Dunya gercekten değersiz midir? Dunya hayatının değersizliği ve dunyaya karşı zuhdun fazileti hakkında bazı ayetler.Dunyaya karşı zuhdun fazileti, dunyalığa duşkunluğu azaltmaya teşvik ve fakirliğin ustunluğu ile ilgili ayetler.
DUNYA HAYATININ DEĞERSİZLİĞİ HAKKINDA AYETLER “Dunya hayatının durumu, ancak gokten indirdiğimiz bir su gibidir ki insan ve hayvanların yediği bitkiler o su sayesinde gurleşip birbirine girmiştir. Yeryuzu zinetini takınıp suslendiği ve halkının da onun uzerinde kendilerini guclu sandığı bir sırada, geceleyin veya gunduzun emrimiz o yere gelir de bir gun once hicbir guzellik ve susu yokmuş gibi, onu kokunden bicilmiş duruma getiririz; işte boylece iyi duşunen bir topluluğa Âyetleri bir bir acıklıyoruz.” (Yûnus sûresi, 24) Dunya hayatı, ebedî olan Âhiret hayatıyla kıyas edilince, bir sure akıp sonra kesilen, tehlikesi az, toza toprağa karışıp giden yağmur suyu gibidir. Fakat bu su sayesinde bir takım bitkiler yetişir; insanlar ve hayvanlar onlardan yararlanır ve hayatlarını devam ettirirler. İnsanoğlu da dunyada yaptığı iyi ve kotu işler sayesinde cenneti veya cehennemi kazanır. Dunyada ebedî kalınması soz konusu değildir. O halde dunya hayatı bir imtihandan ibarettir, cunku her imtihan gecicidir. İmtihan sonunda elde edilecek başarı, ona tam hazırlıklı olmakla sağlanır. Dunya hayatını Allah ve Resulunun gosterdiği doğrultuda gecirenler bu imtihanı başarırlar.
Dunyaya kapılıp kalmamak, ona gonul bağlamamak zuhd diye isimlendirilir. Âhiret mutluluğunu elde edebilmek icin, dunyaya ve dunyalığa kapılmamak gerekir. Bunun anlamı, dunyalık mal ve mulke sahip olmamak değil, sahip olduğu malın ve mulkun geciciliğini ve onların gercek sahibinin Allah olduğunu bilmektir. Cunku calışıp cabalamak, dunyadaki rızkını kazanmaya gayret etmek, başkasına el acmamak, kimseye muhtac olmamak, elinin emeğiyle gecinmek gibi cok asil ve soylu prensipler, dinimizin onemli emirleri arasında yer alır. Âyette ifÂde buyurulduğu gibi, dunyanın butun nimetleri, susleri, zinetleri bir anda yok olabilir. Gercek bir mu ’min bunu hicbir zaman aklından cıkarmaz.
“Onlara dunya hayatının neye benzediğini soyle! Dunya hayatı, gokten indirdiğimiz bir suya benzer ki, onunla yeryuzunun bitkileri gelişip birbirine karışır ve sonunda ruzgarların savurup ucurduğu kuru bir cop kırıntısı haline doner. Allah, her şeyi meydana getirmeye gucu yetendir. Mal ve oğullar dunya hayatının susudur. Ebedî kalacak iyi işler ise Rabbinin katında hem sevapca daha hayırlı hem de umit bağlamaya daha lÂyıktır.” (Kehf sûresi, 45-46) Bir onceki Âyette de gectiği gibi CenÂb-ı Hak tarafından dunya hayatının gokten inen suya benzetilmesi, pek cok hikmeti ifade etmektedir. Bunlardan bazılarına yukarıda işaret edilmişti. Gokten inen yağmur suyu, bir yerde karar kılmaz ve surekli olmaz. Dunya hayatı da her zaman bir kararda ve devamlı değildir. Yağmur suyu hep aynı durumda kalmadığı gibi, dunya hayatı da belli bir şekilde durmaz. Su nasıl kalıcı olmayıp gidici ise dunya hayatı da oyledir. Suyun sel haline geleni nasıl zararlı ise, dunya hayatının aşırılıkları ve sapkınlıkları da zararlı ve insanı helÂk edicidir.
