
Ayetler ışığında Allah (c.c) kimleri sever? Allah'ın (c.c) sevdiği kulların ozellikleri...Bir kul icin en buyuk hedef, kendisini yaratan, sayısız nimetler bahşeden ve her turlu iyiliği yapan Rabbinin sevgisini kazanarak O ’na yaklaşabilmektir. Butun kemĂ‚l sıfatlarıyla muttasıf olan ve her şeyin mĂ‚liki olan Allah ’ın sevgisini kazanmak, dunya ve Ă‚hiretin saadetine nĂ‚il olmak ve butun dertlerden kurtulmak demektir. CenĂ‚b-ı Hak kullarına lutufta bulunarak kimleri sevdiğini ve O ’nun muhabbetine nĂ‚il olmak icin neler yapmak gerektiğini Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’de bildirmiştir. Bunları şoyle sıralayabiliriz:
Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz ’e İttibĂ‚ Edenler Allah ’ın muhabbetini elde edebilmek icin en muhim rehber, Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz ’dir. Âyet-i kerîmede şoyle buyrulur:
“De ki: Eğer siz Allah ’ı seviyorsanız hemen bana tĂ‚bî olun ki Allah da sizleri sevsin ve gunahlarınızı mağfiret eylesin! Allah, Ğafûr ’dur, Rahîm ’dir.” (Âl-i İmrĂ‚n 3/31)
Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz ’e ittibĂ‚ etmek, onun sunnet-i seniyyesine tĂ‚bî olmak; bizi Allah ’ın sevgisine eriştirmektedir. Zira Allah Rasûlu (s.a.v); yaşayan, canlı bir Kur ’Ă‚n-ı Kerim ’dir. Onun muazzam ve mukemmel ahlĂ‚kı, Kur ’Ă‚n ’dır. KelĂ‚mullah olan Kur ’Ă‚n ’ı yaşayanlar ise onun sahibi olan Allah tarafından sevilirler. Allah ’ı sevmenin en buyuk gostergesi de O ’nun kelĂ‚mına ve elcisine uymaktır.
Mu ’minler Allah ’ın sevgisinin anahtarı, olmazsa olmaz şartı; tĂ‚lim buyurduğu esaslar ile kulun kendisine samimî bir kalp ile inanması, yani sahih bir îmandır. Âyet-i kerîmede şoyle buyrulur:
“Allah mu ’minlerin dostudur.” (Âl-i İmrĂ‚n 3/68. Bkz. el-Bakara 2/257)
“Allah, kufurde ve gunahta ısrar eden hic kimseyi sevmez.” (el-Bakara 2/276)
Muhsinler Allah TeĂ‚lĂ‚ ’nın sevdiği vasıflardan biri de ihsĂ‚ndır. Yani bir işi en guzel şekilde yapmak, comertlik, infak, iyilikte bulunmak ve Allah ’ı goruyormuş gibi kulluk etmektir. Kulluğun ihlĂ‚s ve samimiyetle, zĂ‚hirî ve bĂ‚tınî guzelliğin kemĂ‚linde edĂ‚ edilmesidir. Âyet-i kerîmede buyrulur:
“Allah yolunda infĂ‚k ediniz de, kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayınız. Bir de ihsanda bulununuz! Zira Allah, muhsinleri sever.” (el-Bakara 2/195)
Bir rivĂ‚yete gore bu Ă‚yet-i kerîmenin nuzûl sebebi şudur: EnsĂ‚r, tasaddukta bulunuyor, Allah ’ın dilediği kadar veriyorlardı. Ancak bir sene kıtlık olunca onlar da sadaka vermeyi azalttılar. Bunun uzerine bu Ă‚yet-i kerîme nĂ‚zil oldu.[1]
Demek ki Allah TeĂ‚lĂ‚, kendi yolunda infĂ‚k eden, İslĂ‚m ’ın yayılması ve oğretilmesi husûsunda tembellik gostermeyerek devamlı gayret eden ve ihsĂ‚n duygusu icinde hĂ‚yatını devam ettirerek insanlara faydalı olmayı şiĂ‚r edinen guzel kullarını sevmektedir.
