Hangi amel Allah katında daha sevimlidir? Kur ’an-ı Kerim ’i oğrenip, okuyup onunla amel etmenin fazileti nedir? Kur ’an-ı Kerim ile hemhal olmakla ilgili ornekler.Kur ’Ă‚n-ı Kerîm, insanlara hak yolu gosteren bir hidĂ‚yet rehberi, mu ’minler icin bir rahmet, kalpteki hastalıklar icin de bir şifĂ‚dır. O aynı zamanda Rabbimiz ’in izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa cıkaran, Allah TeĂ‚lĂ‚ ’ya yaklaştıran ilĂ‚hî bir rehberdir.
Kur ’Ă‚n-ı Kerîm, mevcûdĂ‚tın yaratılış gĂ‚yesini ve insanın varlık hikmetini beyĂ‚n edip kĂ‚inĂ‚ttaki ilĂ‚hî nizĂ‚ma munĂ‚sip bir hayat yaşamamızı emreden bir fermĂ‚n-ı ilĂ‚hîdir. CenĂ‚b-ı Hak buyurur:
“AllĂ‚h sozun en guzelini, birbiriyle uyumlu ve bıkılmadan tekrar tekrar okunan bir kitap olarak indirdi. Rab ’lerinden korkanların, bu Kitab ’ın tesiriyle tuyleri urperir, derken hem bedenleri hem de gonulleri AllĂ‚h ’ın zikrine ısınıp yumuşar. İşte bu Kitap, AllĂ‚h ’ın, dilediğini kendisiyle doğru yola ilettiği hidĂ‚yet rehberidir. AllĂ‚h kimi de saptırırsa, artık ona yol gosteren olmaz.” (ez-Zumer, 23)
Bu Ă‚yet-i kerîme, Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ile nasıl bir kalbî alĂ‚kamızın olması gerektiğini beyĂ‚n etmektedir.
TakvĂ‚ seviyemizin ifĂ‚desi, Kur ’Ă‚n-ı Kerîm kulturumuzdur. Kur ’Ă‚n kulturumuz ise, ibĂ‚detlerde ihlĂ‚s, davranışlarda guzellik, kalbî derinlik gibi Kur ’Ă‚n ahlĂ‚kı olarak tezĂ‚hur eder.
Kur ’Ă‚n-ı Kerîm, AllĂ‚h ’ın rızĂ‚sını elde etmek, kotuluklerden ve ebedî azaptan kurtulmak isteyenler icin Allah TeĂ‚lĂ‚ ’nın kullarına uzattığı, tutunabilecekleri en sağlam kulptur. Ona tutunanlar kurtulur, yucelir ve izzet bulur; onu terk edenlerse alcalır, suflîleşir ve doğru yoldan uzaklaşır.
Kur ’Ă‚n-ı Kerîm, Allah TeĂ‚lĂ‚ ’nın kullarına ikramda bulunmak icin hazırladığı mĂ‚nevî bir ziyĂ‚fet sofrasıdır. Rabbimiz ’in dĂ‚vetine icĂ‚betle bu ziyĂ‚fete katılanlar, huzur, surûr ve neş ’e verici sonsuz nîmetlerle mutelezziz olurlar.
İnsanın gercek haysiyet ve şerefi, Kur ’Ă‚n ’ın ahkĂ‚mıyla Ă‚mil, ahlĂ‚kıyla da kĂ‚mil olduğu nisbettedir. YĂ‚ni insan, ilĂ‚hî emirlere itaati ve Kur ’Ă‚n ’ın feyz ve rûhĂ‚niyetine burunebildiği nisbette varlığının gĂ‚yesine munĂ‚sip bir izzet ve haysiyete kavuşur. CenĂ‚b-ı Hak, Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’i lĂ‚yıkıyla idrĂ‚k edip hayat ve hĂ‚diseleri Kur ’Ă‚n mantığı ile tefekkur etmemizi emretmektedir. ZîrĂ‚ saĂ‚dete de sefĂ‚lete de vesîle olabilen aklımızı, vahyin muhtevĂ‚sında istikĂ‚metlendirmemiz zarûrîdir.
Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’in bize actığı tefekkur kapısı olmasaydı, bircok hakîkati hem idrĂ‚kten hem de ifĂ‚deden mahrum kalırdık. Bu itibarla Kur ’Ă‚n ’ın sonsuz muhtevĂ‚sı uzerinde zihin yormak, pek cok hayır yollarının keşfini sağlayacaktır.
İslĂ‚m ahlĂ‚kını lĂ‚yıkıyla tahsîl icin Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ile hemhĂ‚l olmak, onunla daha fazla meşgul olmak îcĂ‚b eder.