İnsanın sahip olduğu zenginlik ve servet, oğullar ve torunlar dunya hayatının susudur. Mal ve servette guzellikler ve faydalar vardır; oğullar da bir insan icin guc ve kuvvet belirtisidir. Fakat nasıl dunyanın butun guzellikleri gecici ise bunlar da gecicidir. Bunlara kapılıp kalmamak gerekir. Fakat insanın bu kısa dunya hayatında işlediği guzel amellerin sevabı ve karşılığı ise surekli olup Âhiret mutluluğunun vesilesidir. Bu sebeple, malın, mulkun ve cocukların cokluğuyla oğunmek yerine, iyi ve guzel işleri coğaltmak, sevabı kalıcı olan işler yapmak tavsiye edilmiştir. Cunku dunyadaki mal ve servet, insanın elindeki her şey tukenir, Allah ’ın hoşnutluğunu kazanmak icin yapılan guzel işlerin hayrı ve sevabı ise kalıcıdır. (bk. Nahl sûresi, 96)
“Bilin ki dunya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir sus, aranızda bir ovunme ve daha cok mal ve evlÂt sahibi olma isteğinden ibarettir. Tıpkı bir yağmur gibidir ki, bitirdiği ekin ciftcilerin hoşuna gider. Sonra kurur da sen onun sapsarı olduğunu gorursun; sonra da cer cop olur. Âhirette ise cetin bir azap vardır. Yine orada Allah ’ın mağfireti ve rızÂsı vardır. Dunya hayatı aldatıcı bir gecimlikten başka bir şey değildir.” (Hadîd sûresi, 20) Âhiret kazancı icin sarfedilmeyen, kalıcı ve surekli Âlemin nimetlerini kazanmaya vasıta kılınmayan gecici hayat, sadece cocukları aldatan ve insana yorgunluktan başka bir şey vermeyen hallerden ibarettir. Âyet-i kerîme bu halleri şoyle sıralamaktadır:
Oyun; heves edilen, uğraşılan, boğuşulan, neticede galip de gelse yenilse de bir hicten ibaret olan şeydir.
Eğlence; insanı işinden, gucunden alıkoyan ve vaktini oldurmekten başka bir işe yaramayan şeylerdir.
Sus; kişiye bir şeref kazandırmayan, gorgusuz bazı kimselerle cocukları aldatmak icin vesile kılınan giyimler, kuşamlar, takılardır.
TefÂhur; oğunme yarışı demektir. Ben senden daha ustunum, ben falan kimsenin oğluyum, falan kabiledenim gibi kişinin oğunmeye vesile kıldığı şeylerdir. Bu oğunmenin bir başka boyutu da mal ve evlÂtta cokluk yarışıdır. Oysa bunlar gelip gecici olup bir imtihan vesilesidir. Fakat dunya icin yaşayanlara gore hayat bunlardan ibarettir. Âhirete inanmayan kÂfirlerin hayvÂnî bir hayattan hoşlandıklarına işaret etmek icin, yağmurun bitirdiği ottan hoşlanan ciftciler misal olarak getirilmiştir. Zira onlar, hayvanlarını besleyecek bol otları gorunce sevinirler. Oysa otların omru kısa olup bir muddet sonra sararır, sonra da cer cop olup gider. İşte dunya hayatının benzeri budur.
“NefsÂnî arzulara, ozellikle kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gumuşe, salma atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere karşı aşırı duşkunluk insanlara suslu gosterildi. Bunlar, dunya hayatının gecici menfaatleridir. Halbuki varılacak guzel yer, Allah ’ın katındadır.” (Âl-i İmrÂn sûresi, 14) Şehvet ile dunyevî arzuları tatmin eden şeyler, insanlara daha cekici gosterilmiştir. Bu sebeple bazı zavallılar sevilecek ve bağlanılacak şeylerin bunlar olduğunu zannetmişlerdir. Sevilen ve beğenilen şeylerin meşrû birer nimet olma ozelliği yanında, gayrı meşrû bir şeye sebep olma ozelliği de vardır. Sevilen meşrû şeyleri cekici kılan ve susleyen Allah, gayrı meşrû şeyleri cazip gosteren ise şeytan ve beşerin bilgisizliğidir. İnsana cÂzip gelen fakat meşru olmayan birtakım şeylerin fenalığı ve kınanması da bu ikinci sebepledir. Bu Âyette ve Kur ’an ’ın başka Âyetlerinde sayılan birtakım gecici ve aldatıcı şeyleri bağlanıp kalınacak ve sevilecek şeyler zannetmeleri, insanları fenalıklara suruklemiştir. Cunku bunlar ulaşılacak bir gaye ve hedef değildir. Gaye ve hedef edinilen şey, gecici değil kalıcı, cirkin değil guzel olmalıdır.
