
Kurra Hafız Yrd. Doc. Dr. Fatih Collak Hocanın hazırladığı "Kur'Ă‚n-ı Kerim okuma kuralları"nı sizler icin alıntıladık. Kur'Ă‚n-ı Kerim harfleri nasıl okunur? Kur'Ă‚n-ı Kerim tecvitli nasıl okunur? Kur'Ă‚n-ı Kerim'i doğru okumanın yontemini haberimizden oğrenebilirsiniz.I-KUR ’ÂN-I KERÎM
Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ilĂ‚hî mesajların sonuncusu olarak Allah katından[1] CebrĂ‚il aracılığı[2] ile Hz. Peygamber ’in kalbine indirilmiş[3] ilĂ‚hî kelĂ‚mın[4] ozel adıdır. Klasik hale gelmiş tanımıyla Kur ’Ă‚n-ı Kerîm “Hz. Peygamber ’e indirilen, Mushaflarda yazılı, Peygamberimiz ’den bize tevĂ‚tur[5] yoluyla nakledilmiş, okunmasıyla ibadet edilen, insanlığın benzerini getirmekten Ă‚ciz kaldığı ilĂ‚hî kelĂ‚m[6]” dır.
Hz. Peygamber ’e kırk yaşında iken milĂ‚di 610 yılı Ramazan ayının 27. gecesinde inmeye başlayan Kur ’Ă‚n-ı Kerîm, ihtiyaca gore ceşitli zaman dilimleri icinde parca parca Hz. Peygamber ’e vahyedilmiş ve bu surec yaklaşık yirmi uc yıl surmuştur[7]. Yazıya gecirilmiş ve kitap haline gelmiş şekline ‘Mushaf ’ denilen Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’in ‘Kur ’an ’ lafzı dışında Kitap, Zikr, Nur, Ruh, Şifa, KelĂ‚mullah vs. isim ve sıfatları da vardır.
Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ceşitli yonleriyle Ă‚yet ve hadislerde tanıtılmıştır. Bunlardan bazıları şoyledir :
1-Âyetler :
Allah (cc) şoyle buyurmuştur :
-Kur ’an insanlara doğru yolu gosteren bir rehberdir[8].
-Şuphesiz Kur ’an, hak ile bĂ‚tılı ayıran bir sozdur[9].
-Kur ’an mu ’minlere mujde[10] ve rahmettir[11].
-Kur ’an sozlerin en guzeli[12] ve en doğru yola iletendir[13].
-Kur ’an kesin gercektir[14].
-Kur ’an mubĂ‚rek bir zikirdir[15].
-Kur ’an akıl sahiplerine ve ozellikle icinizden dosdoğru gitmek isteyene bir oğuttur[16].
2-Hadisler :
Hz.Peygamber (sav) ’den rivaye edildiğine gore o şoyle demiştir :
-Şuphesiz ki sozlerin en guzeli Allah ’ın kitabı olan Kur ’an ’dır[17](…)
-Her peygambere gecmişte iman edilen mûcizelerin benzeri bir mûcize verilmiştir. Bana verilen mûcize ise Allah ’ın vahyettiği Kur ’an ’dır (…)[18]
-Kur ’an ’ın diğer sozlere ustunluğu Allah ’ın yarattıklarına olan ustunluğu gibidir[19].
-Kur ’an en doğru yol ve hak ile bĂ‚tılı ayıran kesin bir hukumdur. Allah ’ın ipi ve hikmet dolu sozleridir. Arzu ve isteklerin bozamadığı, dillerin karışıklığa duşuremediği, ilim adamlarının kendisine doyamadığı, fazla tekrarlanmakla eskimeyen, ve bıkkınlık vermeyen, hayranlık veren yonleri bitip tukenmeyen bir kitaptır. O şaka bir soz değildir. Ona dayanarak konuşan doğru soylemiştir. Onunla amel eden sevap kazanır. Onunla hukum veren adaletli davranmıştır[20].
-Kur ’an senin lehine veya aleyhine delildir (…)[21]
-Allah Kur ’an ’la bir kısım milletleri yukseltir, bir kısmını alcaltır.
-Kur ’an Hz. Peygamber ’in ummetine bıraktığı iki emanetten biridir[22].
II-KUR ’ÂN-I KERÎM ’İN OKUNMASI
Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’in isimleri arasında yer alan el-Kur ’an lafzı onun ‘okunan bir kitap ’ olduğuna işaret eder. Bunun bir gostergesi olarak Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ilk gelen Ă‚yetlerden itibaren gerek vahiy surecinde gerek daha sonraki donemlerde her zaman ve Muslumanların bulunduğu her mekĂ‚nda okunmuş, okutulmuş ve ezberlenmiştir. Bununla birlikte okunmasıyla ibadet edilmesi Kur ’an ’ın muslumanın hayatındaki merkezi yerini ifade etmesi acısından onem taşımaktadır[23].
Kur ’an ’ın onemli ozelliklerinden ikisi onun okunması ve dinlenmesidir. Bu yonden Kur ’an ’ın bilhassa namazda okunması ve Kur ’an okunduğunda dikkatle dinlenmesinin emredilmesi[24], onun muslumanların hayatında edindiği tayin edici yerin esasını teşkil ettiği gibi Kur ’an okuma ve dinleme musluman olmanın ayrılmaz bir parcası haline gelmiştir. Kur ’an muslumanın hayatında sadece anlamı araştırılan sıradan bir mevzu, bir nesne, herhangi bir kitap değil kendisiyle Muslumanlığını okuma ve dinleme ilişkisi icinde surdurduğu bir hitaptır[25].
Her muslumanın namazı cĂ‚iz olacak miktarda Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’den Ă‚yet ve sûreler ezberlemesi farz-ı ayındır. FĂ‚tiha ile birlikte diğer bir sûreyi ezberlemesi ise, vĂ‚ciptir ki, bununla namazın bir ruknu olan kıraat farzı da yerine getirilmiş olur. Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’in diğer kısımlarını ezberlemek de muslumanlar icin bir farz-ı kifĂ‚yedir[26].
Kur ’an ’ı anlamını bilmeden okumak faziletli bir meşguliyet ve ibadet olmakla birlikte anlam butunluğu icinde okumak daha uygundur. Zira duşunerek ve anlamı uzerinde yoğunlaşarak okumak Kur ’an ’ın sıklıkla uzerinde durduğu bir husustur. Konuyla ilgili Ă‚yet-i kerîmelerden bazıları şoyledir :
-Onlar Kur ’an ’ı okuyup duşunmuyorlar mı ?[27]
-(…) Sana da kendilerine gonderileni insanlara acıklaman, onların da uzerinde duşunmeleri icin bu Kur ’an ’ı indirdik[28].
-Allah ’ın kitabını okuyan, namazlarını gerektiği şekilde kılan ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden gizli ve acık bağışta bulunan kimseler, hic ziyan ihtimali olmayan bir ticareti umit edebilirler. Cunku Allah onların mukĂ‚fatlarını eksiksiz verecek, hatta lutfundan onlara daha fazlasını da ihsan edecektir. Zira O, cok bağışlayan ve şukrun karşılığını verendir[29].
Kur ’an okumanın onemi ve onunla meşgul olanların fazileti hakkında bir cok hadis-i şerif vardır. Bir kısmını şoyle sıralamak mumkundur :
-Kur ’an ilmine sahip olup onu gece gunduz okuyan ve onunla amel edene gıpta edilir[30].