Hadîs-i şerîflerde buyrulur:
“Kur ’Ă‚n okuyunuz! Cunku Kur ’Ă‚n, kıyĂ‚met gununde kendisini okuyanlara şefaatci olarak gelecektir.” (Muslim, MusĂ‚firîn, 252, 253; Ahmed, V, 249, 251)
“Kim Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’i okur ve onunla amel ederse, kıyĂ‚met gunu ebeveynine bir tĂ‚c giydirilir. Bu tĂ‚cın ışığı, Guneş Dunya ’daki bir eve konulduğunda onun vereceği ışıktan daha guzeldir. Oyleyse, Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ile bizzat amel edenin ışığı nasıl olur, duşunebiliyor musunuz?” (Ebû DĂ‚vûd, Vitir, 14/1453)
Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ile hemhĂ‚l olmak, Allah TeĂ‚lĂ‚ ’nın rĂ‚zı ve hoşnud olduğu sĂ‚lih amellerdendir. RasûlullĂ‚h -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- şoyle buyurmuştur:
“Allah TeĂ‚lĂ‚, guzel sesli bir peygamberin, Kur ’Ă‚n ’ı tegannî ile[1] ve yuksek sesle okumasından rĂ‚zı olduğu kadar hicbir şeyden rĂ‚zı olmamıştır.” (BuhĂ‚rî, FedĂ‚ilu ’l-Kur ’Ă‚n 19, Tevhîd 32; Muslim, MusĂ‚firîn 232-234)
“AllĂ‚h, geceleyin iki rekĂ‚t namaz kılan (ve Kur ’Ă‚n okuyan) bir kulu dinlediği kadar hicbir şeyi dinlemez. AllĂ‚h ’ın rahmeti, namazda olduğu muddetce kulun başı ustune sacılır. Kullar, Kur ’Ă‚n ’la hemhĂ‚l oldukları andaki kadar hicbir zaman AllĂ‚h ’a yaklaşmış olamazlar.” (Tirmizî, FedĂ‚ilu ’l-Kur ’Ă‚n, 17/2911)
Kur ’Ă‚n ile meşgul olmadığı icin, bildiği sûreleri unutan insanların buyuk bir gunĂ‚ha girdikleri bildirilmiştir.[2] Kalbinde Kur ’Ă‚n ’dan bir miktar bulunmayan kimse ise zĂ‚ten harap olmuş bir ev gibidir.[3]
Yine Efendimiz -aleyhissalÂtu vesselÂm-:
“–Şuphesiz insanlardan AllĂ‚h ’a yakın olanlar vardır!” buyurmuştu.
“–Ey AllĂ‚h ’ın Rasûlu! Onlar kimlerdir?” diye sorulunca da:
“–Onlar, Kur ’Ă‚n ehli, AllĂ‚h ehli ve AllĂ‚h ’ın has kullarıdır!” cevĂ‚bını vermişti. (İbn-i MĂ‚ce, Mukaddime, 16)
Fahr-i KĂ‚inĂ‚t Efendimiz, insanların bir araya gelerek Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’i okuyup anlama gayreti icinde bulunmalarından ziyĂ‚desiyle memnûn olurdu. Nitekim boyleleri hakkında buyurmuştur ki:
“…Bir cemaat, Allah TeĂ‚lĂ‚ ’nın evlerinden bir evde toplanıp AllĂ‚h ’ın kitĂ‚bını okur ve onu aralarında muzĂ‚kere eder, anlayıp kavramaya calışırlarsa, uzerlerine sekînet iner ve kendilerini rahmet kaplar. Melekler onları kuşatırlar. Allah TeĂ‚lĂ‚ da onları kendi nezdinde bulunanların arasında zikreder. Amelinin kendisini geride bıraktığı kişiyi ise, nesebi one gecirmez.” (Muslim, Zikir, 38; İbn-i MĂ‚ce, Mukaddime, 17)
O hĂ‚lde, iki cihan saĂ‚detimiz icin, Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ile kalbî irtibĂ‚tımızı artırmalıyız. Onu okuyup anlamalı, kalbimizde hissetmeli ve hukumlerini ihlĂ‚s ile tatbîke gayret etmeliyiz.
KUR ’AN-I KERİM İLE HEMHAL OLMAK Efendimiz -aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m-, Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’i hakkıyla okur, mĂ‚nĂ‚sı uzerinde cokca tefekkur eder, emirlerini derhĂ‚l tatbîke koyulurdu. Âdeta Kur ’Ă‚n ’ı hissederek, yaşayarak ve kalbiyle okurdu. Okurken AllĂ‚h ’ı tesbîh etmekten bahseden Ă‚yetlere gelince “SubhĂ‚nallĂ‚h” gibi tesbîh ifĂ‚deleriyle AllĂ‚h ’ı noksanlıklardan tenzîh ederdi. DuĂ‚ Ă‚yetleri gelince onlarla AllĂ‚h ’a munĂ‚cĂ‚tta bulunurdu. CenĂ‚b-ı Hakk ’a sığınmaktan bahseden Ă‚yetleri okuyunca hemen AllĂ‚h ’a sığınırdı.[4]
Peygamber Efendimiz -aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m-, her gun duzenli bir şekilde Kur ’Ă‚n-ı Kerîm okurdu.[5] Medîne ’ye gelen Sakîf Kabîlesi heyetinde bulunan Evs bin Huzeyfe -radıyallĂ‚hu anh- şoyle anlatır:
“RasûlullĂ‚h -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- bir gece yatsıdan sonra uzun muddet yanımıza gelmedi.
