aslĂ‚ terketmedi. “Bayrağı bırakıp kacarsam ben ne kotu bir Kur ’Ă‚n hĂ‚mili olurum” diyerek sabırla mucĂ‚dele etti. Sağ eli kopunca bayrağı sol eline aldı, o da kesilince boynuyla kaldırmaya calıştı ve nihayetinde şehid duştu. Hz. Omer (r.a) vefat etmeden once yerine bir halife tayin etmesi istendiğinde SĂ‚lim hayatta olsaydı hic tereddut etmeden onu tavsiye edeceğini soyledi.[9] İşte Kur ’Ă‚n, SĂ‚lim (r.a) ’i boyle herkesin gozdesi hĂ‚line getirmişti.
Amr bin Seleme (r.a) anlatıyor: “Yaşadığımız bol­ge, Nebiyy-i Ekrem Efendimiz ’in ziyaretcilerinin yol guzergĂ‚hındaydı. Ziyaretten donenler bize uğrar ve «Rasûlullah (s.a.v) şoyle şoyle buyurdular…» diye haber verirlerdi. Ben hĂ‚fızası kuvvetli bir cocuktum, bu sĂ‚yede Kur ’Ă‚n-ı Kerim ’den bircok (sûre) ezberlemiştim. Babam, kabilesinden bir heyetle birlikte Peygam­ber Efendimiz ’e elci olarak gitmişti. Allah ’ın Elcisi de onlara namazı oğretip; «Kur ’Ă‚n ’ı en iyi bileniniz size imam olsun!» buyurmuşlar. Ezberlediğim sûreler sebebiyle aralarında Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’i en iyi bilen bendim. Bu sebeple beni one ge­cirip imam yaptılar. Uzerime sarı kucuk bir hırka giyerek onlara namaz kıldırıyordum. Secdeye vardığım zaman hırka vucudumdan sıyrılıp kısalıyordu. Kadın­lardan biri; «İmamınızın avret mahallini bizden gizleyiniz!» dedi. Bunun uzerine bana Umman kumaşından bir gomlek satın aldı­lar. Musluman olma nimetinden sonra bundan daha fazla sevindiğim bir şey olmadı. Kavmime imamlık yaparken 7 veya 8 yaşımdaydım.”[10]
Osman bin Ebi ’l-Âs (r.a) da şu calib-i dikkat hĂ‚diseyi nakleder: Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz ’in yanına kabilemizin temsilcisi olarak gelmiştik. Arkadaşlarımın icinde Kur ’Ă‚n ’ı oğrenme hususunda en gayretli olan bendim. Bakara sûresini oğrenerek onlara ustunluk sağlamıştım. (Bu hasletim sebebiyle) Rasûlullah (s.a.v) bana şoyle buyurdular:
“–En kucukleri olmana rağmen seni arkadaşlarının başına emîr tĂ‚yin ettim. Kur ’Ă‚n ’a temiz olmadığın muddetce dokunma!”[11]
Rasûlullah Efendimiz (s.a.v), Tebuk Seferi ’ne cıkarken NeccĂ‚roğulları ’nın sancağını UmĂ‚re bin Hazm ’a vermişlerdi. Daha sonra Zeyd bin SĂ‚bit ’i gorunce, sancağı UmĂ‚re ’den alıp ona verdiler. UmĂ‚re (r.a):
“−YĂ‚ RasûlĂ‚llah! Bana kızdınız mı?” diye sorunca Peygamber Efendimiz (s.a.v):
“−Hayır! Vallahi kızmadım! LĂ‚kin siz de Kur ’Ă‚n ’ı tercih ediniz! Zeyd, Kur ’Ă‚n ’ı senden daha cok ezberlemiştir. Burnu kesik zenci kole bile olsa, Kur ’Ă‚n ’ı daha cok ezberlemiş olan kimse, başkalarına tercih edilir!” buyurdular. Evs ve Hazrec kabilelerine de, sancaktarlık şerefini, Kur ’Ă‚n ’ı daha cok ezberlemiş kimselere lĂ‚yık gormelerini emrettiler.[12]
Tabiî ki bu kişiler, Kur ’Ă‚n ’ı sĂ‚dece ezberleyen değil hukumlerini yaşayan ve onunla hĂ‚llenen hĂ‚fızlardı.
Rasûlullah (s.a.v) kabirde bile Kur ’Ă‚n ’ı iyi bilenlere oncelik vermiştir. Şu ibretli hĂ‚dise bunun en meşhur şĂ‚hididir: Uhud Harbi ’nden sonra EnsĂ‚r (r.a):
“–YĂ‚ RasûlĂ‚llah! Pek cok sıkıntı ve meşakkate uğradık. (Şehidlerimiz ve yaralılarımız cok olduğu icin her bir şehîdimize bir kabir kazmamız cok zor.) Bize ne yapmamızı emir buyurursunuz?” diye sormuşlardı. Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v):
“–Geniş kabirler kazınız ve her kabre ikişer ucer şehîd koyunuz!” buyurdular.
“–Peki, hangisini on tarafa koyalım?” diye sordular. Efendimiz (s.a.v):
“–En cok Kur ’Ă‚n tahsil edeni one koyunuz!” buyurdular.[13]
Kur ’Ă‚n ’ın azameti sebebiyle kalbinde ondan daha fazla bulunan mu ’min diğerlerinden efdal olmaktadır. Şehitler arasında boyle olduğu gibi hayatta olanlarda da aynı hukum cĂ‚rîdir. Her zaman icin Kur ’Ă‚n-ı Azîm ’i kalbine daha fazla nakşeden ve onu takvĂ‚ uzere yaşayan mu ’min diğerlerinden daha faziletlidir.