Dunyada insanlara verilmiş olan meşrû nimetler, bu dunya hayatının devamı icin zaruridir. Ayrıca bu nimetler Allah ’ın kullarına bir ihsÂnı olup, hamdi ve şukru yerine getirildiği takdirde ebedî olan Âhiret mutluluğu icin de bir vesiledir. Her şeyi bu dunyadan ve icinde bulunanlardan ibaret sananlar, yanıldıklarını gercek Âlemde anlarlar; fakat ne yazık ki artık iş işten gecmiş, her kişi dunyadaki hayatına gore hak ettiği yere yerleşmiştir.
“Ey insanlar! Allah ’ın va ’di gercektir, sakın dunya hayatı sizi aldatmasın ve o aldatıcı (şeytan) da Allah hakkında sizi kandırmasın.” (FÂtır sûresi, 5) Allah ’ın va ’di gelecek olan Âhiret ve oradaki ceza ve mukÂfattır. İnsan, bu dunyada gunumu gun edeyim de yarın ne olursa olsun deme umursamazlığı icinde olamaz. Akıllı insan, bu dunyaya dalıp uhrevî vazifelerini unutmaz; dunya icin Âhiretini fed etmez; şeytanın hile ve tuzaklarına kapılmaz; nasıl olsa Allah mağfiret sahibidir, rahmeti sonsuzdur diyerek gunahlara, ahlÂksızlıklara ve duşukluklere dalmaz. Allah TeÂl bizleri bu konuda uyarmaktadır.
“Coklukla ovunmek sizi o derece oyaladı ki, kabirleri (dahi) ziyÂret ettiniz (olulerinizin cokluğunu bile hesaba kattınız). Hayır (olmaz bu), yakında (hatanızı) bileceksiniz. Hayır hayır, yakında (hatanızı) bileceksiniz. Hayır, gerceği kesin olarak bilseydiniz (boyle yapmazdınız).” TekÂsur sûresi, 1-5) TekÂsur, cokluk ve coklukla ovunmedir. Biz coğuz; hayır, siz değil biz coğuz diye birbirleriyle cokluk yarışına girmek, coklukla ovunmek, dunyada insanların coğu kere kapıldığı ve aldandığı bir haldir. Bu Âyetlerde, insanların mal ve evlat cokluğuna duşkunluğunun kendilerini felÂkete suruklediğine dikkat cekilir. Bunlarla ovunmenin insanı aslî vazifelerinden uzaklaştırdığı, Allah ’ı zikre, şukre, O ’nu hakkıyla bilmeye, azamet ve kibriyasını duşunmeye, O ’na itaat ve ibadet etmeye engel olduğu anlatılır. Ustelik ovunmenin Âhirette hicbir işe yaramayacak, aksine azÂbı artıracak bir gunah olduğu gerceği butun acıklığıyla ortaya konulur.
“Bu dunya hayatı, eğlence ve oyundan başka bir şey değildir. Ahiret yurdu, işte asıl hayat odur, keşke bilselerdi.” (Ankebût sûresi, 64) Aynı mÂhiyetteki Âyetler ve acıklamaları yukarıda gecmişti. Onları tekrar etmek istemiyoruz. Kur ’an ’ın konuyla ilgili Âyetlerini buradaki bir kac ornekle sınırlamak da doğru olmaz. Zuhdle ilgili olduğu bilinen daha pek cok Âyet vardır.
Tasavvuf ilmiyle ilgili kitaplar ile, İslÂm ahlÂkı sahasındaki eserlerin bir coğunda zuhdle alÂkalı Âyetler topluca yer alır. Sahih hadisleri ihtiv eden meşhur kitaplarda zuhd konusuna ayrılan bolumler olduğu gibi, mustakil zuhd kitapları da telif edilmiş olup, bunlar az sayılmayacak kadar yekun tutar. Bu kitaplar, zuhdle ilgili rivayetleri ihtiv eden eserler niteliğindedir. Bir kısmında konuyla ilgili Kur ’an ayetlerine de yer verilir. Bu konudaki ilk eserlerden biri Abdullah İbni MubÂrek ’in KitÂbu ’z-zuhd ’u olup tavsiyeye şayÂndır.
Kaynak: Riyazus Salihin, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan
DUNYA HAYATINA ALDANMAKTAN SAKINMAK GEREK