«–YĂ‚ RasûlĂ‚llah! Yanımıza gelmekte nicin gec kaldınız?» diye sorduk. Peygamber Efendimiz -aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m-:
«–Her gun Kur ’Ă‚n ’dan bir hizb okumayı kendime vazîfe edinmişimdir. Bunu yerine getirmedikce, gelmek istemedim.» buyurdu.
Sabaha cıkınca ashĂ‚b-ı kirĂ‚ma; «Siz Kur ’Ă‚n ’ı nasıl hizipleyip okursunuz?» diye sorduk. Onlar:
«–Biz sûreleri ilk ucunu bir hizb, sonra devĂ‚mındaki beş sûreyi ikinci bir hizb, daha sonra sırayla yedi, dokuz, on bir ve on uc sûreyi birleştirerek birer hizb yaparız. En son olarak da KĂ‚f Sûresi ’nden sonuna kadar mufassal sûreleri bir hizb yaparak Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’i (yedi kısımda) okuruz.» dediler.” (Ahmed, IV, 9; İbn-i MĂ‚ce, SalĂ‚t, 178)
Kur ’an Oku AbdullĂ‚h ibn-i Mes ’ûd -radıyallĂ‚hu anh- şoyle nakleder:
Bir defĂ‚sında Nebî -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-:
“–Ey İbn-i Mes ’ûd! Bana Kur ’Ă‚n oku!” diye emretti. Ben de:
“–YĂ‚ RasûlĂ‚llah! Kur ’Ă‚n Siz ’e vahyedildiği hĂ‚lde onu Siz ’e ben mi okuyacağım?” dedim.
Allah Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-:
“–Ben Kur ’Ă‚n ’ı başkasından dinlemeyi de severim.” buyurdu.
Ben de NisĂ‚ Sûresi ’ni okumaya başladım. Ne zaman ki;
“Her ummetten bir şĂ‚hit getirdiğimiz ve Sen ’i de onlara şĂ‚hit gosterdiğimiz zaman hĂ‚lleri nice olacak!” (en-NisĂ‚, 41) Ă‚yet-i kerîmesine geldim, Allah Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-:
“–KĂ‚fî!” buyurdular.
O esnĂ‚da baktım ki, RasûlullĂ‚h Efendimiz ’in gozlerinden inci tĂ‚nesi gibi yaşlar suzuluyordu.” (BuhĂ‚rî, Tefsîr, 4/9; Muslim, MusĂ‚firîn, 247)
Efendimiz ’in biz ummetine olan merhametini sergileyen, ne guzel bir manzara…
Kur ’an ’ı Guzel Okuyan Sahabi Bir gun Hazret-i Âişe vĂ‚lidemiz, Allah Rasûlu ’nun yanına gitmekte gec kaldığında, Efendimiz, kendisine bunun sebebini sormuştu. O da:
“–Ey AllĂ‚h ’ın Rasûlu! Mescitte bir adam vardı ki, ondan daha guzel Kur ’Ă‚n okuyan kimse gormedim.” diyerek gecikme sebebinin Kur ’Ă‚n dinlemekten kaynaklandığını ifĂ‚de etti. Bunun uzerine Efendimiz mescide giderek o zĂ‚tın SĂ‚lim -radıyallĂ‚hu anh- olduğunu gordu. HissiyĂ‚tını şoyle dile getirdi:
“Ummetimin arasında boyle birini bulunduran AllĂ‚h ’a hamd olsun!” (İbn-i MĂ‚ce, İkĂ‚met, 176; Ahmed, VI, 165; HĂ‚kim, III, 250/5001)
Hangi Amel Allah Katında Daha Sevimlidir? Bir sahĂ‚bî RasûlullĂ‚h -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz ’e:
“–YĂ‚ RasûlĂ‚llah! Hangi amel AllĂ‚h katında daha sevimlidir?” diye sordu. Habîb-i Ekrem Efendimiz:
“–HĂ‚l ve murtehil(in ameli).” cevĂ‚bını verdi. SahĂ‚bî:
“–Peki hĂ‚l ve murtehil kimdir?” diye sorunca Efendimiz:
“–Kur ’Ă‚n ’ı başından sonuna kadar okuyan ve her bitirdiğinde hemen başa donup yeniden başlayandır.” buyurdu. (Tirmizî, KırÂÂt, 11/2948)
Bu hadîs-i şerîfte bahsedilen fazîlete erebilme hikmetine binĂ‚en, hatim duĂ‚larında Kur ’Ă‚n ’ın son sûreleri olan İhlĂ‚s, Felak ve NĂ‚s okunduktan sonra, tekrar Kur ’Ă‚n ’ın en başına donulup FĂ‚tiha Sûresi ve Bakara Sûresi ’nin ilk beş Ă‚yeti okunmaktadır. Bu şekilde hemen yeni bir hatme başlangıc yapılarak Hak katında makbûl olan bu sĂ‚lih amel tatbîk edilmiş olmaktadır.
