
Kur ’an ’da gecen istiğfar ayetleri hangileridir? İstiğfar ne demek? Buyuk gunah işleyen affedilir mi? İstiğfar ile ilgili ayetler ve acıklaması.Kur ’an-ı Kerim ’de zikredilen istiğfar ayetleri.
İSTİĞFAR AYETLERİ “Allah ’tan gunahının affını dile!” (Muhammed sûresi, 19)
“Allah ’tan af dile. Allah cok bağışlayan, cok affedendir.” (Nis sûresi, 106)
“Rabbine hamdederek onu ulûhiyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih et ve O ’ndan bağışlanma dile. O tovbeleri kabul eden ve cok bağışlayandır.” (Nasr sûresi, 3)
Yukarıdaki uc Âyet-i kerîmenin muhatabı da Resûl-i Ekrem Efendimiz ’dir. Birinci Âyetin devamında Allah TeÂl ona “(Habibim!” Hem kendinin hem de mu ’min erkeklerle kadınların gunahları icin af dile!” buyurmaktadır. Boylece ondan sadece kendisi icin değil, aynı zamanda ummetinin bağışlanması icin de niyazda bulunmasını istemektedir. Cunku Âlemlere rahmet olarak gonderilen Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ’in Allah TeÂl ’nın yanında ustun bir yeri vardır. O, isteği reddedilmeyen, niyazı geri cevrilmeyen peygamberler sultanıdır.
Bu Âyetler, Resûlullah Efendimiz ’in şahsında butun muslumanları, Âlemlerin Rabbine her fırsatta el acmaya, “Rabbim beni bağışla!” diye yalvarmaya teşvik etmektedir. Allah'ın Resûlu ummetine, inanmayı, ibadet etmeyi, butun yonleriyle dini yaşamayı, dua ve zikretmeyi (bk. 1411-1505) oğrettiği gibi, bu bolumde genişce goruleceği uzere, Allah ’tan af dileyip istiğfÂr etmeyi de oğretmiştir.
İstiğfar Ne Demek? İstiğfÂr, diliyle Allah TeÂlÂ'dan bağışlanma niyÂz ederken, bedenini mumkun olduğunca gunahlardan uzak tutmaktır. Zira kulluk bunu gerektirir. Kul, gunahları kimin bağışlayacağını bilen, hata edince ve başı dara duşunce kime baş vuracağını unutmayan kimsedir. O, yaptığı gunahlardan tovbe ederken, yani bir daha gunah işlemeyeceğine dair Allah ’a soz verirken, verdiği sozu butun gayreti ve dikkatiyle uygulamaya calışan kimsedir.
“Takv sahipleri icin Rableri yanında, icinden ırmaklar akan, ebediyen kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve (hepsinin ustunde) Allah'ın hoşnutluğu vardır. Allah kullarını cok iyi gorur. (Bu nimetler) ‘Ey Rabbimiz! İman ettik; bizim gunahlarımızı bağışla, bizi ateş azÂbından koru! ’ diyen, sabreden, durust olan, huzurda boyun buken, hayra harcayan ve seher vaktinde Allah'tan bağış dileyenler (icindir).” (Âl-i İmrÂn sûresi, 15-17)
Takv sahipleri, Allah ’tan korkan ve kotuluklerden sakınan, diğer bir ifadeyle gunahlardan kendilerini koruyan kimselerdir. Onlar, Allah ’ın buyruklarını tutmak suretiyle O ’na karşı en ustun saygıyı gosteren değerli insanlardır. Bu sebeple CenÂb-ı Hak da Âhirette onlara hatır ve hayallerinden gecmeyen ikramlarda bulunacak, ebediyen kalacakları o Âlemde, hallerinden memnun ve bahtiyar olmalarını sağlayacaktır. Dunyanın gonul ceken sahte ve gecici guzellikleriyle kıyas edilemeyecek ebedî nimetlerini onlara esirgemeden verecektir.
Âyet-i kerîmede, cennette mu ’minlere ikram edilecek nimetler arasında Allah ’ın hoşnutluğu da sayılmaktadır. 1897 numaralı hadiste geleceği uzere bu ikrÂm, ilÂhî nimetlerin en değerlisi olacaktır. Kısaca belirtmek gerekirse, Allah TeÂl cennetteki kullarına hallerinden memnun olup olmadıklarını soracak, onlar hic kimseye verilmeyen buyuk nimetlere kavuştuklarını soyleyerek bahtiyarlıklarını dile getirecekler, CenÂb-ı Mevl kendilerine butun bunlardan daha değerli bir şey vereceğini mujdeleyerek onlardan razı ve hoşnut olduğunu, artık kendilerine hic gazap etmeyeceğini bildirecektir.
Şu halde akıllı insan, gelip gecici zevklere gonul bağlamayan adamdır. CenÂb-ı Hakk ’ın her an kendini gorup denetlediğini duşunerek gonlunu sadece O ’na bağlayan kimsedir. Boylesine şuurlu olan insanın yapması gereken bir diğer gorev de, her fırsatta Allah ’a yonelmek, O ’na el acıp yalvarmak, gunahlarını bağışlamasını ve kendini cehennemden korumasını dilemektir. Ozellikle seher vakitlerinin, Allah ’a yonelmek ve O ’ndan bağışlanma dilemek icin en uygun zaman dilimi olduğunu bilerek omrunun sayılı gunlerini iyi değerlendirmektir.
