
Necm suresi 39. ayet tum insanlara nasıl bir mesaj veriyor? Peygamber Efendimiz (s.a.v) kızı Fatıma'yı (r.a) neye karşı uyarıyor? Necm suresi 39. ayetten cıkarmamız gereken dersler...Yunus Emre Hazretleri buyurur:
Ceşmelerden bardağın doldurmadan kor isen,
Bin yıl anda durursa, kendi dolası değil!
Âyet-i kerîmede buyrulur:
“Bilsin ki insan icin, kendi calışmasından başka bir şey yoktur.” (en-Necm, 39) Necm 39 anlamı ve tefsiri icin tıklayınız...
KÂinÂta baktığımız zaman; hicbir şeyde bir gayretsizlik, tembellik, donukluk ve atÂlet yoktur. Guneş, Ay, yıldızlar, gokyuzu, yeryuzu ve butun canlılar, ilÂhî tayinle belirlenmiş olan vazifelerini bihakkın yerine getiriyor; bunun icin durmaksızın donuyor, calışıyor, koşuyor. Mikro Âlemde bile durum aynı. Bir atomun icindeki proton, notron, elektron vesÂir kuarklar, muthiş bir hızla dÂimî bir şekilde hareket hÂlindeler. CenÂb-ı Hakk ’a kulluk icin yaratılmış olan insanoğlunun bu ilÂhî tanzîmin dışında; gayret, hizmet, faÂliyet ve sÂlih amellerden uzak kalması, ne buyuk bir gaflettir!
Peygamber Efendimiz -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Ehl-i Beytʼini ve bilhassa cok sevdiği kızı FÂtımaʼyı dÂim gafletten sakındırmış, her fırsatta sÂlih amellerde bulunmaya teşvik etmiştir. Son anlarını yaşarken bile en yakınlarına şu îkazda bulunmuştur:
“Ey Rasûlullah Muhammed ’in kızı FÂtıma! Ey (halam) Safiyye! Allah katında makbûl ameller işleyiniz! Cunku ben (kulluk yapmadığınız takdirde) sizi AllÂh ’ın azÂbından kurtaramam!” (İbn-i Sa‘d, II, 256; BuhÂrî, MenÂkıb, 13-14; Muslim, Îman, 348-353)
Kişiye Âhirette fayda verecek olan, bu dunyada işlediği sÂlih amelleridir. Âyet-i kerîmede buyrulur:
“NihÂyet onlardan birine olum gelip cattığında: «Rabbim! Beni geri gonder; t ki boşa gecirdiğim dunyada sÂlih ameller işleyeyim.» der…” (el-Mu ’minûn, 99-100)
Hak dostlarından BÂyezîd-i BistÂmî Hazretleri bir gun yolda gidiyor, bir genc de ayak izlerine basarak onu takip ediyordu. Şeyhin uzerinde bir kurk vardı. Genc:
“–Efendim, kurkunuzden bir parca verseniz de bereket ve feyzinizden istifÂde etsek!” dedi. Hazret, ona şu muhteşem cevÂbı verdi:
“–Kurkunu değil, bizzat BÂyezîd ’in derisini giysen, onun yaptığı amelleri yapmadıkca bir fayda goremezsin!”[6]
Demek ki zahmet olmadan rahmet olmaz. Gayret etmeden nîmet ele gecmez. Nitekim “Baba himmet; evlÂt gayret!” sozu meşhurdur. Yani himmet/mÂnevî yardım, samimiyetle gayret edenlere nasîb olur. Gayret etmeden himmet ummak; tohum ekmeden mahsul beklemek gibi ham bir hayaldir, beyhûde bir bekleyiştir.
Âyet-i kerîmede, kÂfirlerle alÂkalı yapılan şu teşbih, bu hususta cok mÂnidar bir îkaz mÂhiyetindedir:
“…Onlar ancak ağzına gelsin diye, suya doğru iki avucunu acan kimse gibidir. HÂlbuki (suyu ağzına goturmedikce) su onun ağzına girecek değildir…” (er-Ra ’d, 14)
Bir Arap vecîzesinde de; “مَنْ دَقَّ دُقَّ” yani; “Kişi ettiğini bulur.” denilmektedir.
Bununla birlikte, Âhirette hic kimseyi ameli kurtaramaz. CenÂb-ı Hakk ’ın lûtfu, keremi, fazlı, ihsÂnı, affı, merhameti olmazsa, hicbir kul, ameli sayesinde kurtuluşa eremez. Fakat orada kurtuluşa erecek olanlar da, dunyada iken CenÂb-ı Hakk ’ın rahmetini umarak, elinden gelen butun gayreti samimiyetle sarf edenler olacaktır.
Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“–İstemeyenler dışında, ummetimin tamamı Cennet ’e girer.” buyurmuştu. Bunun uzerine:
“–Ey AllÂh ’ın Elcisi! Cennet ’e girmeyi kim istemez ki?” denildi. Peygamber Efendimiz -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem-:
“–Bana itaat edenler Cennet ’e girer; bana karşı gelenler, Cennet ’i istememiş demektir.” buyurdular. (BuhÂrî, İ‘tisÂm, 2)
O hÂlde Allah ve Rasûl ’une itaat ederek, farzları, vacipleri, sunnetleri, mustehapları elimizden geldiğince yerine getirerek, haramlardan, kerahatlerden sakınarak bu cihanda bulunma maksadımız olan kulluğumuzu, ciddî bir gayretle îf etmeliyiz. Aksi hÂlde, biz kulluğumuzu îf etmezsek, başkası bizim yerimize îf edecek değildir.
Hazret-i Osman -radıyallÂhu anh- buyurur:
“Ey Âdemoğlu! Bilmiş ol ki eğer sen kendi nefsinden gÂfil olur ve kendin icin hazırlık yapmazsan, elbette ki başkası senin icin hazırlık yapmaz. AllÂh ’ın huzûruna mutlaka varacağını aklından cıkarma ve bunun icin de nefsinin hazırlığını gorup ona rızık edin. Sakın bu işi başkasına havÂle edeyim deme!” (Ali el-Muttakî, no: 42790)
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 2020 – Haziran, Sayı: 412
İslam ve İhsan