Peygamber Efendimizin Kur ’an-ı Kerim ’e Verdiği Onem Allah Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’e son derece ehemmiyet verir, ashĂ‚bından da boyle olanları cok severdi.
Bir defĂ‚sında Peygamber Efendimiz sayıca kalabalık bir mufreze gonderecekti. Onlara Kur ’Ă‚n okuttu. Her biri ezberinde olduğu kadarıyla AllĂ‚h ’ın Ă‚yetlerinden okudu. Efendimiz, yaşca en genc olan sahĂ‚bînin yanına geldi ve:
“–Ey filĂ‚n! Senin ezberinde ne var?” buyurdu. O da:
“–Ezberimde falan falan sûreler ve bir de Bakara Sûresi var!” dedi. Efendimiz:
“–Ezberinde Bakara Sûresi var mı?” diye sordu:
“–Evet!” cevĂ‚bını alınca:
“–Haydi git, onların emîri (kumandanı) sensin! Cunku bu sûre, neredeyse dînin tamamını ihtivĂ‚ eder.” buyurdu.
Cemaatin ileri gelenlerinden biri:
“–YĂ‚ RasûlĂ‚llah! MuhtevĂ‚sını yaşayamayacağım korkusu, benim Bakara Sûresi ’ni ezberlememe mĂ‚nî olmuştur.” dedi.
Bunun uzerine RasûlullĂ‚h -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- şoyle buyurdu:
“–Kur ’Ă‚n ’ı oğrenin, okuyun, okutun ve onunla amel edin! Cunku Kur ’Ă‚n ’ı oğrenen, okuyan ve onunla amel eden kişi, ici misk dolu dağarcık gibidir ki, kokusu her tarafa yayılır. Kur ’Ă‚n ’ı oğrenip uyuyan, (Kur ’Ă‚n ’a hizmetten geri kalan) kimse de, icine misk doldurulup ağzı bağlanmış dağarcık gibidir.” (Tirmizî, FedĂ‚ilu ’l-Kur ’Ă‚n, 2/2876)
Bu hĂ‚dise, Bakara Sûresi ’ni okuyup yaşayan bir kişinin maddî ve mĂ‚nevî tahsîlinin seviyesini sergilemektedir. Yine bu hadîs-i şerîfiyle Efendimiz -aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m-, Kur ’Ă‚n ile hemhĂ‚l olma ve onun tĂ‚lîmi hususlarında mu ’minlerin mes ’ûliyetini beyĂ‚n buyurmuşlardır.
Hz. Omer ’in (r.a.) 12 Senede Anladığı Ayet AshĂ‚b-ı kirĂ‚m, RasûlullĂ‚h Efendimiz ’den on Ă‚yet oğrendiklerinde, bunlardaki emir ve hikmetleri iyice anlayıp hayatlarına tatbîk etmeden diğer on Ă‚yete gecmemişlerdir. Kur ’Ă‚n ’daki ilimlerle Ă‚mil olmuş ve yine Kur ’Ă‚nî hikmetlerle de kĂ‚mil hĂ‚le gelmişlerdir. (Ahmed, V, 410)
Hazret-i Omer -radıyallĂ‚hu anh-:
“Bakara Sûresi ’ni on iki senede tamamladım ve şukrĂ‚ne olarak bir deve kurbĂ‚n ettim.” buyurmuştur.[6]
AbdullĂ‚h bin Omer -radıyallĂ‚hu anh- da, Bakara Sûresi ’ni sekiz senede bitirebilmiştir. (Muvatta, Kur ’Ă‚n, 11)
Kur ’Ă‚n ’ı okumak; yaşamak ve yaşatmak icin olursa bir kıymet ifĂ‚de eder.
Peygamber Efendimizin Atadığı Genc Yonetici Peygamber Efendimiz ’le goruşmek uzere gelen Sakîf Kabîlesi temsilcileri, aralarında bulunan Osman bin Ebi ’l-Âs ’ı, yaşca en gencleri olması sebebiyle geride, hayvanlarının yanında bırakmışlardı. Temsilciler onun yanına donup oğle sıcağında uykuya daldıkları zaman, Osman -radıyallĂ‚hu anh-, Peygamber Efendimiz ’in yanına gelerek ona dinî sorular sorar, Kur ’Ă‚n-ı Kerîm dinler ve oğrenirdi. Boylece Efendimiz ’den bĂ‚zı sûreleri okuyup ezberledi.
Temsilci arkadaşlarından once gizlice bey ’at edip musluman olan Osman -radıyallĂ‚hu anh-, Kur ’Ă‚n oğrenmek icin geldiğinde, RasûlullĂ‚h -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- musĂ‚it değilse, ya Ebû Bekir ’e ya da Ubey bin KĂ‚ ’b ’a gider, soracağını sorar, oğrenmek istediğini oğrenirdi.