Hz. Omer (r.a) Kur ’Ă‚n ’ı iyi bilen insanlara cok değer verirdi. Genc yaşlı butun Ă‚limler (KurrĂ‚) onun danışma meclisinde bulunur, bir karar vereceğinde veya bilemediği bir meseleyle karşılaştığında devamlı onların fikirlerini sorar, kendileriyle istişĂ‚re ederdi.[14]
1.3. Kur ’Ă‚n Ehli, Allah ’ın Has Kullarıdır Kur ’Ă‚n ’ı guzelce okuyan, onunla meşgul olan ve yaşayan mu ’minler Allah ’ın husûsî ve seckin kullarıdır. Zira onlar her dĂ‚im Allah ’ın kelĂ‚mıyla beraber olarak ona yaklaşmaktadırlar. Nitekim bir gun Rasûlullah Efendimiz (s.a.v):
“−Şuphesiz insanlardan Allah ’ın ehli, O ’na yakın olan kişiler vardır!” buyurmuşlardı. AshĂ‚b-ı kirĂ‚m:
“−Ey Allah ’ın Rasûlu! Bunlar kimlerdir?” diye sordular. Efendimiz (s.a.v):
“−Onlar Kur ’Ă‚n ehli, Allah ehli ve Allah ’ın has kullarıdır!” buyurdular.[15]
Allah ’a yaklaşmanın en kısa yolu, O ’nun bize uzattığı ve kopması mumkun olmayan sapasağlam kulpa yapışmaktır. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) şoyle buyurmuşlardır:
“Allah, geceleyin iki rekĂ‚t namaz kılan (Kur ’Ă‚n okuyan) bir kuluna kulak verdiği kadar hicbir şeye kulak verip dinlemez. Kul namazda olduğu muddetce başı uzerine rahmet ve sevap yağar durur. Kullar Allah ’a, O ’ndan gelen (Kur ’Ă‚n) gibisiyle yaklaşamazlar.”[16]
“Siz Allah ’a, ondan gelen (Kur ’Ă‚n) ’dan daha faziletli bir şeyle donemezsiniz (yaklaşamaz, huzuruna cıkamaz ve lutfuna tekrar tekrar nĂ‚il olamazsınız).”[17]
Ferve bin Nevfel şoyle anlatır: Buyuk sahĂ‚bî HabbĂ‚b bin Eret (r.a) benim komşum idi. Bir gun birlikte cĂ‚miden cıktık. Elimden tuttu ve bana şu tavsiyede bulundu:
“‒Ey kardeşim! Gucun yettiği kadar Allah TeĂ‚lĂ‚ ’ya yaklaşmaya gayret et! Şunu bil ki O ’na, kelĂ‚m-ı ilĂ‚hîsinden daha sevimli bir şeyle yaklaşamazsın!”[18]
Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’i sadece ezberlemekle kalmamış, aynı zamanda onun ahkĂ‚mına tĂ‚bî olup ahlĂ‚kıyla ahlĂ‚klanmış olan bĂ‚zı ehl-i Kur ’Ă‚n ’ın, CenĂ‚b-ı Hakk ’ın bir lutfu olarak, cesetlerinin toprakta curumediği bile gorulmuştur. Bunlardan birini Allah dostlarından Mahmud SĂ‚mi Ramazanoğlu (r.a) muşĂ‚hade etmiştir. Onun nakline gore bir defasında Adana ’da yol calışmaları esnĂ‚sında ilmiyle Ă‚mil bir hĂ‚fız efendinin kabrinin nakli gerekmiştir. Otuz sene once vefat etmiş olan hĂ‚fız efendinin kabri acıldığında cesedinin hic bozulmadığı, ustelik kefeninin bile sapasağlam durduğu gorulmiştur.
1.4. Kur ’Ă‚n ’ın Her Harfi Bir Hazinedir Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’in her harfi paha bicilmez bir kıymeti hĂ‚izdir. Oyle ki onların her birinin okunması mukĂ‚bilinde verilecek ilĂ‚hî mukĂ‚fĂ‚tın ihtişĂ‚mını ancak Ă‚hirette idrĂ‚k edebileceğiz. Rasûlullah (s.a.v) şoyle buyurmuşlardır:
“Kim Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’den bir harf okursa, ona bu sebeple bir hasene ihsĂ‚n edilir. Her bir hasene de on misliyle mukĂ‚fatlandırılır. Ben, «Elif-lĂ‚m-mîm» bir harftir demiyorum; lĂ‚kin Elif bir harftir, LĂ‚m bir harftir, Mîm de bir harftir.”[19]
Bu hadîs-i şerifi duşunduğumuzde Kur ’Ă‚n ’ı cokca okuyan, hele bir de onu ezberlemek icin defalarca tekrar eden bir mu ’minin ne kadar cok ecre nĂ‚il olduğunu anlarız.
1.5. Kur ’Ă‚n Makbul Bir ŞefĂ‚atcidir Kur ’Ă‚n-ı Kerîm dunyada mu ’minler icin en muhim rehber ve muazzam bir mujde olduğu gibi, kabir ve kıyĂ‚metin en korkulu zamanlarında da kendisiyle hemhĂ‚l olanların yolunu aydınlatacak ve onlara şefĂ‚at edecektir. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) bu hakikati şoyle haber vermişlerdir:
“Kur ’Ă‚n okuyunuz! Cunku Kur ’Ă‚n, kıyĂ‚met gunu kendisiyle hemhĂ‚l olan (kendisini yaşayan ve yaşatan) kişilere şefĂ‚atci olarak gelecektir.”[20]
“…Kur ’Ă‚n şefĂ‚atcidir ve onun şefĂ‚ati makbuldur…”[21]
“Kim Allah ’ın KitĂ‚bıʼndan bir Ă‚yet oğrenirse kıyĂ‚met gunu oğrendiği Ă‚yet (temessul eder) o kişiyi yuzune gulerek karşılar.”[22]
Butun bu vasıflarıyla Kur ’Ă‚n-ı Kerîm, mu ’minler icin muazzam bir ebedî saĂ‚det hazinesidir. Ondan lĂ‚yıkıyla istifĂ‚de edenler, sonsuz bir izzet, fazîlet ve rahmete nĂ‚il olurken, onu ihmĂ‚l edenlerse telĂ‚fisi mumkun olmayan bir husrĂ‚na dûcĂ‚r olurlar. Nitekim Rasûlullah (s.a.v):
“Kur ’Ă‚n senin ya lehinde ya da aleyhinde delildir” buyurmuşlardır.[23]
Zira Kur ’Ă‚n-ı Kerîm, her şeyi acıklamış ve hic kimseye bahane bırakmamıştır. O hĂ‚lde her kim Kur ’Ă‚n ’a ihtimam gosterirse, Kur ’Ă‚n onu Cennetʼe istikametlendirir. Kim de onu ihmĂ‚l eder, emirlerini kulak ardı ederse, Kur ’Ă‚n onun aleyhine delil olur ve Cehennemʼe atılmasına sebep olur.[24]
2. Kur ’Ă‚n Okumanın Fazileti Kur ’Ă‚n-ı Kerîm mu ’minlerin dunya ve Ă‚hirette dostudur. Onunla huzur bulur, onunla unsiyet kurar ve onunla tesellî olurlar. Dunyada onlar Kur ’Ă‚n ’a sarılır, Ă‚hirette de Kur ’Ă‚n onları guler yuzle karşılayarak yol gosterir, onlara şefaat eder ve ikramlarda bulunur. Yani Kur ’Ă‚n dunya-Ă‚hiret mu ’minlerin yol arkadaşı ve rehberidir. Kur ’Ă‚n ile kurulacak bu beraberliğin başlangıcı onu tefekkurle okumaktır.