-Kur ’an ’ı okuyup ezberleyen kimseyi Allah cennete koyar, onun, ailesinden cehenneme girmesi kesinleşen on kişi hakkında şefaat etmesini kabul eder[31].
-Evlerde toplanıp Allah ’ın kitabını okuyan, onu oğrenip birbirlerine oğretenler mĂ‚nevi bir huzur ve sukun hali yaşarlar. Kendilerini ilĂ‚hi rahmet kuşatır, etraflarını melekler sarar. Allah onları kendisiyle birlikte olanlarla anar[32].
-İcinde Kur ’an okunmayan evden daha harĂ‚be bir mekĂ‚n yoktur. Ezberinde Kur ’an ’dan bir Ă‚yet bulunmayan kime ise hic oturanı olmayan boş ve yıkık ev gibidir[33].
-Allah ’ın kitabından bir sûreyi okuyarak yatağına giren bir muslumana Allah vekil olarak bir melek gonderir; melek onu korur, uyanıncaya kadar zarar verecek hicbir şey ona yaklaşamaz[34].
III-KUR ’ÂN-I KERÎM ’İN OĞRENİLMESİ
Kur ’an ’ın iniş amacına uygun okunuşu uc aşamada gercekleşir. Birincisi harf ve kelimelerinin aslına uygun ve gereği uzere okunmasıdır ki buna okuma boyutu denir; her musluman icin namazda asgari miktarda Kur ’an ’dan bir kac Ă‚yet yahut sûre okumak ibadetin temel ruknu olduğundan zorunludur. Bu cercevede Kur ’an ’dan daha cok sûre bilmek, okumak ve ezberlemek zorunlu olmaktan ote bir farz-ı kifĂ‚ye olarak faziletli ve sevabı cok olan bir ibĂ‚dettir. Kur ’an okumada ikinci aşama ilĂ‚hî mesajları anlamaya yonelik okumaktır ki bu da anlam boyutu olarak bilinir. Ucuncusu Kur ’an ’ın iniş amacının gercekleştiği ahlĂ‚k boyutu ’dur ki esas olan da budur. Zira okuma ve anlama boyutu arac, ahlĂ‚k boyutu amactır. Hayata gecirilmeyen Kur ’an anlam cercevesine, gercekleri anlaşılmayan Kur ’an okuma kalıplarına hapsedilmiş; lisan ve aklın payı ile yetinilerek kısırlaştırılmış, bireysel ve toplumsal hayattan uzaklaştırılmıştır. Kur ’an ile gercek iletişim onu harf ve kelime planında okumakla başlar, anlama ve yaşama sureciyle devam eder. Butun bunlar bir oğrenme hamlesi ve hayata taşıma cabasıyla gercekleşir.
Kur ’an oğrenimi ve oğretimiyle ilgili Hz. Peygamber (sav) ’in teşvik edici bir cok hadîs-i şerifi vardır ki bunlardan bazıları şoyledir :
-Sizin en hayırlınız Kur ’an ’ı oğrenen ve oğretendir[35].
-Evlerde toplanıp Allah ’ın kitabını okuyan, onu oğrenip birbirlerine oğretenler mĂ‚nevi bir huzur ve sukun hali yaşarlar. Kendilerini ilĂ‚hi rahmet kuşatır, etraflarını melekler sarar. Allah onları kendisiyle birlikte olanlarla anar[36].
-Hz.Peygamber (sav) mescitte Kur ’an okuyan ve ilmî konuları muzĂ‚kere eden iki grup hakkında : “Bunların hepsi hayır uzerindedirler. Şunlar Kur ’an okuyorlar ve Allah ’a dua ediyorlar. Eğer Allah dilerse onlara isteklerini verir, dilerse vermez. Şunlara gelince, bunlar da ilim oğrenip, ilim oğretiyorlar. Ben ancak muallim olarak gonderildim” buyurduktan sonra ilmî konuları tartışan grubun yanına oturdu[37].
-Bir muslumanın evinden cıkıp Kur ’an ’dan bir Ă‚yet oğrenmesi yuz rekat nafile namazdan, yahut kendisiyle amel edilsin veya edilmesin ilimden bir konuyu oğrenmesi bin rekat nafile namaz kılmasından daha hayırlıdır[38].
-Kur ’an ’ı oğrenin, devamlı okuyun ve dinlenin. Kur ’an ’ın ile onu oğrenip hakkını odemeye calışan muminin durumu, ici misk dolu ve ağzı acık tuluğun durumuna benzer ki miskin kokusu her tarafa yayılır. Kur ’an ’ı oğrendiği halde gaflete dalanın durumu da icinde misk bulunup ağzı sıkıca bağlanmış olan tuluk gibidir (miskin kokusundan yararlanılmaz)[39].
-İcinde Kur ’an okunmayan evden daha harabe bir mekĂ‚n yoktur. HĂ‚fızasında Kur ’an ’dan bir Ă‚yet bulunmayan kimse de hic oturanı olmayan boş ve harabe ev gibidir[40].
-Kur ’an oğrenip onu okumanın karşılığında her harfine on sevap verilir[41]. Kur ’Ă‚n ’ı dikkatle dinleyene ise iki sevap vardır[42].
-Ezberinde Kur ’an olan kişinin hali bağlı deve gibidir; sahibi deveyi korursa onu yanında tutar, salıverirse kacıp gider[43].
-“Ummetimin sevapları bana arzolundu, hatta bir insanın mescidi temiz tutmak icin cıkarıp attığı en ufak cop parcasına varıncaya kadar... Onların gunahları da bana arz edildi. Bir insanın Kur ’an ’dan oğrenip te unuttuğu bir Ă‚yet veya bir sûreden daha buyuk gunah gormedim[44].
-Şu Kur ’an ’ı oğrenin! Şuphesiz onu okumakla her harfine karşılık on sevapla odullendirilirsiniz[45].
TECVİD İLMİ I-Tecvid İlmi ’nin Tanımı
Sozlukte “bir şeyi guzel yapmak, suslemek” anlamına gelen tecvid kelimesi “sıfatlarına uygun şekilde harfleri mahreclerinden cıkarmak” demektir. Tecvid ilmi “Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’i harflerin mahrec ve sıfatlarına riayet edip vakıf (duruş), vasıl (geciş), sekte (nefes kesme) vb. tilĂ‚vet kurallarına uyarak guzel ve hatasız okumayı oğreten ilim[46]” olarak tanımlanmıştır.
Tecvid bir takım teorik bilgileri icermekle birlikte daha cok pratik yonu on plana cıkan bir ilimdir. Tecvid ’e dair bilgiler kitaplardan elde edilebilirse de uygulama aşamasında uzman hocaya ihtiyac duyulur. Tecvid konuları ilim, uygulamaları sanattır. Sanat da sanatkĂ‚rdan oğrenilir. Bu nedenle Kur ’an eğitiminde en onemli unsur işin uzmanı olan hoca (sanatkĂ‚r) dır.
Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’de tecvid kelimesi bulunmamakla birlikte “Kur ’an ’ı yavaş yavaş, tane tane, duşunerek okuma” anlamında “tertîl[47]” gecmektedir. Hz.Ali Ă‚yetlerde gecen tertîli Kur ’an harflerinin mahrec ve sıfatlarına uygun bicimde telaffuz edilmesi ve durulacak yerlerin bilinmesi diye acıklamıştır[48].
II-Tecvid İlmi ’nin Konusu
Tecvid ilminin konusu Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’in harfleridir[49]. Bu cerceve icinde harflerin mahrec ve sıfatları, bağımsız ve birleşik ses ozellikleri, med, kasır vs. konular tecvid ilminin inceleme alanına girer.
III-Tecvid ’in Gerekliliği
Tecvid ilminin gerekliliği Kur ’Ă‚n-ı Kerîm, sunnet ve icmĂ‚ delilleriyle sĂ‚bittir.
1.Kur ’an:
A) : “Biz onu (Kur ’an ’ı) tertil uzere okuduk[50].”
B) : “Kur ’an ’ı tertil uzere oku![51]”
Tertîl kelimesi -daha once de ifade edildiği uzere- tecvid anlamına geldiğinden, Ă‚yetler bize Kur ’an ’ın tecvidli indirildiğini ve tecvid uzere okunması gerektiğini bildirmektedir.
2.Sunnet:
A)Hz. Peygamber (sav) ’in hanımlarından Ummu Seleme (r.ah.) peygamberimizin kıraatinin nasıl olduğunu soranlara şu cevabı vermiştir : “O ’nun kıraati harf harf, tane tane acıklanan bir kıraat idi; kıraatini ayırırdı (tane tane, dura dura okurdu)[52].”
B) Peygamberimiz (sav) ’in okuyuşuyla ilgili bilgi sahibi olmak isteyenlere Enes b. MĂ‚lik : “O ’nun kıraati med ’li idi, uzatılacak yerleri uzatırdı” demiş ve ardından Besmele ’yi ornek verip, “Peygamber (sav) BismillĂ‚h ’ı uzatır, er-RahmĂ‚n ’ı uzatır ve er-Rahîm ’i uzatırdı” cumlesiyle sozlerine devam etmiştir[53].”
Bu rivayetler gostermektedir ki Hz. Peygamber (sav) ’in kıraati tertîl cercevesinde ağır ağır, tane tane, yani tecvitli idi.
3.İcmĂ‚:
Gerek sahĂ‚bîler gerekse tĂ‚biîn neslinden olanlar Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’in tertîl (tecvid) ile okunduğunu bildiren ve muhataplarına tertîl uzere Kur ’an okumalarını emreden Ă‚yet-i kerîmelerin hukmu gereği Allah ’ın kelĂ‚mını tertîl cercevesinde (tecvid kurallarına gore) okumuş ve okutmuşlardır. Daha sonra gelen nesiller de aynı yolu takip etmiştir. Kur ’an ’ın tecvitsiz okunabileceğine dair başta sahĂ‚bîler olmak uzere tĂ‚biîn, tebe-i tĂ‚biîn ve diğer nesillerden bize intikal etmiş bir rivĂ‚yet yahut fiili bir uygulama soz konusu olmadığından, tecvid uzere Kur ’an okumanın gerekliliği icmĂ‚ delili ile de sĂ‚bit olmuştur.
IV-Tecvid İlmi ’ni Oğrenme ve Uygulamanın Hukmu
Tecvidi teorik olarak oğrenmek ile Kur ’an okurken uygulamak birbirinden farklı hususlardır.
1.Tecvidi ilim olarak oğrenmek ve bilmek muslumanlar uzerine farz-ı kifĂ‚yedir. Bir grup muslumanın tecvid ilmini oğrenip oğretmesi gereklidir. Aksi takdirde butun muslumanlar sorumlu olur[54].
2.Kur ’an okuyan bir muslumanın kıraatini lahn-ı celî ’den (acık hata) kurtaracak kadar tecvîde riĂ‚yet ederek okuması[55], daha acık ifadeyle, herkesin okuyabildiği ve oğrenebildiği sûre ve Ă‚yetlerde tecvid kaidelerine uyarak hareket etmesi farz-ı ayn ’dır[56].
3.Lahn-ı hafî ’den (gizli hata) kurtaracak kadar tecvîde riĂ‚yet etmesi ise farz-ı kifĂ‚yedir[57].
4.Her muslumanın en azından namazda okuyacak kadar Kur ’an ’dan bir bolumu duzgun bir şekilde okumayı oğrenmesi lĂ‚zımdır[58].
V-Tecvid İlmi ’nin Gayesi
1.Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’in tecvid ile okunması hususundaki ilĂ‚hi emri yerine getirmek,
2.Kur ’an lafızlarını Hz. Peygamber (sav) ’den oğrenildiği gibi okuyabilmeyi sağlamak,
3.Kur ’an okurken dili hatadan korumak ve sorumluluktan kurtulmak,
4.Kur ’Ă‚n ’a karşı onemli bir sorumluluğumuzu yerine getirmenin mĂ‚nevi hazzını ve ahiret mutluluğunu yaşamak[59].
VI-Tecvid İlmi ’nin Değeri
Tecvid ilmi Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ile doğrudan meşgul olması bakımından dîni ilimlerin en değerlilerinden birisidir.
Bilindiği gibi tecvid Kur ’an ’ı usûlune uygun olarak doğru okumayı oğreten bir ilimdir. Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ise Peygamberimiz (sav) ’in ifadesiyle, Allah katında yerden, goklerden ve onlarda bulunanlardan daha sevimlidir. Oyleyse, boyle seckin ve yuce bir kelĂ‚mın tilĂ‚vetiyle meşgul olması da tecvide seckin bir yer kazandırmış olmaktadır[60].
HARFLER
I-Harfin Tanımı:
Solunum yoluyla vucuda giren ve aynı yolla dışarı cıkan havanın (nefes, soluk) bu fonksiyonu butunuyle irade dışıdır. Nefes alıp veren her canlı iradesi dışında cereyan eden bu sistemle varlığını surdurur. İnsanın isteği dışında icinden cıkan hava nefes ’tir. Nefes iradeyle ve işitilecek kıvamda olduğunda ses olur. İradeye dayalı ve ses olarak duyulan nefesin belirli noktalara (mahreclere) temasıyla da harf meydana gelir. Sonuc olarak harf nefesin iradeye dayalı, işitilen ve belirli noktalardan cıkıp anlama katkıda bulunan haline denir.
Harf “ağzın muayyen bir mahrec sahasından cıkan ve belli sıfatlara sahip bulunan ses” olarak tarif edilmiştir Her harfin ismi, sesi ve resmi (yazı işareti, sembolu) vardır[61].
Ornek : Kur ’an alfabesinin ikinci harfinin ismi bĂ‚ ( با) dır. Sesi dudak iclerinden cıkar ve kendine ozgudur. Harfin resmi ise ( ب ) işareti yahut semboludur. Harfler isimleriyle anılır, sesleriyle okunur, resimleriyle yazılır. Bir istisna olarak bazı sûrelerin başında bulunan mukattaa harfleri isimleriyle okunur : (HĂ‚-Mîm, TĂ‚-Sîn, YĂ‚-Sîn, Elif-LĂ‚m-Mîm vd.)
II-Harflerin Mahrecleri:
Mahrec sozlukte “cıkış yeri, cıkak” demektir. Harfin sesinin cıktığı, ona ait sesin belirdiği yere mahrec denir. Her harfin bir mahreci vardır. Beş bolgede toplanan ve her biri ayrı harfe ait olan on yedi mahrec vardır :
A-Ağız Boşluğu Bolgesi (Cevf) :
Buradan med harfleri olan ‘vĂ‚v ’ و , ‘yĂ‚ ’ ي ve ‘elif ’ ا harfleri cıkar.
B-Boğaz Bolgesi (Halk) :
1.Boğazın (goğse bitişik) alt kısmından “hemze” أ ile “he” هcıkar.
2.Boğazın orta kısmından noktasız “hĂ‚” ح ve “ayn” ع cıkar.