Onun bu hĂ‚li, Allah Rasûlu ’nun cok hoşuna gidiyor, kendisini seviyordu. Sakîf temsilcileri yurtlarına donmek istediklerinde:
“–YĂ‚ RasûlĂ‚llah! İcimizden birini bize imam (idĂ‚reci) yapar mısınız!” dediler.
O da Osman bin Ebi ’l-Âs ’ı, yaşca en gencleri olmasına rağmen, onlara imam tĂ‚yin etti. (İbn-i Sa ’d, V, 508; İbn-i HişĂ‚m, IV, 185; Ahmed, IV, 218)
Vahy-i İlĂ‚hiye Hasreti Farklı sebeplere binĂ‚en ve peyderpey nĂ‚zil olan Kur ’Ă‚n Ă‚yetleri, her indiğinde Allah Rasûlu ’nu ve ashĂ‚bını tĂ‚rifsiz bir surûra gark eder, azimlerini artırır ve AllĂ‚h ile olan kalbî irtibatlarını tĂ‚zelerdi. Onlar vahiy ile o kadar hemhĂ‚l olmuşlardı ki, Efendimiz ’den sonra vahyin kesilmesi, kederlerini bir kat daha artırmıştı. Bu muhabbetin en cĂ‚lib-i dikkat misĂ‚lini şu hĂ‚disede gormekteyiz:
RasûlullĂ‚h -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- ’in vefĂ‚tından sonra Ebûbekir, Omer -radıyallĂ‚hu anh- ’a:
“–Kalk, Allah Rasûlu ’nun yakını olan Ummu Eymen ’e gidelim, RasûlullĂ‚h ’ın yaptığı gibi, biz de onu ziyĂ‚ret edelim.” dedi.
Yanına vardıklarında Ummu Eymen -radıyallĂ‚hu anhĂ‚- ağlamaya başladı. Onlar:
“–Nicin ağlıyorsun? Efendimiz icin Allah katındaki nîmetlerin cok daha hayırlı olduğunu bilmiyor musun?” dediler. Ummu Eymen:
“–Ben onun icin ağlamıyorum. AllĂ‚h katındaki nîmetlerin, Nebiyy-i Ekrem Efendimiz icin elbette daha hayırlı olduğunu biliyorum. Ben, vahyin kesilmiş olmasından dolayı ağlıyorum.” dedi.
Vahy-i İlĂ‚hiye hasretini ifĂ‚de eden bu sozleriyle, Hazret-i Ebû Bekir ve Omer ’i de duygulandırdı. Ummu Eymen ile birlikte onlar da ağladılar. (Muslim, FedĂ‚ilu ’s-SahĂ‚be, 103)
Hz. Osman ’ın (r.a.) Kur ’an ile Meşguliyeti Peygamber Efendimiz ’in ashĂ‚bı, Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’i cokca okur; onu okumadıkları ve sayfalarına bakmadıkları bir gunun gecmesini istemezlerdi. Gunlerine Kur ’Ă‚n ile başlar, goz rahatsızlığı olanlara da Mushaf-ı Şerîf ’e bakmayı tavsiye ederlerdi. (Heysemî, VII, 165)
Kur ’Ă‚n ’a yaptığı hizmetleri sebebiyle “CĂ‚miu ’l-Kur ’Ă‚n: Kur ’Ă‚n ’ı Toplayan” vasfıyla tebcîl edilen Hazret-i Osman -radıyallĂ‚hu anh-, Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ile cok meşgul olduğu icin iki mushaf eskitmişti.[7]
Kur ’Ă‚n TilĂ‚vetini Dinlemeye Gelen Melekler Useyd bin Hudayr -radıyallĂ‚hu anh- anlatıyor:
Bir gece Bakara Sûresi ’ni okuyordum. Atım da yanıbaşımda bağlı duruyordu. Bir ara at şahlanmaya başladı. Okumayı kestim; at sĂ‚kinleşti. Tekrar okumaya başladım, at yine şahlandı. HattĂ‚ oğlum YahyĂ‚ ’yı atın ciğnemesinden endişe ederek yanıma aldım. O esnĂ‚da semĂ‚ya baktığımda uzerimde kandillere benzer bir şeyler olduğunu gordum. Sonra onlar goğe doğru yukselip gozden kayboldu.
Sabahleyin, olup biteni RasûlullĂ‚h -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- ’e anlattığımda bana:
“–Oku ey Useyd, oku!” buyurdu... Sonra da:
“–Ey Useyd! O gorduklerinin ne olduğunu biliyor musun?” diye sordu.
