
İhlas ne demektir? İhlas sahibi olmanın fazilet ve onemi nedir? Muslumanın hayatında ihlasın onemi ve fazileti...Arınmak, saflaşmak, kurtulmak mÂnalarına gelen hulûs ve halÂs kokunden tureyen ihlÂs kelimesi “bir şeyi, icine karışmış ve değerini duşurmuş olan yabancı maddelerden temizleyip arındırmak, saflaştırmak” demektir. Dînî ıstılahta, ibadet ve iyilikleri riyadan ve menfaat kaygılarından arındırıp sadece Allah icin yapmayı ifade eder. Daha geniş bir tarifle “şirk ve riyÂdan, bÂtıl inanclardan, kotu duygulardan, menfaat hesaplarından ve gosteriş arzusundan kalbi temizlemeyi, her turlu hayırlı faaliyete iyi niyetle yonelmeyi ve her durumda yalnızca Allah ’ın rızÂsını gozetmeyi ifade eder.[1]
KURAN'DA İHLAS KAVRAMI Kur ’Ân-ı Kerîm ’in dokuz yerinde “muhlisîne lehu ’d-dîn”, bir yerde de ed-dînu ’l-hÂlis” ifadesi gecer.[2] Bununla yalnızca Allah ’a yonelip O ’na kulluk etmek, O ’na guvenip O ’ndan dilekte bulunmak, sadece Allah ’ın dinini tanıyıp din konusunda kendini Allah ’a adamak, tevhid inancının saflığını bÂtıl itikadlarla zedelemekten sakınmak ve saf dindarlık kastedilir.[3] Mu ’minlerden boyle bir hayat istenir. CenÂb-ı Hak kullarından ihlÂs isteyerek şoyle buyurur:
“(Ey Rasûlum!) Şuphesiz ki KitÂb ’ı Sana hak olarak indirdik. O hÂlde Sen de dîni Allah ’a has kılarak ihlÂs ile kulluk et!” (ez-Zumer 39/2)
“De ki: Ben, dîni Allah ’a has kılarak ihlÂslı bir şekilde O ’na kulluk etmekle emrolundum.” (ez-Zumer 39/11)
Allah TeÂlÂ, ihlÂssız ve kendi rızÂsı gozetilmeden yapılan amelleri, ne kadar cok olursa olsun, kabul etmeyeceğini bildirir. İhlÂsla yapıldığında ise, az amel bile değerlidir. Rasûlullah (s.a.v) şoyle buyurmuşlardır:
“Allah TeÂlÂ, sadece kendisi icin (ihlÂsla) ve rızÂsı aranarak yapılan ameli kabul buyurur.”[4]
Sahabe-i kirÂmın ihlÂsına, amellerini sırf Allah icin yapmalarına dair bir misal nakledelim: Bir bedevî Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz ’e gelerek ona îmÂn edip tÂbi olduktan sonra:
“‒Senin yanına hicret edeceğim” dedi. Nebî (s.a.v) bazı ashÂbına onu kollamalarını tavsiye buyurdu. Bir muddet sonra gazveye cıktılar. Efendimiz (s.a.v) bu harbin sonunda bazı esirler elde etti. Bunları mucÂhitler arasında taksim ederken bu bedevîye de hisse ayırdı. Ona ayırdığı malları ashÂbına teslim etti. Bu zÂt o esnada ashÂbın binek hayvanlarını guduyordu. Yanlarına geldiğinde ashÂb-ı kiram hissesini ona verdiler. O:
“‒Nedir bu?” diye sordu.
“‒Rasûlullah (s.a.v) ’in senin icin ayırdığı hissedir?” dediler. Bedevî onları alıp Rasûlullah (s.a.v) ’in yanına geldi ve:
“‒Ya Rasûlullah! Bunlar nedir?” diye sordu. Rasûlullah (s.a.v):
“‒Sana ayırdığım hissendir” diye cevap verdi. O:
“‒Ya Rasûlullah! Ben sana bunun icin ittib etmedim. LÂkin (boğazına işÃ‚ret ederek) şuramdan okla vurulup şehîd olayım da cennete gireyim diye ittib ettim” dedi. Rasûlullah (s.a.v):
“‒Allah ’a karşı sÂdık olursan Allah da senin sozunu doğru cıkarır!” buyurdular.
Bir muddet sonra duşmanla tekrar kıtÂle kalktılar. Az sonra birkac kişi bu zÂtı taşıyarak Efendimiz ’e getirdi. Tam işÃ‚ret ettiği yere ok isabet etmişti. Rasûlullah (s.a.v):
“‒Bu o mu?” diye sordu.
“‒Evet!” dediler. Allah ’ın Rasûlu (s.a.v):
“‒O, Allah ’a verdiği soze sÂdık kaldı, Allah da onun sozunu doğru cıkardı” buyurdular. Rasûlullah (s.a.v) onu kendi cubbesiyle kefenledikten sonra one koyup cenaze namazını kıldırdılar. Onun icin yaptığı duÂlar arasında şu cumleler işitildi:
“Allah ’ım bu kulun, senin icin hicret etmek uzere yola cıktı ve şehit olarak olduruldu. Ben de buna şehÂdet ediyorum.”[5]
İHLASLA YAPILAN AMELLERİN FAZİLETİ Abdullah bin Mesʻûd (r.a) ihlasla yapılan amellerin zÂyî olmayacağına işaret ederek şoyle buyurmuştur:
“Kim hazînesini semÂda saklayabilirse bunu yapsın! Zîr oradaki hazîneyi kurt yiyemez ve hırsız calamaz. Şu muhakkak ki kişinin kalbi dÂim hazînesi ile beraberdir.”[6]
Cuneyd-i BağdÂdî ’ye gore ihlas o kadar gizlidir ki, melek onu bilemediği icin sevap hÂnesine yazamaz, şeytan bilemediği icin bozamaz, insan nefsi de bilemediği icin şımarmaz.[7]
İnsanı dunyada ve Âhirette ihlÂs kurtarır. İhlÂsın Kur ’Ân-ı Kerîm ’de zikredilen faydalarından bir kısmı şoyledir:
- İhlÂs kişiyi şeytanın azdırıp dalÂlete suruklemesinden, zararlarından[8] ve cehennem azÂbından kurtarır.[9]
- İhlÂs, Rabbimizin yardımını celbederek, insandan kotuluk ve fuhşu uzaklaştırır.[10] Nitekim Rasûlullah (s.a.v), Allah ’ın bu ummete, zayıfların duası, namazları ve ihlÂsları sebebiyle yardım ettiğini haber vermiştir.[11]
- İhlÂs, ibadetlere seviye kazandırır ve onların Allah katında makbul olmasını sağlar. Pek cok rivÂyette, bir ibadet veya zikre sevap vaad edilirken, “kalpten ihlÂsla yapmak”,[12] “sevÂbına inanıp karşılığını sadece Allah ’tan beklemek, yani samîmî bir niyet”[13] şart koşulmaktadır ki, bu da ihlÂsın ne derece muhim olduğunu gostermeye kÂfîdir. Nitekim bir hadis-i şerifte şoyle buyrulur:
“Kul buyuk gunahlardan kacınır (takv hayatı yaşar) ve tam bir ihlasla «L ilÂhe illallah» derse, gok kapıları acılır ve bu soz t Arş ’a kadar yukselir.”[14]
- İhlÂs insana peygamberlerin ahlÂkını kazandırır. Zira Allah TeÂl ihlÂsı peygamberlerin en başta gelen vasfı olarak zikreder.[15]
İhlÂsın zıddı olan gosteriş (riyÂkÂrlık) ise, buyuk bir kalbî hastalık ve iman zaafıdır. İnsanın boş yere calışıp yorulmasına ve cehenneme atılmasına sebep olur. Şu hadis-i şerif, gosteriş meraklılarının Âhiretteki husrÂnını acıkca ortaya koymaktadır:
Şufey el-Asbahî (r.a) şoyle anlatır:
“Medîne ’ye girdiğim zaman insanların etrafında toplandığı bir kişi ile karşılaştım.
«‒Bu zÂt kimdir?» diye sordum.
«‒Ebû Hureyre» dediler. O, insanlarla konuşmasını surdururken kendisine yaklaşıp onune oturdum. Konuşmasını bitirip yalnız kaldığında ona:
«‒Sana yeminle soyluyorum ki şu ve şunun hakkı icin bana Rasûlullah (s.a.v) ’den işittiğin, anladığın ve oğrendiğin bir hadisi nakledeceksin!» dedim. Ebû Hureyre (r.a):
«‒İstediğini yapacağım. Rasûlullah (s.a.v) ’in bana soylediği, anladığım ve oğrendiğim bir hadisi sana anlatacağım» buyurdu. Sonra oylesine derin bir ic cekti ki neredeyse korku ve uzuntusu sebebiyle bayılacaktı. Bir muddet oylece kaldıktan sonra kendine geldi ve şoyle buyurdu:
«‒Rasûlullah (s.a.v) ’in bu evde benden ve kendisinden başka kimse yokken bana soylediği bir hadisi sana anlatacağım!» dedi. Yine derin bir ic cekti ve korku ve uzuntusu sebebiyle bayılacak gibi oldu. Bu hÂl iki defa daha tekerrur ettikten sonra Ebû Hureyre (r.a) yuz ustu yere duştu. Onu uzun muddet kendime yasladım. Sonra ayıldı ve şoyle dedi:
İLK HESABA CAĞRILAN 3 KİŞİ «‒Rasûlullah (s.a.v) bana anlattı ki; Kıyamet gunu olduğunda Allah TebÂreke ve TeÂl kulları arasında hukum vermek uzere onlara tecellî edecektir. Butun toplumlar o gun dizustu cokmuş durumdadır. Allah ’ın ilk hesÂba cağıracağı kişiler;
Kur ’Ân ’ı ezberleyen, Allah yolunda savaşan ve Mal varlığı cok olan kimse olacaktır. Allah TeÂl Kur ’Ân okuyan kişiye:
“‒Rasûlume indirdiğim kitabı sana oğretmedim mi?” buyurur. O kişi:
“‒Evet ya Rabbi!” der. Allah TeÂlÂ:
“‒Sana oğretilen Kur ’Ân ile hangi sÂlih amelleri işledin?” buyurur. Adam:
“‒Gece gunduz hep Kur ’Ân ’la meşgul oldum” der. Bunun uzerine Allah TeÂlÂ:
“‒Yalan soyluyorsun!” buyurur. Melekler de:
“‒Yalan soyluyorsun!” derler. Allah TeÂlÂ:
“‒Sen insanların «Falan kişi ne kadar guzel Kur ’Ân okuyor!» demelerini istedin, onlar da istediğin sozu soylediler!” buyurur.
Sonra mal mulk sahibi kimse getirilecek ve Allah TeÂl ona:
“‒Senin rızkını genişletip kimseye muhtac olmayacak hÂle getirmedim mi?” diye sorar. Zengin:
“‒Evet ya Rabbî!” der. Allah (c.c):
“‒Sana verdiğim mal mulk ile hangi amel-i sÂlihleri işledin?” diye sorar. Zengin:
“‒Sıla-i rahimde bulunarak yakınlarımı kolladım ve fakirlere tasaddukta bulundum!” der. Allah TeÂlÂ:
“‒Yalan soyluyorsun!” buyurur. Melekler de:
“‒Yalan soyluyorsun!” derler. Allah (c.c):
“‒Sen insanların «Falan kimse ne kadar comert!» demelerini istedin, onlar da bu sozu soylediler!” buyurur.
Sonra Allah yolunda oldurulen kişi getirilir. Allah TeÂl ona:
“‒Ne uğruna olduruldun?” diye sorar. O kişi:
“‒Senin yolunda cihÂd etmekle emrolundum, ben de savaştım ve nihayet olduruldum” der. Allah TeÂlÂ:
“‒Yalan soyluyorsun!” buyurur. Melekler de:
“‒Yalan soyluyorsun!” derler. Allah TeÂlÂ:
“‒Sen insanların «Falan kimse ne kadar cesur!» demelerini istedin, bu soz de soylendi!” buyurur. Sonra Rasûlullah (s.a.v) dizime vurdular ve:
“‒Ey Ebû Hureyre, bu uc kişi kıyamet gunu kendileriyle cehennemin kızıştırılacağı ilk yaratıklardır” buyurdular».”