3.Boğazın ağza acılan ust yerinden noktalı “hĂ‚” خ ve “ğayn” غ harfleri cıkar.
C-Dil Bolgesi (Lisan) :
4.Dilin kokuyle karşısındaki ust damaktan “kĂ‚f” ق harfi cıkar.
5.Dil kokunun (dil ucuna doğru) alt tarafı[62] ile karşısındaki ust damaktan “kĂ‚f” ك cıkar.
6.Dilin ortasıyla karşısındaki ust damaktan “cîm” ج , “şîn” ش ve “yĂ‚[63]” ي harfleri cıkar.
7.Dilin sol veya sağ kenarıyla karşısındaki ust azı dişlerden hafif “dĂ‚d” ض cıkar.
8.Dil kenarının -dil ucuna uzanan- kavisli kısmı ile karşısındaki ust damaktan ‘lĂ‚m ’ ل harfi cıkar.
9.Dilin uc kısmıyla iki ust on dişlerden ‘nûn ’ ن cıkar.
10.Dil ucunun ust yuzu (sırtı) ile karşısındaki iki ust on dişlerin ustundeki damaktan ‘rĂ‚ ’ ر harfi cıkar.
11.“Dil ucunun ust yuzu (sırtı) ile iki ust on dişlerin ust yarısından ‘tĂ‚ ’ ط, ‘dĂ‚l ’ د ve ‘tĂ‚ ’ ت harfleri cıkar.
12.Dilin ucuyla iki alt on dişlerin ust yarısından ‘sĂ‚d ’ ص , ‘sîn ’ س ve ‘zĂ‚ ’ ز harfleri cıkar.
13.Dilin ucunun ust yuzu (sırtı) ile ust on dişlerin uclarıdan ‘zĂ‚ ظ, ‘zĂ‚l ’ ذ ve ‘sĂ‚ ’ ث harfleri cıkar. Dil ucu ‘zĂ‚ ’ ظ harfinde az; ‘zĂ‚l ’ ذ harfinde ondan bir miktar fazla; ‘sĂ‚ ’ ث harfinde ise hepsinden fazla dışarı cıkar.
D-Dudak Bolgesi (Şefeteyn) :
14.Alt dudağın ici (karnı) ile iki ust on dişlerin uclarından ‘fĂ‚ ’ ف harfi cıkar.
15.Dudak iclerinin birbirine kuvvetli (sıkıca) kapanmasıyla ‘bĂ‚ ’ ب harfi cıkar.
16.İc kısımların dudak uclarına yakın olan yerlerinin zayıf bir şekilde kapanmasıyla ‘mîm ’ م cıkar.
17.Dudaklar birbirine kapanmadan -aralık bırakarak- kenarların ileri uzatılıp yumulmasıyla ‘vĂ‚v ’ و harfi cıkar.
E-Geniz Kovuğu Bolgesi (Hayşum) :
Geniz kovuğundan (burun boşluğu/hayşûm) ‘mîm ’ م ve ‘nûn ’ ن harflerine ait gunne sesi cıkar[64].
III-Harflerin Sıfatları:
Sıfat sozlukte “bir varlığın tanınmasını sağlayan ozellik yahut nitelik” demektir. Harfin sıfatı ile kasıt “mahrecte seslendirilen harfe ait bir takım ozellikler”dir. Mahrecleri aynı olan harfleri birbirinden ayırmak, kuvvetli ve zayıf olan harfleri tanımak ve mahrecleri farklı olan harfleri doğru seslendirmek icin sıfatların bilinmesinde yarar vardır.
Her zaman harfle birlikte olan ve ondan hic ayrılmayan (asıl, lĂ‚zım) sıfatlardan bazıları şunlardır.
A- İsti ’lĂ‚ Sıfatı : ( الاستعلاء)
Harf seslendirilirken dilin ust damağa kalkması demektir. İsti ’lĂ‚ sıfatlı harfler kalın harflerdir. Bu sıfat ( خص ضغط قظ ) birleşiminde toplanan yedi harfte ( خ , ص , ض , غ , ط , ق , ظ ) bulunur. Bunların dışında kalan harfler incedir.
B- Itbak Sıfatı : ( الاطباق )
Harf seslendirilirken dilin ust damağa kapanmasıdır. Bu sıfat ( ص , ض , ط, ظ ) harflerinde bulunur.
C- Kalkale Sıfatı : ( القلقلة )
Kuvvetli bir ses işitilinceye kadar sesin yahut mahrecin hareketlendirilmesi demektir. Kalkale mahrecin sıkıştırılması ve buna bağlı olarak harfin asıl ve ilk sesinin ardından mahrecte duyulan ikinci ve artı bir sestir. Bu sıfat ( قطب جد ) ifadesinde yer alan ( ق, ط, ب, ج, د ) harflerinde bulunur.
D- Tekrîr Sıfatı : ( التكرير )
“RĂ‚” ( ر ) harfinde gorulen tekrîr sıfatı harf seslendirilirken dilin uc kısmının surcmesi veya titremesi şeklinde ortaya cıkar. Harf mahrecinden cıkarılırken dikkat edilmesi gereken şey, tekrîr ile telaffuz edilmeye musait olan “rĂ‚” ( ر ) ’yı bu sıfat ile okumaktan sakınmaktır. Harf tekrîr sıfatıyla seslendirildiğinde birden cok “rĂ‚” ( ر ) sesi ortaya cıkar ki bu hatadır. Bundan sakınmanın yolu ise, telaffuz esnasında dil ucunu ust damağa yapıştırmak ve onu damaktan ayırmadan surcer gibi titretmektir.
E- İstitĂ‚le : ( الاستطاله)
‘DĂ‚d ’ ( ض) harfinin sıfatı olan istitĂ‚le harfe ait sesin dil kenarının başladığı yerden sonuna kadar uzaması demektir.
F- Cehr : ( الجهر )
Cehr, harfin harekeli olarak telaffuzunda nefesin hapsolması” anlamına gelir. Cehr sıfatlı harfler şunlardır : ( أ ب ج د ذ ر ز ض ط ظ ع غ ق ل م ن و ي ) Harflerin mahreclerine uygulanan guclu baskı (mahrecin tam kapanması) sebebiyle sesle birlikte nefes akışı soz konusu değildir. Harf mahrecinden kuvvetle ve ses halinde cıkar ki bu ses kendisiyle birlikte nefesin akışına engel olur.
G- Hems : ( الهمس )
Hems, harfin harekeli olarak telaffuzunda mahrece yapılan baskının zayıf olması (mahrecin tam kapanmaması) sebebiyle nefesin akması demektir. Hems sıfatı ( فحثه شخص سكت ) ifadesinde toplanan on harfte bulunur. LĂ‚m-elif لا haric harflerin on sekiz tanesi cehr, on tanesi hems sıfatlıdır.
H- Şiddet : ( الشدة )
( اجد قط بكت ) ifadesindeki sekiz harfte bulunan şiddet sıfatı, harfin sĂ‚kin olarak telaffuzunda mahrece uygulanan baskının kuvvetli olması (mahrecin tam kapanması) sebebiyle sesin hapsolup akmaması demektir.
I- Rihvet : ( الرحوة )
Rihvet, harfin sĂ‚kin olarak telaffuzunda mahrece baskının zayıf olması sebebiyle sesin akması anlamına gelir. Bu sıfat med harfleriyle birlikte on uc harfte ( ث ح خ ذ ز س ش ص ض ظ غ ف ه ) bulunur.