Kur ’Ă‚n ’ı okuyup onun vaadini, tehdîdini, apacık Ă‚yetlerini ve acıklamalarını duşunen kişi, sĂ‚lih amellere daha buyuk bir iştiyakla yonelir. Şupheli şeylerden ve haramlardan daha fazla kacınır. Bu şekilde Kur ’Ă‚n okumak, sĂ‚lih amellerin en faziletlisi ol­duğu icindir ki şeytan, insanları Kur ’Ă‚n ’dan uzaklaştırmak icin var gucuyle calışır. İşte bu hikmete binĂ‚en, Kur ’Ă‚n tilĂ‚vetinden once istiĂ‚ze etmek, yani «أَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ » demek emredilmiştir. Nitekim Ă‚yet-i kerîmede:
“Kur ’Ă‚n okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah ’a sığın!” buyrulur. (en-Nahl 16/98)
Kur ’Ă‚n ’ı okumanın faziletine dĂ‚ir pek cok Ă‚yet-i kerime ve hadis-i şerif vardır. Şimdi bunların bir kısmını nakledip uzerinde tefekkur edelim:
CenĂ‚b-ı Hak şoyle buyurur:
“Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler(den bazısı) onu, hakkını gozeterek okurlar. Cunku onlar, ona iman ederler. Ama her kim onu inkĂ‚r ederse, işte gercekten zarara uğrayanlar onlardır.” (el-Bakara 2/121)
Bu Ă‚yette Kur ’Ă‚n ’ı hakkıyla okuyanlar methedilmektedir. Hz. Omer (r.a), Kur ’Ă‚n ’ı hakkıyla okumayı şoyle tarif eder: Kişinin, cennetten bahseden Ă‚yetlere gelince Allah ’tan cenneti istemesi, cehennemden bahseden Ă‚yetlere gelince ondan Allah ’a sığınmasıdır.[25]
İbn Mesʻûd (r.a) bu konuda şoyle der: Canımı elinde tutan Allah ’a yemin ederim ki bir kişinin onu hakkıyla okuması, helĂ‚lini helĂ‚l, haramını haram olarak kabul edip bunlara riĂ‚yet etmesi, Allah ’ın onu indirdiği gibi okuması, kelimelerini yerinden değiştirerek tahrif etmemesi, ondan hicbir şeyi uygun olmayacak şekilde tevil etmemesidir.
İbn AbbĂ‚s (r.a), onu hakkıyla tilĂ‚vet etmeyi ona hakkıyla ittibĂ‚ etmek ve uymak şeklinde tefsir etmiştir. Yani Kur ’Ă‚n ’ı hakkıyla okumak ancak onu en guzel şekilde hayata tatbik etmek ve onunla amel etmekle tamamlanır.
Hasan Basrî (r.a), mu ’minlerin Kur ’Ă‚n ’ı hakkıyla okumalarını, muhkem[26] Ă‚yetleriyle amel etmeleri, muteşabih[27] Ă‚yetlerine iman etmeleri, muşkil gelen yerleri onu bilen kimseye havĂ‚le etmeleri diye acıklamıştır.[28]
Diğer bir Ă‚yet-i kerimede Yuce Rabbimiz şoyle buyurur:
“Allah ’ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve acık infak edenler, asla zarara uğramayacak bir kazanc umabilirler. Cunku Allah, onların mukĂ‚fatlarını tam oder ve lutfundan onlara fazlasını da verir. Şuphesiz O, cok bağışlayan, şukrun karşılığını bol bol verendir.” (FĂ‚tır 35/29-30)
Allah ’ın kitĂ‚bını devamlı okuyan, anlamaya calışan, ona iman edip icindeki hukumleri hayata geciren, meselĂ‚ namazı ikĂ‚me eden, Allah ’ın kendilerine ihsĂ‚n ettiği rızıklardan gece-gunduz, mumkun ise gizli, değilse acık infĂ‚k edenler Allah katından kendilerine kesin olarak verilecek olan buyuk sevaplar umid edebilirler. Allah onlara yaptıklarının karşılığını tam olarak ihsĂ‚n ettiği gibi akıl ve hayallerine gelmeyen daha nice ecirler lutfeder. Gunahlarını affeder, az ameline cok mukĂ‚fat bahşeder.[29]
TĂ‚biînin buyuk fakih ve Ă‚bidlerinden Mutarrıf bin Abdullah (r.a) bu Ă‚yeti okuyunca “Bu, Âyetu ’l-KurrĂ‚ ’dır, yani bu, Kur ’Ă‚n okuyan ve onu ezberleyenlerin Ă‚yetidir” dermiş.[30] Kurtubî de “Bu Ă‚mil ve Ă‚lim olan kurrĂ‚nın Ă‚yetidir” demektedir.[31]
Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’i okumanın sevap ve faziletini muhtelif misallerle bize anlatmış ve zihinlerimize yaklaştırmıştır. Ebû Hureyre (r.a) bunlardan birini şoyle anlatıyor: Bir gun Rasûlullah Efendimiz (s.a.v):
“–Sizden biri evine donduğu zaman uc adet yavrulaması yakın, iri ve semiz deve bulmak ister mi?” diye sordular. Hepimiz “Evet, isteriz” diye cevap verdik. Efendimiz (s.a.v):
“–Birinizin namazında okuduğu uc Ă‚yet, kendisi icin doğurması yakın uc iri ve semiz deve (infak etmek)ten daha hayırlıdır” buyurdular.[32]
Hic yorulmadan, sıkıntı cekmeden ve kimseye zarar vermeden kolayca mal elde etmek, hele yavrulayan kıymetli hayvanlar gibi hızla artan bereketli mallara sahip olmak her insanın sevdiği bir şeydir. KĂ‚mil îmĂ‚n sahibi mu ’minler, bu tur malları elde ettikten sonra bir de infak edip cenneti kazanmak isterler. Vefat ettikten sonra arkalarında, kıymetli yavrular doğuran bir deve misali sadaka-i cĂ‚riyeler bırakmak isterler. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) bu orneği vermek sûretiyle ummetine Kur ’Ă‚n okumanın fazilet ve bereketini anlatmaktadır. Yavrulayacak develerin ornek verilmesi, aynı zamanda iyiliklerin iyiliklere yol acacağını, boylece ecrin katlanarak artacağını ifade etmektedir.
Bunun bir benzerini Ukbe bin Âmir (r.a) şoyle anlatır: Biz Suffe ’de iken Rasûlullah (s.a.v) yanımıza cıkarak:
“–Hanginiz her gun sabahleyin hic gunah işlemeden ve akrabalık bağlarını koparmadan ButhĂ‚n mevkiine veya Akîk vĂ‚disine gidip oradan iki adet iri horguclu dişi deve tutup getirmeyi ister?” diye sordular. Biz:
“–Ey Allah ’ın Rasûlu, bunu hepimiz isteriz” dedik. Allah Rasûlu (s.a.v):
“–Birinizin mescide gidip orada Allah ’ın KitĂ‚bı ’ndan iki Ă‚yeti oğrenmesi veya okuması, kendisi icin boyle iki deve (infak etmesin)den daha hayırlıdır. Uc Ă‚yet onun icin uc deveden, dort Ă‚yet dort deveden ve bu şekilde okunacak Ă‚yetler kendi sayılarınca deveden daha hayırlıdır” buyurdular.[33]
Nebiyy-i Ekrem Efendimiz ’in bu mujdelerinin hak olduğuna kuvvetle îmĂ‚n etmek ve bu fırsatı en guzel şekilde değerlendirmek gerekir.
En faziletli Kur ’Ă‚n tilĂ‚veti namaz kılarken kıyamda yapılanıdır. Bu sebeple imkĂ‚n nisbetinde kıyamda cok Kur ’Ă‚n okumaya gayret etmelidir. Rukû, secde ve teşehhudde Kur ’Ă‚n okumak ise yasaklanmıştır. Vakit olarak da gece kılınan namazlar ile gece okunan Kur ’Ă‚n daha ustun gorulmuştur. Zira geceleyin kalp, dunyevî meşgalelerden daha uzak ve daha derli toplu olur, riyĂ‚ tehlikesi de azalır. Gecede bundan başka daha pek cok sırlar vardır. Kur ’Ă‚n ’ın Kadir Gecesi inmeye başlaması, İsrĂ‚ ve MîrĂ‚c mucizelerinin gece olması bunun en buyuk tezĂ‚hurleridir.[34] Bu sebeple gece namazlarında uzun uzun Kur ’Ă‚n okumaya gayret etmelidir. Nitekim Allah TeĂ‚lĂ‚ geceleri kelĂ‚m-ı ilĂ‚hîsini okuyup secdeye kapanan kullarını şoyle medhetmektedir:
“Hepsi bir değildir: Ehl-i kitap icinden Allah ’ın emrini yerine getiren mustakîm bir ummet vardır. Onlar geceleri Allah ’ın Ă‚yetlerini okuyup secdelere kapanırlar.” (Âl-i İmrĂ‚n 3/113)
Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) teheccud namazında Kur ’Ă‚n okumaya teşvik ederek şoyle buyururlar:
“Kim teheccud namazında on Ă‚yet okursa gĂ‚fillerden yazılmaktan kurtulur. Kim yuz Ă‚yet okursa kĂ‚nitlerden (itaat ehli insanlardan) yazılır. Kim de bin Ă‚yet okursa mukantarînden (kantar kantar ecir kazananlardan) yazılır.”[35]
Son iki cuzde 995 Ă‚yet vardır. FĂ‚tiha ’yı ilave ederek bunları okuyan bir kişi kolayca cok ecir alanlar sınıfına dĂ‚hil olabilir.
Rasûlullah (s.a.v), “Eğer Kur ’Ă‚n bir deri icine konup da ateşe atılsa yanmaz”[36] buyurmuşlardır. Bu hadis “Kur ’an ’ı ezberleyip ahkĂ‚mına riĂ‚yet eden kimse cehennemde yanmaz” diye de anlaşılmıştır.[37] Nitekim Ebû UmĂ‚me (r.a) şoyle buyurmuştur:
“Kur ’Ă‚n ’ı oku­yu­n, ezberleyin! Şu duvarda asılı olan mushaflar sizi aldatmasın! Şu muhakkak ki Allah TeĂ‚lĂ‚ Kur ’Ă‚n ’ı ezberleyen bir kal­be azĂ‚b et­mez.”[38]
Kur ’Ă‚n tilĂ‚veti, insanı Ă‚hirette doğrudan yukseltecek ve ulvî makamlara cıkaracak en faziletli amel-i sĂ‚lihtir. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) bunu şoyle haber vermişlerdir:
“Kur ’Ă‚n ’ı okuyup onunla hemhĂ‚l olan kimseye (Ă‚hirette) şoyle denilir:
«–Oku ve yuksel, dunyada nasıl tertîl uzere ağır ağır okuyor idiysen oylece oku, senin makĂ‚mın, okuduğun en son Ă‚yetin seviyesinde olacaktır».”[39]
Hz. Âişe vĂ‚lidemiz bu hadisin şerhi mĂ‚hiyetinde şoyle demiştir:
“Cennetin dereceleri, Kur ’Ă‚n Ă‚yetleri sayısıncadır. Cennete girenler arasında, Kur ’Ă‚n okuyandan daha faziletli kimse yoktur.”[40]
Tabiî bu nimete nĂ‚il olacak kişiler “SĂ‚hibu ’l-Kur ’Ă‚n” olan mu ’minlerdir. Yani gerek tilĂ‚vet ederek, gerekse amel ederek dĂ‚imĂ‚ Kur ’Ă‚n ile beraber olanlardır. Yoksa sadece okuyup onunla amel etmeyenler değildir.[41]
Kur ’Ă‚n okumanın sadece okuyana değil, yakınlarına da faydası vardır. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) bunu şoyle haber verirler:
“Kim Kur ’Ă‚n-ı Kerim ’i okur ve muhtevĂ‚sıyla amel ederse, kıyĂ‚met gunu anne babasına bir tĂ‚c giydirilir. Bu tĂ‚cın ışığı, guneş aranızda olsa, onun dunyadaki bir eve konulduğunda vereceği ışıktan daha guzeldir. Oyleyse, Kur ’Ă‚n-ı Kerim ile amel eden kişinin durumu nasıl olur, duşunebiliyor musunuz?”[42]
Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) Kur ’Ă‚n ehline ve Ă‚ilesine şu guzel mujdeleri vermişlerdir:
“Kıyamet gunu kabir yarılıp Kur ’Ă‚n ’ı okuyan kişi dışarı cıktığında, Kur ’Ă‚n onu rengi solmuş bir adam gibi karşılar. «Beni tanıyor musun?» diye sorar. Mu ’min «Tanıyamadım» der. O şahıs, «Ben oğle sıcağında seni susuz, gece uykusuz bırakan arkadaşın Kur ’Ă‚n ’ım. Her tuccar ticaretinin peşindedir. Sen ise bugun her ticaretin peşinde olacaksın! (Kazancın hepsinden cok olacak.)» (Bir rivayete gore «Bugun ise ben senin icin her ticaretin peşinde olacağım» der. Hemen sağ eline saltanat, sol eline ebediyet verilir, başına vakar tĂ‚cı konur, anne-babasına hulleler giydirilir ki dunya ehli onlara kıymet bicemez (veya) bunlar dunya ve icindekilerden daha kıymetlidir. Onlar, «Bu değerli elbiseler bize nicin giydirildi?» diye sorarlar. «Cocuğunuzun Kur ’Ă‚n ’ı eline alması sebebiyle» denir. Sonra Kur ’Ă‚n okuyan kişiye, «Oku ve cennetin dereceleri ve odaları arasında yuksel!» denir. O, ister hızlı, ister tertîl uzere olsun okumaya devam ettiği muddetce yukselmeye devam eder.”[43]
Kur ’Ă‚n ’ı ferdî okumak kadar cemaat hĂ‚linde okuyup anlamaya calışmak da cok faziletlidir. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) şoyle buyurmuşlardır:
“…Bir grup insan, Allah ’ın evlerinden bir evde toplanır, Allah ’ın KitĂ‚bı ’nı okur ve onu aralarında muzakere ederlerse, uzerlerine sekînet iner, onları rahmet kaplar ve melekler cevrelerini kuşatır. Allah TeĂ‚lĂ‚ da o kimseleri kendi nezdinde bulunanların arasında zikreder.”[44]
Ebû Hureyre ve Ebû Saîd el-Hudrî (r.a) Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz ’in şoyle buyurduğuna şĂ‚hitlik ederler:
“Bir topluluk Allah TeĂ‚la Hazretleri ’ni zikretmek uzere oturduklarında, mutlakĂ‚ onları melekler kuşatır, ilĂ‚hî rahmet kaplar, uzerlerine sekînet iner ve Allah TeĂ‚lĂ‚ onları, katında bulunan ustun kulları (nebîler ve buyuk melekler) arasında zikreder.”[45]
Kur ’Ă‚n tilĂ‚veti en buyuk zikirlerin başında gelir. Dunyada Allah ’ı zikretmek ve O ’nun kelĂ‚mını tilĂ‚vet etmenin en buyuk mukĂ‚fĂ‚tı, O ’nun katında, Mele-i A ’lĂ‚ ’da zikredilmek, orada methedilip ovulmektir. Kur ’Ă‚n okumanın hicbir faydası olmasaydı mu ’mine şeref olarak sadece bu bile kĂ‚fi gelirdi.
Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’in her Ă‚yeti, her kelimesi, her harfi faziletli ve bereketlidir. LĂ‚kin ihlĂ‚s ile okumak şarttır. Kur ’Ă‚n ’ın fazileti, bereketi ve şifĂ‚sı, okuyan kişinin ihlĂ‚sı nisbetinde tecellî eder. Nitekim şoyle bir kıssa nakledilir: Birgun fakir bir bedevî Hz. Ali ’den sadaka istemiş. Ali (r.a), o an verecek bir şey bulamadığı icin yerden bir avuc kum almış, bir şeyler okuyarak uzerine uflemiş. Kumlar altına donuşuvermiş. Hayretler icinde kalan bedevî, Hz. Ali ’ye ne okuduğunu kendisine de soylemesi icin yalvarmış. Hz. Ali (r.a) FĂ‚tiha Sûresi ’ni okuduğunu soylemiş. Bedevî hemen yerden bir avuc kum almış, FĂ‚tiha Sûresi ’ni okuyarak uzerine uflemiş. Fakat kumda bir değişiklik olmamış. Bedevî bunun sebebini sorunca Hz. Ali (r.a) “Bu, bir kalb farkıdır” demiş.
İhlĂ‚s ile Kur ’Ă‚n ’ın hangi Ă‚yetini, hangi sûresini okusak cok buyuk sevaplara nĂ‚il olur ve cok faydalı bir ilim elde ederiz. Ancak bazı Ă‚yet ve sûreler icin husûsî olarak rivayetler vĂ‚rid olmuştur. Şimdi bunların bir kısmını nakledelim:
2.1. FĂ‚tiha Sûresi FĂ‚tiha sûresi Kur ’Ă‚n ’ın onsozu ve mukaddimesi olduğu kadar aynı zamanda veciz bir hulĂ‚sası mesabesindedir. Bu sebeple cok muhim ve faziletli bir sûredir. Yuce Rabbimiz onun hakkında şoyle buyurur:
“Andolsun ki, biz sana tekrarlanan yedi Ă‚yeti ve yuce Kur ’Ă‚n ’ı verdik. Sakın onlardan bazı sınıflara verdiğimiz dunya malına goz dikme, onlardan dolayı uzulme ve mu ’minlere kanadını indir.” (el-Hicr 15/87-88)
Ebû Saîd bin MuallĂ‚ (r.a) anlatıyor:
“Ben Mescid-i Nebevî ’de namaz kılıyordum. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) bana seslendiler. Fakat (namazda olduğum icin) icĂ‚bet edemedim. Sonra huzûruna gelerek:
«–Ey Allah ’ın Rasûlu, namaz kılıyordum (bu sebeple dĂ‚vetinize icĂ‚bet edemedim» diye ozur beyan ettim). Bana:
«–Allah TeĂ‚lĂ‚, Kur ’Ă‚-ı Kerîm ’de “Ey îmĂ‚n edenler! Peygamber sizi, size hayĂ‚t bahşedecek şeylere dĂ‚vet ettiği zaman, Allah ’a ve Rasûl ’e icĂ‚bet edin…”[46] buyurmuyor mu?» dediler ve daha sonra:
«–Mescidden cıkmadan evvel sana Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’in en buyuk sûresini oğreteceğim» buyurdular. Elimden tuttular. Mescidden cıkacağımız esnĂ‚da ben acele ederek:
«–YĂ‚ RasûlAllah! “Sana Kur ’Ă‚n ’daki en buyuk sûreyi oğreteceğim” buyurmuştunuz?» dedim. Bana:
«–O sûre “Elhamdu lillĂ‚hi Rabbi ’l-Ă‚lemîn”dir ki o (namazlarda tekrar tekrar okunan) yedi Ă‚yet ve bana verilen yuce Kur ’Ă‚n ’dır» buyurdular.”[47]
Bir defasında CebrĂ‚il (a.s), Nebiyy-i Ekrem Efendimiz ’in yanında oturmakta iken, Rasûlullah (s.a.v) yukarı taraftan kapı gıcırtısına benzer bir ses işiterek mubarek başlarını kaldırdılar. CebrĂ‚il (a.s):
“–Bu ilk defa bugun acılan bir gok kapısıdır. Daha once hic acılmamıştı” dedi. Peşinden o kapıdan bir melek indi. Bunun uzerine CebrĂ‚il (a.s):
“–Bu, yeryuzune ilk defa inen bir melektir. Bugune kadar hic inmemişti” dedi. Melek selĂ‚m verdi ve Peygamberimize şoyle dedi:
“–Mujde! Sana, senden once hicbir peygambere verilmeyen iki nûr verildi. Biri FĂ‚tiha Sûresi, diğeri Bakara Sûresi ’nin son Ă‚yetleri. Bunlardan okuyacağın her harfe karşılık sana mutlaka sevap ve ecir verilir.”[48]
Rasûlullah (s.a.v) şoyle buyurmuşlardır:
“Nefsimi kudret elinde tutan ZĂ‚t-ı zu ’l-celĂ‚l ’e yemin ederim ki Allah, FĂ‚tiha gibi bir sûreyi, ne TevrĂ‚t ’ta ne İncîl ’de ne Zebûr ’da ne de FurkĂ‚n ’da indirmiştir.”[49]
Hz. Ali (r.a): “FĂ‚tihatu ’l-KitĂ‚b, Mekke ’de Arş ’ın altındaki bir hazîneden nĂ‚zil oldu” buyurmuştur.[50]
2.2. Bakara Sûresi Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) şoyle buyurmuşlardır:
“Evlerinizi kabirlere cevirmeyiniz. Şuphesiz şeytan, icinde Bakara sûresi okunan evden kacar.”[51]
NevvĂ‚s bin Sem ’Ă‚n (r.a) der ki: Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz ’i şoyle buyururken işittim:
“Kıyamet gunu Kur ’Ă‚n ve onunla amel eden Kur ’Ă‚n ehli (mahşer yerine) getirilirler. Bu sırada Kur ’Ă‚n ’ın onunde Bakara ve Âl-i İmrĂ‚n sûreleri vardır.”