Oradan ayrılan Şufeyy (r.a) o zaman halîfe olan Hz. Muaviye ’nin yanına girerek bu hadisi ona anlatmıştı. Bunun uzerine Muaviye (r.a):
“‒Bunlara boyle yapılırsa, geri kalan insanlara nasıl muÂmele edilir!” dedi ve şiddetle ağlamaya başladı. Oyle ağlıyordu ki cevresindekiler oleceğini zannettiler ve:
“‒Bu adam bizim başımıza felaket getirdi!” dediler. Sonra Muaviye (r.a) kendine geldi, yuzunu sildi ve dedi ki:
“‒Allah ve Rasûlu daima doğru soyler: «Kim, (yalnız) dunya hayatını ve zinetini istemekte ise, işlerinin karşılığını orada onlara tam olarak veririz ve onlar orada hicbir zarara uğratılmazlar. İşte onlar, Âhirette kendileri icin ateşten başka hicbir şeyleri olmayan kimselerdir; (dunyada) yaptıkları da boşa gitmiştir; yapmakta oldukları şeyler (zaten) bÂtıldır.» (Hûd 11/15-16)”[16]
Aʻmeş şoyle anlatır: İbrahim en-Nehaî ’nin yanına gitmiştim, mushafı onune acmış okuyordu. O esnada kapı calıp bir kişi iceri girmek icin izin istedi. İbrahim en-Nehaî hemen mushafın ustunu orterek “Bu gelen kişi beni her vakit Kur ’Ân okurken gormesin!” dedi.[17] Kalbini gosterişten korumaya calışıyordu.
Dipnotlar:
[1] RÂgıb el-İsfahÂnî, MufredÂt, “خلص” md.; LisÂnu ’l-ʿArab, “خلص” md.; GazÂlî, 4: 379-380.
[2] el-A‘rÂf 7/29; Yûnus 10/22; el-Ankebût 29/65; Lokman 31/32; ez-Zumer 39/2, 3, 11; el-Mu ’min 40/14, 65; el-Beyyine 98/5.
[3] Bkz. Suleyman Ateş, “İhlÂs”, TDV İslÂm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/ihlas (30.01.2019).
[4] NesÂî, Cihad, 24/3138.
[5] NesÂî, CenÂiz, 61/1951.
[6] İbn Ebî Şeybe, Musannef, 7: 103/34523.
[7] SerrÂc, Luma ’, s. 290; Kuşeyrî, er-RisÂle, s. 446.
[8] Hicr 15/39-40; SÂd 38/83.
[9] SÂffÂt 37/40.
[10] Yûsuf 12/24.
[11] NesÂî, CihÂd, 43/3176.
[12] Bkz. BuhÂrî, İlim, 49; DeavÂt, 2; Muslim, SalÂt, 12; Ebû DÂvûd, SalÂt, 36/527; Tirmizî, FedÂilu ’l-CihÂd, 19/1653; Ahmed, 1: 63; IV, 16.
[13] BuhÂrî, İmÂn, 25, 28, 35, 37, 41; SalÂt, 45, 46; Hibe, 35; Tıb, 31; Muslim, İmÂre, 117.
[14] Tirmizî, DeavÂt, 126/3590.
[15] Yûnus 12/24; Meryem 19/51; SÂd 38/45-46.
[16] Tirmizî, Zuhd, 48/2382; HÂkim, 1: 579/1527. Krş. Mus­lim, İm­re, 152; NesÂî, CihÂd, 86
[17] Ebû Zekeriyy Yahy b. Şeref en-Nevevî, et-TibyÂn fî ÂdÂbı hameleti ’l-Kur ’Ân (Kuveyt: DÂru ’l-Arûbe, 1409), s. 97.
Kaynak: Doc. Dr. Murat Kaya, Kitabımız Kur ’Ân MuhtevÂsı ve Fazîletleri, Erkam Yayınlıar
İslam ve İhsan
Amellerde İhlas ve Samimiyetin Onemi
HayÂtın Her Alanında İhlÂs ve Temiz Kalplilik
İlim Ancak İhlas ile Değer Kazanır