
Hz. ZekeriyyÂ, Hz. Yahy ve Hz. İsa'nın hayatlarından hayatımıza cıkarmamız gereken ders ve ibretler...Zekeriyy (a.s), Hz. Suleyman ’ın neslindendi. Yahy (a.s) onun oğlu,[1] İsa (a.s) da Hz. Yahy ’nın teyzesinin torunu idi.[2]
Meryem sûresinde Allah ’ın Hz. Zekeriyy ’ya olan rahmetinden bahsedilir. O, gizli bir sesle Rabbine yalvarmış, “Rabbim! Şuphesiz kemiklerim gevşedi. Sacım sakalım ağardı. Sana yaptığım dualarda, cevapsız bırakılarak hic mahrum olmadım. Gercek şu ki ben, benden sonra gelecek akrabalarımın isyankÂr olmalarından korkuyorum. Karım ise kısırdır. Bana kendi tarafından; bana ve Yakub hanedanına varis olacak bir cocuk bağışla ve onu rızÂna ulaşmış bir kimse kıl!”[3] “Rabbim! Beni tek başıma bırakma. Sen varislerin en hayırlısısın”[4] diye dua etmişti.
Allah ’ın Hz. Meryem ’e sebepsiz olarak mucizevî bir şekilde rızık verdiğini gormesi uzerine boyle bir istekte bulunduğu rivayet edilir.[5] Buna şu sebebi de ilave edebiliriz: Mabette ibadetle meşgul olan kucuk yaştaki Hz. Meryem ’in bakımı ve kefaleti icin cekilen kura Hz. Zekeriyy ’ya cıkmıştı. Devamlı onunla meşgul olurken onun nasıl guzel bir kulluk hayatı yaşadığını ve duygu zenginliğine sahip olduğunu goruyordu. Onun bu hÂline ozenerek Meryem (a.s) gibi “Allah ’a teslim olmuş, temiz, iffetli” bir cocuğunun olmasını istemiş olabilir.
YAHYA'NIN (A.S.) MUJDESİ Allah TeÂlÂ, Hz. Zekeriyy ’ya “Yahy” isminde bir oğlan cocuğu vereceğini mujdeledi ve onun isminin daha evvel kimseye verilmediğini bildirdi. Zekeriyy (a.s) ’ın bu duası ile kendisine verilen mujde arasında 40 sene gectiğini soyleyenler olmuştur.[6] Bu mujde karşısında sevinen Zekeriyy (a.s) buyuk bir şaşkınlık icinde hanımının kısır, kendisinin de ihtiyarlığın son noktasına gelmiş olduğu hÂlde nasıl cocuklarının olacağını sordu. Boyle bir şeyin gercekleşeceğinde şuphesi yoktu ancak bunun keyfiyetini soruyordu. Allah TeÂlÂ, kendisini hicbir şey değilken yarattığı gibi Hz. Yahy ’yı yaratmasının da kolay olduğunu ifade etti. Bunun uzerine Zekeriyy (a.s) meleklerin bildirdiği bu mujde hususunda kalbinin mutmain olması icin bir işaret istedi. Allah TeÂl istediği işaretin, sapasağlam hÂline rağmen uc gun insanlarla konuşamaması olduğunu bildirdi. Bunun uzerine Zekeriyy (a.s) ibadethaneden kavminin yanına cıktı ve işaretle onlara sabah akşam Allah ’ı tesbih etmelerini soyledi.[7]
Bunlara ilave olarak Âl-i İmrÂn sûresinde Hz. Zekeriyy ’nın Rabbinin katından temiz ve mubarek bir zurriyyet istediği, mÂbette kalkmış ibadet ederken meleklerin kendisine nida ederek Allah ’ın kendisini, Hz. İsa ’yı tasdik edecek, efendi, nefsine hÂkim ve sÂlihlerden bir peygamber olan Hz. Yahy ile mujdelediğini bildirdikleri haber verilmiştir. Hayretle bunun nasıl olacağını sorması uzerine de “Allah ’ın dilediğini yapacağı” cevabı verilmiştir. AlÂmet olarak uc gun konuşamayacağı bildirildikten sonra kendisine “Rabbini cokca zikret, sabah akşam tesbih et!” emri verilmiştir.[8]
