Allah kelamından gereğince istifade icin gonlumuzu ve aklımızı Kuranın istediği şekilde tezkiye etmemiz, oraya giren zararlı duşunce viruslerini temizlememiz gerekir. İmam gonle giren viruslerin kalbi manen hasta ettiğini ve bu durum duzletilmeden Kuran ’ın kalbe fayda vermeyeceğini ifade eder.Formatlamak, bicimlendirmek manasına, virus bulaşmış ya da yavaşlamış bilgisayarlara yapılan temizleme işlemi icin kullanılır. Bilgisayar dilinden alınan bu kelime aslında bizim Kur ’an ile olan ilişkimizin kalitesini guzel ifade etmektedir. Zira bugun gonullerimiz pek cok yanlış bilginin tesiri ile kirlenmiş, bunun neticesinde tum dertlerimize care olan ilahi kitaba yaklaşımımız, olması gerekenin dışında bir hal almıştır. Bu sebeple Allah kelamından gereğince istifade icin gonlumuzu ve aklımızı Kuranın istediği şekilde tezkiye etmemiz, oraya giren zararlı duşunce viruslerini temizlememiz gerekir. İmam gonle giren viruslerin kalbi manen hasta ettiğini ve bu durum duzletilmeden Kuran ’ın kalbe fayda vermeyeceğini ifade eder. O manen hasta olanları fiziken hasta olanlara benzetir. Ona gore bir vucutta hastalık varsa ona iyi gıda vermenin bir faydası olmaz, oncelikle hastalık izale edilmelidir:

“Hekimler nezdinde sabittir ki; hastanın hastalığı devam ettiği surece, en faydalı ve besleyici yiyecek de olsa, gıda hastaya fayda vermez, hatta hastalığını daha da artırır…Bu sebeple hekimler once hastalığı yok etme duşuncesiyle meşgul olurlar. Sonra hastanın, mizacına ve durumuna uygun gıdalarla kuvvet kazanması icin calışırlar. İşte kalp hastalığına, yakalanan insanın durumu da aynı boyledir. Allah TeÂl ’nn buyurduğu gibi: “Onların kablerinde hastalık vardır. “ (Bakara, 10) Dolayısıyla ona ne ibÂdet ne taat hicbir şey fayda vermez hatta zarar bile verebilir. “Nice Kuran okuyucuları vardır ki; Kuran onlara lanet eder.” hadîsi meşhur bir hadistir.” (Mektubat, c.I, m.105)

KENDİNİ KUR'ÂN'A UYDUR

MevlÂn da hasta kafaların Kur ’anı heva ve heveslerine gore tefsir etmelerine karşı cıkar. Ona gore mumin Kur'an'ı kendi keyfine uydurmak yerine kendisini yuce kelama uydurmalıdır:

“Sen el değmemiş sozu tevil etmişsin, Kur”an”ı değil kendini tevil et.

Kendi hevana uyup Kur”an ’ı tevil ediyorsun da yuce anlam senin yuzunden alcalıp eğriliyor.” (Mesnevi, I, 251)

Kendilerini ilahi beyana gore şekillendirmeyen gonuller icin Kur ’an ancak bir tartışma aracıdır. Kendi batıl inancların başkalarına kabul ettirmek icin kullanılan bir vasıtadan ibarettir. Bu sebeple gunumuzde cokca orneklerine gorduğumuz gibi “Kur'an ehli” olduğunu iddia eden her iddiacının peşinden gitmemek gerekir.

“Kendi bilgin ve halinle Kur ’an ’ı tevil ediyorsun; ondan sonra da Kur ’an ’ı halkın başına ors gibi vuruyorsun.” (KulliyyÂt-i DîvÂn-i Şems, Gazel: 1870)

İmam Rabbani'ye gore Kur'an ile formatlanan bir gonul ondaki tum hakikatlerin tum zamanlarda gecerli olduğunu bilir, ve bugun kendi icad ettiğimiz nizama uymuyor diye onun ahkÂmını yalanlamaz. Zira bu ahkÂmı yalanlamak imanımız acısından buyuk bir tehlikedir:

Şeriatın hukmunu batıl goren kimse de hicbir muctehide gore mumin sayılmaz. Allah TeÂl onun ibadetini kabul etmez, sevaplarını da gecersiz sayar. Allah SubhÂnehû bizleri boyle bir durumdan korusun! (Mektubat, II, 266)

KUR'AN'I ANLAYAN MUMİNLER

Mevlana ’ya gore kendini Kur ’an ’a gore bicimlendiren muminler Al-i İmran suresi 7. ayetinde ifade edildiği uzere “Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır” derler. Rabbinin acık hukumlerine hemen tabi olurlar:

Kendine gel de kotu zannı ve azgınlığı bırak. Madem ki Allah gel diyor, başını ayak yap da koş. Onun gel demesi, insana yucelikler verir; sarhoşluklar, eşler, yaygılar bağışlar. Ben o yuce emri hic, ama hicbir suretle tevil edemem. (1669-70)