CenĂ‚b-ı Hak, sevdiği takvĂ‚ sahibi muhsin kullarının nasıl davrandıklarını ve kendilerine ne mukĂ‚fatlar verildiğini şoyle beyan buyurur:
“Rabbinizin mağfiretine mazhar olmak ve takvĂ‚ sahipleri icin hazırlanmış olup gokler ve yer kadar geniş olan cennete girmek icin yarışın! Onlar (takvĂ‚ sahipleri) bollukta da darlıkta da Allah yolunda infak ederler, ofkelerini yenerler, insanları affederler. Allah ihsĂ‚n sahiplerini sever. Onlar cirkin bir şey yaptıkları veya kendilerine kotuluk ettikleri zaman Allah ’ı hatırlarlar da hemen gunahlarının bağışlanmasını dilerler. Zaten gunahları Allah ’tan başka kim bağışlayabilir ki? Onlar, yaptıklarında bile bile ısrar etmezler. İşte onların yaptıklarının karşılığı Rableri tarafından bir bağışlanma ve altlarından ırmaklar akan cennetlerdir. Onlar orada temelli kalacaklardır. Boyle amel edenlerin mukĂ‚fatı ne guzeldir!” (Âl-i İmrĂ‚n 3/133-136)
CenĂ‚b-ı Hak diğer Ă‚yet-i kerîmelerde muhsinleri şoyle tĂ‚rif eder:
“Nice peygamber vardır ki onunla birlikte bircok Allah erleri savaştılar. Allah yolunda başlarına gelenlerden oturu gevşemediler, yılmadılar, boyun eğmediler. Allah, sabredenleri sever. Onların sozu şunu demekten ibaretti: «Rabbimiz! Gunahlarımızdan ve işimizdeki aşırılıklardan oturu bizi bağışla, sebatımızı arttır, kĂ‚fir topluluğa karşı bize yardım et!» Bu yuzden Allah onlara dunya nimetini ve Ă‚hiret nimetinin de guzelini verdi. Allah muhsinleri sever.” (Âl-i İmrĂ‚n 3/146-148)
Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz de ihsan şuurunu muhtelif yonleriyle tarif ederek, onun Allah ’ın muhabbetine vesile olduğunu beyan buyuruyor:
“Allah (c.c), sizden biri bir iş yaptığında onu sağlam ve guzel yapmasını sever.”[2]
“Allah TeĂ‚lĂ‚; comerttir, comertliği sever.”[3]
Tevekkule Sıkı Sarılanlar Âyet-i kerimede şoyle buyrulur:
“Sen onlara sırf Allah ’ın lutfu sayesinde yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı kalpli olsaydın, hic şuphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet, onların bağışlanmasını dile, iş hakkında onlara danış, karar verince de Allah ’a tevekkul et, doğrusu Allah kendisine tevekkul edenleri sever.” (Âl-i İmrĂ‚n 3/159)
Cok Tevbe Edip Cok Temizlenenler CenĂ‚b-ı Hak şoyle buyurur:
“Şuphesiz Allah cok tevbe edenleri sever ve cok temizlenenleri sever!” (el-Bakara 2/222)
Temizlik hem beşerî bir muruvvet hem de şerʻî bir vazifedir. Allah TeĂ‚lĂ‚, hem zĂ‚hiri temizliğe dikkat ederek abdest ve guslune ihtimĂ‚m gosteren, hem de nefsini gunah, isyan, cimrilik ve tembellik gibi kotu hasletlerden tezkiye ederek mĂ‚nevî temizliğe onem veren, yaptığı her işi takvĂ‚ temeli uzerine binĂ‚ eden kullarını sever.[4]
TakvĂ‚ Sahipleri Allah TeĂ‚lĂ‚, uzerindeki emĂ‚netleri hakkıyla edĂ‚ eden, mu ’min veya kĂ‚fir hicbir kimseye ihĂ‚net etmeyen, verdiği soz hususunda Allah ’tan korkarak sozune sĂ‚dık kalan ve bilhassa CenĂ‚b-ı Hakk ’a verilen sozler uzerine hassĂ‚siyetle titreyen, bu şekilde takvĂ‚ hayatı yaşayan kullarını sever. Şoyle buyurur:
“Hayır! (Gercek onların dediği değil.) Her kim ahdine vefĂ‚ gosterir ve takvĂ‚ sahibi olursa, bilsin ki Allah muttakîleri sever.” (Âl-i İmrĂ‚n 3/76)
“ÎmĂ‚n eden ve sĂ‚lih ameller işleyenler, hakkıyle takvĂ‚ sahibi olup îmĂ‚n ettikleri ve sĂ‚lih ameller işledikleri, sonra yine hakkıyla takvĂ‚ sahibi olup îmĂ‚n ettikleri, sonra da hakkıyla takvĂ‚ sahibi olup yaptıklarını, ellerinden geldiğince guzel yaptıkları takdirde, (haram kılınmadan once) tattıklarından dolayı onlara gunah yoktur. Allah muhsinleri sever.” (el-MĂ‚ide 5/93)
Goruluyor ki, bu Ă‚yette îman ve sĂ‚lih amel iki defa, takvĂ‚ da uc mertebe hĂ‚linde zikredilmiş ve neticede ihsan mertebesine gelinmiştir ki, bu durum, ceşitli vecihlere ve takvĂ‚ mertebelerine işaret olabilir.
Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz şoyle buyurmuşlardır:
“Allah, takvĂ‚ sahibi, gonul zengini ve kendisini ibadete vererek şan ve şohretten uzak duran ve nefsinin ıslĂ‚hı ile meşgul olan kulunu sever.”[5]
“Rabbiniz, koyun guden bir cobanın, bir dağın zirvesinde ezan okuyup namaz kılmasından hoşlanır ve şoyle buyurur: «Benim şu kuluma bakın! Ezan okuyor ve namaz kılıyor! Benden korkuyor. Kasem olsun bu kulumu affettim ve onu cennetime koydum!».”[6]
Bir kudsî hadiste, Allah ’ın muhabbetini elde etmenin yolu şoyle gosterilir:
“Allah TeĂ‚lĂ‚ şoyle buyurdu: «Her kim benim bir dostuma duşmanlık ederse, ben de ona harb ilĂ‚n ederim. Kulum kendisine farz kıldığım amellerden daha sevimli herhangi bir şeyle bana yakınlık kazanamaz. Kulum bana, (farzlara ilĂ‚veten işlediği) nĂ‚file ibadetlerle durmadan yaklaşır, nihayet ben onu severim. Kulumu sevince de (Ă‚deta) ben onun işiten kulağı, goren gozu, tutan eli ve yuruyen ayağı olurum. Benden her ne isterse, onu mutlaka veririm; bana sığınırsa, onu korurum…”[7]
BĂ‚zı rivĂ‚yetlerde şu ilĂ‚ve vardır: “…Akleden kalbi ve konuşan dili olurum.”[8]
Sabredenler CenĂ‚b-ı Hak, kendi yolunda sabırla mucĂ‚dele eden kullarını sevdiğini şoyle ifĂ‚de buyurur:
“Nice peygamberler vardı ki, beraberinde bircok Allah erleri bulunduğu halde savaştılar da, bunlar, Allah yolunda başlarına gelenlerden dolayı gevşeklik ve zaaf gostermediler, boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever.” (Âl-i İmrĂ‚n 3/146)
ZĂ‚hidler Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz ’e bir adam geldi ve:
“–YĂ‚ RasûlĂ‚llah! Bana bir amel soyle ki onu yaptığımda beni Allah da sevsin insanlar da!” dedi. Allah Rasûlu (s.a.v):
“–Dunyaya karşı zĂ‚hid ol, ona rağbet gosterme ki Allah seni sevsin! İnsanların ellerinde bulunan şeylere karşı zĂ‚hid ol, (onları isteme) ki insanlar da seni sevsin!” buyurdular.[9]
Rasûl-i Ekrem Efendimiz şoyle buyurmuşlardır:
“Allah TeĂ‚lĂ‚, bakıma muhtac ehl u ıyĂ‚l sahibi olup dilencilik ve haram kazanctan kacınan iffetli fakir mu ’min kulunu sever.”[10]
AdĂ‚leti Ayakta Tutanlar CenĂ‚b-ı Hak kullarından dĂ‚imĂ‚ adĂ‚let ister. Bunun hicbir istisnĂ‚sı yoktur. Âyet-i kerîmelerde şoyle buyrulur:
“Eğer aralarında hukmedersen adĂ‚letle hukmet! Şuphesiz Allah, adĂ‚letli davrananları sever.” (el-MĂ‚ide 5/42)
“Eğer mu ’minlerden iki grup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını duzeltin! Şayet biri otekine saldırırsa, Allah ’ın buyruğuna donunceye kadar saldıran tarafla savaşın! Eğer donerse aralarını adĂ‚letle duzeltin ve (her işte) adĂ‚letli davranın! Şuphesiz ki Allah, Ă‚dil davrananları sever.” (el-HucurĂ‚t 49/9)
“Allah, sizinle din uğrunda savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan cıkarmayanlara iyilik yapmanızı ve onlara Ă‚dil davranmanızı yasaklamaz. Cunku Allah, adĂ‚letli olanları sever.” (el-Mumtehine 60/8)
Bu Ă‚yet de gosteriyor ki, cihĂ‚dın asıl maksadı, duşmanlık değil, dostluğu umûmîleştirmektir.
Rasûlullah (s.a.v) şoyle buyurmuşlardır:
“KıyĂ‚met gunu insanların Allah ’a en sevgili ve en yakın olanı Ă‚dil idĂ‚recidir. Allah ’ın en cok buğzettiği ve en uzağında olan da zĂ‚lim idĂ‚recidir.”[11]
Allah ’ın RızĂ‚sından Başka Bir şey Duşunmeyenler CenĂ‚b-ı Hak şoyle buyurur:
“Ey îmĂ‚n edenler! Sizden kim dininden donerse, bilsin ki Allah yakında oyle bir kavim getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah ’ı severler; mu ’minlere karşı yumuşak ve şefkatli, kĂ‚firlere karşı da izzetli ve şiddetlidirler. Bunlar, Allah yolunda cihĂ‚d ederler ve hicbir kınayanın kınamasından korkmazlar. Bu, Allah ’ın bir lûtfudur, onu dilediğine verir. Allah, geniş ihsan sahibidir, her şeyi cok iyi bilendir.” (el-MĂ‚ide 5/54)
Allah ’a inanan kişilere şefkatli, inkĂ‚r edenlere karşı sert davranmak, hic kimseye aldırmadan Allah yolunda koşturmak kişiyi O ’nun sevgisine nĂ‚il eylemektedir.
Yek Vucûd Olarak Allah Yolunda CihĂ‚d Edenler Allah TeĂ‚lĂ‚, İslĂ‚m kardeşliği neticesinde birlik ve berĂ‚berlik icerisinde, yek vucût hĂ‚linde Allah yolunda cihĂ‚d eden, İslĂ‚m ’ı yaymak icin var gucuyle calışan, yapamayacağı işleri soylemeyen ve CenĂ‚b-ı Hakk ’ı cokca tesbîh eden kullarını sever.[12]
AshĂ‚b-ı KirĂ‚mı Sevenler Bugun biz ashĂ‚b-ı kirĂ‚ma cok şey borcluyuz. Zira onlar, Peygamber Efendimiz ’in onune mallarını, canlarını ve herşeylerini koyarak misli gorulmemiş bir fedakĂ‚rlığa imza attılar. Bu sĂ‚yede Kur ’Ă‚n, Sunnet ve İslĂ‚m nîmeti bizlere kadar geldi. Bu emsalsiz iyiliğin hakkını odeyebilmemiz mumkun değildir. Dolayısıyla ashĂ‚b-ı kirĂ‚mı sevmek, onlara hurmet gostermek ve her fırsatta duĂ‚ etmek boynumuzun borcudur. Onları tenkîd etmek bizim haddimize değildir. SahĂ‚beye karşı yaptığımız her saygısızlık ve tenkîdin zararı mutlaka bize dokunacaktır. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) şoyle buyurmuşlardır:
“EnsĂ‚r ’ı ancak mu ’min olan kimse sever ve onlara ancak munĂ‚fık olan kimse buğzeder. Kim EnsĂ‚r ’ı severse Allah da onu sever, kim de onlara buğzederse Allah TeĂ‚lĂ‚ da ona buğzeder.”[13]
“AshĂ‚bım aleyhinde aslĂ‚ konuşmayınız! AshĂ‚bım hakkında konuşmaktan şiddetle sakınınız! Benden sonra onlara kesinlikle laf dokundurmayınız! Onları seven, sırf bana olan muhabbeti sebebiyle sever. Onlara duşmanlık eden, bana duşmanlığı sebebiyle bunu yapar. Onlara eziyet eden, bana eziyet etmiş, bana eziyet eden ise Allah ’a eziyet etmiş olur. Allah ’a eziyet edenin ise, cok gecmeden Allah belĂ‚sını verir.”[14]
Bir defasında Rasûlullah (s.a.v) Hz. Hasan ile Hz. Huseyin ’i kucağına alıp elbisesiyle sarmış ve şoyle buyurmuşlardır:
“Bunlar benim torunlarım ve kızımın oğullarıdır. Allah ’ım, ben onları seviyorum, Sen de sev! Onları sevenleri de sev!”[15]
UC KİŞİ VARDIR, ALLAH ONLARI SEVER, UC KİŞİ DE VARDIR ALLAH ONLARA BUĞZEDER Kudsî hadislerde CenĂ‚b-ı Hak, sevdiği kullarını şoyle haber vermiştir:
“Uc kişi vardır, Allah onları sever, uc kişi de vardır Allah onlara buğzeder.