“Kim bir kotuluk yapar yahut nefsine zulmeder de sonra Allah'tan kendini bağışlamasını dilerse, Allah'ı cok bağışlayıcı, cok merhametli bulacaktır.” (Nis sûresi, 110)
Şirk En Buyuk Zulumdur Âyette sozu edilen kotuluk, yalan soylemek, hırsızlık yapmak, zina etmek gibi suclardır. Nefse zulmetmek ise Allah ’a şirk koşmaktır. Şuphesiz şirk en buyuk gunahtır. Nitekim Lokman aleyhisselÂm oğluna oğut verirken: “Yavrucuğum! Allah'a ortak koşma! Doğrusu şirk, buyuk bir zulumdur” demiştir (Lokman sûresi, 13)
Yukarıdaki Âyet-i kerîme ’de gunahkÂr insanlara bir cıkış yolu gosterilmekte, hata ve gunah ne kadar buyuk olursa olsun, kul CenÂb-ı Hakk ’a el acıp yalvardığı takdirde, O ’nu kendisine karşı cok bağışlayıcı ve merhametli bulacağı belirtilmektedir. Demekki gunahkÂr kullar, “Canım Allah bağışlayıcıdır” diyerek gunahını asla kucumsemeyecek, tam aksine, işlediği gunahtan dolayı pişman olduğunu dile getirerek CenÂb-ı Mevl ’ya yalvarıp yakaracak ve O ’ndan kendisini bağışlamasını dileyecektir.
“Sen onların icinde oldukca Allah, onlara azÂb etmez. Onlar tovbe ve istiğfÂr ederken de Allah onlara azÂb etmez.” (EnfÂl sûresi, 33)
KÂinÂtın Rabbi bu Âyette kullarına bir mujde vermekte ve iki şartın bulunması halinde onlara azÂb etmeyeceğini vaad buyurmaktadır. Bunlardan biri, aralarında Resûlullah ’ın bulunması, yani hayatta olmasıdır. Zira Allah'ın Resûlu, Âlemlere rahmet olarak gonderilmiş bir peygamberdir. Rahmetin olduğu yerde azÂb olmaz. Bu sebeple CenÂb-ı MevlÂ, aralarında rahmet peygamberinin bulunduğu kimselerin, yani ashÂb-ı kirÂmın uzerine azÂb gondermeyeceğini mujdelemektedir.
İkinci şart ise kulların Allah ’a tovbe ve istiğfÂr etmesidir. Resûlullah muslumanların arasından ayrılmış olsa bile, onlar Allah ’a el acıp gunahlarına tovbe ettikleri, yani o gunahı bir daha yapmayacaklarına dair Allah ’a soz verdikleri surece, hepsini birden kuşatacak bir bel ile yuzyuze gelmeyeceklerdir. Daha acık bir ifadeyle soyleyecek olursak, gunahkÂrların coğalması sebebiyle bazı toplumlar ilÂhî cezayı haketmiş olabilir. Ama onların arasında tovbe ve istiğfÂr eden iyi kullar bulunduğu muddetce, onların yuzu suyu hurmetine, diğer bir ifadeyle CenÂb-ı Hakk ’ın aralarındaki iyilere verdiği değer sebebiyle o toplum yok olup gitmeyecektir. Eğer aralarında tovbekÂrlar coğalırsa hepsi bağışlanacak, değilse cezaları bir muddet tehir edilecektir.
“Onlar, bir kotuluk yaptıkları veya kendilerine zulmettikleri zaman, Allah ’ı hatırlayıp gunahlarından dolayı hemen tovbe istiğfÂr ederler. Zaten gunahları Allah ’tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar işledikleri gunahta bile bile ısrar etmezler.” (Âl-i İmrÂn sûresi, 135)
Bu Âyet-i kerîmede iki konuya temas edilmektedir. Birincisi, gunah işleyenler ile Allah ’a şirk koşarak kendilerine zulmedenlerin, gunahlarından hemen sonra Allah ’ı hatırlayıp tovbe ve istiğfar ettikleri takdirde bağışlanacaklarıdır. Âyetin bu kısmı, yukarıda 5 numara ile gecen Âyetin bir tekrarından ibaret olup konu orada acıklanmıştır.
Âyette ele alınan ikinci konu ise, Allah ’ın affına nÂil olabilmek icin, gunahta bile bile ısrar edilmemesidir. İnsan her zaman yanılabilir. Kendini tutamayıp Allah ’ın yasaklarından birini ciğneyebilir. Kula yakışan, hatasını anlayarak kendine gelmek ve o gunahı hemen bırakmaktır. Sonra da Rabbine el acıp yalvardığı, hatasından dolayı tovbe ve istiğfÂr ettiği takdirde reddedilmeyeceğini hatırlamaktır.
İşte kul, tovbe etmeyi duşunduğu an, gunahta ısrar etme batağından ve bahtsızlığından cıkmaya başlar. Onun hic vakit kaybetmeden tovbe etmesi gerekir. Hele akşam olsun veya sabah olsun tovbe ederim, diye duşunmesi şeytanın ve nefsin bir aldatmacasından ibarettir. 422 numaralı hadiste gectiği uzere, kul pek cok gunah da işlese, Rabbini hatırlayıp ona donduğu ve “Rabbim beni bağışla!” diye yalvardığı zaman, CenÂb-ı Mevl onun gunahlarını bağışlayacaktır. Yeter ki o, gunah işlemekte ısrarlı davranmasın. İnsanı mahveden şey, tovbe ve istiğfÂrı duşunmeden ısrarla gunah işlemektir.
Kaynak: Riyazus Salihin, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan