
İhsan ne demektir? İhsan sahibi olmanın fazilet ve onemi nedir? Peygamber Efendimiz (s.a.v) ihsanı nasıl tefsir ediyor?“İhsÂn” kelimesi lugatta iki şekilde kullanılır. Birincisi “ahsenehû”dur ki, bir şeyi guzel yapmak, bir şeyi bildiğinde iyi bilmek ve bir şey yaptığında guzel yapmak demektir. İkincisi de “ahsene ileyhi”dir ki, ona iyilik etti demektir.[1] LisÂnımızda ihsÂn bu ikinci mÂnÂda meşhurdur.
Allah Rasûlu (s.a.v) ilk mÂnÂdaki ihsÂnı, “Sanki O ’nu goruyormuşsun gibi Allah ’a ibadet etmen”[2] diye tefsir etmişlerdir. Yani bu şekilde ihsÂn, “vazifeyi en guzel şekilde yapmak” demektir. Yine bu mÂnÂda Rasûlullah (s.a.v) şoyle buyurmuşlardır:
“Allah her şeyi en guzel şekilde yapmayı emretmiştir. Oldurduğunuzde bile en guzel tarzda oldurunuz! Kestiğiniz zaman da kesmeyi en iyi şekilde yapı­nız! Her biriniz bıcağını bilesin ve hayvanını rahatlatsın!”[3]
İkinci mÂnÂdaki ihsÂn da “kendin icin sevdiğini kardeşin icin de sevmen”[4] hadis-i şerifi ile tefsir edilmiştir.
İhsÂn; îmÂn ve İslÂm ile berÂber kullanıldığında murÂkabe ve guzel bir şekilde itaat etme mÂnÂlarını ifÂde eder. Cibrîl hadîsindeki ihsÂn bu nevîdendir. Mutlak olarak kullanıldığında ise, guzel davranış, fiil ve hareket mÂnÂsına gelir.
TehÂnevî de ihsÂnın ıstılÂhî olarak şu uc mÂnÂdan birinde kullanıldığını bildirir:
- Bir şeyin tab ’a uygun olması, nefret uyandıran bir şey olmaması.
- Bir şeyin kemÂl sıfatı ile muttasıf olması, noksanlık ifÂde eden bir sıfatta olmaması. İlim ve cehl gibi.
- Bir şeyin medhe şÃ‚yÂn olması, zemmedilmemesi.[5]
Allah (c.c) kullarına ihsanı emretmektedir:
“Muhakkak ki Allah adaleti, ihsanı, akrabaya karşı comert olmayı emreder; hayÂsızlığı, kotuluğu ve zorbalığı yasaklar. İşte Allah, aklınızı başınıza alasınız diye size boyle oğut veriyor.” (en-Nahl 16/90)
Âyette ihsÂnın, iki mÂnÂya da gelmesi muhtemeldir ve her ikisi ile de tefsiri yapılmıştır.
“Allah yolunda infak edin; kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik edin, şuphesiz Allah iyilik edenleri (muhsinleri) sever.” (el-Bakara 2/195)
İhsÂn derecesi takvanın uzerindedir. Peygamberler ihsan sahibi kimselerdir.[6]
İhsan sahibi olmak guzel ahlÂkı ve bilhassa da affetmeyi, aldırmamayı gerektirir.[7]
Kulun ihsÂn sahibi olması ona şu faydaları sağlar:
- İhsÂn vasfı sÂhibini maiyyetullah ’a mahzar kılar. Zira Allah (c.c) muhsinlerle beraber olduğunu haber vermiştir.[8]
- İhsan, insanı Allah TeÂl ’nın muhabbetine nÂil eder:
“O muttakîler ki bollukta ve darlıkta infak ederler ve kızdıklarında ofkelerini yutarlar ve insanların kusurlarını afvedicidirler, Allah da muhsinleri sever.” (Âl-i İmrÂn 3/134)
- Muhsinler Allah ’ın rahmetine yakındır:
“Islah edilmesinden sonra yeryuzunde bozgunculuk yapmayın. Allah ’a korkuyla ve umitle dua edin. Muhakkak ki iyilik edenlere Allah ’ın rahmeti cok yakındır.” (el-AʻrÂf 7/56)
- Allah muhsinleri mujdeler:
“Onların ne etleri Allah ’a ulaşır ne de kanları; O ’na ulaşacak olan sadece sizin takvÂnızdır. İşte Allah onları sizin istifadenize verdi ki size doğru yolu gostermesinden oturu O ’nu tÂzimle anasınız. Muhsinleri mujdele!” (el-Hac 22/37)
- Allah ihsÂn sahiplerine dunyÂda ve Âhirette ecir ve mukÂfÂtlarını verir:
“Hayır, hayır! Kim muhsin olarak yuzunu Allah ’a tertemiz dondurur ve teslim ederse, işte onun Rabbi katında ecri vardır. Onlara hicbir korku yoktur ve onlar mahzun da olacak değillerdir.” (el-Bakara 2/112. Bkz. Âl-i İmrÂn 3/172)
“…Bu dunyada guzel amel işleyenlere guzel bir mukÂfat var. Elbette ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Allah ’tan korkanların yurdu ne guzeldir!” (en-Nahl 16/30)
- Allah muhsinlerin ecrini zÂyî etmez:
“Yoksa sen, gercekten sen Yûsuf musun?” diye sordular. O da “Evet” dedi, “Ben Yûsufum, bu da kardeşim. Allah bize lutufta bulundu. Kim Allah ’tan korkar ve sabrederse, şuphesiz Allah guzel davrananların mukÂfatını zayi etmez.” (Yûsuf 12/90)
“İhsÂnın (iyiliğin) karşılığı, yalnız iyilik değil midir?” (er-RahmÂn 55/60)
- Allah ihsan sahiplerini yaptıklarının daha guzeliyle mukÂfatlandıracaktır.[9]
- Allah ihsan sahibi kullarına nimetlerini ve onların mukÂfatını artırır:
“Dedik ki: “Şu şehre girin, orada bulunanlardan dilediğiniz şekilde bol bol yiyip icin, kapıdan eğilerek girin ve af dileyin ki hatalarınızı bağışlayalım. Biz muhsinlere fazlasıyla vereceğiz.” (el-Bakara 2/58)[10]
“Guzel davrananlara daha guzel karşılık, bir de fazlası vardır. Onların yuzlerine ne bir toz (kara leke) bulaşır ne de bir horluk (gelir). İşte onlar cennet ehlidirler. Ve onlar orada ebedî kalacaklardır.” (Yûnus 10/26)
Guzellik edenlere, yani Allah TeÂl ’nın nazarına layık ve rızasına muvafık guzel ameller işleyenlere, yaptığı işin hakkını verenlere, bu şekilde işini, vazifesini, ibadetini guzel yapanlara, hasenat kazanan muhsinlere dunyada ve Âhirette daha guzeli, daha fazlası vardır. Kendilerine, yaptıkları iyiliklerin daha guzeli bir ecir ve sevap verildikten sonra, Allah ’ın lutuf ve kereminden bir de ziyade vardır. Bu da katmerli bir şekilde on katından yediyuz katına ve daha fazlasına doğru gittikce artarak devam eder. Onlar bu şekilde murÂdlarına nÂil olduktan sonra, can sıkacak, yuz kızartacak, kucuk duşurecek her turlu leke ve kederden de emin ve sÂlimdirler.
- İhsan sahiplerine kıyamet gunu korku ve huzun yoktur.[11] Allah icin yuzunu lekeden sÂlim tutan, şirk emÂrelerinden temizlenen, ihlÂs ve samimiyetle Allah ’a yonelen ve bu hÂlinde ozu muhsin olan, yani Allah ’ı goruyormuş gibi kendini Allah ’ın huzurunda bilen, yaptığı her ibadeti temiz bir kalple ve her yonuyle guzel yapan kimsenin Rabbi katında mukÂfatı vardır ve bu tur insanlara hicbir korku yoktur. Bunlar mahzun da olmayacaklardır.
- İhsan sahiplerinin mukÂfatı altlarından ırmaklar akan ve icinde ebedî kalacakları cennettir.[12]
- Onlara, Rablerinin yanında ne dilerlerse vardır.[13]
Kıyamet gunu azabı goren insan “Keşke bana bir fırsat daha tanınsa da muhsinlerden (ihsan sahiplerinden) biri olsam!” diyerek hayıflanacaktır.[14] Dolayısıyla o pişmanlık gunu gelmeden evvel bu dunyada ihsÂn hÂlini kazanmak gerekir. Boylece insan hem o buyuk pişmanlıktan kurtulmuş, hem de ihsÂnın yukarıda zikredilen faydalarını elde etmiş olur.
Dipnotlar:
[1] FîruzÂbÂdî, el-BesÂir, 2: 68.
[2] Muslim, ÎmÂn 1, 5. Ayrıca bkz. BuhÂrî, ÎmÂn 37; Tirmizi ÎmÂn 4; Ebû DÂvûd, Sunnet 16; NesÂi, MevÂkît 6; İbni MÂce, Mukaddime, 9.
[3] Muslim, Sayd, 57; Ebû DÂvûd, EdÂhî, 11-12/2815; Tirmizî, DiyÂt, 14/1409.
[4] BuhÂrî, İmÂn, 7; Muslim, ÎmÂn, 71.
[5] Heyet, Mevsûatu nadrati ’n-naîm, Cidde: DÂru ’l-Vesîle, 2000, 2: 67.
[6] el-En‘Âm 6/84; Yusuf 12/22, 36, 78; el-Kasas 28/14; es-SÂffÂt 37/105, 110, 121, 131.
[7] el-MÂide 5/13.
[8] en-Nahl 16/128.
[9] en-Necm 53/31-32.
[10] Heyet, Mevsûatu nadrati ’n-naîm, 2: 90-91.
[11] el-Bakara 2/112.
[12] el-MÂide 5/85.
[13] ez-Zumer 39/34.
[14] ez-Zumer 39/58.
Kaynak: Doc. Dr. Murat Kaya, Kitabımız Kur ’Ân MuhtevÂsı ve Fazîletleri, Erkam Yayınlıar
İslam ve İhsan
İhsan Yolculuğu Tasavvuf - 1 (Giriş)