Allah ’ın sevdiği uc kişiye gelince:
Bir kişi bir cemaate gelir, aralarındaki herhangi bir yakınlık sebebiyle değil de, sırf Allah adına onlardan bir şeyler ister. İstediğini vermezler. Bu topluluktan biri yavaşca, kimseye hissettirmeden cemaatin arka tarafına kayar ve isteyen kimseye gizlice ihsanda bulunur. (Oyle gizli verir ki) onun verdiğini sadece Allah ile yardım ettiği kimse bilir.
İkinciye gelince; bir cemaat yoldadır. Gece boyu yururler. Uyku herşeyden kıymetli hĂ‚le gelince konaklarlar. Başlarını koyup yatarlar. İclerinden biri kalkıp bana karşı tevĂ‚zu ve tazarrûda bulunur, Ă‚yetlerimi okur.
Ucuncuye gelince; bir kişi seriyyeye katılmıştır. Duşmanla karşılaşır, hezimete uğrarlar. Ancak o ilerler, oldurulunceye veya fethe nĂ‚il oluncaya kadar savaşmaya devam eder.
Allah ’ın buğzettiği uc kişiye gelince: Bunlar zina eden ihtiyar, kibirli fakir ve zĂ‚lim zengindir.”[16]
“Ben ’im rızĂ‚m icin birbirlerini sevenlere, benim rızĂ‚m icin bolca infĂ‚k edenlere, birbirlerini sevmede samîmî davranan sĂ‚dıklara, akraba ve dost ilişkilerini kesmeyenlere veya birbirlerini ziyĂ‚ret edenlere sevgim hak olmuştur.”[17]
Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz de CenĂ‚b-ı Hakk ’ın sevdiği bir takım vasıfları şoyle haber vermişlerdir:
“Allah guzeldir, guzelliği sever.”[18]
“Allah «Rafîk»tır (rıfk ve mulĂ‚yemet sahibidir), rıfkla muĂ‚meleyi sever. Sertliğe ve diğer şeylere vermediği sevabı, rıfkla muĂ‚meleye verir.”[19]
“Allah (c.c) cok hayĂ‚lı ve cok gizlidir. Bundan dolayı hayĂ‚yı ve ortunmeyi sever. O hĂ‚lde herhangi biriniz gusledeceği zaman ortunsun!”[20]
“Allah TeĂ‚lĂ‚; bir şey satarken, alırken, borcunu oderken ve borcunu alırken musĂ‚maha gosteren kulunu sever.”[21]
Allah TeĂ‚lĂ‚, kendine Ă‚id isim ve sıfatların tecellîsini kulunda gormeyi sever. “Tek” olduğu icin tek ’i, guzel olduğu icin guzelliği, Ă‚lim olduğu icin Ă‚limleri, comert olduğu icin comertliği, ahdine vefĂ‚ gosteren olduğu icin vefĂ‚karları, sĂ‚dık olduğu icin doğruları… sevmektedir.
Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) şoyle buyurmuşlardır:
“Buyuk mukĂ‚fatlar, buyuk imtihanlardan sonra verilir. Allah TeĂ‚lĂ‚ bir kavmi sevdiğinde onları imtihanlara tĂ‚bî tutar. Kim rĂ‚zı olur, sabrederse Allah ’ın rızĂ‚sını kazanır. Kim de kızarsa, Allah da o kimseye gazap eder.”[22]
Buyuk mufessir ve muhaddis FîrûzĂ‚bĂ‚dî (r.a) şoyle der:
Allah ’ın muhabbetini celbeden sebepler on tanedir:
Duşunerek, manalarını anlayarak ve Allah ’ın bu Ă‚yetlerle bizden ne istediğini idrak ederek Kur ’Ă‚n okumak, Farzlardan sonra nĂ‚file ibadetlerle Allah ’a yaklaşmak. Bu durum insanı muhabbetten sonra mahbûbiyet (sevgili) derecesine ulaştırır. İnsanın her hĂ‚lde diliyle, kalbiyle, ilmiyle ve hĂ‚liyle Allah ’ın zikrine devam etmesi. Kişinin muhabbetten nasibi, bu zikirden nasibi kadardır. Arzu ve isteklerin kabardığı esnada Allah ’ın sevdiği şeyi kendi sevdiğimiz şeye tercih etmek. Kalbin Allah ’ın isimlerini ve sıfatlarını oğrenmesi, tekrar etmesi, onları muşahede etmesi ve bu mĂ‚rifet bahcelerinde gezinmesi. Kim Allah ’ı isimleri, sıfatları ve fiilleriyle tanırsa O ’nu mutlaka sever. Allah ’ın acık-gizli butun iyiliklerini, ihsanlarını ve nimetlerini gormek. Kalbin Allah ’ın huzurunda tamamıyla inkisĂ‚r hĂ‚linde bulunması ki en şaşırtıcı ve en makbul sebep budur. Allah TeĂ‚lĂ‚ ’nın dunyĂ‚ semĂ‚sına nuzûl ettiği seher vakitlerinde O ’na munĂ‚cĂ‚tta bulunmak ve kelĂ‚mını tilĂ‚vet etmek uzere O ’nunla başbaşa kalmak. Kalp ve kalıpla birlikte Allah ’ın huzurunda durmak. Sonra bu munĂ‚cĂ‚tı istiğfĂ‚r ve tevbe ile sona erdirmek. Allah ’ın seven insanların ve sĂ‚dıkların meclislerinde bulunmak, onların sozlerinin en hoş meyvelerinden istifade etmek. Cok luzumlu olmadıkca ve mĂ‚nevî hĂ‚limize fayda vermedikce konuşmamak. Kalbimizle Allah arasına giren butun sebeplerden uzaklaşmak. Bu sebeplere sarılan muhibler, muhabbet menzillerine vĂ‚sıl olur ve Habîb ’in (Sevgili ’nin) huzuruna ulaşırlar.[23]
Dipnotlar:
[1] Heysemî, Mecmau ’z-ZevĂ‚id, 6: 317; VĂ‚hidî, EsbĂ‚bu nuzûli ’l-Kur ’Ă‚n, s. 58-59.
[2] Tirmizî, Edeb, 41/2799; Beyhakî, Şuab, 6: 232/4929; Heysemî, 4: 98.
[3] İbn Ebî Şeybe, Musannef, 5: 332/26617.
[4] et-Tevbe 9/107-108.
[5] Muslim, Zuhd, 11.
[6] Ebû DĂ‚vûd, SalĂ‚tu ’s-Sefer, 3/1203.
[7] BuhĂ‚rî, RikĂ‚k, 38. Ayrıca bkz. İbn MĂ‚ce, Fiten, 16; Ahmed, 6: 256; İbn HibbĂ‚n, Sahîh, 2: 58/347.
[8] TaberĂ‚nî, Kebîr, 8: 221/7880; Heysemî, 2: 248.
[9] İbn MĂ‚ce, Zuhd, 1.
[10] İbn MĂ‚ce, Zuhd, 5.
[11] Tirmizî, AhkĂ‚m, 4/1329.
[12] es-Saff 61/4.
[13] BuhĂ‚rî, MenĂ‚kıbu ’l-EnsĂ‚r, 4.
[14] Tirmizî, MenĂ‚kıb, 58/3862.
[15] Tirmizî, MenĂ‚kıb, 30/3769. Bkz. BuhĂ‚rî, Menakîb, 27.
[16] Tirmizi, Cennet 25/2568; Nesai, ZekÂt 75/2568.
[17] Ahmed, 5: 229.
[18] Muslim, İmĂ‚n, 147; Ahmed bin Hanbel, Musned, 4: 133.
[19] Muslim, Birr, 77.
[20] Ebû DĂ‚vûd, HammĂ‚m, 1/4012.
[21] Muvatta ’, Buyû, 46; Beyhakî, Şuab, 13: 534/10740.
[22] Tirmizî, Zuhd, 57/2396; İbn MĂ‚ce, Fiten, 23; Ahmed, 5: 427.
[23] FîrûzĂ‚bĂ‚dî, BesĂ‚iru zevi ’t-temyîz, 2: 421-422.
Kaynak: Doc. Dr. Murat Kaya, Kitabımız Kur ’Ă‚n MuhtevĂ‚sı ve Fazîletleri, Erkam Yayınlıar
İslam ve İhsan
KUL ALLAH'A NASIL YAKLAŞABİLİR?