Rasûlullah (s.a.v) bu iki sûre icin uc misĂ‚l verdiler ki onları hĂ‚lĂ‚ unutmuş değilim. Allah Rasûlu (s.a.v) sozlerine şoyle devam ettiler:
“Sanki onlar iki bulut gibidirler veya iki siyah golgelik gibidirler ki aralarında bir nûr parlar veya sanki onlar kanatlarını acmış iki suru kuş gibidirler. Kendilerini okuyan insanları mudĂ‚faa ederler.”[52]
Bir defĂ‚sında Rasûlullah Efendimiz (s.a.v), sayıca kalabalık bir mufreze gondereceklerdi. Onlara Kur ’Ă‚n okuttular. Her biri ezberinde olduğu kadarıyla Allah ’ın Ă‚yetlerinden okudu. Allah Rasûlu (s.a.v), yaşca en genc olan sahĂ‚bînin yanına gelerek:
“–Ey fulĂ‚n! Senin ezberinde ne var?” buyurdular. O da:
“–Ezberimde falan falan sûreler, bir de Bakara Sûresi var!” dedi. Efendimiz (s.a.v):
“–Ezberinde Bakara Sûresi var mı?” diye sordular. Delikanlı “Evet!” deyince de:
“–Haydi, git, onların emîri (kumandanı) sensin! Cunku bu sûre, neredeyse dînin tamamını ihtivĂ‚ eder” buyurdular. Cemaatin ileri gelenlerinden biri:
“–YĂ‚ Rasûlallah! MuhtevĂ‚sını yaşayamayacağım korkusu, benim Bakara Sûresi ’ni ezberlememe mĂ‚nî oldu” dedi. Bunun uzerine Rasûlullah (s.a.v) şoyle buyurdular:
“–Kur ’Ă‚n ’ı oğrenin, okuyun, okutun ve onunla amel edin! Cunku Kur ’Ă‚n ’ı oğrenen, okuyan ve onunla amel eden kişi, ici misk dolu dağarcık gibidir ki, kokusu her tarafa yayılır. Kur ’Ă‚n ’ı oğrenip uyuyan (onunla amel etmeyen) kimse de, icine misk doldurulup ağzı bağlanmış dağarcık gibidir.”[53]
2.3. Âyete ’l-Kursî Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) bir gun Ubeyy ibn-i KĂ‚ ’b (r.a) hazretlerine;
“–Allah ’ın kitabından ezberinde bulunan Ă‚yetlerden hangisinin daha buyuk olduğunu biliyor musun?” diye sordular. O, “اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ اَلْحَيُّ الْقَيُّومُ” cevabını verince mubarek elini sahĂ‚bînin goğsune vurup;
“–İlim sana mubarek olsun” buyurdular.[54]
Nebiyy-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) şoyle buyurmuşlardır:
“Kim her farz namazın peşinden Âyete ’l-Kursî ’yi okursa, onun cennete girmesine olumden başka bir engel yoktur.”[55]
“Farz namazların peşinden Âyete ’l-Kursî ’yi okuyan kimse, diğer namaz vaktine kadar Allah ’ın koruması altındadır.”[56]
Ebû Hureyre (r.a) şoyle anlatır: Rasûlullah (s.a.v) beni Ramazan zekĂ‚tı olan sadaka-i fıtrı korumakla vazifelendirmişlerdi. Bir adam gelip buğday yığınından avuclamaya başladı. Adamı tuttum ve:
“–Vallahi seni Rasûlullah (s.a.v) ’in huzuruna gotureceğim” dedim. Adam:
“–Gercekten ben muhtacım, coluğum cocuğum ve pek cok ihtiyacım var” dedi. Bunun uzerine adamı salıverdim. Sabaha cıkınca Rasûl-i Ekrem (s.a.v):
“–Ebû Hureyre! Dun gece esirini ne yaptı?” buyurdular. Ben de:
“–YĂ‚ Rasûlallah! İhtiyac icinde bulunduğunu ve coluk cocuğu olduğunu soyledi, ben de acıdım ve salıverdim” dedim. Rasûlullah (s.a.v):
“–O sana yalan soyledi, tekrar gelecek” buyurdular. Rasûlullah (s.a.v) ’in bu sozu uzerine tekrar geleceğini anladım ve onu gozetlemeye koyuldum. Adam geldi ve yine buğdaydan avuclamaya başladı. Bunun uzerine:
“–Seni Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz ’in huzuruna cıkaracağım” dedim. Adam:
“–Beni bırak, cunku ben gercekten muhtacım. Coluk cocuğum da var. Bir daha gelmem” dedi. Ben de acıdım ve salıverdim. Sabah olunca yine Rasûlullah (s.a.v) bana:
“–Ebû Hureyre! Dun gece esiri ne yaptı?” diye sordular. Ben de:
“–YĂ‚ Rasûlallah! Bana yine ihtiyac icinde bulunduğunu ve coluk cocuğu olduğunu soyledi, ben de acıdım ve salıverdim” dedim. Nebiyy-i Ekrem Efendimiz:
“–O kesinlikle sana yalan soyledi, ama tekrar gelecek” buyurdular. Ben de ucuncu defa gelmesini bekledim. Gercekten geldi ve yine buğdaydan avuclamaya başladı. Onu tekrar yakaladım ve:
“–Seni mutlaka Rasûlullah (s.a.v) ’in huzuruna cıkaracağım; artık bu ucuncu ve son gelişindir. Bir daha gelmeyeceğine soz veriyorsun sonra tekrar geliyorsun” dedim. Bu defa bana:
“–Beni bırak! Sana Allah ’ın seni faydalandıracağı bir bilgi oğreteyim” dedi. Ben:
“–Nedir o bilgi?” dedim. O:
“–Yatağına girdiğinde Âyete ’l-Kursî ’yi oku. Boyle yaparsan senin yanında Allah tarafından surekli bir koruyucu bulunur ve sabaha kadar şeytan sana yaklaşamaz” dedi. Bunun uzerine ben onu salıverdim. Sabah olunca Rasûlullah (s.a.v) bana:
“–Dun gece esîri ne yaptı?” diye sordular. Ben de:
“–YĂ‚ Rasûlallah! Allah ’ın beni faydalandıracağı bir bilgi oğreteceğini soyledi, ben de onu salıverdim” dedim. Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz:
“–O bilgi neymiş?” diye sordular. Ben de o kimsenin bana:
“–Yatağına girdiğin zaman Âyete ’l-Kursî ’yi, yani, “اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۚ اَلْحَيُّ الْقَيُّومُ” Ă‚yetini başından sonuna kadar oku; senin yanında Allah tarafından surekli bir koruyucu bulunur ve sabaha kadar şeytan sana asla yaklaşamaz” dediğini soyledim. Bunun uzerine Nebiyy-i Ekrem Efendimiz (s.a.v):
“–Bak hele! Kendisi yalancı olduğu halde bu sefer sana doğruyu soylemiş. Uc gecedir kiminle konuştuğunu biliyor musun, ey Ebû Hureyre?” dedi. Ben:
“–Hayır, bilmiyorum” dedim. Rasûl-i Ekrem (s.a.v):
“–O şeytandır” buyurdular.[57]
2.4. Âmene ’r-Rasûlu Bakara sûresinin son iki Ă‚yeti “Âmene ’r-rasûlu” diye başladığı icin bu iki kelime aynı zamanda onun ismi gibi kullanılmaktadır. Bu Ă‚yetlerin faziletine dair RasûlullĂ‚h (s.a.v) Efendimiz şoyle buyurmuşlardır:
“Bakara sûresinin son iki Ă‚yetini kim bir gecede okursa, onlar ona kĂ‚fi gelir.”[58] Yani bir Muslumanın gece okuması gereken Kur ’Ă‚n ’ın asgarî miktarı olarak kĂ‚fi gelir. Aynı zamanda okuyanı butun kotuluklerden, insan ve cin şeytanlarının şerrinden muhafaza eder.[59] Bu hadis-i şerifi yanlış anlayarak “başka bir Ă‚yet ve sûre okumak gerekmez” gibi duşuncelere kapılmamalıdır. Rasûlullah (s.a.v) bu ifadeleriyle o Ă‚yetlerin ne kadar faziletli olduğunu anlatmak istemişlerdir. İnsan zarûrî sebeplere binĂ‚en başka şey okuyamasa bile bu iki Ă‚yet onun icin yeterlidir. Ama imkĂ‚n bulabiliyorsa insanın daha fazla Kur ’Ă‚n okuyarak sevabını artırması en guzel olanıdır.