Kuranı anlayan muminler bu dunyadan istifade ederler ama kendilerini dunyaya kaptırmazlar, dengeli bir hayat yaşarlar: “Ey Âdemoğulları! Her mescitte ziynetinizi takının (guzel ve temiz giyinin). Yiyin icin fakat israf etmeyin. Cunku O, israf edenleri sevmez.” (Araf, 7) ayetini Rumȋ şoyle acıklar: “Taneyi az ye, bu kadar pisboğaz olma. “Yeyin” emrini okudunsa “İsraf etmeyin” emrini de oku. Bu suretle de tane yemekle beraber tuzağa da duşme. Bilgi ve kanaat, ancak bunu icabettirir. Akıllı kişi, dunyanın gamını yemez, nimetini yer. Bilgisizlerse nedamet icinde mahrum kalırlar.” (Mesnevi, 1407-9)

Tevbe 9 ’da ifade edildiği uzere muminler canlarını ve mallarını sadece Rablerine satar, Allah ’ın verdiği malı ve canı onun sahibine satar, başka muşteri aramazlar. Zira en karlı alışveriş Allah ile yapılır, kulların elinde başkasına verecek aslında hicbir şey yoktur. Ne var ki insanları coğu bu dunya ticaretinde aldanır, gider malını muflis şeytana satmaya kalkar: KÂr veren muşteri, tekdir. Fakat onlar, bu muşteri hakkında şuphe ve zan icindedirler. Hicbir ululuğu, hicbir değeri olmıyan muşteriye hava satar bu adamlar. Bizim muşterimiz Allah ’tır, “Allah satın alır.” Artık sen de her muşterinin derdine duşme, kurtul bu işten. Seni arayan muşteriyi ara, senin başlangıcını ve sonunu bilen muşteriyi bul. Kendine gel. Her muşteriye el atma. İki sevgiIiyi sevmek kotudur. (Mesnevi v, 1461-65)

Sufilere gore Kur ’an ’a gore hayatını bicimlendiren insan calışıp kazandığı herşeyi Rabbinin ihsanı olarak bilir ve onun yolunda seve seve harcar. Bahce sahipleri kıssasında (Kalem, 17-33) anlatıldığı uzere insana rızkı veren Allah ’tır: Rızkı Allah ’tan bil, Zeyd ’den, Amr ’dan değil. Sarhoşluğu ondan iste, esrardan, şaraptan değil. enginliği defineden, hÂzineden, maldan mulkten değil, O ’ndan dile. Yardımı amcadan, dayıdan değil, ondan iste. Cunku sonunda butun bunları bırakıp gideceksin. Kendine gel de o zaman kimi cağırıyor, kimden imdat istiyordun, bir duşun! Şimdi de onu cağır, ondan başkalarını bırak, Bırak da cihan mulkune varis ol. (Mesnevi, 1496-9)

Gercek mumin Allah ’ın verdiği servet ve şohret karşısında kendini kaybetmez, Rabbini unutmaz, her daim “ Oyleyse insan neden yaratıldığına bir baksın” (Tarık, 5) ayetini hatırlar ve şımarmaz. Cunku varlık, insanı adamakıllı sarhoş eder, aklını başından alır, utancını gonlunden. Once gelenlerden nice yuz binlerce taifeyi varlık sarhoşluğu, bu gecitte yere yıktı. (Mesnevi v, b 1920/21)

KUR'AN'A GORE BİCİMLENEN MUMİN

Kuran ’a gore bicimlenen mumin olumden korkmaz, olum icin yeterince hazırlanamamaktan korkar, “ahseni amel” sırrına ermiş, yol hazırlığı yerinde olan bir yolcu yoldan niye korksun ki: Hicbir olu, olduğune hayıflanmaz, azığın azlığına hayıflanır. Yoksa olen, bir kuyudan ovaya, devlete, yaşayışa ve genişliğe cıkar. Bu yas konağından, şu daracık deve yatağından geniş bir ovaya gocer. Orası doğruluk makamıdır, yalan sayvanı değil. Orada hususi bir şarap vardır, adam onunla sarhoş olur, ayranla değil. (1766-69)

Kur ’an ’a gore bicimlenen muminler başkalarına değil kendi nefislerine tuzak kurarlar. Kurdukları tuzakla nefislerini tezkiye eder, kalplerini nurla doldururlar. Hile et de kendi hilenden kurtul. Hile et de bedenden ayrıl tek kal!

Hile et de en aşağı bir kul ol. Aşağılıkla yuru de efendi kesil. Ey koca kurt, tilkiliğe kalkışma, hile ve hizmetle efendilik etmeyi umma. Fakat pervane gibi ateşe atıl, o ateşi kesene doldurup ağzını buzme, her şeyden kurtul. Gucu kuvveti bırak, ağlamaya giriş. A yoksul, ağlayışa acınır. Susuz ve aciz kişinin ağlayışı mÂnevidir, doğrudur. Soğuk, soğuk ağlayışsa, o azgının yalanından ibarettir. Yusuf ’un kardeşlerinin ağlamaları hileden ibarettir. Cunku, icleri hasetle, illetle doludur. (Mesnevi v 470-475)

Rabbimiz gonlumuzu ve kafamızı bu tur manevi viruslerden kurtaracak, Kitabına ve Resulune lÂyık bir hayat yaşamayı hepimize nasip etsin. Amin.

Kaynak: Prof. Dr. Suleyman Derin, Altınoluk Dergisi, Sayı: 394
İslam ve İhsan