Muhammed b. KÂʻb (o. 108/726 [?]) der ki: “Allah birine zikri terkedebileceğine dair ruhsat verecek olsaydı, “Senin icin alÂmet, insanlarla uc gun konuşamaman, ancak işaretleşebilmendir”[9] buyurduğu zaman Hz. Zekeriyy ’ya ruhsat verirdi. Ancak ona bunun ardından “Ayrıca Rabbini cokca zikret, sabah akşam tesbih et!” buyurmuştur.[10] Zemahşerî ’ye (o. 538/1144) gore Hz. Zekeriyy ’nın insanlarla konuşamayışı, Allah ’ın bu buyuk nimetine şukur icin o muddet zarfında dilini Allah ’ı zikre vermesi, başka şeylerle meşgul etmemesi icindir.[11] Muhtelif rivayetlere gore Zekeriyy (a.s) o zaman yetmiş veya yetmiş kusur yaşındaydı.[12] Kendisinin 92 veya 120, hanımının 98 yaşında olduğu da soylenmiştir.[13]
ALLAH'A (C.C.) KARŞI TAKVA SAHİBİ OLUN Abdullah ibn Hakîm şoyle der: Ebû Bekir (r.a) bize bir hutbe îrad etti ve şoyle dedi:
“Size, Allah ’a karşı takv sÂhibi olmanızı tavsiye ederim. O ’nu lÂyık olduğu şekilde sen edin! Korku ile umid arasında olun, Allah ’tan isterken ısrÂr edin! Allah -azze ve celle- Zekeriya (a.s) ile Âilesini overek şoyle buyuruyor:
«…Onlar, hayır işlerinde koşuşurlar, umarak ve korkarak bize yalvarırlardı; onlar, bize karşı derin bir huşû icindeydiler».”[14]
Allah TeÂl doğduğu gun Hz. Yahy ’ya selÂm etti. Aynı şekilde oleceği gun ve dirileceği gun de selÂm edeceğini bildirdi.[15] Yani onu her turlu kotuluk, gunah, sıkıntı, azap ve korkudan emin kılacağını, selÂmete cıkaracağını haber verdi.
Yahy (a.s) daha kucuk yaşlarda iken Allah TeÂl ona hikmet, kalp yumuşaklığı, ruh temizliği ve sÂfiyeti vermişti. O, Allah ’tan sakınan, takv sahibi, anne babasına iyi davranan bir kimse idi. Asla isyancı bir zorba olmadı.[16]
Hz. Yahy ’nın son derece olgun bir cocukluk hayatı gecirdiği nakledilir. Sekiz yaşında Beytu ’l-Makdis ’in hizmetine girip on beş yaşına kadar orada gunduzleri hizmet ettiği, geceleri de gozyaşları icinde ibadette bulunduğu rivayet edilir.[17] İbnu ’l-Esîr (o. 630/1233) onun kadınları hic arzu etmediğini ve cocuklarla oyun oynamadığını nakleder.[18] Cocuklar yanına gelip; “Haydi gidip biraz oynayalım” dediklerinde o; “Biz oyun icin mi yaratıldık?” derdi.[19] İşte “Biz ona daha cocuk iken hikmet vermiştik”[20] Âyetinin bu duruma işaret ettiği soylenir.[21] Yani o cocukluğundan beri Allah ’a karşı guclu bir itaat hayatı yaşamıştır.[22]
Yahy (a.s) buyuyup gencleştiğinde Allah TeÂl ona, “Ey Yahy kitaba sımsıkı sarıl!” buyurdu.[23] Kendisine peygamberlik verdi.
Muhtelif rivayetlerden Hz. Yahy ’nın gencliğinde şatafattan uzak, sade bir hayat yaşadığı anlaşılır. Onun yemesi, icmesi ve giyinmesi son derece mutevazı idi.[24] İnsanlara da, fazla yiyecek ve giyeceklerini paylaşmalarını, kanaati, ac gozlulukten ve zorbalıktan uzak durmayı, guzel ahlÂkı, adÂleti tavsiye ederdi. Gunahlardan uzak durmaya, tevbe ederek manevî temizliği elde etmeye ayrı bir ehemmiyet verirdi. Ahiret ve hesap gunu icin hazırlanmayı ısrarla vurgulardı.