Yine Nebiyy-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) şoyle buyurmuşlardır:
“Allah TeĂ‚lĂ‚ Bakara sûresini iki Ă‚yetle sona erdirmiştir ki, bunları bana Arş ’ın altındaki bir hazineden vermiştir. Bunları oğreniniz ve kadınlarınıza oğretiniz! Cunku bunlar hem salĂ‚ttır, hem duadır, hem Kur ’Ă‚n ’dır.”[60]
“…Bu Ă‚yetler bir evde uc gece okunsun da şeytan oraya yaklaşabilsin, mumkun değildir.”[61]
Hz. Omer ve Hz. Ali ’nin: “Akıllı bir adam gormedik ki, Bakara sûresinin sonundaki iki Ă‚yeti okumadan uyusun”[62] dedikleri nakledilir.
2.5. Kehf Sûresi Nebiyy-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) şoyle buyurmuşlardır:
“Kim Kehf Sûresi ’nin başından (veya sonundan) 10 Ă‚yet ezberlerse, DeccĂ‚l ’den korunur.”[63]
2.6. Mu ’min Sûresi Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) şoyle buyurmuşlardır:
“Her kim اِلَيْهِ الْمَص۪يرُ ifadesine kadar HĂ‚-mîm Mu ’min sûresini ve Âyete ’l-Kursî ’yi sabahleyin okursa bunlar vesilesiyle akşama kadar muhafaza edilir. Akşam okursa sabaha kadar muhafaza edilir.”[64]
Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz ’in Mu ’min sûresinin sabah akşam okunmasını tavsiye ettiği Ă‚yetleri şunlardır:
“HĂ‚-mîm. Bu Kitap, mutlak galip, hakkıyla bilen, gunahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, azabı cetin, lutuf sahibi Allah tarafından indirilmiştir. O ’ndan başka hicbir ilĂ‚h yoktur, donuş ancak O ’nadır.” (el-Mu ’min 40/1-3)
2.7. Fetih Sûresi Hz. Omer ’in kolesi Eslem (r.a) şoyle anlatır: Rasûlul­lah (s.a.v) seferlerinin birinde (Hudeybiye donuşunde) yollarına devam edi­yorlardı. Omer b. HattĂ‚b da geceleyin onunla birlikte gidiyordu. Bu sırada Omer (r.a), Rasûlullah Efendimiz ’e bir şey sordu. Fakat Rasûlullah (s.a.v) (vahy ile meşgul olduğu icin) Hz. Omer ’e cevap vermediler. Omer (r.a) bir muddet sonra sualini yine sordu. Rasûlullah yine cevap vermediler. Hz. Omer, (Rasûlullah işitmedi zannederek) bir daha sordu. Rasûlullah (s.a.v) yine cevap vermediler. Bunun uzerine Omer (r.a) kendi kendine:
“–Allah seni ıslah etsin ey Omer! Bak Rasûlullah ’a ısrarla uc kere soru sordun, hicbirine cevap vermedi!” dedi.
Hz. Omer der ki: Bunun uzerine devemi surdum. (Beni azarlayan) bir Ă‚yet inmesinden korkarak kĂ‚filenin ta onune gectim. Fakat cok gecmedi, bir munĂ‚dînin sesini işittim ve kendi kendime:
“–İşte şimdi hakkımda Kur ’Ă‚n inmiş olmasından hakîkaten kork­uyorum” dedim. (Bu korku icinde) Rasûlullah ’a geldim ve selĂ‚m verdim. Rasû­lullah (s.a.v) (sevinc icinde) bana:
“–Bu gece bana oyle bir sûre indirildi ki, o sûre bana uzerine guneş doğan her şeyden daha sevimlidir” buyurdular. Sonra Fetih sûresini okudular.[65]
Hakîkaten Fetih sûresi, Hudeybiye, Mekke fethi ve Huneyn başta olmak uzere halifeler zamanında gercekleştirilen pek cok fetihleri, ganimetleri, İslĂ‚m ’ın butun dinlere gĂ‚lip geleceğini, affı, mağfireti, ecri ve cenneti mujdeleyen gonul acıcı bir sûredir.