“–Hayır.” dedim. Bunun uzerine Allah Rasûlu:
“–Onlar, senin Kur ’Ă‚n tilĂ‚vetini dinlemeye gelen meleklerdi. Eğer sen okumaya devĂ‚m etseydin, sabaha kadar seni dinleyeceklerdi. O melekler, insanlara gizli kalmayacak, insanlar da onları gorebileceklerdi.” buyurdular. (BuhĂ‚rî, FedĂ‚ilu ’l-Kur ’Ă‚n 15, MenĂ‚kıb 25; Muslim, MusĂ‚firîn 241-242)
Kur ’Ă‚n ’ı Dort Kişiden Oğreniniz RasûlullĂ‚h -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-, bir gun Kur ’Ă‚n Ă‚şıklarından Ubey bin KĂ‚ ’b Hazretleri ’ne hitĂ‚ben:
“–Allah TeĂ‚lĂ‚, «Lem yekunillezine keferû» sûresini sana okumamı emir buyurdu.” dedi.
Ubey bin KĂ‚ ’b -radıyallĂ‚hu anh-:
“–Allah TeĂ‚lĂ‚ benim ismimi zikretti mi?” dedi.
RasûlullĂ‚h -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-:
“–Evet!” buyurdu.
Ubey bin KĂ‚ ’b -radıyallĂ‚hu anh-, bu ilĂ‚hî iltifat karşısında son derece duygulandı ve icli icli ağlamaya başladı. (BuhĂ‚rî, MenĂ‚kıbu ’l-EnsĂ‚r 16, Tefsîr 98/1, 3; Muslim, MusĂ‚firîn 246)
Ubey bin KĂ‚ ’b -radıyallĂ‚hu anh-, Kur ’Ă‚n ’ı tamamıyla ezberleyen hĂ‚fız sahĂ‚bîlerin başında gelirdi. Peygamber Efendimiz ’in, “Kur ’Ă‚n ’ı dort kişiden oğreniniz!” iltifĂ‚tına mazhar olan bahtiyarlardan biriydi. Kur ’Ă‚n ’ı en guzel ve en fazla okuyan da o idi.[8] İşte Ubey -radıyallĂ‚hu anh- ’ın, Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ile bu şekilde hemhĂ‚l olması, onu, peygamberler hĂ‚ricindeki sayılı birkac kişiye nasîb olan bir lûtfa, şerefe ve izzete nĂ‚il eyledi; ilĂ‚hî iltifĂ‚ta mazhar kıldı. Ne buyuk bir izzet, ne buyuk bir saĂ‚det!..
Kur ’Ă‚n ’a Bağlılık AshĂ‚b-ı kirĂ‚m, her hususta olduğu gibi Kur ’Ă‚n ’a bağlılık ve onun muhtevĂ‚sını gonul Ă‚lemlerinde hazmederek canlı bir Kur ’Ă‚n hayĂ‚tı yaşama husûsunda da Allah Rasûlu ’nun izinde yurumekteydiler. KinĂ‚ne el-Adevî -rahimehullĂ‚h- anlatıyor:
Omer bin HattĂ‚b -radıyallĂ‚hu anh- ordu kumandanlarına:
“Kur ’Ă‚n ’ı ezberlemiş zevĂ‚tı tespit edip bana bildirin, onlara şeref bahşedip ihsanlarda bulunayım ve etrĂ‚fa gondereyim ki, insanlara Kur ’Ă‚n ’ı oğretsinler.” diye yazmıştı.
Ebû MûsĂ‚ el-Eş ’arî, Hazret-i Omer ’e idĂ‚resi altında 300 kusur Kur ’Ă‚n hĂ‚fızı bulunduğunu haber verdi. Hazret-i Omer ’in o hĂ‚fızlara[9] hitĂ‚ben yazdığı mektupta yer alan nasihatlerin bir kısmı şoyledir:
“Biliniz ki Kur ’Ă‚n, sizler icin bir sevap ve şeref hazinesidir. Ona tĂ‚bî olunuz. Onu kendinize uydurmayınız. Kim Kur ’Ă‚n ’ı kendisine uydurursa Kur ’Ă‚n o kimseyi tepe ustu duşurur, tĂ‚ cehenneme atıverir. Her kim de Kur ’Ă‚n ’a tĂ‚bî olursa, Kur ’Ă‚n onu Firdevs cennetlerine ulaştırır. Gucunuz yeterse Kur ’Ă‚n ’ın sizlere şefĂ‚atci olmasını, hasmınız olmamasını temine calışınız. ZîrĂ‚ Kur ’Ă‚n ’ın şefĂ‚at ettiği kimse cennete, dĂ‚vĂ‚cı olduğu şahıs da cehenneme gider. Biliniz ki bu Kur ’Ă‚n, hidĂ‚yet menbaı ve ilimlerin en parlağıdır. O, RahmĂ‚n ’dan gelen ve kendisiyle kor gozlerin, sağır kulakların ve kilitli kalplerin acıldığı en son kitaptır…” (Ali el-Muttakî, II, 285-286/4019)
Hatim DuĂ‚sı Ne Zaman Yapılır? Allah Rasûlu ’nun akıllı ve gonullu hizmetcisi Enes bin MĂ‚lik -radıyallĂ‚hu anh-, Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’i hatmettiği zaman Ă‚ilesini toplar, onlarla birlikte hatim duĂ‚sı yapardı.[10]
Kur ’Ă‚n ’ı Huşu İle Dinleyen Halife Hz. Omer -radıyallĂ‚hu anh-, sesi cok guzel olan ve Kur ’Ă‚n ’ı pek mukemmel bir sûrette okuyan Ebû MûsĂ‚ el-Eş ’arî -radıyallĂ‚hu anh- ’a zaman zaman:
“–Ey Ebû MûsĂ‚! Haydi bize Rabbimiz ’i hatırlat!” derdi.