Genc yaşta Tevrat ’ı eline almış, İsrailoğullarına vaaz ve nasihat etmeye başlamıştı. Daha sonra da Hz. Musa ’nın şeriatı ile amel etmek uzere İsrailoğullarına peygamber olarak gonderildi.[25]
KÂʻb el-AhbÂr (o. 32/652), Hz. Yahy ’nın yuzu ve sûreti guzel, yumuşak huylu bir genc olduğunu nakletmiştir.[26]
Yahy (a.s) gunahlardan uzak duran tertemiz bir genc idi, bedenini Rabbine tÂatte kullanır, devamlı amel-i sÂlihler işlerdi.[27] Her turlu hayır ve iyilik hususunda artarak devam eden bir gelişim gosterirdi.[28] Rasûlullah (s.a.v) Hz. Yahy ’nın cok hayırlı bir kişi olduğunu ifade ettikten sonra bunun sebebinin de Allah ’ın onu Kur ’Ân ’da guzel vasıflarla anlatması olduğunu soylemiş, ilgili Âyetleri okumuş ve sonunda; “Hicbir kotuluk yapmadı, hatta boyle bir şeyi aklından bile gecirmedi” buyurmuşlardır.[29]
Yine Rasûlullah (s.a.v) şoyle buyurmuşlardır: “Âdemoğullarından herkes mutlaka bir hata (gunah) işlemiş veya buna istek duymuştur, ancak Yahy b. Zekeriyy bunun hÂricindedir.”[30] Abdullah b. Amr (o. 65/684-85): “Herkes mutlaka Allah ’ın huzuruna gunahla cıkar, ancak Yahy b. Zekeriyy bundan mustesnadır” demiş ve “Efendi, nefsine hÂkim, iffetli”[31] Âyetini okumuştur.[32]
OLDURMEYE TEŞEBBUS Rivayetlere bakıldığında Hz. Yahy ’nın 32 yaşında şehid edildiği anlaşılmaktadır.[33] Bazı kaynaklara gore, Kur ’Ân-ı Kerîm ’de İsrÂiloğulları ’nın yeryuzunde cıkaracağı bildirilen[34] iki fesattan ikincisi onların Hz. Yahy ’yı oldurmeleri ve Hz. Îs ’yı da oldurmeye teşebbus etmeleridir.[35]
Hz. Îs ’nın annesi Hz. Meryem, DÂvûd (a.s) ’ın neslindendir. Annesi, “Rabbim! Karnımdakini kayıtsız şartsız sana adadım, benden kabul buyur; kuşkusuz sensin her şeyi işiten, her şeyi bilen” diye onu Beyt-i Makdis hizmetine vakfetti.[36] Hz. Meryem doğunca onu Beyt-i Makdis ’teki vazîfelilere teslîm etti. Meryem ’i kimin himÂyesine alacağına dÂir kur‘a cektiler. Cekilen kur‘a Hz. Zekeriyy ’ya cıktı. Zekeriyy (a.s) onu alıp hanımının yanına goturu. Hz. Meryem teyzesinin yanında buyudu. Hz. Meryem buyuyunce Zekeriyy (a.s) Beytu ’l-Makdis ’te ona bir oda tahsis etti. Hz. Meryem orada gece-gunduz ibÂdetle meşgul olurdu. TakvÂsıyla ornek gosterilir olmuş, kendisinden kerÂmetler zuhur etmeye başlamıştı. Kur ’Ân-ı Kerim ’de onun “sıddîka” olduğu bildirilir. Bir gun melekler kendisine gelerek “Ey Meryem! Allah sana ken­disinden bir Kelime ’yi mujdeliyor. Adı Meryem oğlu Îs ’dır. Mesîh ’tir; dunyÂda da, Âhirette de îtibarlı ve Allah ’ın kendi­sine yakın kıldıklarındandır” dediler. Hz. Meryem: “Rabbim! Bana bir erkek eli değmediği hÂlde nasıl cocuğum olur?” dedi. Allah TeÂlÂ: “İşte boyledir. Allah dilediğini yaratır! Bir işe hukmedince ona sÂdece «Ol!» der; o da oluverir” buyurdu.[37]
Îs (a.s), Hz. Yahy ’nın doğumundan altı ay sonra Kudus ’te dunyÂyı şereflendirdi. İsrailoğulları Hz. Meryem ’e iftir attılar. O da cocuğu gosterdi. Onlar, “Biz, beşikteki bir sabî ile nasıl konuşuruz?” dediler. İsa (a.s):
“–Ben, Allah ’ın kuluyum! O, bana KitÂb ’ı verdi ve beni peygamber yaptı!” dedi.[38] Hz. Îs ’nın daha beşikte iken boyle konuşması, buyuk bir mucizeydi ve Hz. Meryem ’i iftiralardan kurtarıyordu. Yahudiler bu duruma hayret ettiler ve bir muddet geri cekildiler. Onun ilk sozu “ben Allah ’ın kuluyum” olmuştu ama bugun ona itaat ettiğini soyleyen gÂfil insanlar buyuk bir tezat icerisinde hÂl onun ilÂh olduğunu iddia edebiliyorlar.
Yahudiler bir muddet sonra “Babasız cocuk mu olurmuş” diye dedikodu etmeye başladılar. Zekeriyy (a.s) hakkında suizanda bulunarak onu şehit ettiler.
Hz. Îs ’ya otuz yaşında peygamberlik geldi, kendisine yeni bir şeriat ve kitap verildi. Boylece Tevrat ’ın hukmu ortadan kalkmış oldu. O gune kadar Tevrat ile hukmeden Hz. Yahy bundan sonra İncil ile hukmetmeye başladı. O gunlerde İsrailoğullarının reisi, Hz. Musa ’nın şeriatına gore kardeşinin kızıyla evlenmek istedi. Fakat Yahy (a.s) Hz. İsa ’nın şeriatına gore artık bunun cÂiz olmadığını soyledi. Bunun uzerine o zÂlim reis Hz. Yahy ’yı otuz yaşlarında iken şehîd etti.
İsa (a.s) İsrÂîloğulları ’na gonderilen peygamberlerin sonuncusu oldu. Yahudileri irşad icin cok gayret etti ancak kendisine pek az kişi iman etti. Hz. Zekeriyy ile Hz. Yahy ’yı şehîd eden İsrailoğulları Hz. İsa ’yı da şehid etmek isteyince Allah TeÂl onu otuz uc yaşında iken semÂya yukseltti.
Îs (a.s), kıyÂmete yakın kıyametin buyuk alÂmetlerinden biri olarak semÂdan yere inecektir. Bu hususta bircok hadîs-i şerif mevcuttur.[39] Allah TeÂl şoyle buyurur:
“Bilin ki, o kıyamete ait bir bilgidir. Sakın ondan şuphe etmeyin ve bana tÂbi olun. Bu dosdoğru yoldur.” (ez-Zuhruf 43/61)
Dipnotlar:
[1] Meryem 19/6; Taberî, CÂmiu ’l-beyÂn, 18: 145.
[2] BuhÂrî, EnbiyÂ, 43; Muslim, İman, 259.
[3] Meryem 19/4-6.
[4] el-Enbiy 21/89.
[5] Âl-i İmrÂn 3/37-38; Taberî, 6: 359-361.
[6] Muhammed Alî b. Muhammed AllÂn, Delîlu ’l-fÂlihîn li-turuki RiyÂdı ’s-sÂlihîn, nşr. Halil Me ’mûn Şeyh (Beyrut: DÂru ’l-Maʻrife, 1425/2004), 7: 302.
[7] Meryem 19/7-11.
[8] Âl-i İmrÂn 3/38-41.
[9] Âl-i İmrÂn 3/41.
[10] Taberî, 6: 391.
[11] Zemahşerî, 1: 360.
[12] MukÂtil, 2: 621; Taberî, 18: 143, 150.
[13] İbnu ’l-Esîr Ebu ’l-Hasen İzzuddîn Alî b. Muhammed el-Cezerî, el-KÂmil fi ’t-tÂrîh, thk. Omer AbusselÂm Tedmurî (Beyrut: DÂru ’l-KitÂbi ’l-Arabî, 1417/1997), 1: 268.
[14] el-Enbiy 21/90; İbn Kesîr, 5: 370. Krş. HÂkim, el-Mustedrek, 2: 415/3447; Ebû Bekr Ahmed b. Huseyn b. Alî el-Beyhakī, Şuabu ’l-iman, thk. Abdulalî Abdulhamid HÂmid - MuhtÂr Ahmed en-Nedvî (RiyÂd: Mektebetu ’r-Ruşd, 1423/2003), 13: 162/10110.
[15] Meryem 19/15.
[16] Meryem 19/12-14.
[17] Ebû Muhammed Abdullāh b. Muslim b. Kuteybe ed-Dîneverî, Uyûnu ’l-ahbÂr (Beyrut: DÂru ’l-Kutubi ’l-İlmiyye, 1418), 2: 317.
[18] İbnu ’l-Esîr, el-KÂmil fi ’t-tÂrîh, 1: 267.
[19] Ahmed b. Hanbel, ez-Zuhd, nşr. Muhammed Abdusselam ŞÃ‚hîn (Beyrut: DÂru ’l-Kutubi ’l-İlmiyye, 1420/1999), 65.
[20] Meryem 19/12.
[21] Ahmed b. Hanbel, ez-Zuhd, 76.
[22] Meryem 19/12; İbnu ’l-Esîr, el-KÂmil fi ’t-tÂrîh, 1: 268.
[23] Meryem 19/12.
[24] Ahmed b. Hanbel, ez-Zuhd, 68, 76; İbnu ’l-Esîr, el-KÂmil fi ’t-tÂrîh, 1: 268; Muhammed Ali es-SÂbûnî, en-Nubuvve ve ’l-enbiyÂ, Mekke, 1980, 312.
[25] Ebû İshÂk Ahmed b. Muhammed es-Saʻlebî, ArÂisu ’l-mecÂlis (Mısır, 1370/1951), 379.
[26] HÂkim, el-Mustedrek, 2: 647/4150.
[27] Meryem 19/13; Taberî, 18: 159.
[28] İbn Atıyye, 4: 8.
[29] Heysemî, Mecmau ’z-zevÂid, 8: 209. RÂvîlerinden Ali b. Zeyd b. CudʻÂn ’ı cumhur zayıf gormuştur.
[30] Ahmed b. Hanbel, Musned, 1: 292, 295, 301 (Senedinin zayıf olduğu bildirilmiştir). Krş. HÂkim, el-Mustedrek, 2: 647/4149 (Zehebî isnadının “ceyyid” olduğunu bildirmiştir).
[31] Âl-i İmrÂn 3/39.
[32] İbn Ebî Şeybe, Musannef, 7: 128.
[33] Mustafa Âsım Koksal, Peygamberler Tarihi (Ankara: Turkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 2004), 298.
[34] el-İsr 17/4.
[35] Mahmut Aydın, “Yahy”, Turkiye Diyanet Vakfı İslÂm Ansiklopedisi (Ankara: TDV Yayınları, 2013), 43: 233-234.
[36] Âl-i İmrÂn 3/35.
[37] Âl-i İmrÂn 3/45-47.
[38] Meryem 19/29-30.
[39] Muhammed EnverşÃ‚h el-Keşmîrî (v. 1352/1933) konuyla ilgili 101 rivÂyeti bir araya getirmek suretiyle et-Tasrîh bim tevÂtere fî nuzûli ’l-Mesîh (Haleb, 1385/1965) isimli eserini telif etmiştir. Bu rivayetlerin yetmiş beşi Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz ’in sozudur.
Kaynak: Doc. Dr. Murat Kaya, Kitabımız Kur ’Ân MuhtevÂsı ve Fazîletleri, Erkam Yayınlıar
İslam ve İhsan
Hazret-i Zekeriyya Peygamber'in Hayatı
Hazret-i İsa Peygamber'in Hayatı