İ- Safîr : ( الصفير)
Safir, harfin seslendirilmesi esnasında iki dudak (iki on diş ve dil ucu) arasından cıkan ve kuş yahut ıslık sesine benzeyen artı sese denir. Bu sıfat ( ص س ز ) harflerinde bulunur.
J- Tefeşşî : ( التفشي )
“Şın” ( ش ) harfine ait olan tefeşşî sıfatı, harfin telaffuzu esnasında sesin ağızda yayılması” anlamındadır. Bu sıfat “şın” ( ش ) harfinin mahrecinin akışındaki ozel sestir.
K- Gunne : (الغنة ) :
Gunne “Mîm” ve “nûn” ( م ن ) harflerine ait bir sıfattır. Genizde oluşan bu ses inilti, guvercin yahut kumru sesine benzer.
L- Lîn: ( اللين )
Lîn, “harfi sĂ‚kin olarak telaffuz ederken mahrecinden kulfetsiz, yumuşak bir şekilde cıkarmak demektir. Lîn sıfatı, ustun harekeli harften sonra sĂ‚kin (cezimli) halde bulunan “vĂ‚v” ( و ) ve “yĂ‚” ( ي ) harflerine aittir. Lîn harfleri kelime uzerinde yapılan vakıf (duruş) sebebiyle son harf sĂ‚kin olduğundan med ile (uzatılarak) okunur. Vasılda (gecişte) med soz konusu değildir.
Med, idgam, ihfĂ‚, izhar, iklĂ‚b, sekte vb. bir takım sıfatlar da vardır ki, bunlar bir sebebe bağlı olarak harflerde bulunan ve onun yapısına mahsus olmayan (Ă‚rız) sıfatlardır[65].
MED ve CEŞİTLERİ I-Meddin Tanımı:
Med kelimesi sozlukte “arttırmak, ziyade etmek, uzatmak” demektir. Terim olarak meddin anlamı “harfin sesini med harflerinden biriyle uzatmak[66]”tır.
“Kısaltmak, hapsetmek” mĂ‚nasına gelen kasr ise “harfin med harfi olmaksızın asıl sesiyle okunması yahut yalnız med harfinin isbat edilmesi” şeklinde tanımlanmıştır[67].
Med harfi, kendinden onceki harfin sesini, harekesi doğrultusunda uzatan harfe denir.
II-Med Harfleri:
Med harfleri uctur :
1.Kendisinden onceki harf (mĂ‚ kabli) ustun harekeli olduğunda daima med harfi olan elif ( نا gibi);
2.Kendisi sĂ‚kin, bir onceki harf otre harekeli vav (قولوا gibi);
3.Kendisi sĂ‚kin, bir onceki harf esre harekeli yĂ‚ (في gibi)[68].
Med harfleri coğu yerde yazıda gorulmekle birlikte bazı drumlarda yalnız telaffuzda vardır ( له , به gibi)[69].
Mushaf ’ın yazısına mahsus olmak uzere bazı kelimelerin sonunda bulunan elif ’ler “vav” veya “yĂ‚” şeklinde yazılmıştır ( الصلوة , الزكوة , كفي , زلفي gibi)[70].
Kendilerinden onceki harfi harekesi doğrultusunda uzatan med harfleri kendileri okunmadığı gibi, sĂ‚kin olmalarına rağmen bunlar uzerinde cezm işareti de bulunmaz[71].
III-Meddin Sebepleri:
Harfin sesini tabiî med olcusunun uzerinde uzatan sebepler ikidir :
1.Hemze :
Aslî harflerden olan hemze med harfinden sonra geldiğinde med sebebi olur ve ilgili harfin sesini tabiî med olcusunden daha fazla uzatır. Med sebebi olan hemze geciş halinde (vasılda) okunmayan vasıl hemzesi değil, her durumda okunan katı ’ hemzesidir[72].
2.Sukûn :
Harfin harekesizlik halidir. Sukûn cezm ( ْ ) işaretiyle gosterilir. Uzerinde cezm işareti bulunan harfe sĂ‚kin harf denir.
Sukûn iki kısma ayrılır :
A)LĂ‚zımî Sukûn : Duruş (vakıf) ve geciş halinde varlığını koruyan, her durumda mevcut olan sukundur (el-CĂ‚nne اَلْجَانَّ kelimesinin ilk nûnu - اَلْجَانْنَ – ile Âl-Ă‚ne آلآنَ edatının lĂ‚mındakiنَ آلْآ sukûn gibi) .
B)Ârızî Sukûn : Duruş halinde mevcut olup gecişte ortadan kalkan sukundur. Bu sukûn kelime uzerinde duruş sebebiyle gecici olarak var olan sukundur (يَعْلَمُونَْ يَوْمِ الدِّينِْ نَسْتَعِينُْ gibi)[73].
IV-Meddin Kısımları:
Medler aslî ve fer ’î olmak uzere ikiye ayrılır :
1.Aslî Med :
Aslî med tecvid ve kıraat kitaplarında daha cok tabiî med (medd-i tabiî

Tabiî med “hemze veya sukûn gibi sebeplere bağlı olmaksızın yalnız med harfleriyle oluşan med” olarak tanımlanır. Ornek : اُوتِينَا , نُوحِيهَا , قَالَ , غِيضَ , كُونُوا آمَنَ , لَهُ , بِهِ , طه ,vs.
Tabiî medlerin uzatılma suresi ozellikle Kur ’Ă‚n-ı Kerîm tilĂ‚veti sırasında hassasiyet isteyen bir konu olur. Bu sure icin birim olarak elif olcusu kullanılır. Bu ise elif diyecek veya elif (ا) yazacak kadar bir suredir.”Bir parmak kaldırılacak kadar” ifadesi, ongorulen bu surenin Kur ’an ’ı guzel okuyan ustatların ağzından onları dinleyerek tesbit edilmesi gerektiğini belirtir[76].
2.Fer ’î Med :
Fer ’î medler tabiî medden tureyen medlerdir. Fer ’î med, med harfiyle med sebeplerinden birinin ortaklaşa meydana getirdiği mede denir. Bununla harfin sesi harekesi doğrultusunda bir miktar uzar ki, bu, tabiî med olcusunun uzerindedir.
Fer ’î medlerin kısımları :
A) Muttasıl Med (Medd-i Muttasıl) :
Med harfiyle med sebebi olan hemzenin aynı kelimede yan yana bulunmasıyla meydana gelen meddir ( شَاء , جِيئَ , سُوءَ gibi).
Muttasıl meddin tabiî med uzerine bir miktar med ilĂ‚ve etmek suretiyle bir elif olcusunden fazla miktarda med edilmesi vĂ‚ciptir. Kıraat imamları med ilĂ‚ve edilmesi hususunda ittifak, meddin miktarında ihtilĂ‚f etmiştir. Muttasıl medde sadece bir elif (kasr) mertebesi yoktur.
Bağlı olduğumuz Âsım kıraatinin Hafs rivĂ‚yetinde muttasıl med ağırlıklı olarak tabiî med uzerine uc elif ilĂ‚veyle dort elif miktarı med edilir.
B) Munfasıl Med (Medd-i Munfasıl) :
Med harfiyle med sebebi olan hemzenin ayrı kelimede yan yana bulunmasıyla meydana gelen meddir ( تُوبُوا اِلَي الَّلهِ , اِنِّي اَخَافُ , يَا اَبَتِ gibi).
Munfasıl med cĂ‚iz meddir. Kıraat imamlarına gore bir, iki, uc, dort ve beş elif mertebeleriyle icrĂ‚ edilir. Âsım kıraatinin Hafs rivĂ‚yetinde munfasıl med genel olarak dort elif med edilir.