O da Kur ’Ă‚n-ı Kerîm okurdu.[11]
Yine bir defĂ‚sında Ebû MûsĂ‚ el-Eş ’arî ’ye:
“–Kardeşim! Rabbimiz ’e olan şevkimizi artır!” demişti.
O da Kur ’Ă‚n okumaya başladı. Bir muddet okuduktan sonra Hazret-i Omer ’i namaza cağırdılar. Derin bir huşû ile Kur ’Ă‚n dinleyen Halîfe, birden kendine gelerek:
“–Biz zĂ‚ten namazda değil miydik?” dedi. (İbn-i Sa ’d, IV, 109)
Surekli Kur ’Ă‚n Okurdu AbdullĂ‚h bin Omer ’in Ă‚zatlısı NĂ‚fî ’ye:
“–AbdullĂ‚h evinde ne yapardı?” diye sorulduğunda:
“–İnsanlar onun yaptığını yapamaz! O, her vakit namazı icin yeni bir abdest alır ve bu iki vakit arasında Mushaf-ı Şerîf ’i acar, surekli Kur ’Ă‚n okurdu.” demiştir. (İbn-i Sa ’d, IV, 170)
Cesedi Bozulmayan Hafız Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ile hemhĂ‚l olan hakîkî hĂ‚fızlar dunyĂ‚ ve Ă‚hirette pek cok ilĂ‚hî ikramlara nĂ‚il olurlar. Nitekim AllĂ‚h dostlarından Mahmûd SĂ‚mi Ramazanoğlu -kuddise sirruh-, Adana ’da bu vasıfta vefĂ‚t etmiş bir hĂ‚fızın 30 sene sonra yol gecme zarûreti sebebiyle nakil icin kabrinin acıldığını, ancak o kimsenin cesedinin hic bozulmamış olduğunu, ustelik kefeninin pırıl pırıl durduğunu, bizzat muşĂ‚hede eden biri olarak nakletmişlerdir.
KUR ’AN ’A KARŞI EDEP Rabbimiz ’in kelĂ‚mı olan Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’e karşı edep ve hurmet husûsunda son derece hassas ve titiz davranmamız gerekir. Cunku Kur ’Ă‚n ’ın fazîlet ve rûhĂ‚niyetine en fazla muhtac olduğumuz bir zamanda yaşıyoruz.
MeselĂ‚ abdestsizken Kur ’Ă‚n okumamak ve okutmamak îcĂ‚b eder. ZîrĂ‚ Ă‚yet-i kerîmede acık ve kesin olarak şoyle buyrulmaktadır:
“Ona tam bir sûrette temizlenmiş (yĂ‚ni tertemiz) olanlardan başkası dokunamaz.” (el-VĂ‚kıa, 79)
Bu Ă‚yette kucuk abdest, buyuk abdest ve kadınların muayyen hĂ‚lleri (yĂ‚ni Ă‚det ve lohusalık hĂ‚lleri) mevzubahistir. Dort hak mezhep de, Mushaf ’a abdestsiz el surmenin haram olduğu goruşunde ittifak etmişlerdir.[12]
ZĂ‚ten Hazret-i Peygamber ’den itibĂ‚ren 1400 kusur senedir bu hukum boyle tatbik edilegelmiştir. Hadîs-i şerîflerde buyrulur:
“Ne hayızlı kadın ne de cunup kimse Kur ’Ă‚n ’dan hicbir şey okuyamaz.” (Tirmîzî, TahĂ‚ret, 98/131)
“Kur ’Ă‚n ’a temiz olan dışında hic kimse dokunmasın!” (HĂ‚kim, I, 553/1447)
Yine RasûlullĂ‚h -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-, Amr bin Hazm ’ı Yemen ’e gonderirken ona farzları, sunnetleri ve hukûkî hukumleri acıklayan bir beyannĂ‚me yazmıştı. O yazıda Hazret-i Amr ’ın insanlara Kur ’Ă‚n ’ı oğretmesi, onun emir ve hikmetlerini tebliğ etmesinin yanında, temiz olmayan insanları Kur ’Ă‚n ’a dokunmaktan nehyetmesi de emredilmektedir.[13]
İmĂ‚m MĂ‚lik şoyle der:
“TĂ‚hir/abdestli olmayan kimse, Mushaf ’ı kılıfıyla veya yastık uzerinde dahi olsa taşıyamaz, mekruhtur… Bu, Kur ’Ă‚n ’a ikram ve tĂ‚zîm sebebiyledir.” (Muvatta, Kur ’Ă‚n, 1)
Diğer taraftan Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’i bel hizĂ‚sından aşağı bir mevkîde tutmamak, ona doğru ayak uzatmamak, uzerine başka kitap ve eşya koymamak, Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’le tuvalete girmemek gibi her turlu hurmet ve ihtirĂ‚mı bir ibĂ‚det vecdiyle yerine getirmek ve bu hassĂ‚siyeti yeni nesillere intikĂ‚l ettirmek gerekir. ZîrĂ‚ Kur ’Ă‚n-ı Kerîm, en muhim “ŞeĂ‚ir-i İslĂ‚m”dandır, yĂ‚ni İslĂ‚m ’ın nişĂ‚nelerinin başında gelir. Âyet-i kerîmede ise:
“…Kim AllĂ‚h ’ın şeĂ‚irine tĂ‚zîm ederse, şuphe yok ki bu kalplerin takvĂ‚sındandır.” (el-Hac, 32) buyrulmaktadır.