2.8. Mulk Sûresi İbn-i AbbĂ‚s (r.a) anlatıyor:
RasûlullĂ‚h (s.a.v) ’in ashĂ‚bından birisi kabir olduğunu bilmeden bir yere cadır kurmuştu. Bir de baktı ki kabirde bir insan TebĂ‚reke sûresini okuyor. O kimse bu sûreyi sonuna kadar okuyup bitirdi. Bunun uzerine sahĂ‚bî Peygamber Efendimiz ’in yanına geldi ve bu durumu ona haber verdi. Rasûlullah (s.a.v) onu dinledikten sonra:
“–TebĂ‚reke sûresi men edicidir, kurtarıcıdır, kabir azĂ‚bından kurtarır” buyurdular.[66]
Nebiyy-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) şoyle buyurmuşlardır:
“Kur ’Ă‚n ’da bir sûre vardır, otuz Ă‚yet… O sûre, mağfiret edilinceye kadar bir adama şefaat etti. O, تَبَارَكَ الَّذ۪ي بِيَدِهِ الْمُلْكُ Sûresi ’dir.”[67]
CĂ‚bir (r.a) şoyle buyurur: “Nebiyy-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) Elif-lĂ‚m-mîm Tenzîl (Secde) ve تَبَارَكَ الَّذ۪ي بِيَدِهِ الْمُلْكُ Sûrelerini okumadan uyumazlardı.”[68]
2.9. ZilzĂ‚l Sûresi Bir zĂ‚t Peygamber Efendimiz ’e gelip:
“–Ya Rasûlullah, bana Kur ’Ă‚n ’dan birşeyler oğret!” demişti. Rasûlullah (s.a.v):
“–Başında «Elif-lĂ‚m-rĂ‚» olan sûrelerden ucunu oku!” buyurdular. O zĂ‚t:
“–Yaşım ilerledi, hafızam durgunlaştı, dilim ağırlaştı” dedi. Rasûlullah (s.a.v);
“–«HĂ‚-mîm»lerden ucunu oku!” buyurdular. O şahıs aynı şeyleri soyledi. Rasûlullah (s.a.v):
“–MusebbihĂ‚t (سبح veya يسبح ile başlayan sûreler)den ucunu oku!” buyurdular. O kişi yine evvelki dediklerini soyledi ve:
“–Ya Rasûlallah! Bana her turlu faydayı icinde toplayan bir tek sûre oğret!” dedi. Bunun uzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v) ona ZilzĂ‚l Sûresi ’ni biti­rinceye kadar okutup oğrettiler. Bunu muteakiben o zĂ‚t:
“–Seni hak ile gonderen Allah ’a yemin ederim ki, bu­na bir şey ilĂ‚ve etmeyeceğim!” dedi. Sonra arkasını donup gitti. Rasûlullah (s.a.v):
“–Adamcağız kurtuldu, adamcağız kurtuldu” buyurdular.[69]
2.10. İhlĂ‚s Sûresi İhlĂ‚s sûresine Tevhîd sûresi, Ma ’rifet sûresi, Tefrîd sûresi, Tecrîd sûresi, NecĂ‚t sûresi, Nisbe sûresi gibi isimler verilir. Yuce Rabbimizi tanıtan ve O ’nun birliğini en guzel şekilde ortaya koyan bir sûredir. Faziletine dair pek cok rivayet mevcuttur. Bunların bir kısmını zikredelim:
Bir sahĂ‚bî, diğer bir sahĂ‚bînin butun gece «قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌ» Sû­resi ’ni tekrarladığını işitmişti. Sabah olunca Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz ’in yanına gelip hĂ‚diseyi nakletti. Sanki butun gece boyunca bu kısa sûrenin okunmasını az goruyordu. Rasûlullah (s.a.v):
«‒Nefsim kudret elinde bulunan ZĂ‚t ’a yemîn ederim ki, bu sûre, Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’in ucte birine musĂ‚vîdir» buyur­dular.”[70]
Bir gun Rasûlullah (s.a.v) ashabına,”Sizden biriniz bir gecede Kur ’Ă‚n ’ın ucte birini okumaktan Ă‚ciz mi kalıyor?” buyurmuşlardı. Bu onlara gercekten zor geldi ve:
“–Buna hangimizin gucu yeter ki, yĂ‚ Rasûlallah!” dediler. Bunun uzerine Efendimiz (s.a.v):
“قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌ. اَللّٰهُ الصَّمَدُ, Kur ’Ă‚n ’ın ucte biridir” buyurdular.[71]
EnsĂ‚r ’dan bir zĂ‚t KubĂ‚ mescidinde imamlık yapardı.[72] O zĂ‚t, acıktan okunacak namazlarda once mutlaka “قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌ” Sûresi ’ni bitirinceye kadar okur, sonra onun yanında başka bir sûre daha okurdu. Bunu her rekĂ‚tta yapardı. Arkadaşları onunla konuşup:
“‒Sen bu sûre ile başlıyorsun, sonra onu kĂ‚fî gormeyip başka bir sûre daha okuyorsun. Ya bu sûreyi okumakla iktifĂ‚ et veya bunu bırak da başka sûre oku!” dediler. O da:
“‒Ben bu sûreyi terk etmem. Bu şekilde imamlık yapmamı isterseniz, yaparım. İstemezseniz imamlığı bırakırım” dedi.
Cemaat o zĂ‚tı aralarında en faziletli insan olarak goruyorlardı. Bu sebeple başkasının kendilerine imamlık yapmasını hoş gormediler. Nebiyy-i Ekrem Efendimiz onları ziyarete geldiklerinde keyfiyeti ona arzetiler. Rasûlullah (s.a.v):
“‒Ey filan, arkadaşlarının tavsiyesine uymana mĂ‚nî olan şey nedir? Nicin her rekĂ‚tta İhlĂ‚s Sûresi ’ni ısrarla okuyorsun?” diye sordular. O zĂ‚t:
“‒YĂ‚ Rasûlallah, ben bu sûreyi cok seviyorum!” dedi. Bunun uzerine Allah Rasûlu (s.a.v):
“‒O sûreye olan muhabbetin seni cennete koyacaktır!” buyurdular.[73]
Yine Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz bir sahĂ‚bîyi bir seriyyenin başında kumandan olarak gondermişlerdi. O mubĂ‚rek sahĂ‚bî, arkadaşlarına namaz kıldırıyor, ancak kıraatini her defĂ‚sında İhlĂ‚s Sûresi ile bitiriyordu. Medîne-i Munevvere ’ye donduklerinde durumu Allah Rasûlu ’ne haber verdiler. Efendimiz (s.a.v):
“–Ona, nicin boyle yaptığını sorun!” buyurdular. Arkadaşları bunun sebebini sorduklarında sahĂ‚bî:
“–Bu sûre, RahmĂ‚n ’ın vasıflarını anlatmaktadır. Bu yuzden, onu okumayı seviyorum” cevĂ‚bını verdi. Bunu oğrenen Efendimiz (s.a.v) şoyle buyurdular:
“–Ona soyleyin, Allah TeĂ‚lĂ‚ da onu seviyor.”[74]
Ebû Hureyre (r.a) şoyle anlatır: Rasûlullah (s.a.v) ile birlikte yuruyordum. Efendimiz (s.a.v) قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌ. اَللّٰهُ الصَّمَدُ sûresini okuyan birini işitince, “vecebet: vĂ‚cip oldu” buyurdular. Ben; “VĂ‚cip olan nedir?” diye sordum. “Cennet” buyurdular.[75]
2.11. Muavvizeteyn (Felak ve NĂ‚s Sûreleri) Rasûlullah (s.a.v) şoyle buyurmuşlardır:
“Bu gece indirilen Ă‚yetleri gormedin mi? Onların benzerleri asla gorulmemiştir: قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ ve قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ”[76]
Ebû Saîd el-Hudrî (r.a) şoyle der: Rasûlullah (s.a.v) cinlerden ve goz de&#