Kısaca vahyin ceşitleri nelerdir?Sozlukte; gizli konuşma, gonderme, emir, işaret, ilham gibi anlamlara gelen vahiy, “Allah TeÂl ’nın dilediği şeyleri peygamberlerine, mahiyeti bizce tam olarak bilinmeyen bir yolla bildirmesi” demektir. Vahiy bir haldir, bir yaşayıştır. Nasıl gercekleştiğini ve niteliğini ancak onu yaşayan peygamber bilir. Vahiy, Allah ’la peygamberi arasında bir sırdır. Ancak vahyin geliş şekilleri ve peygamber uzerindeki Peygamberlerin ashabına bildirmeleriyle insanlar tarafından bilinebilmiştir.
VAHYİN CEŞİTLERİ NELERDİR? Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz ’e gelen vahyi genel mÂnada ikiye ayırabiliriz:
Birincisi; اَلْوَحْيُ الْمَتْلُوُّ (el-Vahyu ’l-Metluvv) yani Kur ’Ân olarak okunan ve tilavetiyle ibadet edilen vahiydir. Kur ’Ân-ı Kerîm ’in tum sûre ve Âyetleri bu kısma girer. Bu vahiyde mÂn da nazım da Allah ’a Âittir. Bu tur vahiy, bir hukumdarın elcisine yazılı bir mektup verip “bunu falana oku” diye emretmesine, elcinin de bunu bir harfini bile değiştirmeden aynen okumasına benzer.
İkincisi; اَلْوَحْيُ غَيْرُ الْمَتْلُوِّ (el-Vahyu Ğayru ’l-Metluvv) yani okunmayan vahiydir. Buna “hadis/sunnet vahyi”, “vahy-i beyÂn” gibi isimler verilir. Cebrail (a.s), Allah TeÂl ’dan telÂkkî ettiği vahyi Peygamber Efendimiz ’e getirir, o da CebrÂil ’den aldığı bu mÂnaları kavrayarak kendi ifadeleriyle insanlara aktarırdı. Yani mÂn Allah ’a, lafızlar ise Peygamber Efendimiz ’a aittir.
Vahy-i Ğayr-i Metluv de “Nebevî Hadis” ve “Kudsî Hadis” olmak uzere ikiye ayrılır:
Nebevî Hadis: Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz ’e izafe edilen soz, fiil, takrir ve sıfatların butunudur. Bu da iki kısımdır: Tevkîfî olan Nebevî hadis: Allah Rasûlu ’nun mÂna ve muhtevasını vahiyle Rabbinden alıp kendi sozleriyle insanlara acıkladığı dinî hakikatlerdir. Bu nevi hadiste mÂna Allah ’tan, lafızlar ise Rasûlu ’ndendir. Tevfîkî olan Nebevî hadis: Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz ’in vahiy kaynaklı olmaksızın bizzat kendi akıl ve ictihadını kullanarak bir konuda goruş beyan etmesi, Âyetlerden bir mÂna cıkarmasıdır. Efendimiz (s.a.v) doğruya isabet buyurursa vahiy onun doğruluğunu ikrar eder ve bu tevfîkî hadis olur. Hata ederse, hemen vahiy gelerek onu duzeltir, o hÂlde bırakmazdı. Nitekim Bedir esirlerinin oldurulmesi veya onlardan fidye alınması konusunda istişare neticesinde Efendimiz (s.a.v), Hz. Ebû Bekir ’in fidye alınması yonundeki goruşunu benimsemişti. Fakat gelen EnfÂl sûresi 67. Âyet, Efendimiz ’in bu kararda hata ettiğini ve nasıl hareket etmesi gerektiğini haber verdi. Demek ki ister “tevkîfî” olsun ister “tevfîkî”, Allah Rasûlu ’nun dinle ilgili bağlayıcı tum hadisleri vahyin tasdikinden veya ikrarından gecmiştir. Netice itibariyle hepsi de Allah ’ın muradına uygundur. Nitekim şu Âyet-i kerime bu hakikati ifade etmektedir:
“Peygamber, asla kendi arzu ve hevesine gore konuşmaz. Onun bildirdikleri, kendisine Allah tarafından gelen vahiyden başka bir şey değildir.” (en-Necm 53/3-4)
Kudsî Hadis: Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz ’in “Allah (c.c) şoyle buyurdu” diye Allah TeÂl ’ya izafe ederek naklettiği sozlerdir. Vahy-i Metluv dediğimiz Kur ’Ân-ı Kerîm vahyi ile Kudsî hadis arasında şu farklar vardır:
- Kur ’Ân-ı Kerîm, Allah TeÂl ’nın nazmı ve mÂnasıyla birlikte Rasûlu ’ne vahyettiği, Araplara meydan okuduğu, Arapların onun en kucuk bir sûresine bile benzer bir soz getiremedikleri Allah kelamıdır. Kur ’Ân ’ın bu meydan okuması devam etmektedir ve Kur ’Ân kıyamete kadar mucize olarak kalacaktır. Hadis-i kudsîde boyle bir meydan okuma ve iʻcÂz soz konusu değildir. Onun mÂnası Allah ’tan, lafzı Peygamber Efendimiz ’dendir.
- Kur ’Ân-ı Kerîm ’in butun Âyetleri tevÂtur yoluyla gunumuze kadar nakledilmiştir. Hadis-i kudsîlerin pek coğu ÂhÂd haberlerdir.
- Kur ’Ân-ı Kerîm ’in tilavetiyle ibadet edilir. Hadis-i kudsî icin boyle bir şey mevzubahis değildir.[1]
Bu îzahlardan, Allah Rasûlu ’nun gunluk sozleri dışındaki hadislerinin ve sunnetlerinin vahiy kaynaklı olduğu anlaşılır. Onun dÂim ilÂhî murÂkabe ve koruma altında olduğu gorulur. Allah TeÂl onu asl kendi hÂline bırakmamıştır. Bu sebeple de kendine olduğu gibi Rasûlu ’ne de itaat ve ittibÂyı emretmiştir.[2]
[1] MennÂu ’l-KattÂn, MebÂhis fî ulûmi ’l-Kur ’Ân, Beyrut, 1987, s. 26.
[2] Âl-i İmrÂn 3/31; en-Nis 4/80…
Kaynak: Doc. Dr. Murat Kaya, Kitabımız Kur ’Ân MuhtevÂsı ve Fazîletleri, Erkam Yayınlıar
İslam ve İhsan