C) LĂ‚zım Med (Medd-i LĂ‚zım) :
Med harfiyle med sebebi olan lĂ‚zımî (geciş ve duruş hallerinde değişmeyen) sukûnun aynı kelimede yan yana gelmesiyle oluşan meddir. Kıraat imamları lĂ‚zımî meddin dort elif miktarı olduğu hususunda ittifak etmiştir.
LĂ‚zımî med dort gruba ayrılır :
a.Medd-i LĂ‚zım Kelime-i Musakkale :
( اَلْحَاقَّةُ ) orneğinde goruleceği uzere, med harfi (olan elif ا ) ile med sebebi olan (ve idgam sebebiyle şeddeli okunan ilk “kĂ‚f” ق harfindeki) lĂ‚zımî sukûn aynı kelimede yan yana gelmiştir ( اَلْحَا قْقَةُ ).
Bu gruba dahil olan medd-i lĂ‚zım ornekleri, kelimede meydana gelmesi ve idgamdan dolayı şeddeli okumanın telaffuzdaki ağırlığı sebebiyle kelime-i musakkale diye nitelendirilmiştir.
b.Medd-i LĂ‚zım Kelime-i Muhaffefe :
( آلْاَن ) orneğinde ilk hemzeden sonra gelen med harfi ile med sebebi olan “lĂ‚m”ın lĂ‚zımî sukûnu aynı kelimede yan yana gelmiştir. Bir kelimede bulunması ve lĂ‚zımî sukûnun cezimli olmasından oturu telaffuzunun hafif olması sebebiyle bu gruba giren medd-i lĂ‚zım ornekleri kelime-i muhaffefe olarak isimlendirilmiştir.
c.Medd-i LĂ‚zım Harf-i Musakkal :
( الم , المر , المص ) mukataa harflerinde yer alan (لَامْ) ile (طسم) deki (سِينْ ) lafızlarında med harfi ile med sebebi olan lĂ‚zımî sukûn yan yana geldiği ve sĂ‚kin “mîm” ile sĂ‚kin “nûn” idgam ile okunduğu icin bu tur medd-i lĂ‚zımlar harf-i musakkal olark vasıflandırılmıştır.
d.Medd-i LĂ‚zım Harf-i Muhaffef :
(الم), (المر ) ve (طسم) deki مِيْم ,
( الر ) daki (لَامْ) ve
( حم) deki مِيْم
lafızlarında med harfi ile med sebebi olan lĂ‚zımî sukûn yan yana geldiği ve idgam edilmeden kolayca telaffuz edildiği icin bu gruptaki medd-i lĂ‚zımlar harf-i muhaffef diye nitelendirilmiştir.
Med harfiyle lĂ‚zımî sukûn ayrı kelimelerde bulunursa o taktirde medd-i lĂ‚zım soz konusu değildir( قَالُوا اتَّخَذَالَّلهُ , وَالْمُقِىمِي الصَّلوَةِ , اِذاَ الشَّمْسُ gibi)[77].
D) Ârız Med (Medd-i Ârız) :
Med harfiyle med sebebi olan Ă‚rızî (duruşta telaffuzda var olan, gecişte duşen) sukûnun aynı kelimede yan yana bulunmasıyla meydana gelen meddir. Medd-i Ă‚rız duruş (vakıf) haline mahsus bir meddidir. Vakıf sebebiyle kelimenin son harfi Ă‚rızî (gecici) olarak sukûn ile okunduğundan bu ismi almıştır (يَعْلَمُونَْ يَوْمِ الدِّينِْ نَسْتَعِينُْ gibi). Verilen orneklerde kelimelerin son harfi olan “nûn” duruş halinde sĂ‚kindir, sukûn ile okunur. Aynı harf gecişte (vasılda) hareke alır.
Ârızî med hukum olarak cĂ‚izdir. Kelimenin son harfinin harekesi ustun ise ( يَعْلَمُونَ) ise uc vecih cĂ‚izdir:
-Tul (4 Elif )
-Tevassut (2-3 Elif)
-Kasr (1 Elif)
Kelimenin son harfinin harekesi esre ise ( يَوْمِ الدِّينِ ) ise dort vecih cĂ‚izdir :
-Tul,
-Tevassut,
-Kasr,
-Revm.
Revm “harekeyi gizli/hafif sesle belirtmek” demektir ve sadece kasr vechiyle uygulanır.
Kelimenin son harfinin harekesi otre ise ( نَسْتَعِينُ ) ise yedi vecih cĂ‚izdir :
-Tul,
-Tevassut,
-Kasr,
-Tûl ile işmĂ‚m,
-Tevassut ile işmĂ‚m,
-Kasr ile işmĂ‚m,
-Revm.
İşmĂ‚m, “sukundan sonra dudakları yummak” demektir. Tul, tevassut ve kasr vecihlerinin ucuyle de cĂ‚iz olan işmam, harfin sukûnundan sonra dudakları ileri uzatarak otre harekeye işaret etmek suretiyle yapılır[78].
İşmĂ‚mın bir ceşidi de لاَ تَأْمَنَّا kelimesinde[79] gorulur. Buradaki işmĂ‚m ilk “nûn” harfinin harekesine işaret etmek uzere sĂ‚kin ile hareke arasında harekeyi gizleyerek[80] (harekeyi sukûna karıştırmak suretiyle) icrĂ‚ edilir.
E) Lîn Med (Medd-i Lîn) :
Lîn “yumuşaklık” demektir. “Lîn harfleri” denilen vav (و ) ve yĂ‚ ( ي ) mahreclerinin uzatılması kolay ve yumuşak olduğundan (mahreclerinde meddi kolay kabul ettiklerinden) bunların sebep olduğu medde yumuşak med anlamında medd-i lîn denilmiştir.
Ustun harekeli harften sonra sĂ‚kin (cezimli) olarak gelen vav (و ) ve yĂ‚ ( ي ) lîn harfidir. Buna gore lîn harfiyle med sebebi olan sukûnun meydana getirdiği med, medd-i lîn ’dir.
Medd-i lîn ’de med sebebi olan sukûn Ă‚rızı ve lĂ‚zımî olmak uzere iki kısma ayrılır :
a. ( عَلَيْكْ , عَقِبَيْهْ , خَوْفْ ) orneklerinde lîn harfinden sonra gelen harflerin sukûnu Ă‚rızî (duruş halinde mevcut olup gecişte ortadan kalkan sukun) olduğundan, bu kelimelerde vakıf esnasında meydana gelen vecihler -medd-i Ă‚rızda- olduğu gibi son harfin harekesine gore ortaya cıkar.
Kelimenin son harfinin harekesi ustun ise (عَلَيْكَ ) ise uc vecih cĂ‚izdir :
-Tul (3 Elif )
-Tevassut (2 Elif)
-Kasr (1 Elif)
Kelimenin son harfinin harekesi esre ise (عَقِبَيْهِ ) ise dort vecih cĂ‚izdir :
-Tul,
-Tevassut,
-Kasr,
-Revm.
Kelimenin son harfinin harekesi otre ise (خَوْفٌ) ise yedi vecih cĂ‚izdir :
-Tul,
-Tevassut,
-Kasr,
-Tûl ile işmĂ‚m,
-Tevassut ile işmĂ‚m,
-Kasr ile işmĂ‚m,
-Revm.
b. Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’de sadece iki yerde med sebebi lĂ‚zımî sukun olan medd-i lîn bulunur. Birisi Meryem Sûresi ’nin evvelinde gecen كهيعص , diğeri ŞûrĂ‚ Sûresi ’nin başlangıcındaki عسق mukattaa harfleri icinde yer alan عَيْنْ lafzıdır. Burada lîn harfinden sonra gelen ve med sebebi olan “nûn” harfinin sukunu lĂ‚zımî sukun olduğundan tûl (3 Elif ) ve tevassut ( 2 Elif ) olmak uzere iki vecih vardır.
Medd-i lîn ’in hukmu de –medd-i Ă‚rız da olduğu gibi- cĂ‚izdir[81].
İDGAM ve HUKUMLERİ Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’in lafızları yirmi dokuz sessiz harften oluşur. Harekelerle seslendirilen bu harflerden bir kısmı kendilerine ait ses ve sıfatlarla bağımsız, bir kısmı bazı sebeplere bağlı olarak kendisinden sonra gelen harfle birleşik olarak okunur.
İdgam dilin aynı veya yakın mahrece iki yerine bir defa gitmesiyle telaffuza kolaylık ve akıcılık kazandırmak icin yapılır[82].
I-İdgam ’ın Tanımı :
İdgam sozlukte “bir şeyi diğer bir şeyin icine katmak” demektir. İdgam ’ın terim anlamı ise “iki harften ilkini ikinciye katarak telaffuz etmek”tir. Bu harflerden birincisine mudgam, ikincisine mudgamun fîh denir[83]. İdgam uygulamasında iki harf şeddeli tek harf olarak okunur.
II-İdgam ’ın Sebepleri :
Aynı veya ayrı kelimede yan yana gelen iki harf arasındaki idgamın uc sebebi vardır :
1) TemÂsul :
İki harfin mahrec ve sıfatta bir olması demektir :
مَااتَّحَدَا مَخْرَجًأ وَصِفَةً
2) TecÂnus :
İki harfin mahrecte bir, sıfatta farklı olmasıdır :
مَخْرَجًا وَاخْتَلَفَا صِفَةً ماَاتَّفَقَا
3) TekÂrub :
İki harfin mahrec ve/ veya sıfatta birbirine yakın olması demektir[84] :
ماتقاربا مخرجا او صفة
III-İdgam ’ın Unsurları :
İdgam ’ın iki unsuru vardır :
1.Mudgam : İdgam edilecek (kendisinden sonraki harfe katılacak) birinci sĂ‚kin harftir.
2.Mudgamun fîh : İdgam ’ın kendisinde gercekleştiği (sĂ‚kin olan birinci harfin kendisine katıldığı) harekeli ikinci harftir.
IV-İdgam ’ın Şartları :
1.İdgam edilecek harfler arasında idgam sebeplerinden biri olmalıdır.
2.Mudgam ile mudgamun fîh yan yana olmalı; ikisinin arasına idgama engel olacak başka bir harf girmemelidir.
3.Mudgam sĂ‚kin (idgĂ‚m-ı kebir haric) mudgamun fîh harekeli olmalıdır. Mesela, ( لاَتَقْصُصْ ) kelimesinde bu şart bulunmadığından idgam soz konusu değildir[85].
4.Mudgam med harfi olmamalıdır.
اَمَنُوا وَعَمِلُوا gibi…[86]
V-İdgam ’ın Ceşitleri :
1) İdgĂ‚m-ı Misleyn :
Mahrec ve sıfatları aynı olup ilki sĂ‚kin, ikincisi harekeli iki harf arasındaki idgama, idgam-ı misleyn (iki aynı harfin idgamı) denir ve bu ceşit idgam vĂ‚ciptir.
Ornek :
اِضْرِبْ بِعَصَاك , رَبِحَتْ تِجَارَتُهُمْ , قَدْ دَخَلُوا,تَسْتَطِعْ عَلَيْهِ , الْحَقَّ , اَفَّاك , اَقُلْ لَكُمْ
Misleyn olan harfler aynı kelimede tek ( اَلْحُرُّ , كُرْسِيُّهُ, حُبًّا ), ayrı kelimelerde cift harfle ( عَنْ نَفْسٍ , قُلْ لَهُمْ , قَدْ دَخَلُوا ) yazılır.
İlki harekeli ikincisi sĂ‚kin olan misleyn (birbirinin aynı) harfler arasında idgam cĂ‚iz değildir :
Ornek : ( تُتْلَي , تَمْسَسْه).
İdgĂ‚m-ı misleyn biri maa ’l-gunne, diğeri bilĂ‚ gunne olmak uzere ikiye ayrılır. İdgĂ‚m-ı misleyn maa ’l-gunne (gunneli idgĂ‚m-ı misleyn) “mîm” ve “nûn” ( م ن ) harflerinde yapılır. Buna gore sĂ‚kin “mîm”den sonra harekeli “mîm” veya sĂ‚kin “nûn” dan sonra harekeli “nûn” geldiğinde bunlar kendi aralarında idgam edilirler : ( وَهُمْ مِنْ وَمَنْ نُعَمِّرْهُ ).
İdgĂ‚m-ı misleyn bilĂ‚ gunne (gunnesiz idgĂ‚m-ı misleyn) ise “mîm” ve “nûn” dışında kalan ve birincisi sĂ‚kin ikincisi harekeli iki harf arasında uygulanan idgamdır : (اِضْرِبْ بِعَصَاك , رَبِحَتْ تِجَارَتُهُمْ ).
2) İdgĂ‚m-ı MutecĂ‚niseyn :
Mahrecleri bir, sıfatları farklı olan ve birincisi sĂ‚kin ikincisi harekeli iki harf arasındaki idgama, idgam-ı mutecĂ‚niseyn denir.
Âsım kıraatinin Hafs rivayetinde idgĂ‚m-ı mutecĂ‚niseyn harfleri sekiz tane olup uc grupta toplanmıştır :
A) TĂ‚ ( ط ) DĂ‚l ( د ) ve TĂ‚ ( ت ) Grubu :
وَدَّتْ طَائِفَة, وَعَدْتَهُمْ, اَثْقَلَتْ دَعَوَا اللَّهَ , بَسَطْتَ
Bu ve benzer orneklerde ilgili harf grubu arasında idgam vĂ‚ciptir.
Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’de sĂ‚kin dĂ‚l ( د ) harfiyle harekeli tĂ‚ ( ط ) ’nın veya sĂ‚kin tĂ‚ ( ط ) ile harekeli dĂ‚l ( د ) harfinin yan yana geldiğinin orneği yoktur.
B) SĂ‚ ( ث ) ZĂ‚l ( ذ ) ve ZĂ‚ ( ظ ) Grubu :
اِذْ ظَلَمُوا , يَلْهَثْ ذَلِك
ZĂ‚l ( ذ ) ile zĂ‚ ( ظ ) arasında idgam vĂ‚cip, sĂ‚ ( ث ) ile ( ذ ) arasında cĂ‚izdir. Bizim kıraatimizde idgam uygulaması ağırlıklıdır. Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’de sĂ‚kin zĂ‚l ( ذ ) harfinin harekeli sĂ‚ ( ث ) ile yan yana geldiğinin orneği yoktur.
C- BĂ‚ ’ ( ب ) ve Mîm ( م ) Grubu :
Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’de sĂ‚kin olan ‘bĂ‚ ’ ( ب ) harfiyle harekeli mîm ’ ( م ) ’in yan yana geldiği tek ornek ( ياَ بُنَيَّ ارْكَبْ مَعَنَا ) Ă‚yetidir.