VelhĂ‚sıl, Kur ’Ă‚n-ı Kerîm, insanların doğru yolu bulmaları, kendi gayretleriyle bilemeyecekleri hususları oğrenmeleri ve Ă‚hireti elde etmeleri icin gonderilmiş ilĂ‚hî bir kitaptır. O hĂ‚lde ona sarılmamız ve sĂ‚hip cıkmamız, tutulacak en akıllıca yoldur.
KUR ’AN İLE HEMHAL OLMANIN FAZİLETİ Kur ’Ă‚n ile hemhĂ‚l olmanın fazîleti, hadîs-i şerîfte şoyle beyĂ‚n edilmektedir:
“Kur ’Ă‚n, bir ucu AllĂ‚h ’ın, diğer ucu da sizin elinizde olan sağlam bir ip (gibi)dir. Ona sıkıca sarılınız. İşte o zaman sapıtmaz ve helĂ‚k olmazsınız.” (Heysemî, IX, 164)
Kur ’Ă‚n ’dan ne kadar rûhĂ‚niyet ve feyz alabilirsek îmanımız da o derece seviye kazanır. Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’de fĂ‚nî olanlar, AllĂ‚h ve Rasûlu ’nun rızĂ‚sını kazanarak idrĂ‚k otesi ilĂ‚hî lûtuflara mazhar olurlar.
Dipnotlar:
[1] Tegannî, kelĂ‚mların en guzeli olan Kur ’Ă‚n ’ı ona yaraşır şekilde guzel sesle suslemek, okurken seste sevinc ve huznu belli etmek, acıktan ve yuksek sesle okumak gibi mĂ‚nĂ‚lara gelir. TafsîlĂ‚t icin bkz. M. Yaşar Kandemir, İsmĂ‚il Lutfi Cakan, RĂ‚şit Kucuk, RiyĂ‚zu ’s-SĂ‚lihîn -Tercume ve Şerh-, İstanbul 2001, V, 118.
[2] Ebû DĂ‚vûd, SalĂ‚t, 16/461.
[3] Tirmizî, FedĂ‚ilu ’l-Kur ’Ă‚n, 18/2913; DĂ‚rimî, FedĂ‚ilu ’l-Kur ’Ă‚n, 1.
[4] Bkz. Muslim, MusĂ‚firîn, 203; NesĂ‚î, KıyĂ‚mu ’l-Leyl, 25.
[5] Muslim, MusĂ‚firîn, 142; Ahmed, IV, 9; İbn-i MĂ‚ce, SalĂ‚t, 178.
[6] Kurtubî, el-CĂ‚mî li-AhkĂ‚mi ’l-Kur ’Ă‚n, Beyrut 1985, I, 40.
[7] KettĂ‚nî, NizĂ‚mu ’l-Hukûmeti ’n-Nebeviyye (et-TerĂ‚tibu ’l-İdĂ‚riyye), Beyrut 1996, II, 197.
[8] BuhĂ‚rî, FedĂ‚ilu ’l-Kur ’Ă‚n, 8.
[9] O devirlerde “Hamele-i Kur ’Ă‚n: Kur ’Ă‚n HĂ‚fızları” tĂ‚biri, Kur ’Ă‚n ’ın hem lafzına hem de muhtevĂ‚sına vĂ‚kıf olan Ă‚limler mĂ‚nĂ‚sında kullanılırdı.
[10] İbn-i Ebî Şeybe, el-Musannef (Hût), Riyad 1409, VI, 128.
[11] DĂ‚rimî, FedĂ‚ilu ’l-Kur ’Ă‚n, 34; İbn-i Sa ’d, IV, 109; Ebû Nuaym, Hilyetu ’l-EvliyĂ‚, Beyrut 1967, I, 258.
[12] el-Mevsûatu ’l-Fıkhıyye, XVIII, 322.
[13] Muvatta, Kur ’Ă‚n, 1; KettĂ‚nî, I, 216.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 1, Erkam Yayınları


İslam ve İhsan
KUR ’AN-I KERİM ’İ OKUYUP ONUNLA AMEL ETMENİN FAZİLETİ