Bir kısım kıraat imam ve rĂ‚vileri izhar ederek, aralarında Âsım ’ın da bulunduğu bir kısım imam ve rĂ‚vi ise idgam ile okuduğundan bu harfler arasında her iki uygulama cĂ‚izdir.
3) İdgĂ‚m-ı MutekĂ‚ribeyn :
Mahrec ve/veya sıfatları birbirine yakın olup ilki sĂ‚kin ikincisi harekeli iki harf arasındaki idgama, idgam-ı mutekĂ‚ribeyn denir.
Âsım kıraatinin Hafs rivĂ‚yetinde bu idgama dahil olan harf grubu şunlardır :
A) KĂ‚f ( ق ) ve KĂ‚f ( ك) Harfleri :
Ornek : اَلَمْ نَخْلُقْكُمْ
Kıraat imamları sĂ‚kin olan ‘kĂ‚f ’ ( ق ) harfinin, kendisinden sonra gelen harekeli ‘kĂ‚f ’ ( ك) harfine idgamında ittifak etmiştir.
Uygulamada ‘kĂ‚f ’ ( ق ) harfindeki isti ’lĂ‚ sıfatının belirtilerek eksik idgam yapılması cĂ‚iz olmakla birlikte soz konusu sıfatın belirtilmeden tam idgam yapılması rivayet olarak daha sahihtir.
B) LĂ‚m ( ل ) ve RĂ‚ ’ ( ر ) Harfleri :
Ornek : قُلْ رَبِّ
SĂ‚kin ‘lĂ‚m ’ ( ل ) harfinin kendisinden sonra harekeli olarak gelen ‘rĂ‚ ’ ( ر ) ’ya idgamında kıraat imamları ittifak etmiştir[87].
Bu cercevede butun kıraat imamları el-Mutaffifîn sûresinin 14. Ă‚yetinde yer alan ( بَلْ رَانَ ) kelimesini de idgam ile okurken, bir istisna olarak imam Âsım ’ın rĂ‚vilerinden Hafs ‘lĂ‚m ’ ( ل ) ’ın sukûnu uzerinde sekte yapar.
Bu harflerden ’rĂ‚ ’ ( ر ) ’nın once ve sĂ‚kin, ‘lĂ‚m ’ ( ل ) ’ın ise sonra ve harekeli olarak geldiği Ă‚yetlerde bizim kıraatimizde idgam yoktur :
Ornek : ( يَغْفِرْ لَكُمْ وَاصْبِرْ لِحُكْمِ ).
Bir idgamda mudgam ve mudgamun fîh harekeli olursa buyuk idgam -idgĂ‚m-ı kebîr- ( لَذَهَبَ بِسَمْعِهِم ), mudgam sĂ‚kin mudgamun fîh harekeli ise kucuk idgam-idgĂ‚m-ı sağir- (قُلْ رَبِّ , وَمَنْ نُعَمِّرْه) adını alır.
Yine bir idgamda mudgam, zĂ‚t ve sıfatıyla mudgamun fîh icinde butunuyle kaybolursa tam idgam (اِذْ ظَلَمُوا , وَعَدْتَهُمْ); mudgam zĂ‚tı itibariyle mudgamun fîh ’in icinde kayboluyor, fakat herhangi bir sıfatıyla kendini hissettiriyorsa eksik idgam ’dır. ( بَسَطْتَ , مَن يَعْمَلْ ) gibi…[88]
TENVİN ve SÂKİN NÛN ’A AİT HALLER Tenvin, isimlerle isim asıllı kelimelerin sonuna gelen ve cift hareke (iki ustun, iki esre, iki otre) ile gosterilen sĂ‚kin nûn olup isimlik belirtisidir[89]. SĂ‚kin nûn ise harekesi olmayan ve uzerinde cezim işareti bulunan nûn ’dur.
Kur ’an kıraatinde sĂ‚kin nûn ve onun hukmunde olan tenvinde bunları izleyen harflere gore bazı değişim ve donuşumler olur[90]. Tenvin ve sĂ‚kin nûn ’a ait bu değişim ve donuşum dort halde bulunur :
1.İzhĂ‚r
Sozlukte “bir şeyi acıklamak, ortaya cıkarmak; acıktan okumak” mĂ‚nalarına gelir. Tecvid ilminde “iki harfin arasını ayırma” (harfi mahrecinde okuma) demektir.
SĂ‚kin nûn veya tenvinden sonra ( أ , ح , خ , ع , غ , ه ) harflerinden birinin gelmesi halinde sĂ‚kin nûn veya tenvin bu harflerin onunde idgam, iklĂ‚b veya ihfĂ‚ edilmeden izharla okunur (gercek sesleriyle telaffuz edilir). Burada izhar yapmaya sebep, sĂ‚kin nûn veya tenvinle izhar harflerinin mahreclerinin birbirine olan uzaklığıdır.
Ornek : ( عَلِيماً حَكِيماً , مِنْهُ )[91].
2.İdgam
SĂ‚kin nûn veya tenvinden sonra “yermilûne” ( يرملون ) kelimesini oluşturan harflerden biri bulunduğunda sĂ‚kin nûn veya tenvin bu harflere katılarak okunur (idgam). Bu harflerle yapılan idgam iki kısma ayrılır :
A) İdgam Maa ’l-Gunne (gunneli idgam) :
( يرملون ) ifadesinde yer alan “yĂ‚”, “nûn”, “mîm” ve “vav” harflerinden once gelen sĂ‚kin nûn veya tenvinin hafifce uzatılan geniz sesi eşliğinde bu harflere katılarak seslendirilmesine denir.
Ornek : ( مِنْ نَذِيرٍ , مَلِكاً نُقاَتِلُ , وَمَنْ يَبْتَغِ , وَمِنْ وَراَئِهِمْ , مُنَادِيأً يُناَدِي , مَهْزُومٌ مِنَ الْاَحْزاَبِ )
B) İdgam BilĂ‚-Gunne (gunnesiz idgam) :
SĂ‚kin nûn veya tenvinin aynı ifade icinde gecen “lĂ‚m” veya “rĂ‚” harfine butunuyle katılarak okunmasına denir.
Ornek : ( غَفُورٌ رَحِيمٌ , خَيْراً لَهُمْ , مِنْ لَدُنَّا , مِنْ رَبِّهِمْ ).
SĂ‚kin nûn ile ( ينمو ) harflerinden “vav” veya “yĂ‚” aynı kelimede bulunursa idgam değil izhar gecerlidir (دُنْيَا , بُنْيَانٌ قِنْوَانٌ , صِنْوأنٌ )[92].
3.İklĂ‚b
Sozlukte “dondurmek, cevirmek” anlamlarına gelen iklĂ‚b, tecvid terimi olarak bĂ‚ (ب ) harfinin onunde bulunan sĂ‚kin nûn veya tenvinin idgam yapılmaksızın”mîm”e donuşmesini ifade eder[93]. Uygulamada sĂ‚kin nûn veya tenvin tam bir “mîm”e cevrilir, “mîm” ihfĂ‚ edilerek okunur.
Ornek : مِمْ بَعْدِ :سَمِيعُمْ بَصِيرٌ مِنْ بَعْدِ : سَمِيعٌ بَصِيرٌ
İklĂ‚b uygulamasının sebebi, yan yana gelen sĂ‚kin nûn ile “bĂ‚”nın mahreclerinin idgam edilecek kadar yakın ve izhar edilecek kadar uzak olmayışı şeklinde acıklanmıştır[94].
4. İhfĂ‚
İhfĂ‚ “gizlemek” demektir. Tecvid ilminde ihfĂ‚ “te